STAR YAZARI AHMET KEKEÇ,KANALTÜRK'ÜN PATRONU TUNCAY ÖZKAN'A SESLENDİ!..

"Sahip olduğun medya gücünü 'amaç dışı kullanmak'tan vakit bulabilirsen, azıcık da 'çalışan gazeteciler'in durumuyla ilgilen.Benden uzak durmaya da devam et"

Bu bir 'Erdener abi' repliğidir... Benden uzak dursunlar. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi, gazetecilerin çalışma ve yaşam
koşullarını iyileştirsinler, onların görevlerini rahat bir ortamda
yapabilmelerini sağlasınlar, başka da bir işe burunlarını
sokmasınlar...

Bir önemli noktanın daha altını çiziyor Sezer... Ki, bugüne kadar
katıldığım ender doğrularından biridir.

Şöyle diyor: 'Basın çalışanlarının, kendi haklarına sahip çıkmaları,
etik değerleri her koşulda gözetmeleri, medya gücünü amaç dışı
kullanmak isteyenlere karşı duyarlı olmaları gerekmektedir...'

Bunları niye söylüyor?

Bugün 'Çalışan Gazeteciler Günü' de, ondan.

Bilmiyorum, bu sözler, Sezer çiftinin çok beğendiği ve izlemekten
kendilerini alamadıkları 'malum ikili' için de geçerli mi?

Hani, kaşkol-kalpak, ful aksesuar, müstakbel Çankaya sakinine karşı
savaş açan, sık sık 'Ordu Göreve' pankartlarının altında poz veren,
sonra kendini tutamayıp 'Sahibi olduğum kanal elbette CHP'nin
hizmetindedir' diyen arkadaşın dahil olduğu ikili.

Eh, madem bugün 'Çalışan Gazeteciler Günü', meslekte yirmi yılını
devirmiş bir çalışan, hem de vaktiyle her departmanda görev almış ve
artık tuzu kurular sınıfına giren bir çalışan olarak, ben de
meslektaşlarım ve idrak etmekte olduğumuz bu 'kutsal gün'le ilgili
hissiyatımı dile getireyim.

Bunu 'kendine önem atfediyor' şeklinde de yorumlayabilirsiniz ama
bugüne kadar meslekle ilgili hiçbir kuruluşa üye olmadım. İçimden
gelmedi. Kendimi onlardan biri gibi görmedim. Çok şükür basın kartı da
taşımıyorum. Derneklerini, cemiyetlerini, sendikalarını, konseylerini
de ciddiye almıyorum.

Konseyleri, bir ara 'Savunmanızı...' şeklinde birtakım saçma sapan
kağıtlar gönderirdi.

Bir suç (!) işlemişim de, kendisini 'müddeiumumi' sanan adamlar
ifademi alıp kınama cezası verecek. Bunlar, üstelik, doğru haberi
cezalandıran, yalan olduğu Sağır Sultan'ın bile malumu olmuş haberi
(mesela 'Mini etekli kızı diri diri yaktılar') aklayan adamlar... Para
harcama yetkisi dahi bulunmayan illegal kuruluşlarında kendi
kendilerine mahkemecilik oynuyorlar.

Bir çoğuyla da davalıyız çok şükür.

Mesela, yönettiği gazeteyi MGK'nın halkla ilişkiler bültenine
dönüştüren arkadaş evime icra memuru gönderme densizliğinde
bulunmuştu.

Bir başkası maaşıma haciz koydurmuştu, ayda 40 milyon liraya tamah ederek.

Duayen muayen ayaklarında ortalıkta dolaşan biri de, rahmetli Nezih
Demirkent'e diş geçiremediği için hırsını fakirden almıştı, yüklü bir
tazminat davası açarak.

Hayır, konseye başvurmamıştı.

Meslek-içi uyuşmazlıklarda 'konsey' talkınında bulunuyor ama, 'öz
nefsi' sözkonusu olunca mahkemeye koşuyor. Konseyde görülen davalar
para getirmiyor çünkü.

On beşlik çıtırlar konusunda ihtisas sahibi olanı da, hikáye kitabımla
ilgili değerlendirme yazısını çıkarıp atmıştı montajlanmış sayfadan,
'Onunla ilgili tek kelime geçemez bu kitap ekinde' diyerek...

Smokinli, ama omurgasız bir başkası, 'Neden meslektaşlarını hedef
gösterdin, özür dilemeyi düşünmüyor musun?' dediğim için 50 milyarlık
dava açmıştı utanmadan...

Dahası var ama yer kalmadı...

Cumhurbaşkanımızın temennileriyle bitirmek istiyorum, sahip oldukları
medya gücünü 'amaç dışı kullanmak'tan vakit bulabilirlerse, azıcık da