"Suçlanan"dan "Mazlum"a... Kılıçdaroğlu'na "İstifa" çağrıları geri teper mi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Kılıçdaroğlu’na yönelik, gittikçe kabaran ölçüsüz istifa çağrılarının tam tersi istikamete yönelebileceğini söyledi…

ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

CHP’de kazanlar harıl harıl kaynatılıyor anlaşılan. Herkes kendince kazanın altına bir odun atmayı adeta vazife edinmiş. Epey kişi gücü yettiğince ateşe bir şeyler yetiştiriyor. Buldukları her tahtayı korlaşan ateşe atıyorlar. Ellerindeki kepçelerle hızlıca yemeği karıştırıyorlar. Etrafı garip bir koku kaplıyor!

Şakayla karışık yemeğin adı “Kılıçdaroğlu haşlama” ya da “Kılıçdaroğlu sote” olabilir. (Gerçi kurban bayramından çıktığımıza göre “Kılıçdaroğlu kavurma” daha çok uyar. Ne de olsa kurbanlık mevkiinde bizzat Kılıçdaroğlu var.) Birileri yemeğe tuz biber ekerken, ötekiler yağını ekliyor. Yemeğin aşçısı da çok. Her biri işinin “ustası” olduğu iddiasında. “Şef aşçı” henüz ortada yok. Kim olduğu biliniyor ama daha ortaya tam çıkamadı henüz!

Kolları Sıvayan Çok!..

Bu amaçla kimi yürüyor, kimi beyanat veriyor, kimi gizli - açık toplantılar düzenliyor, kimi ikili oynuyor, kimi yüze gülüp arkadan hançerliyor, kimi “manifestolar” hazırlıyor. Hedef Kemal Kılıçdaroğlu. Ancak olaylar “normal” gelişmiyor bana göre. Bir “istemezük” ayaklanmasıdır ki sarmış ortalığı. Yeniçeriler adeta kelle istiyor!

Hiç şüphesiz CHP’de –Kılıçdaroğlu dahil- çok şeyin değişmesi lâzım. Burası aşikâr. Fakat bunun yöntemi, tarzı, üslubu, zamanlaması ve partiyi sarsmadan gerçekleşmesi önemli görünüyor. En başında da kafaların, zihniyetin değişmesi gerekiyor. Fakat onun haricinde herkes, her şeyi biranda değiştirmek istiyor. Bu anlayışla varabilecekleri yeri ben size söyleyeyim. Yeni bir hüsrandır!

Anlaşılan bu cenah hayli karışmış ve daha da karışacağa benzer. Süreç insanları adeta saflaşmaya zorluyor çünkü. Bir süre sonra “tarafsız” kalana “acayip” gözüyle bakacaklar. Bu tarz her çatışmanın dinamiğinde olduğu gibi. Tabii daha şimdiden net tavır alanlar da var.

Tanju Özcan “Ultimatom” vermiş!..

Bunların içinde şu aralar en dikkat çekeni ise CHP’den ihracı istenen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın “yürüyüş” hamlesi. (Adeta Kılıçdaroğlu’nun 2017’deki “Adalet Yürüyüşü”ne nazire yaparcasına yürüyüşüne “Adalet ve Değişim Yürüyüşü” demiş.Her ne kadar “değişim” vurgusu ön planda olsa da!) Zaten daha önceki kimi beyan ve tartışmalarından enteresan bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılan Özcan, bu kez de kendince farklı bir yol seçmiş. Başlayan isyana (Bolu Beyi’ne karşı Köroğlu isyanı değil ama!) kendince “kitlesel” bir boyut katmış. Fakat bu uygun bir “yöntem” mi epey tartışılır…

Tartışılır çünkü Kılıçdaroğlu’na adeta “Ültimatom” vermiş. "Sayın Genel Başkan, yarın itibarıyla 'Görevimden istifa ediyorum', 'Olağanüstü kurultay çağrısı yapıyorum', 'Tüzüğü demokratik hale getirmek için arkadaşlarım çalışma yaptılar. Bunu kamuoyuyla paylaşıyorum' ve 'Kurultayda aday olmayacağım' dediği takdirde ben bu yürüyüşten vazgeçerim. Demez ise sonuna kadar. İnceldiği yerden de kopar." Bu uygun bir üslup mu bilemem. İlaveten “Değişim” söylemi altında “ihraç istemi”nin “intikamı” mı alınıyor orada bir sıkıntı var gibi. Neyse, kendi bileceği iş.

