Stratejik marka yönetimi nasıl olur?
Uğur Batı’nın, marka yönetiminin tüm prensiplerini anlattığı “STRATEJİK MARKA YÖNETİMİ” adlı kitabı çıktı.
Kariyerinde reklam yazarlığı, yaratıcı yönetmenlik, marka uzmanlığı, marka danışmanlığı, kurumsal iletişim yöneticiliği ve öğretim üyeliği gibi reklamcılığın neredeyse tüm taraflarında bulunmuş olan Uğur Batı’nın, marka yönetiminin tüm prensiplerini anlattığı “STRATEJİK MARKA YÖNETİMİ” adlı kitabı, The Brand Age Yayınları’ndan piyasaya çıktı.
Kitabında marka yönetimleri yanında reklam yazarlarına, reklam yaratıcılarına, sosyal medya yöneticilerine, dijital pazarlama uzmanlarına ve diğer tüm pazarlama profesyonellerinin yanı sıra iletişim öğrencilerine de seslenen Uğur Batı, deneyimsel pazarlama, duyusal markalama, dijital marka yönetimi, sosyal medya yönetimi, topluluk yönetimi, bulaşıcı markalama, yeni nesil reklamcılık, ikon markalar örnekleriyle ideal markalaşmanın yollarını bütünleşik pazarlama iletişimi prensibi içinde gösteriyor.
Uğur Batı, 83 bölümden oluşan kitabın her bir bölümünde marka yönetimlerinin ideal markalaşmayı nasıl başarabilecekleri konusunda öneriler sunuyor.
Yerel örneklerle yeni nesil marka paradigmaları ve pazarlama iletişimi yazınına ilişkin en kapsamlı ve çarpıcı kitaplardan biri olan kitabın alt başlığı:
Vazgeçme Çağında “Yüksek Sadakat Markaları” Yaratmak.
Uğur Batı, yeni kitabına ilişkin şu görüşleri dile getiriyor:
“Herkesin herkesten ve herkesin her şeyden kolayca vazgeçtiği bir çağdan bahsediyoruz. Sadakatin zihnen tasarlanmış bir ‘vazgeçme’ fikri olduğunun kabul edildiği bir çağ bu. Yine kendisinin somut göstergelerinin soyut bir bağlılık biçimi olarak görüldüğü, bazen fiziksel olarak olmasa bile zihinsel olarak herkesin ve her şeyin ‘harcanabilir’ olduğu zamanlar bunlar. Sadakat keşke ‘inkâra dönüşmenin eşiğinde aşkın ikrarı’ olsaydı ama sadece kişilerden vazgeçmiyoruz ki! Nesnelerden vazgeçiyoruz.
Prensiplerden vazgeçiyoruz. Sözlerden... Kurallardan... Kırmızı çizgilerden... İdeolojilerden... Doğadan... Yaşamdan... Hayallerden vazgeçiyoruz. Tabi durum böyle olunca tercih ettiğimiz markalardan da kolayca vazgeçiyoruz.
Peki, kaçınılmaz olarak sadakat peşinde koşan ‘masum’ marka yöneticisi bugün ne yapabilir ki?
Malumunuz, eski kuşak büyük markalar, imaj reklamlarıyla kurulmuştu. Bugün ise bu yetmiyor. Yeni nesil pazarlama dinamikleri kendilerine yeni kurallar koyuyor. Marka mesajlarında etkileşim esas olan, öyle ki bir markanın sosyal medyayı yönetmesi bile tek başına yetmiyor. Ortalama bir tüketicinin markalardan beklentisi onların ‘daha insani’ olmaları. Samimi olmaları, hata yaptıklarında kabul etmeleri ve her daim yakın olmaları. İşte bu kitap da vazgeçmenin vazgeçilmez olduğu bu çağda, marka yönetiminin tüm prensiplerini anlatıyor.”