TARAF YAZARI KÜTAHYALI KİME "ÇAKMA DOSTOYEVSKİ" DEDİ?

Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, bir yazar hakkında "çakma Dostoyevski karakteri" diye yazdı.

Bundan üç yıl önce Ruşen Çakır beni başında olduğu SORAR adlı kurumun “off the record” toplantısına çağırmıştı, o toplantıda Kürt meselesi konuşuluyordu. Kadro çok kallavi bir kadroydu. O zaman için bir tek ismi cismi bilinmeyen adam bendim orada. O toplantıda “Çok yakında Türkler Türkiye’nin bölünmesini isteyecek, İzmir merkezli bir Türk ayrılıkçı hareketinin çıkacağını düşünüyorum çok yakında” demiştim. Bunun üzerine kimi katılımcılar da bana tepki göstermişti, kimileri de destekledi ve bir tartışma çıkmıştı... Sonrasında bizim gazetede de bu kanaatimi birkaç defa yazdım... Bunun devamında meczup bir general bu Türkçü ayrılıkçı ruh halini ifade eden kimi şeyler geveleyince bu “Türk bölücülüğü” meselesini bir daha gündeme getirmiştim...

Laik, kentli, eğitimli orta ve üst-orta sınıf Türklerin çoğunluğu belli süredir “Niye birlikte yaşayalım ki? Kürtler bize yük oluyor, ne halleri varsa görsünler” ruh haline sahip. Bu durum özel sohbetlerde dillendiriliyordu fakat “siyaseten doğru” olmak adına bu hissiyat kamusal alanda ifade edilmiyordu... Fakat artık bu sınır da aşıldı, bu tarz Türklerin medyadaki en iyi temsilcisi Ertuğrul Özkök de bu ruh halini ifade eden yazıları kaleme almaya başladı. Tabii Özkök malum meczup general gibi bodoslama bir adam olmadığı için bu ruh halini ince ince ifade ediyor. Sözde kendi hüküm cümlesi vermiyor ama sorular soruyor...

Özkök zaten böyle bir adamdır, Dostoyevski ve Camus romanlarından çıkmış karakterlerin çakması gibidir... Bazen domuzuna kasıtlı olarak suç işler, sonra gider o işlediği suçun pişmanlığı üzerinden ayrı bir entelektüel rant devşirir. Bir anda işlediği cinayet sebebiyle ruhsal ıstıraplar yaşayan karakter olur, sonra yeniden göstere göstere bir daha o suçu işler. Sonra geri adım atar, yine varoluşçu bir tip olur, bazen bir suç nasıl işlenir tüm detaylarıyla anlatır, tarif eder ama sonra “Bu suç asla işlenmemeli, ben buna karşıyım, ama suçluyu da anlamak lazım” der... Sık sık “itiraflar”ını ifşa eder, her haltı yapar eder sonra günah çıkartır, daha doğrusu “Yaptığı kimi şeylerden ötürü acı çeken Hıristiyan mümin” moduna girer, sonra yeniden klasik operasyonel mesaisine döner. Kendi gibi “itirafçı”lar yaratmakta da çok mahirdir Özkök, Türk medyasının en başarılı proje adamı olan Ahmet’i bizzat yaratmıştır, transforme etmiştir... Kısacası çok “tuhaf” adamdır bu Ertuğrul Özkök... Ama Özkök’ün “tuhaf”lığı yaratılmış bir tuhaflıktır...

İşte bu “tuhaf” adam Türk bölücülüğünün yeni trendsetter ismi olma yönünde önemli bir adım attı. Ama tabii yine “Asla böyle bir şey düşünmüyor. Birlikte yaşamamız gerektiğini düşünüyor” Özkök... Sadece masumca soruyor: “Kürtlere daha fazla ne vereceğiz?”... Şarkılarını söyleyebiliyorlar, kendi anadillerinde konuşabiliyorlar, hapishanelerde anneleriyle Türkçe konuşmak zorunda da değiller artık. Biz Türkler bütün bunları “bahşettik” Kürtlere, pazarcılar hep Kürt, kapıcılar hep Kürt... Hangi Türk, kapıcısına Kürt olduğu için kötü davranmış, değil mi ama? Ama Kürtler daha fazlasını isteyecekse bilelim, ona göre davranalım... İzmirli hemşehrilerimin çoğunun hissettiği duygulara tercüman oluyor Özkök sadece. Ah bu masum adam Özkök’ü art niyetli biri gibi gösterenler yok mu!! Ah o Ahmet Kekeçler, Fehmi Korular, Salih Tunalar yok mu!! Takmışlar adama... Oysa o sadece bir matbaacının oğlu olan mütevazı bir ezberbozan... Babasının mesleği, büyüdüğü ortamlar sürekli değişiyor ama olsun, her zaman klasik Dostoyevski romanlarının çakma karakteri olmak kesmez Ertuğrul’u, arada Beckett&Kafka çakması bir tip de olabilmeli. Özgeçmişi, aile kökenleri, geçmiş inançları sürekli değişmeli... Okurlar “Yahu bu adam neydi, nereden gelmişti, baba mesleği neydi?” diyebilmeli, kafalar karışmalı...

Türklerin “Kafamızı kızdırmayın bölünmek isteriz ha!” ruhunun yeni lideri bölücübaşı Özkök bir ara gerçekten “Ergenekon sanığı” olmaktan korkmuştu... Ne zaman konuşsak lafı bizim gazetede çıkan MİT şemasına getiriyordu. O şema saçmasapan bir şeydi. Hüseyin Gülerce ve Ertuğrul Özkök birlikte “ETÖ üyesi” olarak gözüküyordu. Ben de bunu yazdım ve Özkök’ün bu belgeye dayanarak “ETÖ üyesi” olarak gösterilemeyeceğini belirttim. Fakat bu bir MİT raporuydu. MİT bunu Başbakanlığa iletmişti, ciddiye alınması gerektiği belirtiliyordu. Sonra da bu şema Ergenekon soruşturması dava dosyası içine girmişti. Taraf da bunu haber yaptı, üstelik Özkök’ün ismini de vermedi. MİT’in Başbakanlığa ilettiği, üzerine düşünülmesi gerekir dediği böyle bir şema dünyanın her yerinde büyük haberdir...

Türk bölücübaşı Özkök’ü başka bir yazıda tahlil etmeye devam edeceğim...

Rasim Ozan KÜTAHYALI / TARAF