Kılıçlar çekilecek!..

Özcan’ın tepkisi en son ve en açık olduğu için dikkat çekiciydi. Gene de -haklı veya haksız- “en samimi” görüneni oydu. Belli ki böyle giderse partinin içi “Çıfıt çarşısı”na dönecekti. Herkesin bir hesabı vardı. Geçmişte halının altına süpürülenler, şimdi “Kılıçdaroğlu tartışması” üzerinden ortalığa saçılıyordu.

Nitekim ayrıca İmamoğlu cephesinde de bir “Faaliyet artışı” göze çarpmaktaydı İmamoğlu’nun yakın zamanda kamuoyunun önüne 'Değişime Davet' adlı manifesto ile çıkacağı söyleniyordu. Ayrıca bir de internet sitesi kurulacağı belirtiliyordu. Bunlara ilaveten sosyal medya kampanyasını yürütmek için bir ajans ile de anlaştığı vurgulanıyordu. Kısaca herkes cephesini güçlendirirken, cephanesini arttırıp kendine yeni siperler kazıyordu!

“Suçlanan”dan “Mazlum”a Kemal Kılıçdaroğlu!..

Zaten bu katara neredeyse her geçen gün yeni birileri ekleniyor, gerek bireysel gerek grup halindeki tepkiler yoğunlaşıyordu. Şu an aklıma gelen – gelmeyenleri ve artması mümkün yeni isimleri de hesaba katarsak bir “dalga”nın gelmekte olduğu aşikâr. Bu dalga yeterince güçlü olur mu? Kılıçdaroğlu daha ne kadar direnebilir? Yılıp, çekilir mi? Hangi entrikalar döner? Kılıçdaroğlu suçlanmakta “haklı”“haksız” mı?..

Bu gibi sorular şu an için beni fazla ilgilendirmiyor. Hele de haklı veya haksızın yargısını verecek hiç değilim. Ben objektif analiz yapmaya çalışırım. Uyarılarım ancak bundan sonrasınadır. Kişisel yargım cebimde duruyor. Öte yandan kafamda bambaşka bir soru dolaşıyor. (Her defasında “Ben söylemiştim” demekten bıktım ama birde bu konuda uyarayım bari.) O da şu: Bu kadar yüklenme sonunda geri teper mi?

Bizim insanımız “Mazlum”u Sever ve Korur!..

Siyasetin “nankörlük” yasaları burada devreye giriyor galiba. Son dönemde artan Kılıçdaroğlu’na yönelik haddini aşan sözler, yerli – yersiz frensiz iddialar o kadar arttı ki olay adeta bir “manevi infaz operasyonu”na vardırılır oldu. Bu siyasi “linç” çağrısında gerçekten “ayıp” bir yan var.

Olayın bıktırıcı bir hal alması, şirazesinden çıkması, Kılıçdaroğlu’na yönelik abuk sabuk, mesnetsiz ithamların artması, üslubun giderek nezaketten uzaklaşması, genelde toplumda, özelde CHP’liler ve CHP seçmeninde bir ters etki yaratabilir mi? Bence yaratabilir. Bu anlamda “Aşırı Kılıçdaroğlu karşıtları” bilmeden (Yoksa bilerek mi?) Kılıçdaroğlu’nun hesabına yazıyor olabilirler mi? Düne kadar Kılıçdaroğlu’nu çılgınca alkışlayanlar şimdi birdenbire karşısına geçiverdiler. Burada bir “Riyakârlık” mevcut. Bu samimiyetsizlik ve ölçüsüzlük tepki doğurur mu?

Çakma “Siyaset dizaynırları” ne düşünür bilemem. Fakat hesapları bozacak yan burası gibi geliyor bana. Kılıçdaroğlu’nu devirmek isterlerken ekmeğine yağ sürebilirler. Bizim insanımız her zaman –bir noktadan sonra niteliğine bakmadan- mazlumu, saldırıya uğrayanı korur ve sever. Parti içinde ise “Partiyi karıştırmak isteyenler var” denilerek bu sefer oklar kendilerine dönebilir ve karşı çıkanlar “Kaos yaratmak isteyen çapulcular” muamelesi görebilirler. Bu ise Kılıçdaroğlu muhaliflerinin işini kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştırabilir.

Bilemiyorum, evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Gittikçe kabaran ve ölçüsüzleşen “İstifa” çağrıları tam tersi istikamete yönelebilir. Benden söylemesi…

04. 07 . 2023

Tüm yazılarını göster