STAR YAZARI AHMET KEKEÇ'TEN MEHMET TEZKAN'A "MANYAK MIYIZ BİZ?" SORUSU!
Hadi bakalım, “saldırgan yazar” yine muhalefete saldıracak... Şimdiden küfürlerinizi hazırlayın.
Neden CHP’ye saldırıyoruz? Manyak mıyız biz?
Hadi bakalım, “saldırgan yazar” yine muhalefete saldıracak... Şimdiden küfürlerinizi hazırlayın.
Ben “muhalefet” diyorum, siz “devlet iktidarı” anlayın.
Kafası azıcık basanlar, CHP’yle devlet iktidarı arasındaki mahiyet ortaklığını ya da “ülkü birliğini” çözecektir.
Küfretmeden önce, “sistem”in nasıl yapılandırıldığını; adını “halk”tan alan partinin niçin halkla bir irtibatı bulunmadığını; “devlet iktidarı”nın hangi siyasi (örgütsel) kanalı kullanarak kendisini ifade ettiğini (daha doğrusu, meşrulaştırdığını); “parlemento iktidarı”nın niçin kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ve en ufak bir müdahalede dağılıp gittiğini; adını halktan alan parti kurumsal bir hüviyet gösterirken, karşısındaki yapıların (muarızların) niçin sürekli isim ve tabela değiştirdiğini düşünün...
Kafanızı kumdan çıkarın da, azıcık siyaset ve tarih okuyun...
Biraz sosyoloji karıştırın...
Biraz fehmedin...
Beş yaşındaki çocuğa da sorsanız, size aynısını söyleyecektir:
Devletin kurduğu bir parti olarak CHP, “devletin partisi” olarak kaldı, kurumsal yapısını ve kimliğini korudu.
Devletin rağmına kurulmuş partiler ise, müdahalelerin dayatmasıyla isim ve tabela değiştirmek zorunda kaldı... Serbest Fırka’dan Demokrat Parti’ye, Demokrat Parti’den Adalet Partisi’ne, Adalet Partisi’nden ANAP’a, ANAP’tan AK Parti’ye, tüm bu oluşumlar bir “silsile”den gelmektedir. Kurucuları farklı olsa bile, seçmenleri aynıdır ve “hakiki halk partisi” bunlardır...
Bir şey daha:
Kendisini “muhalefet partisi” olarak pazarlayan CHP, sadece kendisinden ibaret değildir... “Tekil” bir yapı hiç değildir...
Siz bu partiyi, yargısıyla, ordusuyla, bürokratıyla, medyasıyla, “altı ok”uyla, okların gölgesinde büyümüş aydınıyla geniş bir koalisyonun parçası düşünebilirsiniz...
Ne zaman “darbeler dönemi” kapanır, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman muhtıracılar, andıççılar, fişlemeciler hesap verir konuma gelir, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman “sivil bir anayasa” yapılır, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman Onur Öymen ve Nur Serter gibiler, “TSK’nın yolu, bizim yolumuzdur” demekten vazgeçer, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman kendisi de bir Kürt ve Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu, korkmadan “Kürt” ve “Alevi” sözcüklerini telaffuz etmeye başlar, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman Önder Sav ve türevleri halkın “mukaddes değerlerine” saldırmayı “sahip” psikolojisi içinde telif etmez, CHP o zaman iktidardan düşer.
Mehmet Tezkan biraderimiz, “Neden iktidardaymış gibi sürekli CHP’ye saldırıyorlar?” diye soruyordu... Araya “yandaşlar” filan gibi terbiyesizce laflar sıkıştırmayı da ihmal etmiyordu tabii...
İşte bu yüzden Mehmet...
CHP, bildiğimiz anlamda bir “parti” değildir... Bürokrat totaliterliğin kendisini ifade edebildiği yegâne siyaset kanalıdır...
CHP’ye saldırmak, “görünmez iktidar odağına” saldırmaktır.
Senin de 12 Eylül’de “evet” diyeceğin anayasa değişikliği, CHP’yi muhalefete düşürecek girişimin ilk halkasını oluşturuyor ve yargıdaki “arka bahçe” düzenini ciddi bir şekilde sarsıyor.
