SONER YALÇIN'A SAHİP ÇIKANLAR MEHMET METİNER'DE NEDEN SUSTU?
ODATV olayında yargılanlar yazılarından, düşüncelerinden dolayı yargılanmıyor... Başka şeylerden yargılanıyorlar...
Parti genel merkezinde yapılan AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılıyor.
Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmada, şu açıklamalarda bulundu:
"1960 ÖNCESİNDE DE AYNI KAMPANYA UYGULANDI"
"Türkiye'ye sanki korku hakimmiş gibi koro halinde konuşuyorlar. Demokrasi tehdit ve tehlike altındaymış gibi bir atmosfer oluşturmaya çalışıyorlar. Zira kendi ayaklarının altındaki kilimlerin de kayacağından endişe ediyorlar. Bu kampanya bayat bir kampanyadır. 1960 öncesinde merhum Adnan Menderes ve hükümetine uygulanmış son derece sanal ve bayat bir kampanyadır.
"İNÖNÜ DARBEYE ALKIŞ TUTTU"
Tıpkı o gün olduğu gibi CHP sokak sokak halkı ayaklandırmış, medyayı da arkasına alıp kampanyalar yapmıştır. Bunların hepsini belgelerle açıklayacağız. 27 Mayıs darbesinin 2. günü, İnönü, kendisini arayan darbecilere 'büyük bir iş yaptınız, başarınızın yanında olmak için ben sizin emrinizdeyim' diyecek kadar darbeye alkış tutmuştur. Bugünkü CHP'yle o günkü CHP arasında hiçbir fark yoktur.
Medyaya baskı, sansür, sivil faşizm gibi kavramlar aslında bugün ortaya çıkmadı. 1960, 1980, 28 Şubat öncesinde ortaya çıkmış, gerektiği zaman fırına sürülmüş kavramlardır. Bu yaygarayı koparanlar bu darbecilerin sivil uzantılarıdır. Amaçları, özgürlükleri yok sayan vesayetçi anlayışı hakim kılmaktır. Darbe öncesinde darbe şartlarını oluşturmak için gayret göstermektedirler. Bu statüko muhafızlarının söylemlerine aldırmayın. Benim sevgili milletim aldanmasın. Onların özlemi ileri demokrasi değil vesayet rejimidir; özgürlükleri hakim kılmak değil, yasakları devam ettirmektir; güç odaklarının çıkar düzenidir. Bundan sonra millet iradesine kast etmek isteyenler, AK Parti'nin dik duruşunu karşılarında bulurlar.
"ODA TV'YE SAHİP ÇIKANLAR NEDEN MEHMET METİNER İLE ORHAN MİROĞLU İÇİN KALEM KIPIRDATMIYOR?"
Bundan sonra darbeye tenezzül etme gayreti içinde olanlar, aziz Türk milletini karşılarında bulurlar. Korku siyaseti bu CHP'nin genlerine işlemiştir. Demokrasi dışı güçlerden medet umuyorlar. Sandıktan medet umamaz, sokağı, dağı gösterirler. Buradan BDP'ye açık açık söylüyorum. Gazeteci yazar Orhan Miroğlu'na yönelik tehditler faşizm değil de nedir? Basın özgürlüğün aleni bir tehdit değil de nedir? Oda TV'yle ilgili bu kadar sahip çıkma gayreti içinde olanlar, niçin Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu için kalemlerinizi konuşturmuyorsunuz?
Oda TV'nin şu anda yargılananları yazdıklarından değil, başka bir eylemden dolayı takip altındadır. Bunu yapan yargı. Sadece ve sadece insanlık için feryat eden Şivan Perver'e yönelik tehditler faşizm değil de nedir? Oysa Şivan Perver, toprağına, vatanına, kardeşlerine sesleniyor: 'Barış güvercinine sor, dosta ahbaba sor, onlar sana doğruyu söylesinler. Ben seni çok özledim.' Bu dizeleri söyleyecek kadar yüreği yanık, toprağına bu kadar hasret içinde, gönlünün derinliklerinden haykıran bir sanatçıyı tehdit etmek sadece Kürtlerin değil, insanlığın sesini kesmek değil de nedir?
