TARAF YAZARINDAN CUMHURİYET HAKKINDA ŞOK İDDİALAR!.. KİMLER YÜZDE KAÇ ORTAK?..

Cumhuriyet'e herkes ortak, kim yok ki?.. İlhan Abi karar verir o işe. O ne derse biz onun şeyiyiz.

2002'nin ilk yarısında Cumhuriyet'e "ortak" olmadan ortak olanlar bahsi...


Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak'ta Mehmet Emin Karamehmet'in 2003'te "Cumhuriyet gazetesine ortak olmasını, daha doğrusu yönetime iştirakini bile sağlamayan hisseler satın almasını" ele alan bir yazı yazdı.

Bayramoğlu, "'Milli sermaye'nin 2000'lerin ilk yarısı söz konusu olunca pek çok karışık ilişkiyi akla getirdiği" tespitiyle başlayan yazısına, sözü edilen tuhaf ortaklığın, medya patronunun Jandarmayla girdiği, geçenlerde Taraf'ta fâş edilen istişarenin ürünü olup olmadığını sorgulayarak devam ediyordu:

"Darbe hazırlıklarının yapıldığı, Ergenekon'dan tutuklu ya da sanık darbecilerin alan kontrolü için hamle yaptığı zamanlar, yandaş medya üretme, kamuoyu oluşturma, dernek, üniversite devşirme dönemi... Karamehmet bu hisseleri neden aldı? Dönemin Jandarma Genel Komutanı'nın, İstihbarat Daire Başkanı'nın telkinleriyle mi? Bu soruyu akla getirmek meşru değil midir?"

Bayramoğlu, yazısının sonunda, İlhan Selçuk'un o günlerde kaleme aldığı bir yazıdan hareketle, böyle bir telkinin Cumhuriyet'e ortak olmuş başka işadamları üzerinde de denenmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruyordu...

İlhan Selçuk: "Cumhuriyet gazetesinin asli sahibi Cumhuriyet Vakfı'dır. Cumhuriyet Vakfı'nın iştiraki olan birden çok şirket vardır. Gazeteye finansman temin etmek amacıyla Vakıf bünyesinde Yenigün Holding A.Ş. isimli şirket bu şirketlerden birisidir. Bu şirketin hissedarları; Turgay Ciner'den Mehmet Emin Karamehmet'e, Aydın Doğan'dan, İnan Kıraç'a kadar yaklaşık 185 kişidir. Ancak bu şirketin söz ve yetki sahibi imtiyazlı ortağı Cumhuriyet Vakfı'dır."

Bu da Bayramoğlu'nun yorumu: "Ortaklık değil, finansörlük, açıktan para...

Tüm finansörler elbette 'telkin'le hareket etmiş olamazlar... Ama yine de kim bilir? Bunları öğreneceğimiz günlerde yaşıyoruz..."


Cumhuriyet'teki dört günlük Ciner söyleşisi...

Bu yazı bana, hadise daha sıcakken bile her nasılsa ilgi çekmemiş bir başka ortaklığı ve o ortakla Cumhuriyet'te yapılan bir söyleşiyi hatırlattı. Leyla Tavşanoğlu'nun Turgay Ciner'le yaptığı, her defasında birinci sayfadan anonslanmak ve her bölümüne bir tam sayfa ayrılmak üzere dört gün boyunca yayımlanan söyleşiden söz ediyorum (Cumhuriyet, 22, 23, 24 ve 25 Eylül 2002)

Bilmiyorum, bu gazetenin tarihinde bir kişiyle yapılmış bir söyleşiye bu tarzda bir teveccüh göstermenin başka bir örneği var mıdır...

Söyleşinin tümü çok ilginç. Turgay Ciner'in, önünü kesmek isteyenlerle nasıl mücadele edip başarıya ulaştığı, "ak sermayesini kara paradan dönüştürdüğü" iddialarına cevapları, Aydın Doğan'la giriştiği medyada ayakta kalma savaşı... Ciner, arada Cumhuriyet okurlarının cinlerini tepesine çıkaracak şeyler de söylüyor; mesela termik santrallerini ve nükleer enerjiyi savunuyor...

Fakat biz bu yazının asıl konusunda kalalım ve Ciner'in Cumhuriyet'e ortaklığının anlamı hususunda bize yardımcı olabilecek ipuçları üzerinde yoğunlaşalım...

