Soner Yalçın'dan olay yazı! Arda Turan sürüye katılmadı, bu rezillere biat etmedi!

Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın Arda Turan olayına ahlaki çerçeveden baktı. Peki Arda Turan'ın hiç mi haklılık payı yok?

Barcelona'da oynayan A Milli Takım kaptanı Arda Turan, Makedonya maçı sonrasında, takım uçağında gazeteci Bilal Meşe'ye, hem fiziki hem de sözlü olarak saldırdı. Bu olayın ardından Turan'a çok sayıda tepki yağarken, ünlü futbolcu Milli Takım kadrosundan da çıkarıldı.

Sözcü Gazetesi köşe yazarı Soner Yalçın ise bu olaya çok farklı bir çerçeveden baktı. Arda Turan-Bilal Meşe olayını 2006 Dünya Kupası'nda Fransa-İtalya arasında oynanan final maçında yaşanan Zidane-Materazzi kavgasına benzeten Yalçın, "Bu olayda Arda Turan'ın hiç mi haklılık payı yok?" sorusunu yöneltti.

İşte Soner Yalçın'ın tartışma yaratacak "Zidane'ın kafası" başlıklı bugünkü yazısı:

Tarih: 9 Temmuz 2006.

Yer: Berlin/Almanya

Dünya Kupası final maçını Fransa-İtalya oynadı.

Kaptan Zidane'ın golüyle Fransa 1-0 öne geçti.

İtalyanlar beraberliği sağladı. Maç uzatmaya gitti.

Uzatma dakikalarında Zidane, İtalyan Materazzi'ye attığı kafa nedeniyle kırmızı kart gördü.

Olay şöyle olmuştu:

Materazzi, Zidane'ın formasını çeker.

Zidane, “Eğer formamı çok istiyorsan, maçtan sonra verebilirim” der.

Materazzi, “Kız kardeşini tercih ederim” deyince, maç boyu küfür işitip sinirleri bozulan Zidane kafa atar!

İtalya, Dünya Şampiyonu olunca, Fransa medyası “suçu” Zidane'ın üzerine yıktı. Zaten…

Cezayirli Müslüman ailenin çocuğu Zidane ve siyah Fransız milli futbolcular etnik kimlikleri nedeniyle yıllardır hedefti. Ulusal Cephe'nin başını çektiği Fransızlar, milli takımda olmalarını kabul etmiyordu.

Zidane'ın kafa atması fırsat verdi. Demediklerini bırakmayıp, spor ahlakını dillerinden düşürmediler.

Zidane futbolu bıraktı.

Televizyon kanalında konuştu:

“Pişman değilim. Tekrar olsa yine yaparım.”

Bugün…

Zidane, Real Madrid'in teknik direktörü.

Bu sezon UEFA Şampiyonlar Ligi dahil almadığı kupa kalmadı!

Dün…

Dünyanın en iyi futbolcusu idi.

Bugün…

Dünyanın en iyi teknik direktörü.

Peki…

Zidane kafa atmakta haklı mıydı, haksız mıydı?

PATRONUN DEMİRÖREN

Tarih: 21 Haziran 2016.

Fransa'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda Türkiye, Çek Cumhuriyeti'ni 2-0 yenmesine rağmen elendi.

Fakat o günlerde, para futbolun önüne geçti. Milli takım futbolcularına verilen şampiyonaya katılma primleri medyada çok yazılmaya başlandı. Futbol değil, alınan prim konuşulur oldu. Yetmezmiş gibi, prim konusunda kampta futbolcular arasında kavga çıktığı yazıldı. Gerginlik had safhaya çıktı; kimi futbolcular için “vatan sevgisi” polemiği başlatıldı.

Milli takım yöneticileri krizi yönetemedi; bazı futbolcular milli takım kadrosuna alınmayarak medyaya “yem” yapıldı!

Aradan aylar geçti…

Tarih: 5 Haziran 2017.