Bir yandan demokrasi diyeceksiniz, bir yandan barış diyeceksiniz, hukuk diyeceksiniz, ama öbür yandan Hakkari'de Aziz Efendi'yi öldüreceksiniz. Doğu ve güneydoğuda AK Parti tarafından yürütlen kalkınmayı, açılımları görmeyecek, gidecek çetelerle işbirliği yapacaksınız. Sizin demokrasi anlayışınız bu mu? Sizin siyasette müşterek, karşı karşıya mücadele edelim deme anlayışınız bu mu? Bunu neyle tanımlayacaksınız? Onyıllar boyunca faili mechullerden şikayet edeceksiniz, sonra o çetelerle işbirliği yapacak, terör örgütünün işlediği faili mechullere sahip çıkacaksınız. Benim Kürt kardeşim, nasıl bir kirli oyun içinde olduğunu görüyor.
"DİKTATÖR GÖRMEK İSTİYORSANIZ AYNAYA BAKIN"
Aynı şekilde MHP, genel başkan başta olmak üzere, her yönetici, ilk kelimeden son kelimeye kadar kontrolsüz şekilde konuşuyor. Bakıyorsunuz mecliste, cep telefonunu kulağına alıyor, sanıyorsunuz biri aramış. Hiçbir ciddiyet yok, ekranda başka bir şey var. Çalışma anlayışları bu. Tehditleri de siyaset tarzı olarak benimsiyorlar. Bu ülkenin bürokratlarını 'burnunuzdan fitil fitil getireceğim' diyerek tehdit edeceksin, sonra da hükümeti 'korku siyaseti yapıyorsun' diye itham edeceksin. Diktatör görmek istiyorsanız aynaya bakın, mübarek bir yüz görmek istiyorsanız da aynaya bakın.
Bizi bazı diktatörlere benzetenlere sesleniyorum. Defalarca seçime gittiniz, partinizin oylarını düşürdünüz, yine de koltuğu terk etmediniz. Yapıştınız kaldınız, Mısır'ı biz mi örnek alalım? Tunus'ta Mısır'da 30 yıldır koltuklarından bir türlü kalkmayanlar, halkın haykırışlarıyla nihayet kalktılar. Siz ne zaman sandıklara kulak vereceksiniz? Hangi durumda o koltukları ehline teslim edeceksiniz? Bize değil, yine teşkilatınızdan gelenlere temsil edin. Tabanınız da yeni simalar görsün. Bize dikta özentisi diyenler, kendi partilerini korkuyla yönetiyorlar. Kendi tabanlarını, kitlelerini korkutarak ayakta kalma mücadelesi veriyorlar.
"TSK'YA KARTONDAN KAPLAN DİYEN GENEL BAŞKAN YARDIMCINIZLA İLGİLİ HANGİ İŞLEMİ YAPTINIZ?"
BDP, MHP, CHP'nin ve yandaşlarının, bu korku söylemini arttırdıklarını görüyoruz. CHP Haziran seçimlerinden umudunu kesti zannediyorum. Kendi tabanını korkutarak bir çıkış yolu bulacağını zannediyor. Sayın Kılıçdaroğlu, sokak sokak direnme çağrısı yapan vekillerinizle ilgili hangi işlemi yaptınız? TSK'ya hakaret eden, sadece 'kartondan kaplan' demekle değil, aynı zamanda 'ABD'nin içini oyduğu' diye ifade eden genel başkan yardımcınızla ilgili hangi işlemi yaptınız? 'TSK'yla ilgili sadece ben konuşurum' derken, bunu neyle ifade edeceksiniz? Müdahale özlemi karşısında ne tavır aldınız? O soru işareti orada dururken, bizi korku imparatorluğu kurmakla nasıl itham ediyorsunuz? Kardeş Arap halklarına en korkunç şekilde hakaret eden vekillerinizle ilgili ne işlem yaptınız? Belli kalıplar içindeki kadınlara mı saygı duyuyorsunuz? Dünyanın bir diğer ucundaki, Afrika'daki kadınlar saygı duyulacak kadınlar değil mi? Hanımfendi dava açacakmış, siz torna mamülü bayan mı arıyorsunuz? Biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Bizim kadın kollarımız da, bizler de asla, kadın noktasında hiçbir ayrıma gitmeyiz.
