Sosyal medyada linç edildi! Gerçek ne çıktı? Mehmet Akif Ersoy tüm detayları paylaştı…
AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Adayı Murat Kurum, dün akşam Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu ‘Nedir Ne Değildir’ programına konuk oldu.
AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Adayı Murat Kurum, dün akşam Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu ‘Nedir Ne Değildir’ programına konuk oldu. Ersoy'un seyirciye müdahalesi tartışma yarattı. Ersoy eleştirilere kamera arkası görüntüleri ile yanıt verdi.
“KİRLENMİŞ BİR SOSYAL MEDYA ORTAMI VAR…”
AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Adayı Murat Kurum, dün akşam Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu “Nedir Ne Değildir” programına katıldı.
Bir seyirci de Kurum’a Gazze’yle ilgili soru sormak istedi. Seyirci, “Başkanım şimdi Filistin için, Gazze için seçimi kazandığınızda ne gibi” dediği an sözü kesildi ve Ersoy’sa seyircinin sorusunu tamamlayamadan ‘Hemen verebilir misin mikrofonu lütfen’ dedi.
Bu olayın sosyal medyada tepki çekmesi üzerine Ersoy'dan yanıt geldi. Programın formatında siyaset olmadığını belirten Ersoy, “Hafta içi zaten her programda siyaset var. Programımızda aileleriyle olan iletişimlerini, alışveriş yapıp yapmadıklarını, sanata bakışlarını sorduğumuz formatta bir program yaptık. Ve konuklarımıza onlarla siyaset konuşmayacağımızı söyledik. İzleyicilerimizi de bu konuda uyardık. Siyaset konuşmayacağımızı söyledik. biz orada siyasetçilerin insani yönlerini konuşuyoruz. Evet mikrofonu ben aldım. Peki sadece orada mı aldık. Kirlenmiş bir sosyal medya ortamı var. 'Gazetecilik değil bu' diye eleştirildik. Biz orada gazetecilik yapmıyoruz" diyerek programın kamera arkası görüntülerini paylaştı.
Mehmet Akif Ersoy'un yaptığı açıklama şöyle:
"Dün geceden beri hayli yoğun şekilde anlamsız ama maalesef böyle bir yere taşındı mesele. Gündemimizi meşgul eden bir konu var. Gazeteciliğimizin sorgulandığı, programın, formatının, konukların, soruların, mikrofon almanın, mikrofon tutmanın, buna dair birkaç notu müsaadenizle sizlerle paylaşmak isterim. Böyle bir şey için vaktinizi alacağım, özür dilerim öncelikle. İlk olarak objektif ve iyi niyetli değerlendirmeler, eleştiriler yapanların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum, hepsi başımızın tacı. Bunlardan faydalanıyoruz, zenginleşiyoruz. İkinci olarak dün sosyal medyada paylaşmıştık, bugün burada da aktarmak isterim.
“BUGÜNE KADAR KİMLERİN ELİNDEN MİKROFON ALMIŞIZ”
Bu programın formatı ile ilgili küçük bir bilgi vereceğim. Neden bahsettiğimizi bilmeyenler için söyleyeyim. Dün akşam yaptığımız Nedir Ne Değildir özel programı ile ilgili. Bu programda biz hafta sonları, daha hafta içinde yaptığımızdan farklı olarak sadece siyasilerin sosyal yaşamlarını, sanata bakışlarını, günlük hayatlarında neler yaptıklarını, aileleriyle, arkadaşlarıyla, evlatlarıyla ilişkilerini, dışarıdaki hal hareket tavırları, markete gidip gitmediklerini, eşleriyle olan iletişim biçimlerini, telefonlarını nasıl kullandıklarını. Böyle şeyleri konuştuğumuz, merak ettiğimiz formatta program yaptık. Hafta içi zaten siyaseti etraflıca, her yönüyle konuşuyoruz. Konuklarımıza dedik ki 'Biz sizinle siyaset konuşmayacağız, siyaset dışı şeyler konuşacağız'. Sonra stüdyoya misafirlerimiz geldi. Seyircilerimize dedik ki, 'Konuklarımıza soru soru sorabilirsiniz. Ama siyasi bir soru sorarsanız, eğer çanak bir soru sorarsanız, bunlara izin vermeyeceğiz' dedim. Bazen teşkilatlardan da insanlar geliyor. Keyifli şeylerden bahsedelim. Zaten yeterince başka alanlarda hafta içinde yoruluyoruz dediğimiz formatta program yaptık. O programla ilgili temel eleştirilerden biri şu anda 'Vay be gazetecilik öldü, gazetecilik ayaklar altına alındı' falan gibi oldu. Biz orada gazetecilik yapmıyoruz, böyle bir iddiamız yok. O programda sohbet ediyoruz; yâni insani yönlerimizi konuşuyoruz. Siyasilerin insani yönlerini konuşuyoruz demeye çalıştık ama belli ki anlatamamışız. Peki dün bir mikrofon üzerinden çıkan tartışma. Gazze ile ilgili bir soru soracakmış bir hanım kardeşimiz, biz onun elinden mikrofonu almışız. Evet, doğru ben aldım. Dedim ki 'mikrofonu başkasına verelim lütfen' dedim. Peki sadece orada mı mikrofonu elinden aldık. Sosyal medyada şöyle bir şey var; kesip kopyaladığımız, yapıştırdığımız 3 saniyelik bir görüntü. Dün de anlatmıştım. