Sözcü davası tanığı Fuat Uğur, iddianameyi yerden yere vurdu!
Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, tanık olduğu Sözcü gazetesi iddianamesine ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Tanık Fuat Uğur savcılıktaki ifadesinde, “Sözcü gazetesinin FETÖ ile irtibatlı olduğunu söyleyemem.” dediğini aktardı ve Sözcü iddianamesini eleştirdi. Soruşturmada tanık olan Fuat Uğur, Sözcü iddianamesinde delil sayılabilecek bir şeyin olmadığına dikkat çekerek, “Hepsini yerden yere vurabileceğimiz yayın biçimi ama bir suça delil teşkil etmesi bana göre mümkün değil.” ifadelerini kullandı.
Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay’la ilgili iddialara da değinen tanık Fuak Uğur, “FETÖ bağlantısı görünmüyor.” şeklinde yazdı. Sözcü iddianamesini yerden yere vuran tanık Fuat Uğur, tutuklu Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’ya haksızlık yapıldığına dikkat çekti ve “Kısacası bu iddianame beni tatmin etmedi ve Gökmen Ulu’ya da daha fazla haksızlık edilmemeli.” diye yazdı. Fuat Uğur yazısının devamında şöyle devam etti:
“Neyse, benim tahminim hâkimlerin iddianameyi bu haliyle kabul etmeyeceği yönünde. Aslına bakarsanız önerim de bu istikamette. Umarım yanılmam. Bu tür davaların ülkemize ne kadar zarar verdiği ortada. Cumhuriyet davasında boş yere tutuklanan gazeteciler örneğinde olduğu gibi.”
Tanık Fuat Uğur’un yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Madem yasal süreçler tamamlandı ve alenileşti, daha rahatlıkla yazabilirim.
Savcı Asım Ekren, Sözcü’yü eleştiren(Rahmi Turan’ın yazısında kullanılan karikatür üzerinden kaleme aldığım eleştirel bir yazı. Bu yazının ardından Rahmi Turan’la fena halde kavgaya tutuştuk) beni ifadeye çağırdığında, bir ön sohbet geçti aramızda. Kendisine de söyledim ve “Yazar makalelerinin üzerinden kanaate dayalı bir dava mı açacaksınız? Yeterli delilleriniz var mı?” diye sordum. Delillerin toplandığını ve iddianame ortaya çıktığında rahatlıkla görülebileceğini belirtti. Tamam dedim ve görüşlerimi söyledim. Zaten gazetelerde de nasıl ifade verdiğim okunabilir. Ama en can alıcı noktası şu:
“Bir gazeteci olarak ve objektif gözle baktığımda FETÖ/PDY’nin son yıllardaki yayın ve haberlerini bilmekteyiz. Sözcü gazetesinin bunlarla aynı şekilde yayın yaptığını söylemek mümkün değildir. Ancak önemli bazı kritik ülke meselelerine dair haberlerde FETÖ/PDY tarafından yayılan manipülatif yalanların izlerini görmek ve haberlerin bu şekilde ele alınması beni şüphelendiriyor. Bunları da yazdım. Yine belirttiğim gibi bu kısmi haberlerinde, örneğin Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan üst düzey toplantı görüşmelerine dair manşetleri ve Adana’daki MİT Tırları spekülasyon haberlerinde FETÖ taktiklerini gördüm. Bu haberlerle asıl faillerin, yani usulsüz olarak dinlemeyi yapanların ve devletin üstün yararı gereğince gönderildiği silahların ülkeyi dış kamuoyunda zor durumda bırakacak şekilde teröristlere gönderildiğine dair yalan haberleri yayan faillerin gizlenmeye çalışıldığı, bu faillerle ilgili habercilik yapma imkânı varken gerçeklerin karartılarak hükümetin, devletin zor durumda bırakılmaya çalışıldığı izlenimi edindim. Bu bilgiler ışığında sübjektif olarak baktığımda kimseyi suçlayamam. Yani Sözcü gazetesinin FETÖ ile irtibatlı olduğunu söyleyemem. Ancak objektif gözle baktığımda örneklerini şimdi verdiğim ve gazetenin bazı yazarlarının yazılarının FETÖ taktiği ile uyumlu olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca son zamanlarda kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Türk Solu dergisi, Karşı gazetesi, Taraf gazetesi gibi şekli olarak FETÖ’ye karşı olduklarını ifade ettikleri halde sahiplerinin FETÖ’cü çıkması insanı kaygılandırır ve bu şekilde şüphe duymasına neden olur.”
Bu ifadem bir EK İFADE TUTANAĞI ile birlikte iddianamede yer aldı. Dün basına iddianame düştüğünde tüm iddianameler gibi zor bir dili olan 73 sayfalık iddianameye dikkatlice okumaya çalıştım.
