SON DAYAĞI TERLİK YÜZÜNDEN YEDİ! ÜNLÜ EKRAN YÜZÜ EŞİNDEN NEDEN BOŞANMIYOR?

Yıılarca çeşitli kanallarda haber sunan Zeynep Kasımlıoğlu, eşinden şiddet görmesine rağmen neden boşanmadığını açıkladı. Kadınlara şiddeti önleme önerisi ne?

Haber 7 Nursel Tozkoporan’ın röportajı :

1970 yılında İstanbul’da doğdu Zeynep Kasımlıoğlu..

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirdikten sonra Tercüman gazetesinin kadın sayfaları editörlüğü ve köşe yazarlığı ile iş hayatına başladı…13 yıl gibi uzun bir süre ATV sabah haberlerini sundu. Gülen yüzü, sımsıcak bir sunumu ile…

Haberin yanında müzik olan, sağlık konularına yer veren şov bazlı haber programlarının mimarıdır Zeynep Kasımlıoğlu. TGRT de "Zeynep’le Her şey Onda" kadın sabah programı sunarak programcılığa geçiş yaptı. Ve en son da Samanyolu TV de "Vicdanın Sesi" isimli realite şovu sundu.

Haber 7 kendisi ile sohbet için Etiler’deki evinde buluştu

Kapıdan içeri girer girmez, bağrına basacak bir anne şefkati ile karşıladı bizi… Mis gibi damla sakızlı kahvesinin lezzeti bambaşkaydı.

Çocukları okuldan gelmek üzereydi, onlar gelmeden sohbete koyulduk.
Çalışma hayatından, evliliğe kadar…
Evliliğinden anneliğine kadar…
Yaşadığı sorunları, sıkıntıları, mutlulukları konuştuk…

Öyle içten ve samimi konuşuyordu ki bazen hüzünlendim, gözlerim doldu; bazen de gülümsedim… Tam ki sohbetimizi toparlıyorduk ki evin şenlikleri diyebileceğimiz çocukları Ömer, Zeynep Dila ve Ali birer birer gelmeye başladı. Ne mümkün ki konuşmak, hepsi annelerinin kucağında, ilgi yarışındaydı adeta…

Fotoğraf çekimlerine küçük Ali’nin enerjisi damgasını vurdu. Annenin ve anneannenin ısrarları ile zor bela resim çekebildik… Sonuç mu? Mükemmel bir kare oldu… Sonrasında Zeynep’in kendi elleriyle yaptığı börekleri, salataları, tatlıları afiyetle yedik…

Allahtan açtım da hepsinin tadına bakabildim. Bu arada Zeynep ile tanışmama vesile olan ve fotoğrafları çeken Sevil Toper’e de teşekkür ediyorum.

BÜYÜK AŞKLARIN KAVGAYLA BAŞLADIĞINA İNANIYORUM

"Büyük aşklar kavgayla başlar "denilir, buna inanıyor musunuz?
Tabi esprili bir anlamda algılarsan öyle… Doğrusu herkesin hikâyesi kendine ama ben büyük aşkların kavgayla başladığına inanıyorum. Çünkü kavganın bir enerjisi var. Belki o güçlü enerji insanları karşı karşıya getiriyor, karşılaşma ortamını sağlıyor ama kavga devam ederse de yürümez o işler.

Size neyi hatırlatıyor bu soru?
Benim evliliğim kavga ile oldu. Onu çağrıştırdı hemen. Eşimle tanıştığımız dönemde programcıydım. Eşim de doktor konuğumdu. O günlerde de gündem çok ağırdı ve hemen 11 Eylül’ün arkası, dünya ayakta, Türkiye ayakta, haber merkezleri ayakta. Ve o ortamda çok yoğun bir haber akışı vardı. O haber akışı içerisinde rutin programda, sağlık bölümüne az yer vermemiz gerekiyor. Çünkü o anda stratejistler, eski generaller, siyasal bilimciler, hepsi programda sıra bekliyorlardı. Ama yine sağlık da yapmamız lazım çünkü seyircilerin alıştığı bir formattı. Bir gün önceki haber toplantımızda,"Arkadaşlar basit bir sağlık konusu seçelim ki uzman konuğu hemen yollayalım. Fazla böyle beyin cerrahı falan çağırmayalım" diye uyardım. Bunun üzerine o zamanki arkadaşlarımdan bir tanesi," Türkiye, Ortadoğu ve Balkanların en iyi doktorunu buldum" deyince tepki gösterdim. Ama konunun sinüzit olduğunu söyleyince rahatladım.