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir konuşmasında sahneye rabia yaparak çıktığını anlattığım bir harekette, konferansta birisi benim fotoğrafımı çekmiş ve tweet atmış 'Mehmet Akif Ersoy rabia yapıyor' diyor. Hayır, bir şey anlatıyorum. Veya diyorum ki, Filistin'e gittiğimizde bir çocuk zafer işareti yaptı diyoruz. Birisi çekmiş 'vay zafer işareti yaptı kime sinyal veriyor' demişti. Böyle bir algı operasyonlarının çok olduğu kirlenmiş bir sosyal medyayla ve trolleriyle karşı karşıyayız. Peki biz ne yaptık? İlk yayınımızı Ömer Çelik'le yapmışız. Bu arada sayın Mansur Yavaş'ı, sayın Ekrem İmamoğlu'nu davet ettim. Kabul edenlerle programları yapıyoruz, sıraya koyduk. Bazıları uygun görmediler, seçimden sonra yaparız dediler vesaire. O bizim meselemiz değil. Bir siyasetçiyi ağırladığımızda bir başka siyasetçiye polemik yaratacağı cümle kurdurmamaya çalışıyoruz. Bugüne kadar kimlerin elinden mikrofon almışız. Yoksa biz mikrofonları nasıl alıyormuşuz?
“VAY EFENDİM GAZZE İLE İLGİLİ SORUYU SORDURTMAMIŞIM BEN”
Birinin elinden mikrofon falan almadık. Sonra dedik ki, şöyle iki dakikalık görüntü üzerinden vay efendim Gazze ile ilgili soruyu sordurtmamışım ben. Ne yapmışım? Onun yerine 'aile whatsapp grubunuz var mı?' demişim pek beğenmişim vesaire. Evet programın formatı bu. Bugünün değil mesela. Efkan Ala ile akşam programımız var. Bayağı siyaset konuşacağız. Sadece bir yerde mikrofon almamışız. Her yerde mikrofon almışız, onlarca kez. Teşkilatlardan gelenler olmuş, çanak sorular soranlar olmuş. Ki bu arada dün gece soruyu soracak arkadaş program sonunda soruyu sordu. Sayın Murat Kurum sosyal medya hesabından paylaşmış. Buyrun izleyin, çok önemli bir soruyu, çok önemli bir cevabı mı kaçırmışız. Biz o yüzden gazetecilik mi yapamamışız. Bakabilirsiniz, o sizin takdiriniz.
Gazze duyarlılığı konusuna gelelim. Hayatım çocukluğumdan bu yana bu meselenin içinde geçti. Babam Filistin meselesini çok önemserdi. Öyle bir aileden büyüdüm. Biraz mesleğe girdiğim anların başından itibaren ilk yaptığım iş Filistin'e gitmek oldu. Sonra 2012 savaşında Gazze'deydim. Savaş sürecinde yayınlar yaptım, belgeseller çektim, oradan yaşananları aktardım. 2014 savaşında Türkiye'den Gazze'ye giden tek Türk gazeteciydim. Bombardımanlar oldu, yaklaşık 34-40 gün kaldım. 2 bin 400 kişi öldü. Yabancı basın çıkmıştı bugün olduğu gibi. Bütün televizyon kanallarına yayın yapıyordum, TRT temsilcisiydim. Gazze'de yaşamını yitirmiş çokça aile dostum var. Çocuğumu tünellerden Gazze'ye getirdim. 1 yaşındaydı, oğlum Yusuf Emir'in filmini çektim, Gazze ile bağı olsun diye. Bu aralar anlatmıyorum. Çok yoruldum. Biz maalesef bu katliamlar içerisinde çok büyük çaresizlikle izleyen ve ölü sayan hale geldik. O yüzden bakmaya bile ürküyoruz. Önce şunu söyleyeyim, Gazze için ne yaptınız? Neden hiçbir şey yapmıyorsunuz? Gazze yerle bir oldu, çığlığını atacak olan sadece Gazzelilerdir. Ne derlerse haklarıdır. Tıpkı depremzedelerde olduğu gibi. Şunu söylemiştik 'Depremzedelerin gönlü naz makamıdır, ne derlerse başımız üstünde yeri vardır. Bunu kaldıramayacak siyasetçi, gazeteci, akademisyen oraya gitmesin'. demiştik. Gazzeliler dünyaya ne söylüyorlarsa, haklıdırlar. Arap ülkeler, İslam coğrafyası, dünya toplumların, uluslararası hukuku savunanlardan söyledikleri sözlerin karşılığına bakarız.