Bana ilginç gelen bir bölüm vardı. Maddeler halinde bazıları FETÖ’den sanık polis memurlarının isimleri veriliyor ve onların Sözcü gazetesinde yayınlanan kimi haberlerin bilgi ve görüntülerini gazeteye haricen ulaştırdıkları iddia ediliyor. Ama “haricen” ulaştırmak nedir ben çözemedim. Yani elden mi yoksa başka kanallarla mı belirsiz. Bu konuda başka ne tür delil var iddianameden çıkmıyor.
Diğer iddialar Sözcü’nün haber ve yazılarıyla internet sitesinden atılan tweetler. Hepsini yerden yere vurabileceğimiz yayın biçimi ama bir suça delil teşkil etmesi bana göre mümkün değil.
Burak Akbay’ın mali işleriyle ilgili MASAK raporunun da alıntılandığı iddianamede ticari faaliyetlerin ötesinde bir delil görünmüyor. Kurdukları şirketin Burak Akbay hesabına para yatırarak borçlarının sıfırlandığı belirtiliyor örneğin. Bu durum çok çok, Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu’na aykırılık ya da vergi kaçırma türünden suçlamalara örnek teşkil eder ama bunların FETÖ bağlantısı görünmüyor.
Tabii Sözcü gazetesinin kurt avukatlarının saptadığı bazı konular da var. Misal, “Sözcü’yü kimin kurduğu hususunda üç ayrı görüş var” veya “İddianamede FETÖ kriterlerinden; yani bylock, HTS kayıtları, Bank Asya para yatırma ve şifreli mesajlaşmalar gibi delillere rastlanmıyor” denilmekte. Bir de şunu soruyorlar ve can alıcı nokta:
“İddianameye göre Sözcü’yü FETÖ kurdu. Aynı iddianameye göre FETÖ Sözcü’ye sızmış. FETÖ kurduğu bir gazeteye nasıl sızar?”
Halen tutuklu bulunan sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun 15 Temmuz darbe günü yaptığı “Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı evi bulduk” başlıklı haberinin darbecilere bilgi aktarılması olarak nitelemek de bana akılcı gelmiyor. Evet, aynı gün böyle bir haber hakikaten tuhaf. Darbe girişiminden iki gün sonraki yazımda ben de bu tesadüfü ilginç bulduğumu belirtmiştim ama gazeteciler olarak biz biliriz ki bu bir habercilik refleksidir. Kaldı ki darbe yapmaya kalkışmış ve her türlü teknolojik olanağı kullanan FETÖ’cülerin internet sitesi üzerinden haber ileteceklerini düşünmek de akla ziyan geliyor. Telefon ve şifreli haberleşme diye bir sistemin dibini bulmuş bir örgütten söz ediyoruz sonuçta.
Kısacası bu iddianame beni tatmin etmedi ve Gökmen Ulu’ya da daha fazla haksızlık edilmemeli.
Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay’la ilgili iddialara da değinen tanık Fuak Uğur, “FETÖ bağlantısı görünmüyor.” şeklinde yazdı. Sözcü iddianamesini yerden yere vuran tanık Fuat Uğur, tutuklu Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’ya haksızlık yapıldığına dikkat çekti ve “Kısacası bu iddianame beni tatmin etmedi ve Gökmen Ulu’ya da daha fazla haksızlık edilmemeli.” diye yazdı. Fuat Uğur yazısının devamında şöyle devam etti:
“Neyse, benim tahminim hâkimlerin iddianameyi bu haliyle kabul etmeyeceği yönünde. Aslına bakarsanız önerim de bu istikamette. Umarım yanılmam. Bu tür davaların ülkemize ne kadar zarar verdiği ortada. Cumhuriyet davasında boş yere tutuklanan gazeteciler örneğinde olduğu gibi.”
Tanık Fuat Uğur’un yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Madem yasal süreçler tamamlandı ve alenileşti, daha rahatlıkla yazabilirim.