Biz bunu hatırlatınca CHP Genel Başkanı Irak diyor, Bağdat diyor. Yüreğiniz yetiyorsa gidin Bağdat'ın sokaklarına, Musul'un sokaklarına, AK Parti deyin orada. 'Türkiye' deyin, Türkiye bayrağını gösterin, sonra gelin burada bizi eleştirin.
"ERGENEKON'U ARIYORSAN DANIŞTAY 2. DAİRESİNE GİT, ORADA İZLERİNİ BULURSUN"
Siz elinizde kayıt fişi, Ergenekon örgütünü aramayı bırakın da, gidin yurtdışında Türkiye'nin itibarını görün. Türkiye'nin kanını emen bir örgütün içinde olmak istediğini pervasızca söyledi. Ardından yüzü kızarmadan, bizim hükümetimizi baskıyla itham ediyor. Danıştay'ın 2. Dairesi'ne git, aradığın örgütün izlerini bulabilirsin. Diyarbakır'ın karanlık sokaklarına git, bir gece vakti ensesine kurşun sıkılanların izinde aradığını bulursun. Hiçbirini yapamıyorsan Dersim'e git. Oradaki akrabalarına sor, onlar sana anlatırlar. Eski Genel Başkan destekliyordu, yeni Genel Başkan işi üyeliğe kadar götürdü. Vatana millete hayırlı olsun diyemiyorum. Çetelere, mafyaya, karanlık suç örgütlerine hayırlı olsun diyorum.
"MEDYA PATRONLARI BİZE 'ESKİDEN TALİMATLA MANŞET ATARDIK' DEDİLER"
Hizmette yarışamayanlar korkutarak, tehdit ederek rant sağlamaya çalışıyorlar. Elinizi vicdanınıza koyun, 8 yıl önceki Türkiye'yle bugünkü Türkiye'ye bakın. Demokrasi kalitesine bakın, kararınızı öyle verin. 8 yıl önce dile dahi getirilemeyenlerin samimiyetle tartışıldığı bir Türkiye var. Talimatla manşetler atılırken, -o gazetelerin patronları bunu bize bizzat söylüyorlar, talimatla manşetler attık diyorlar- bu dönemde böyle bir şey geliyor mu bizden? Nedir o zaman bizimle alıp veremediğiniz? Bugün serbestçe medyanın yayınlarını sürdürdüğü bir Türkiye var. Yazarın hapsedildiği bir Türkiye'den, herkesin kendisini özgürce ifade edebildiği bir Türkiye'ye ulaştık. Bizim kısıtladığımız tek bir yayın organı yok. Zaten yasalarımız buna müsaade etmez.
"MEDYA KURULUŞLARI YARGILANAMAZ MI?"
