Star yazarından Dışişleri'ne ilginç öneri: Konsolosları iade edelim!
Star yazarı Fadime Özkan, Can Dündar ile Erdem Gül'ün duruşmasını izleyemeye gelen konsoloslar hakkında bir yazı yazdı.
Star yazarı Fadime Özkan, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün duruşmasını izleyemeye gelen konsoloslara ilişkin, Tük Dışişleri Bakanlığı'nın 'cılız' bir tepki verdiğini söyeleyerek, "Konsolosları iade edelim, sebebini onlar düşünsün" dedi. "Türkiye yargısını, siyasetini, siyasetçisini ve toplumunu hakir gören misyon şeflerini, gönderildikleri yere iade etmek dışında seçenek yok" diyen Özkan, "Devlet, gönderen Devlet’e kararının nedenlerini bildirmekle yükümlü değildir" ifadesini kullandı.
Özkan'ın Star'da "Konsolosları iade edelim, sebebini onlar düşünsün!" başlığıyla bugün (30.03.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Neden bu kadar cılız bir tepki verdi ki Türk Dışişleri Bakanlığı? Milli istihbarat örgütümüze başka ülke istihbaratlarınca operasyon yapılmaya çalışıldığı hakkındaki kararı mı değişti devletin? Ne oldu?
Türkiye’yi DAEŞ-IŞİD terör örgütüne yardım ediyormuş gibi göstererek hem uluslararası alanda sıkıştırmak, hem Ortadoğu’da kendi menfaatlerini ve Türkmenleri koruyamaz hale getirmek, hem de seçilmiş ve yetkilendirilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı uluslararası ceza mahkemesinde yargılatmak amaçlı pis bir operasyon değil miydi MİT TIR’ları operasyonu? Şimdi neyin çekimserliği bu böyle?
Can Dündar MİT TIR’ları operasyonunun medya ayağında gazeteci kamuflajıyla yer almış “kullanışlı romantik” değil mi? Ki bu Dündar, Reyhanlı’da 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan IŞİD-DAEŞ saldırısını engellemeyip kendi devletine operasyona kalkışan FETÖ savcılarının üzerindeki kanı yıkama talimatı alan Dündar değil mi? Katile katı, azmettiricisine yumuşak olmak da neyin nesi? İşin hukuki, siyasi, diplomatik boyutları ayrıca tartışılır. Ama gazetecilikten değil casusluktan yargılanan, kendi ülkesine operasyon çekmeye çalışan Can Dündar’a kimlerin “sahip” (!) çıktığının fotoğrafıdır o selfieye kafa uzatanlar.
Cumhurbaşkanı az bile söyledi!
“Türkiye nasıl bir ülke olmak istediğine karar vermeli” gibi bir cümle kurabilen İngiliz başkonsolosu için Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hala ülkemizde durabiliyorsa misafirperverliğimizdendir. Başka yerde bir gün barındırmazlar” dedi. Evet haklı, ama yetersiz.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben çok kararlıyım mesela, ülkemin nasıl bir yer olmasını istediğim hakkında: Hiçbir ülke temsilcisinin gelip burada ülkem hakkında ahkam kesmesine, değerlerimi, duygularımı, gerçeklerimi, mücadelemi aşağılamasına izin vermiyorum. Bunu yapmaya cüret edene misafirperverlik falan göstermiyorum. Göz hizası dışındaki her tür eşitsiz ilişkiyi reddediyorum. Ve hak eden hak ettiği muameleyi görsün, kapı dışarı edilsin istiyorum.
Persona non grata!
İlgili ülkelere uyarı notası vermek gibi cılız bir tepki, Türkiye’ye yapılmaya çalışılan hakaretin boyutlarıyla örtüşmüyor. Yapılması gereken konsolosların derhal “persona non grata” ilan edilmesidir. Türkiye’de ancak Türkiye devletinin “olur”uyla bulunabilen ama Türkiye yargısını, siyasetini, siyasetçisini ve toplumunu hakir gören, müstemleke valisi gibi davranmaya kalkan misyon şeflerini gönderildikleri yere iade etmek dışında seçenek olmadığı artık görülmelidir. 1964’te kabul edilen Konsoslosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 23. Maddesi hükmünce “persona non grata-istenmez ilan olunan kişiyi kabul eden Devlet, gönderen Devlet’e kararının nedenlerini bildirmekle yükümlü değildir”. Biz konsolosları iade edelim, gerekçelerini onlar düşünsün!
Konsolos görünce kamçı sesi duyanlar!
Sanki bir denklik, bir benzerlik varmış gibi şimdi de tutturmuşlar, vay efendim ABD başkonsolosu da vaktiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmişmiş.
