"Suriye Krizi’nin Komşu Ülkelere Etkileri” paneli
- ORSAM uzmanı Orhan: - "Bütün krizler bir fırsattır. Kızılay ve AFAD gibi devlet kurumlarının Suriye krizi sürecinde kapasitelerini geliştirmesine şahit olduk"- "Kriz öncesi ekonomik rakamlara ulaşılmış durumda"- Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Pirinççi:- “Lübnan’daki Suriyelilerin yüzde 5'i...
ANKARA (AA) - Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı Oytun Orhan, bütün krizlerin aynı zamanda bir fırsat olduğunu belirterek, "Kızılay ve AFAD gibi devlet kurumlarının Suriye krizi sürecinde kapasitelerine geliştirmesine şahit olduk" dedi.
Swissotel’de ORSAM ve Konrad Adenauer Stiftung Derneği (KAS) iş birliğiyle düzenlenen “Suriye Krizi’nin Komşu Ülkelere Etkileri” adlı panelde konuşan Orhan, krizin başlamasından bu yana 10 milyar dolar harcayan Türkiye’nin Suriyeli mültecileri ağırlayan diğer ülkelerle kıyaslandığında ekonomik kapasitesi, demografik yapısı ve etkin devlet mekanizmasıyla mültecileri hazmetme konusunda iyi bir konumda olduğunu anlattı.
Orhan, krizle beraber ilk başlarda sığınmacılara yardım konusunda yetersiz kalan Kızılay ve AFAD gibi gerek devlet kurumlarının, gerekse de STK’ların eğitim ve sağlık alanlarında kurumsal kapasitelerini geliştirdiğine dikkati çekti.
Suriye iç savaşının ardından iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin de zarar gördüğünü anımsatan Orhan, bununla beraber Suriyeli sığınmacıların Türkiye’nin dış ticaretinin artmasına katkıda bulunmasıyla dış ticaretin eski haline döndüğüne işaret etti.
Dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülke konumunda olan Türkiye'nin sınırlarının, Suriye’deki iç savaşın uzamasıyla YPG ve DAEŞ gibi terör örgütleri tarafından tehdit edildiğini hatırlatan Orhan, diğer ülkelere kıyasla Türkiye'den terör örgütlerine katılan aşırıcıların daha az olduğuna vurgu yaptı.
Orhan, Suriye'nin toprak bütünlüğünün muhafaza edilememesi halinde Türkiye'nin PYD ve DAEŞ'in kontrol ettiği bölgelerle sınırında kaygı duyacağı bir durum olacağına da işaret etti.
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Ferhat Pirinççi de Türkiye’nin komşu ülkelere oranla Suriyeli sığınmacıların yüzde 59’una evsahipliği yaparak en büyük yükü omuzladığını, Lübnan'ın mültecilerin yüzde 22’sini, Ürdün’ün yüzde 14’ünü ve Irak’ın da yüzde 5’ini barındırdığını dile getirdi.
Irak’ın Bağdat ve Erbil yönetiminin mülteci kabulü konusunda farklı tutum sergilediğini, bununla beraber terör örgütleri PKK, PYD ve DAEŞ’in ülkeye gelen mültecilere baskısı sonucu bu ülkede mülteci sayısının çok yükselmediğini ifade eden Pirinççi, gelen göçün Irak'ta bir süredir devam eden hükümet kurma çalışmalarına da hız kazandırdığını belirtti.
Pirinççi, DAEŞ, PYD, PKK, Peşmerge ve Irak ordusu tarafından ortaya konulan “yerinden edilme” politikasının radikalleşmeyi artırarak DAEŞ gibi terör örgütlerine katılımda artış görülmesine sebep olduğunu söyledi.
- “Karşımıza Hizbullah’tan daha büyük bir terör örgütü çıkacak”
Pirinççi, krizin, siyasi istikrarı olmayan Lübnan'ın yetersiz altyapısına çok zarar verdiğine, ülkede siyasi aktörlerin de krize yönelik tutumunun devlet yapısını neredeyse etkisiz hale getirdiğine, bu durumun da Lübnan’da yapılması planlanan meclis seçimlerinin iki kez ertelenmesine sebep olduğuna vurgu yaptı.
Krizin Lübnan'daki farklı mezheplerden gruplar arasında radikalleşmeyi artırdığının altını çizen Pirinççi, “Lübnan’daki Suriyelilerin yüzde 5'i bile radikalleşse karşımıza Hizbullah’tan daha büyük bir terör örgütü çıkacak.” ifadesini kullandı.