Ciner'in, Cumhuriyet gazetesinin "kendisi ve Türkiye için anlamı" üzerine sarf ettiği sözler bu açıdan önemli: "Cumhuriyet bir gönül işidir. Cumhuriyet, cumhuriyete gereklidir. Yani Cumhuriyet gazetesine herhangi bir şekilde parasal bir sonuç çıkarma amacıyla yaklaşmıyoruz. Cumhuriyet gazetesinin kendine yaraşır bir konumda hayatiyetini sürdürmesi gerektiğine inandığımız içindir. Zaten Cumhuriyet gazetesinin sahibi olunamaz. Cumhuriyet'in sahibi cumhuriyettir ya da bana göre Türkiye'de yaşayan 68 milyon kişidir. Cumhuriyetin yaşıyla yaşdaş olan bir kurum ayakta kalmalıdır. Üzüntü vericidir ama benden önce bunu yapması gereken çok sayıda insan olması gerekirdi. Yine de bu bana nasip olduğu için mutluluk duyuyorum."

Ciner'in şu sözlerini de, Ali Bayramoğlu'nun, 'Milli sermaye'nin 2000'lerin ilk yarısı söz konusu olunca pek çok karışık ilişkiyi akla getirdiği" tespitiyle birlikte okumak gerekir:

"Daha önce de belirttiğim gibi; Cumhuriyet'e patron olunmaz ama Cumhuriyet'te hissedar, paydaş olmak mümkündür. Bunun için de Cumhuriyet'in yayın politikasını Cumhuriyet Vakfı'nın Vakıf senedinde belirtilen doğrultuda yürütme hak ve yetkisini kabul etmeniz gereklidir. Biz o ilkelere yürekten inandığımız için Cumhuriyet ailesine dahil olduk. Esasen: Madencilik ve enerji sektörlerinde yaptığı dev yatırımlarla yerli kaynaklarımızın ulusal ekonomimize kazanılmasında en önde gelen ulusal karakterli sermaye ve girişimci gruplarından birisi olan Park Grubu'nun yolunun Cumhuriyet'le birleşmesinden daha doğal bir şey düşünemiyorum."

Yeri gelmişken, Cumhuriyet'in bir başka ortağı, şu anda Ergenekon tutuklusu Gürbüz Çapan'ın "Cumhuriyet'in doğal ortakları" ile ilgili olarak Aksiyon dergisinden Cemal Kalyoncu'ya yaptığı şu ilginç açıklamaları da okuyalım:

"- Aylık belli bir ödenek ayırıyor musunuz Cumhuriyet'e?

- Yok hayır.

- Turgay Ciner de ortak orada.

- Herkes var, kim yok ki?

- Onların hisse dağılımı nasıl? Herkes 10 mu, yoksa?

- Hepsine yüzde 10. İlhan Abi karar verir o işe. O ne derse biz onun şeyiyiz.

- Hani kimseye biat etme yoktu sizde?

- Yaşlandık herhalde.

- Çok pişmansınız galiba?

- Pişman değilim. Cumhuriyet'ten pişman mı olunurmuş. En büyük Cumhuriyet bizim Cumhuriyet'tir. Canımın istediğini çağırır ortak ederiz. Cumhuriyet'e sadece gönüldaşları ortak olabilir. Oraya Karamehmet de ortaktır, Aydın Doğan da, Turgay Ciner de ortaktır, ben de, Koç da ortağız.

- Koç da ortak mı?

- Herkes ortaktır Cumhuriyet gazetesine.

- Koç nasıl ortaktır mesela?

- Bayağı ortak.

- Reklam desteği mi veriyor yoksa?

- Yahu reklâm desteği veriyor, bilmem ne veriyor falan."

Görüyorsunuz, herhalde dünyanın hiçbir yerinde rastlanamayacak, "tamamen duygusal" nedenlerden kaynaklanan ve ülkenin bütün büyük patronlarının icabet ettiği bir ortaklık ilişkisi...

Ali Bayramoğlu'nun dediği gibi, bu duygusallığın altında nelerin yattığını öğreneceğimiz günlerde mi yaşıyoruz? Bakalım...


Alper Görmüş/Taraf