Türkiye, Makedonya ile karşılaştığı özel maçtan dönerken milli takım kaptanı Arda Turan, Milliyet Gazetesi spor muhabiri Bilal Meşe'ye saldırıda bulunarak şöyle dedi:

“Söyle Bilal Meşe, söyle orada mıydın? Bizle miydin de prim mevzusunu yazdın? Biz kimden para istemişiz? Kimden prim istemişiz? Konuş şimdi konuş. Hadi, onlar da burada! Kim yazdırdı bunları sana. Kim söylüyor sana bunları söyle hadi. Seni bu uçağa alanlara da söylüyorum. Duysunlar. Senin gibi şerefsizi bu uçağa alanların a. koyum! Patronun Demirören. Sen federasyon başkanının gazetesindesin ya! Ben futbolu bırakırım ama aileme şerefime laf söyletmem. Biz kimden para dilenmişiz. Öyle yalan haber yapamazsın! Futbolu bırakırım ama şerefime, aileme laf söyletmem…”

Arda Turan diyor ki:

Asıl ben sahtekarlığa prim vermem!

SAHTEKARLIĞA PRİM

Kuşkusuz…

Arda Turan'ın yaptığı çok yanlıştır.

Peki arkadaş!

“Materazzi”nin hiç mi suçu yok?

Arda'nın yaşadığı onlarca yalana karşı öfke patlaması değil mi?

Arda'nın sinirlerini bu derece kimler yıprattı? Prim nedeniyle stadyumlarda yuhalanmasına kimler sebep oldu? Unutuldu mu; bu çocuğa “vatan haini” damgası vuruldu.

Yine “nedene” değil, “sonuca” bakılacak; ve denilecek ki, “Arda hiç yakıştı mı?”

“Arda'nın sözlerinde gerçek payı yok mu” diye kimse soracak mı? Ne gezer! İflah olmaz kimi “medya görevlileri” Arda'yı yine kalemle linç edecek.

Peki, bilmiyor muyuz; futbolcu olamamış kimi spor muhabirlerinin, başarılı futbolculara karşı duyduğu kompleksi?

Burası Türkiye! Başarılı insanları yok etmek için sinsi ittifakların kurulduğu ülke. Futbolcuların ruhlarından sakatlandığı büyük arena!

Arda'nın “günahı”; Edirne'nin öte yakasına geçip dünya devi Barcelona'da futbol oynamasıdır. Ah! Başarısız olup dönse ne mutlu olacak kalitesizler lobisi!

Maalesef kötülüğün dayanışması var futbol basınında. Öyle ki, uyuşturucu kaçakçılığından hapis yatmış adam bile spor ahlakından bahseder! Rezil kimisi, o kadar avantaya alışmıştır ki, evinin badana-boya yapım masrafını bile kulüp başkanından ister! Daha yazmayayım midemiz bulanır…

Sahi, bu lekeli kokuşmuş haberciliğe güven kaldı mı? Namuslu spor adamları, yazarları, muhabirleri niye susuyor? Yalanın iktidar olduğu bu kirli düzenden bıkıp usanmadılar mı? Çuvaldızını ne zaman spor sayfalarına batıracaklar?

Evet Arda'nın kendini savunma biçimi/yöntemi yanlış; peki, onu kızdıran “bay yalanlara” hoşgörü mü gösterilecek? Patronu Demirören Erdoğan karşısında ağlar istediğini alır. Muhabiri, patronu Demirören'in her istediğini yerine getirip milli takım uçağında ağırlanır. Ve futbolcu kirli düzene çomak sokunca ahlaksız oluverir!

Evet, Arda Turan bunlara biat etmedi.

Evet, Arda Turan “sürüye” katılmadı.

Bu nedenle…

Konu ne zaman Arda Turan olsa, bunların gevşek kalemleri, idam ipi sertliğinde oldu.