Bir internet sitesine yönelik tamamen yargı yoluyla bir tasarruf uygulanıyor, hemen hükümete yükleniyorlar. Medya kuruluşları her türlü suçtan muaf mıdır, onlar yargılanamaz mı? Malesef bu yaygaraya bazıları da inanıyor. Hangi yasa var, Türkiye'de kanunlar nedir hiç bilmez, çıkar açıklama yapar. Bir açıklamaları oku, öyle karar ver. Bunlar acemilik. Türkiye'de mevcut taşeronlar, durun bakalım, bunun altından ne çıkacak, kapalı kapıların altında ne var, biz izleyelim. Sistematik hakareti, iftirayı yayın politikası haline getirmiş televizyonlar, köşe yazarları, gazeteler var. Gereğinde hakkımızı kullanıp yargı yoluna başvurduk. Öyle hakaretler yedik ki, yargı 'ağır eleştiriye girer' dedi. Hakaretin adı ne zamandan beri ağır eleştiri oldu? Aynı hakareti size yapsalar, aynı şeyi söyleyebilecek misiniz? Arapların bir sözü var, 'kim dak ederse, ona duk ederler'. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Biz yargının verdiği kararlara hep uyduk. 8 yıl önce atılmasından korkulan manşetler bugün özgürce atılıyor.
"SANAL KORKULARA PRİM VERMEYİN"
Her bir vatandaşımın endişesi bizim endişemizdir. Herkesin endişesini anlama gayreti içindeyiz. Herkesi rahatlatmanın, mutlu etmenin gayreti içindeyiz. Bu korkular sanal korkudan öte değildir. Biz öleceğimizi heran aklımızda tutuyoruz. Hesaba çekilmenin önemini biliyoruz. Biran olsun bunu unutmuyoruz, dilerim ki kimse de bunu unutmasın. Korku, baskı, bizim tarzımız değildir ve olamaz. CHP'ye oy vermiş kardeşlerimin, sanal korkulara prim vermemesini rica ediyorum. BDP'ye, diğer tüm partilere oy vermiş kardeşlerimin, yapay korku atmosferine kanmamalarını rica ediyorum. Hizmetle, vizyonla, hukukla siyaset üretemeyenler, korkuyla ayakta kalmaya çalışıyorlar. CHP'li, MHP'li, BDP'li kardeşim, korkutanlara asla boyun eğmesin. Yürütülen kampanyalara kulak asmayın. Yeterince incelemeden, söylenenlere inanmayın. Kendisini, yaşam tarzını tehdit altında hisseden kardeşlerime de sesleniyorum; 8 yıldır bıkmadan köşelerinde gerilim üreten yazarlara, aydınlara sesleniyorum, bugüne kadar yazdığınız yazılardan dolayı ne oldu? Yazılarınız mı durdu? Rahat olun, söyleyeceklerinizi söyleyin. Yaklaşık 4 ay sonra asıl olanı millet söyleyecek. Millet kararını mührünü basarak verecek. Onun yazısı da, düşüncesi de, egemenlik hakkını ifade etme zemini de o.
8 yıl boyunca Afyon Karahisar'dan yola çıkarken, 14 ağustos 2001'den itibaren, 8 yıl boyunca iktidarda hep söyledik: Söz milletindir, sandık milletin önüne gelir. Millet hür vicdanıyla söyleyeceğini söyler. Allah izin verdikçe demokrasi, kardeşlik demeye devam edeceğiz.
"NEYSE Kİ CHP NE ULUSAL NE DE ULUSLARARASI PİYASALARDA CİDDİYE ALINMIYOR"
Anamuhalefet partisi CHP, yaklaşan seçimlerle birlikte popülist vaatlerine de hız vermiş durumda. Normal şartlarda bu kadar uçuk vaatler savurulan bir ülkede anında faizler fırlar. Bizim anamuhalefet partisi ne ulusal ne de uluslararası piyasalarda neyse ki ciddiye alınmıyor. 2002 Kasım ayında biz ilk bütçemizi hazırladık. Toplam 9 bütçemizde sosyal yardımlar tarihimizin en yüksek rakamlarına ulaştı. 8 yıl boyunca Türkiye'yi büyütmek yoluyla yoksulluğa karşı mücadele verdik. Devletin şefkat elini heran yoksullara uzattık. Bizi 'sadaka dağıtmakla' yargıladılar."