Değişim gerçekleşsin, taşlar yerine otursun, bir de o şeraite konuşalım.
Muhtemelen anlaşırız...
Ahmet Kekeç/Star
Hadi bakalım, “saldırgan yazar” yine muhalefete saldıracak... Şimdiden küfürlerinizi hazırlayın.
Ben “muhalefet” diyorum, siz “devlet iktidarı” anlayın.
Kafası azıcık basanlar, CHP’yle devlet iktidarı arasındaki mahiyet ortaklığını ya da “ülkü birliğini” çözecektir.
Küfretmeden önce, “sistem”in nasıl yapılandırıldığını; adını “halk”tan alan partinin niçin halkla bir irtibatı bulunmadığını; “devlet iktidarı”nın hangi siyasi (örgütsel) kanalı kullanarak kendisini ifade ettiğini (daha doğrusu, meşrulaştırdığını); “parlemento iktidarı”nın niçin kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ve en ufak bir müdahalede dağılıp gittiğini; adını halktan alan parti kurumsal bir hüviyet gösterirken, karşısındaki yapıların (muarızların) niçin sürekli isim ve tabela değiştirdiğini düşünün...
Kafanızı kumdan çıkarın da, azıcık siyaset ve tarih okuyun...
Biraz sosyoloji karıştırın...
Biraz fehmedin...
Beş yaşındaki çocuğa da sorsanız, size aynısını söyleyecektir:
Devletin kurduğu bir parti olarak CHP, “devletin partisi” olarak kaldı, kurumsal yapısını ve kimliğini korudu.
Devletin rağmına kurulmuş partiler ise, müdahalelerin dayatmasıyla isim ve tabela değiştirmek zorunda kaldı... Serbest Fırka’dan Demokrat Parti’ye, Demokrat Parti’den Adalet Partisi’ne, Adalet Partisi’nden ANAP’a, ANAP’tan AK Parti’ye, tüm bu oluşumlar bir “silsile”den gelmektedir. Kurucuları farklı olsa bile, seçmenleri aynıdır ve “hakiki halk partisi” bunlardır...
Bir şey daha:
Kendisini “muhalefet partisi” olarak pazarlayan CHP, sadece kendisinden ibaret değildir... “Tekil” bir yapı hiç değildir...
Siz bu partiyi, yargısıyla, ordusuyla, bürokratıyla, medyasıyla, “altı ok”uyla, okların gölgesinde büyümüş aydınıyla geniş bir koalisyonun parçası düşünebilirsiniz...
Ne zaman “darbeler dönemi” kapanır, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman muhtıracılar, andıççılar, fişlemeciler hesap verir konuma gelir, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman “sivil bir anayasa” yapılır, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman Onur Öymen ve Nur Serter gibiler, “TSK’nın yolu, bizim yolumuzdur” demekten vazgeçer, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman kendisi de bir Kürt ve Alevi olan Kemal Kılıçdaroğlu, korkmadan “Kürt” ve “Alevi” sözcüklerini telaffuz etmeye başlar, CHP o zaman iktidardan düşer.
Ne zaman Önder Sav ve türevleri halkın “mukaddes değerlerine” saldırmayı “sahip” psikolojisi içinde telif etmez, CHP o zaman iktidardan düşer.
Mehmet Tezkan biraderimiz, “Neden iktidardaymış gibi sürekli CHP’ye saldırıyorlar?” diye soruyordu... Araya “yandaşlar” filan gibi terbiyesizce laflar sıkıştırmayı da ihmal etmiyordu tabii...
İşte bu yüzden Mehmet...
CHP, bildiğimiz anlamda bir “parti” değildir... Bürokrat totaliterliğin kendisini ifade edebildiği yegâne siyaset kanalıdır...
CHP’ye saldırmak, “görünmez iktidar odağına” saldırmaktır.
Senin de 12 Eylül’de “evet” diyeceğin anayasa değişikliği, CHP’yi muhalefete düşürecek girişimin ilk halkasını oluşturuyor ve yargıdaki “arka bahçe” düzenini ciddi bir şekilde sarsıyor.
Değişim gerçekleşsin, taşlar yerine otursun, bir de o şeraite konuşalım.
Muhtemelen anlaşırız...
Ahmet Kekeç/Star