TARAF GAZETESİ'NDEN AYRILAN BARBAROS ALTUĞ MEDYARADAR'DA!
Barbaros Altuğ keskin dili, acımasız kalemi ve sansürsüz yazılarıyla Medyaradar'ın yazar kadrosuna katıldı. İşte ilk yazısı...
Medyaradar yazar kadrosuna bir süre önce Taraf Gazetesi ile yollarını ayırmak zorunda kalan medyanın sivri dilli kalemlerinden Barbaros Altuğ’u kattı. Altuğ köşe yazarlarından magazin ünlülerine, sanatçılardan gece alemlerine kadar yazılmayanları yazacak.
BARBAROS ALTUĞ KİMDİR?
"1994 yılından beri basının içinde; önce üç sene Sabah grubunda daha sonra Milliyet grubunda çalıştı; röportajlar yaptı, kültür sanat yazıları ve eleştiriler yazdı. 1999 yılında Türk yazarlarını dünyaya tanıtmak amacıyla kurulan ilk ajansı açtı. 2011 yılında başladığı Taraf gazetesindeki köşesini geçen hafta bırakan Barbaros Altuğ’un yayınlanmış çevirileri ve 12 yazarla hazırladığı, Yunanistan ve Türkiye’de yayınlanan Yazarların Istanbul’u adlı bir kitabı var. Halen kırkın üzerinde Türk yazarının temsilciğini yapıyor ve şimdilik Istanbul’da yaşıyor"
İşte Barbaros Altuğ’un ilk yazısı...
Üzülen adamlar
Tam da aynı gün, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki aslan parçası Türkiye Türklerindir gazetesinden gözyaşlarını ve tükürüklerini fışkırtıverdiler üzerimize. Çok üzülüyormuş biri diğeri ise astığı astık kestiği kestik ahkam kesmekte; bıçak kemiğine dayanmış zahir.
40ından sonra adam olmak
Bugüne kadar İspanyol Meyhanesi’nin nakaratına, lüks pavyonlarda, koyu renkli bardağında gizlice yudumladığı şarap kadehini kaldırıyordu Ahmet Hakan; şimdi birden diklenivermiş de “yeter yeter, öleceksek ölelim” raddesine gelmiş Hürriyet’te. Nerede ölecekmiş bu cengaver diye merak edene; Gazze!
Nişantaşı’ndan çıkacak, havaalanına gidecek, business class biletini Hürriyet’e ödetecek, sonra da Gazze’de beş yıldızlı otelin lobisinde minik elleriyle fıstık atarak ağzına ölmeyi bekleyecek. Öyle sanıyor herhalde; ya da ölmeyecek, ölecek olanlar çabucak ölsün diye ateş falan körüklemekle meşgul sadece. Ki bu kıyanda harab olan binalardan birini seçip sonra belki Cahide açarlar eşi dostu hep beraber. Hürriyet Cahide koyarlar adını inşallah; ne kadar uzak o kadar iyi bizim için nasılsa, Hürriyet de Cahide’si de.
Diğeri, daha da yaşlı ama daha da arlanmaz olanı ise çok üzülüyormuş için için. Ahmet Kaya’ya yaptığına üzülmeyen (bir-iki hafta önce televizyonda attığı manşet için “vay şerefsiz lafı sempatik bir laftır, şerefsiz lafını Ahmet Kaya da çok severdi” açıklamasını isteyen bulur), hayata dönüşte ölenlere üzülmeyen (“Devlet Girdi” manşeti ne tatlıydı değil mi Hürriyet’in o günlerde?), Ermenilere, üniversiteye giremeyen kızlara, velhasıl yıllardır üzülmesi gereken insani herhangi bir şeye üzülmeyen, Hürriyet’in zehirli köklerinden Ertuğrul Özkök neye üzülüyormuş biliyor musunuz? Biricik diktatörümüz, astığı adamlarla övünen Kenan Evren’e soru sorulmasına! Yaşlı başlı adam sorgulanır mıymış?
Alzheimer olacak yaşta değil henüz oysa Özkök; pekala da biliyor Şili diktatörü Pinochet’nin Kenan Evren yaşında ev hapsine mahkum edildiğini ve yargılandığını benzer suçlardan; ya da Nazilerin ölene kadar peşlerinin bırakılmadığını.
O zaman üzüntüsünün sebebi bu robotik sırıtmaların uzmanının belki de hakikaten insani; mutlaka bir gün, 100 yaşında da olsa (kötüler uzun yaşıyor, görüyoruz işte Kenan Evren’den, Pinochet’den) kendisinden de hesap sorulabileceğini hissediyor. “Yapmayın bunu” diyor satır aralarında; “kimseyi de ele vermedim bakın”.
Ama acı bir haber iki kalemdaşa; kendilerini uzun zamandır ciddiye alan yok. Birinin etki alanı twitter’da bilmemneSu adındaki kızlarla cilveleşmekle sınırlı (ki o kızların adı da aslında Hatice ya da Gönül; burda bile gerçeklik yok yani) diğeri ise pahalı pavyonlarda ağırlanıyor sadece artık, yıllarca kazandığı kirli paraların hatrına. Kimbilir belki de haklı oldukları bir taraf var aslında; evet, kimse sizden hesap falan sormasın, çünkü söyleyeceklerinize şimdi inanmıyorsak o zaman nasıl inanacağız?