SONER YALÇIN NE ZAMAN ATATÜRKÇÜ OLDU? REHA MUHTAR-SONER YALÇIN POLEMİĞİ TAM GAZ!
Reha Muhtar Hürriyet gazetesi yazarı Soner Yalçın'ın Atatürkçülük üzerine racon kesmeye çalıştığını yazdı.
SONER YALÇIN’A ATATÜRKÇÜLÜK SORUSU...
Sevgili Soner Yalçın, Atatürkçülük üzerine raconu kesmeye başlamış...
Soner’in ne zaman Atatürkçü olduğunu bilmiyorum...
Değişik ve derin fikirler savundu hep bugüne kadar, onun için benim gözümde epey “muğlak”tır onun durumu...
Mesela kimlerin büyük büyük dedelerinin Yahudi olduğunu araştıran kitaplar çıkartır...
Sonra İstanbul’da mesela Gaziosmanpaşa’da bir garibanı bulur, kafasına bir “tencere geçirterek” onu muhabir yapar...
“Elinde demir çubukla dolaşan Deli Hüseyin”in maceralarını “televizyon haberciliği” örneği olarak izledi bu millet onun dahiyane zekasından...
Şimdi kimin Atatürkçü olup olmadığını zamanında kafasına tencere geçirip muhabir yaptığı, Deli Hüseyin’den öğrenebilir mi acaba?..
Onu rahatlatacak mı üzecek mi bilmem!..
Ama benim Atatürkçülüğüm, öldükten sonra da çocuklarımda devam edecek...
Umarım onunki de öyle olur...
Hazır yeri gelmişken şunu da söyleyeyim bari içimde kalmasın:
Sevgili Ertuğrul Özkök...
Dün ne güzel yazıyorsun ki “İçinde ne kapanmamış bir hesap, ne mazinin kini, ne şimdinin öfkesi, ne yarına bırakılmış soğuk bir intikam şerbeti...” vardır...
Kötücül duygulardan bu kadar arınmış olman ne güzel...
Dikkat ediyorum da, bir grup arkadaş var medyada...
Sana birileri bir şey söylemeye görsün, anında inanılmaz bir yıldırma kampanyası başlatıyorlar...
Artık “Mazinin kini midir, şimdinin öfkesi midir, yarına bırakılmış soğuk bir intikam şerbeti midir, yoksa içlerinde kapanmamış bir hesap mıdır?..” bilmiyorum...
Ama bu arkadaşların durumunu da bir içselleştirsen mi ne?..
Çünkü ilginç bir korelasyon var gibi görünüyor arada!..
Reha MUHTAR / VATAN
Sevgili Soner Yalçın, Atatürkçülük üzerine raconu kesmeye başlamış...
Soner’in ne zaman Atatürkçü olduğunu bilmiyorum...
Değişik ve derin fikirler savundu hep bugüne kadar, onun için benim gözümde epey “muğlak”tır onun durumu...
Mesela kimlerin büyük büyük dedelerinin Yahudi olduğunu araştıran kitaplar çıkartır...
Sonra İstanbul’da mesela Gaziosmanpaşa’da bir garibanı bulur, kafasına bir “tencere geçirterek” onu muhabir yapar...
“Elinde demir çubukla dolaşan Deli Hüseyin”in maceralarını “televizyon haberciliği” örneği olarak izledi bu millet onun dahiyane zekasından...
Şimdi kimin Atatürkçü olup olmadığını zamanında kafasına tencere geçirip muhabir yaptığı, Deli Hüseyin’den öğrenebilir mi acaba?..
Onu rahatlatacak mı üzecek mi bilmem!..
Ama benim Atatürkçülüğüm, öldükten sonra da çocuklarımda devam edecek...
Umarım onunki de öyle olur...
Hazır yeri gelmişken şunu da söyleyeyim bari içimde kalmasın:
Sevgili Ertuğrul Özkök...
Dün ne güzel yazıyorsun ki “İçinde ne kapanmamış bir hesap, ne mazinin kini, ne şimdinin öfkesi, ne yarına bırakılmış soğuk bir intikam şerbeti...” vardır...
Kötücül duygulardan bu kadar arınmış olman ne güzel...
Dikkat ediyorum da, bir grup arkadaş var medyada...
Sana birileri bir şey söylemeye görsün, anında inanılmaz bir yıldırma kampanyası başlatıyorlar...
Artık “Mazinin kini midir, şimdinin öfkesi midir, yarına bırakılmış soğuk bir intikam şerbeti midir, yoksa içlerinde kapanmamış bir hesap mıdır?..” bilmiyorum...
Ama bu arkadaşların durumunu da bir içselleştirsen mi ne?..
Çünkü ilginç bir korelasyon var gibi görünüyor arada!..
Reha MUHTAR / VATAN