BU NEYE BENZİYOR
Şu günlerde bize buradan çokça açıklama geldi. Muhalefet içerisinde 'Vay efendim Gazze'ye ne yaptınız'. Bir kere şunu söyleyeyim bu çok yanlış strateji olur siyaset açısından. AK Parti dediğinizde akla gelen isim kim? Cumhurbaşkanı Erdoğan. Gazze sokaklarında her yerde Hamas liderleri, Fetih destekçileri, yanında Erdoğan posterlerini daha önde tutarlar. Erdoğan'ın Gazze konusunda, uluslararası kamuoyunda neredeyse patent sahibi olduğunu, tüm dünya tarafından hassasiyetinin çok iyi bilindiği Mahmud Abbas, Sisi, Netanyahu, Hamaney, İsmail Heniye, Halid Meşal, Biden'da bilir. "Gazze için Erdoğan'ın yapabileceği bir şey vardı ve yapmadı" mesela... Buna kim inanır? Buna şöyle bir yerden baktığınızda, mesela yarın Erdoğan 'Gazze'ye asker gönderiyorum' dese Türkiye'de kıyamet koparacak olanlar, burada Gazze üzerinden AK Parti'ye veya Erdoğan'a operasyon yapmaya denediklerinde biz de 'bir geçin bunu' deriz. Bu neye benziyor? Başörtüsü konusunda sayın Kılıçdaroğlu'nun 'hadi yasa çıkaralım' demesine benziyor. Erdoğan'ın hayatı bu meseleyle geçmiş. Siz böyle bir şey dediğiniz zaman düşeceğiniz pozisyon belli. Buradan orası çalışmaz. Sadece Erdoğan mı? Değil. MİT Başkanı İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş neler söylemiş. İmkan olmuş da ne yapmamış? İmkan olup yapmadıkları üzerinden değerlerdikleri devlet yönetiyorsunuz, orada takındığınız tavırlar, aldığınız kararlar birileri bunun üzerinden sizi hırpalama çabası. Bunları riyakar ve samimiyetsiz buluyorum. Hayatı boyunca adam Gazze'ye hiç bakmamış, Filistin'le kitap okumamış ama bugün Gazze konuşmak istiyor. Bunu riyakarca buluyorum. AK Parti iktidarın belki de en güçlü olduğu yanlarından biridir bu mesele. Bütün dünyanın en zayıf düştüğü yanlardan birisi bu mesele. Bir insanlık meselesi. Bunlar işin muhalefetle ilgili tarafı. İktidara yakın olduğunu söyleyen ya da yakın gibi görünen bazı şeref ve ahlak özürlüsü hesaplar! İspatlayamayacaklarını kendilerinin itiraf ettikleri, dün geceki hareketi bir komplo teorisine bağladılar. Onlar da ne dediler; işte operasyon yapıyor Mehmet Akif Habertürk'te Murat Kurum'a. Bunlarda ne akıl, ne vicdan ne izan yok! İftiraları bugüne kadar yapışmadı, bundan sonra da yapışmayacak. Başka kapıya! Böyle bir şeyle meşgul ettim sizi kusura bakmayınız. Bu meselede nerede durduğumuzu biliyoruz. İnsan yaşadığı süreçte hatasıyla sevabıyla kendi CV'sini oluşturur. Bu bizim yaşamımız. Tek bir karesini aldığınızda size doğru fotoğraf vermeyecektir. Bütüne bakmak konusunda çok tembeliz."