İlk gördüğünüzdeki izleniminiz neydi?
Saçının önünde bir tutam beyaz vardı. Öyle saçları olanların çok aksi olduğuna inanırım. Arkadaşlar çok ünlü doktor olduğunu söyleyince 3 dakikada nasıl yollayacağımın gerginliğini yaşadım. "Doktor bey üç dakikanız var ve üç dakikada sinüzit konuşacağız. Başka da bir şey söylemeyeceksiniz size şimdiden çok teşekkür ediyorum, çünkü giderken teşekkür etme fırsatım olmayacak. Onun için sinüzit gibi bir konu seçtik kusura bakmayın" dedim. Meğer Türkiye’ deki sinüzitin endoskopik cerrahisini ilk yapan adam… Tabi benim bunlardan o kadar geniş çaplı haberim yoktu. Üç dakikada gayet güzel özetledi ve çıktı. Yani burada küçük bir elektrik oldu. Kavga değil ama ben konuğa biraz olumsuz davrandım, gergin konuştum.

O da size kötü davrandı mı?
Hayır ama bana böyle bir konuğu üç dakikada zorlamak biraz zalimce bir davranış gibi geldi. "Üç dakikada söyler giderim" dedi ama biraz ses tonu sertti. Ses tonumuzla hafif kavga oldu yani.

İNSAN EVLENDİKTEN SONRA DA ÂŞIK OLABİLİR

Eşiniz sizi ilk gördüğünde "Evet ben Zeynep ile evleneceğim" diye düşünmüş mü?
Evet… Tabi ki beni orada ilk defa görmemiş, ekranda birçok defalar seyretmiş, fakat magazine dönük yaşamadığı için benim evli olabileceğimi düşünmüş. Sonradan bekâr olduğumu öğrenmiş "Ben bu kadınla evleneceğim" demiş. Onu söylemesi ve kafasına yerleştirmesi beni çok etkiledi.

Peki, ilk görüşte aşka inanıyor musunuz?
İnanıyorum ama aşk dediğiniz şey derinliği olan bir şey. İnsan evlendikten sonra da âşık olabilir. Yaşadıklarınıza bağlı. Mesela ben birçok şeyi yaşadıktan sonra eşimi daha çok sevdim.

İNSAN TECRÜBEYİ ACILARLA ÖĞRENİYOR

Birçok şeyi yaşamaktan kastınız nedir?
Manevi anlamdaki sıkıntılarım, uyum zorlukları. Gerçekten çok zor günler geçirdim.

Nedir mesela?
Biz birbirimizi çok fazla tanımadan evlendik. Eşim 40 yaşını aşmış birisi ve ben de 30 yaşında birisi olarak bu evliliği yaparken aslında birçok şeyi yaşamış olmamız gerekiyordu belki. İnsan tecrübeyi acılarla öğreniyor. Aklımda hiç evlilik olmadığı için, aşk, flört, gezmek tozmak bunların hiç birisi benim hayatımda yazılı değildi. Çocuk sahibi olmayı hiç düşünmüyordum. Sadece rutin iş hayatı, annem ve iş arasında dönüyordu. Benimle birlikte olmayı düşünen insanlar vardı ama benim çıkıp onlarla bir tarih belirlemeye veya ufukta bir evlilik görmeye niyetim ve hevesim yoktu. Böyle bir dönemde eşimle tanıştım. O’nu da hiç evlenebileceğim adam gibi görmedim. Dolayısıyla evliliği düşünmüyordum ama eşim ise evliliği aklına koymuştu.

DAHA ZİYADE KADINLAR UYUM SAĞLIYOR

Aslında çok kısa zamanda birbirinizde gördüğünüz defoları, değişmesini istediğiniz şeylerin değişmesini beklemeyin. İlk gün ne ise sonra da o. İlk gün bir adam cimri ise sonra da cimri, bir kadın çocuk sevmiyorsa sonradan da sevmiyor… Daha ziyade kadınlar uyum sağlıyor. Gayet açık söylemem lazım ki erkeklerin bir şeye uyum sağladıkları yok. Bu arada kayınvalidemi çok seviyorum onu özellikle söylemem lazım.