Savcı Asım Ekren, Sözcü’yü eleştiren(Rahmi Turan’ın yazısında kullanılan karikatür üzerinden kaleme aldığım eleştirel bir yazı. Bu yazının ardından Rahmi Turan’la fena halde kavgaya tutuştuk) beni ifadeye çağırdığında, bir ön sohbet geçti aramızda. Kendisine de söyledim ve “Yazar makalelerinin üzerinden kanaate dayalı bir dava mı açacaksınız? Yeterli delilleriniz var mı?” diye sordum. Delillerin toplandığını ve iddianame ortaya çıktığında rahatlıkla görülebileceğini belirtti. Tamam dedim ve görüşlerimi söyledim. Zaten gazetelerde de nasıl ifade verdiğim okunabilir. Ama en can alıcı noktası şu:
“Bir gazeteci olarak ve objektif gözle baktığımda FETÖ/PDY’nin son yıllardaki yayın ve haberlerini bilmekteyiz. Sözcü gazetesinin bunlarla aynı şekilde yayın yaptığını söylemek mümkün değildir. Ancak önemli bazı kritik ülke meselelerine dair haberlerde FETÖ/PDY tarafından yayılan manipülatif yalanların izlerini görmek ve haberlerin bu şekilde ele alınması beni şüphelendiriyor. Bunları da yazdım. Yine belirttiğim gibi bu kısmi haberlerinde, örneğin Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan üst düzey toplantı görüşmelerine dair manşetleri ve Adana’daki MİT Tırları spekülasyon haberlerinde FETÖ taktiklerini gördüm. Bu haberlerle asıl faillerin, yani usulsüz olarak dinlemeyi yapanların ve devletin üstün yararı gereğince gönderildiği silahların ülkeyi dış kamuoyunda zor durumda bırakacak şekilde teröristlere gönderildiğine dair yalan haberleri yayan faillerin gizlenmeye çalışıldığı, bu faillerle ilgili habercilik yapma imkânı varken gerçeklerin karartılarak hükümetin, devletin zor durumda bırakılmaya çalışıldığı izlenimi edindim. Bu bilgiler ışığında sübjektif olarak baktığımda kimseyi suçlayamam. Yani Sözcü gazetesinin FETÖ ile irtibatlı olduğunu söyleyemem. Ancak objektif gözle baktığımda örneklerini şimdi verdiğim ve gazetenin bazı yazarlarının yazılarının FETÖ taktiği ile uyumlu olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca son zamanlarda kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Türk Solu dergisi, Karşı gazetesi, Taraf gazetesi gibi şekli olarak FETÖ’ye karşı olduklarını ifade ettikleri halde sahiplerinin FETÖ’cü çıkması insanı kaygılandırır ve bu şekilde şüphe duymasına neden olur.”
Bu ifadem bir EK İFADE TUTANAĞI ile birlikte iddianamede yer aldı. Dün basına iddianame düştüğünde tüm iddianameler gibi zor bir dili olan 73 sayfalık iddianameye dikkatlice okumaya çalıştım.
Bana ilginç gelen bir bölüm vardı. Maddeler halinde bazıları FETÖ’den sanık polis memurlarının isimleri veriliyor ve onların Sözcü gazetesinde yayınlanan kimi haberlerin bilgi ve görüntülerini gazeteye haricen ulaştırdıkları iddia ediliyor. Ama “haricen” ulaştırmak nedir ben çözemedim. Yani elden mi yoksa başka kanallarla mı belirsiz. Bu konuda başka ne tür delil var iddianameden çıkmıyor.
Diğer iddialar Sözcü’nün haber ve yazılarıyla internet sitesinden atılan tweetler. Hepsini yerden yere vurabileceğimiz yayın biçimi ama bir suça delil teşkil etmesi bana göre mümkün değil.
Burak Akbay’ın mali işleriyle ilgili MASAK raporunun da alıntılandığı iddianamede ticari faaliyetlerin ötesinde bir delil görünmüyor. Kurdukları şirketin Burak Akbay hesabına para yatırarak borçlarının sıfırlandığı belirtiliyor örneğin. Bu durum çok çok, Ticaret Kanunu, Vergi Usul Kanunu’na aykırılık ya da vergi kaçırma türünden suçlamalara örnek teşkil eder ama bunların FETÖ bağlantısı görünmüyor.
Tabii Sözcü gazetesinin kurt avukatlarının saptadığı bazı konular da var. Misal, “Sözcü’yü kimin kurduğu hususunda üç ayrı görüş var” veya “İddianamede FETÖ kriterlerinden; yani bylock, HTS kayıtları, Bank Asya para yatırma ve şifreli mesajlaşmalar gibi delillere rastlanmıyor” denilmekte. Bir de şunu soruyorlar ve can alıcı nokta:
“İddianameye göre Sözcü’yü FETÖ kurdu. Aynı iddianameye göre FETÖ Sözcü’ye sızmış. FETÖ kurduğu bir gazeteye nasıl sızar?”
Halen tutuklu bulunan sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun 15 Temmuz darbe günü yaptığı “Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı evi bulduk” başlıklı haberinin darbecilere bilgi aktarılması olarak nitelemek de bana akılcı gelmiyor. Evet, aynı gün böyle bir haber hakikaten tuhaf. Darbe girişiminden iki gün sonraki yazımda ben de bu tesadüfü ilginç bulduğumu belirtmiştim ama gazeteciler olarak biz biliriz ki bu bir habercilik refleksidir. Kaldı ki darbe yapmaya kalkışmış ve her türlü teknolojik olanağı kullanan FETÖ’cülerin internet sitesi üzerinden haber ileteceklerini düşünmek de akla ziyan geliyor. Telefon ve şifreli haberleşme diye bir sistemin dibini bulmuş bir örgütten söz ediyoruz sonuçta.
Kısacası bu iddianame beni tatmin etmedi ve Gökmen Ulu’ya da daha fazla haksızlık edilmemeli.