Efendim: malum siyasetin bir cephesi Kılıçdaroğlu-Akşener görüşmesine odaklanmıştı. Bir kısım insan “Kriz aşılır mı, yoksa kilitlenir mi?”, yahut “kilitlenirse ne olur?” endişelerine kapılmışken nihayet görüşme gerçekleşti ve dışa yansıdığı kadarıyla beklenen sertlikte bir “Restleşme” yaşanmadığı anlaşılıyor. Fakat buna gene de “Anlaşma” denebilir mi bilemem? İlk değerlendirmeme göre en azından şimdilik olayın “Dondurulduğu” yahut “ötelendiği” söylenebilir. Peki tümüyle çözüldü mü? Buna kolaylıkla “evet” demek ise –gene şimdilik- pek mümkün görünmüyor. Ortada adeta biraz “Zoraki bir yumuşama” var gibi…
Zaten “Kriz öncesi” olayın seyri ve karşılıklı kullanılan ifadeler ve yapılan manevralar düşünüldüğünde durum bir “kahvaltı sohbeti” ile tümden çözülebilecek gibi durmuyor. İlaveten iki liderinde iradesini aşan durumlar söz konusu sanki. Bunu da süreç gösterecek. Kaldı ki aday resmen açıklanana kadar bazı sorular açıkta kalacağa benzer. Şayet öyleyse bu “huzursuzluk” daha sürebilir.
Ayrıca kendi partilerinde yahut dışarıda, iyi veya kötü niyetli olsun olayın seyrini etkilemeye çalışan birtakım “güçler” var sanki. Bunlar muhtelif senaryolar peşinde koşuyorlar gibi. “Kriz” biraz da onların eseri zaten. Liderleri “Günah Benden Gitti” ye doğru sürüklemek istemiş görünüyorlar ama şu an itibariyle fren koyulmuş durumda.Toplantı sonrası vücut dilleri ve yüz ifadeleri de bunu söylüyor.
Gerilim bastırıldı mı?
Şu ana kadar ortada gitgide tırmanman bir “Gerilim” göze çarpıyordu. Bu buluşma en azından şu an için o sorunu hafifletmiş görünüyor. (Gene de bu yanıltıcı olabilir!) Bununla birlikte gönül ferahlığıyla “Evet, sorun kalmadı” demek de biraz güç. Güç, çünkü: sorunun geçmişine baktığımızda bu daha ziyade bir “bastırma” gibi duruyor. Ortada gerçek bir “ikna” süreci yaşandı mı orası da henüz meçhul.
Hatırlanacağı üzere bugüne giderek dozu ve üslubu ağırlaşan çok sert bir “Tırmanış”la gelinmişti. Ve bu tartışmalar oldukça “yıpratıcı” geçti. Son gelinen nokta bu yıpranmayı onarır mıdır bilinmez. Fakat şu ana kadarki söylenenleri unutmak da biraz zor sanki. Şimdi bunları başlıklar halinde anımsayalım:
· Kılıçdaroğlu ifade etmese de aday olma arzusunu duruşuyla hep hissettirdi.
· Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itirazı “seçilecek aday” lafzı üzerinden hep gündemde tuttu.
· Alenen ifade etmese de fiilen İmamoğlu’na destek vererek bir şekilde “taraf” oldu.
· Saraçhane'deki İmamoğlu manevrası Kılıçdaroğlu cephesinde sıkıntı yarattı.
· CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun, “Kılıçdaroğlu dışında aday çıkarmak masanın dağılması anlamına gelir” açıklaması bir tür savaş ilanıydı. Buna “Alevilik” konusunu eklemesi de olayı başka bir boyuta taşıdı.
· Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun “Kurmayları”nı suçlaması ve “Saçmalık, ahmaklık, sonuç gerizekalılık” ifadesi durumu iyice gerdi.
· Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme sonrası Akşener'e yönelik yaptığı "Kılıçdaroğlu'nun adaylığına terslik yaparsa bunun bir bedeli olur, elimde belgeler ve dosyalar var hepsini açıklarım" açıklamasıyla durumu hepten “vahim” bir noktaya çekti.
· İYİ Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun’da buna karşılık “Hemen açıklamazsan namertsin, şeref yoksunu” ifadelerini kullandı.
· İyi parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı’nın “Kemal Bey adaylıkta diretirse İYİ Parti kendi adayını çıkarır” resti olaya tuz biber ekti.
· İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, “Türkiye’nin yeniden inşasını Kürtçü politikalar üzerinden şekillendirmek isteyen dış güçler ve içerideki uzantıları yeni bir ‘Çözüm Süreci’nin önünde bir engel olarak gördükleri İYİ Parti ve Sn Meral Akşener’i tasfiye etmeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
· Eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in söylediği “Erdoğan kazanacak adaydır, git ona çalış” sözleri tartışmalara HDP faktörünü de kattı.
· Kılıçdaroğlu’nun eski danışmanı Murat Aksoy, "Altılı Masa’da Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı ‘tek ve güçlü Başkan Yardımcılığı pazarlığı yapıyor.” ifadesi ile Akşener’i suçladı.
Kriz yeniden alevlenebilir mi?
Bütün bunlar “Yenilir yutulur cinsten” değildi. Fakat siyaset bu. Neler yutulmadı ki? Öyle ki Perşembe günü durum daha bir netlik kazanacağa benziyor. (Bu arada Karamollaoğlu son bir “Liderler turu”na çıkacak. Bunda masadaki diğer partilerin tutumu da etkili olacak. (Ki, çoğunun tavrı –başka hesaplarla- Kılıçdaroğlu’ndan yana gözüküyor.) Ayrıca fazla zaman kalmaması da adayın biran önce belirlenmesi için “Doğal baskı” oluşturuyor. Bakalım nokta koyulabilecek mi?
Sanırım ki – yanılıyor olabilirim- son ana kadar yani 2 Mart’taki toplantıya kadar “Bu iş kesinlikle bitti” demek halen biraz güç gibi. Siyasetin her zaman sürpriz çıkışlara açık olduğu düşünülürse her şey tartışmanın alacağı seyre bağlı. Kılıçdaroğlu’nun kısmen eli rahatladı ya da özellikle böyle bir imaj çiziliyor. Kabul etmek gerekir ki Kılıçdaroğlu şu ana kadar kendine yönelik direnişi sabırla yönetti. Çok da efor harcadı. Fakat gene de ben olsam durum aleniyet kazanana kadar kesin konuşmazdım. Olayın potansiyelleri yeni çatlaklara sebebiyet vermiş olabilir.
Nitekim medyada yer alan İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu’nun son yaptığı açıklaması benim endişelerimi haklı çıkartır gibi. Zorlu, “Meral Akşener'in bugünkü görüşmesinde Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konusunda anlaştığı” iddialarını attığı twitter mesajı ile reddedecekti. Kürşad Zorlu durumu “Toplantı sonrası, aday konusuna ilişkin asılsız haberler ve 'pazarlık' iddiaları asla gerçeği yansıtmamaktadır. Millet İttifakı 2 Mart toplantısına, ilan edilen ilkeler çerçevesinde, kararlı şekilde hazırlanmaktadır" şeklinde özetleyecekti.
Yanılıyor olabilirim. Fakat sezilerim bu yönde. Gerisini bekleyelim görelim bakalım.
28. 02. 2023