SEÇİLMİŞ BİR SİYASİNİN yargılandığı bir dava dolayısıyla MAKAMINDA usullere uygun olarak ziyaret edilip bilgi alınmasıyla, CASUSLUKTAN yargılanan bir Can Dündar’ın MAHKEME salonunda, usul ve teamüllere aykırı şekilde DESTEK amaçlı gösteri ziyareti yaparak yargı sürecini etkilemeye, siyasi algıyı ve akışı değiştirmeye çalışmak arasındaki farkı fark etmeyenlerin zihinleri çoktan sömürgeleşmiş demektir.Tevekkeli değil, sahiplerini gördükleri yerde kamçı sesiyle hizaya geliyorlar.
Özkan'ın Star'da "Konsolosları iade edelim, sebebini onlar düşünsün!" başlığıyla bugün (30.03.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Neden bu kadar cılız bir tepki verdi ki Türk Dışişleri Bakanlığı? Milli istihbarat örgütümüze başka ülke istihbaratlarınca operasyon yapılmaya çalışıldığı hakkındaki kararı mı değişti devletin? Ne oldu?
Türkiye’yi DAEŞ-IŞİD terör örgütüne yardım ediyormuş gibi göstererek hem uluslararası alanda sıkıştırmak, hem Ortadoğu’da kendi menfaatlerini ve Türkmenleri koruyamaz hale getirmek, hem de seçilmiş ve yetkilendirilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı uluslararası ceza mahkemesinde yargılatmak amaçlı pis bir operasyon değil miydi MİT TIR’ları operasyonu? Şimdi neyin çekimserliği bu böyle?
Can Dündar MİT TIR’ları operasyonunun medya ayağında gazeteci kamuflajıyla yer almış “kullanışlı romantik” değil mi? Ki bu Dündar, Reyhanlı’da 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan IŞİD-DAEŞ saldırısını engellemeyip kendi devletine operasyona kalkışan FETÖ savcılarının üzerindeki kanı yıkama talimatı alan Dündar değil mi? Katile katı, azmettiricisine yumuşak olmak da neyin nesi? İşin hukuki, siyasi, diplomatik boyutları ayrıca tartışılır. Ama gazetecilikten değil casusluktan yargılanan, kendi ülkesine operasyon çekmeye çalışan Can Dündar’a kimlerin “sahip” (!) çıktığının fotoğrafıdır o selfieye kafa uzatanlar.
Cumhurbaşkanı az bile söyledi!
“Türkiye nasıl bir ülke olmak istediğine karar vermeli” gibi bir cümle kurabilen İngiliz başkonsolosu için Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hala ülkemizde durabiliyorsa misafirperverliğimizdendir. Başka yerde bir gün barındırmazlar” dedi. Evet haklı, ama yetersiz.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben çok kararlıyım mesela, ülkemin nasıl bir yer olmasını istediğim hakkında: Hiçbir ülke temsilcisinin gelip burada ülkem hakkında ahkam kesmesine, değerlerimi, duygularımı, gerçeklerimi, mücadelemi aşağılamasına izin vermiyorum. Bunu yapmaya cüret edene misafirperverlik falan göstermiyorum. Göz hizası dışındaki her tür eşitsiz ilişkiyi reddediyorum. Ve hak eden hak ettiği muameleyi görsün, kapı dışarı edilsin istiyorum.
Persona non grata!
İlgili ülkelere uyarı notası vermek gibi cılız bir tepki, Türkiye’ye yapılmaya çalışılan hakaretin boyutlarıyla örtüşmüyor. Yapılması gereken konsolosların derhal “persona non grata” ilan edilmesidir. Türkiye’de ancak Türkiye devletinin “olur”uyla bulunabilen ama Türkiye yargısını, siyasetini, siyasetçisini ve toplumunu hakir gören, müstemleke valisi gibi davranmaya kalkan misyon şeflerini gönderildikleri yere iade etmek dışında seçenek olmadığı artık görülmelidir. 1964’te kabul edilen Konsoslosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 23. Maddesi hükmünce “persona non grata-istenmez ilan olunan kişiyi kabul eden Devlet, gönderen Devlet’e kararının nedenlerini bildirmekle yükümlü değildir”. Biz konsolosları iade edelim, gerekçelerini onlar düşünsün!
Konsolos görünce kamçı sesi duyanlar!
Sanki bir denklik, bir benzerlik varmış gibi şimdi de tutturmuşlar, vay efendim ABD başkonsolosu da vaktiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmişmiş.
SEÇİLMİŞ BİR SİYASİNİN yargılandığı bir dava dolayısıyla MAKAMINDA usullere uygun olarak ziyaret edilip bilgi alınmasıyla, CASUSLUKTAN yargılanan bir Can Dündar’ın MAHKEME salonunda, usul ve teamüllere aykırı şekilde DESTEK amaçlı gösteri ziyareti yaparak yargı sürecini etkilemeye, siyasi algıyı ve akışı değiştirmeye çalışmak arasındaki farkı fark etmeyenlerin zihinleri çoktan sömürgeleşmiş demektir.Tevekkeli değil, sahiplerini gördükleri yerde kamçı sesiyle hizaya geliyorlar.