Kayınvalidenizi çok sevmeniz de ilginç. Neden peki?
Çünkü beni çok sevdi. Kendi oğlunun sinirli hallerini kapamaya çalışan, kendini onun önüne siper etmiş bir anne oldu her zaman. Oğlunu çok zor şartlarda okutmuş. O sinirli hallerinin neden ötürü olduğunu bilen bir insan. Evlilik öyle bir şey ki eşiniz bir şeye bağırıp çağırıyor siz de ya cevap veriyorsunuz ya susuyorsunuz, ortada bir elektrikli hal oluyor. Ama arkasındaki nedeni bilmiyorsunuz. Asıl nedeni bilme şansınız yok ama karşı tarafı suçluyorsunuz. Ama eminim onun geçmişteki yaşanmışlıklarından süzülmüş bir hali var. Eşimin annesi geçmişten gelen o şeylerini çözmeme yardımcı oldu. Eşimi anlamak için bana bir yol çizdi. Eşimle benim aramda bir köprü oldu. Aynı şekilde benim annem de.O yüzden ebeveynlerin anne babalıklarının hiç bitmediklerine inanırım.

Tekrar başa dönmek istiyorum. Eşiniz yayından çıktı gönderdiniz ondan sonra tekrar nasıl karşılaştınız?
Tabi aradan zaman geçti. Bir iftar yemeğinde karşılaştık." Beni tanıdınız mı?" diye sordu. Ben de; "Doç. Dr. Dilaver Özturan’sınız" dedim. Ama bunu söyledikten sonra kendime de hayret ettim. Bir gün önce yediğim yemeği zor hatırladığım bir dönemde, hiçbir iz bırakacak bir şey yokken adını söyledim. Demek ki; bilinçaltında bir şey olmuş. Sonra içimden "Allah Allah! Hafızam çok güçlüymüş" dedim.

EL ÂLEMİN EVLİ BARKLI ADAMLARI İLE KONUŞMAYA UTANMIYOR MUSUN?

Sonra yine ortağının bir projesi varmış ve onu kanalda göstermek için aramış. Arkadaşlarım da benim hasta olduğumu söylemişler. Bana geçmiş olsun gülleri gönderdi. Hayatımda gördüğüm en güzel çiçeklerdi. Arkasından telefonla aradı. Telefonu kapattıktan sonra annem kimin aradığını sordu. "Gülleri gönderen doktor aradı" dedim. Annem; " El âlemin evli barklı adamları ile konuşmaya utamıyor musun?" dedi. Ben de kendime kızdım. Hatta bir daha telefonda konuştuğumuzda bekâr olduğunu söyleyince rahatladım. Sonra bir yemeğe çıktık. Buluşma teklifini de şöyle yaptı; "Bizim beraber yemeğe çıkmamızda bir engel var mı?" dedi.

Ama bu arada siz de onu beğeniyorsunuz değil mi?
Gayet tabi. Bir yemeğe çıktık. O yemekte bütün hayatını konuştuk. Daha sonra ki üçüncü buluşmamızda annesi ile tanıştım, dördüncü seferinde bize geldi. Beşincisinde ise yüzükle gelmişti zaten. Ben de nasılsa hemen kabul ettim.

Evlendiğinizde çalışıyordunuz? İşi ne zaman bıraktınız?
İki çocuğum da dünya ya gelene kadar çalıştım. Bunlar için izin koparmak çok zor oldu tabi.

Niye bıraktınız işi?
İş yeri değişiklikleri, iki çocuğun verdiği ağırlık ve benim bir çok projeye girememem üzerine bıraktım ama sonra dönüşler yaptım. TGRT’de Zeynep ile Her şey adında müzik eğlence programı sundum. Bunu evli ve çocuklu iken yaptım. Ve en sonunda Samanyolu’nda Vicdanın Sesi’ni yaparak şimdiki noktaya geldik.

GÖNLÜMDEKİ EN BÜYÜK AŞK HABER SPİKERLİĞİ

Yıllarca haber spikerliği yaptınız ve daha sonra da programcılığa geçtiniz. Sizin için haber spikerliği mi, programcılık mı?
Gönlümdeki en büyük aşk haber spikerliği. Üniversiteden sonra en uzun yaptığım iş bu ve aynı kanalda 13 yıl yaptım. Kahvaltı Haberleri Türkiye’de yeni oturmaya başlayan bir süreçteydi, bir kadın olarak bunu bu kadar uzun süre ve Show bazlı bir düzene oturtmak yıllarımı aldı. Çocuk gibi emek verdim. Sabahların gülen yüzü ve programda müzik de olur, sağlık da olur, hepsi de çok neşeli olur, olursa da böyle olur denen program. Bir de Metin Uca’nın çok pratik zekası ile çok kara mizahla konulara yaklaştığı bir sunum. İkisi iki ayrı koldan akıp izleyici ile buluşuyordu. Evlat gibi büyüttüğüm kahvaltı haberlerini bir yerde bırakmış ve noktalamış oldum.

Sonra da programcı oldunuz...
Tabi. Demek ki benim içimde de varmış. Yine birden bire vur patlasın çal oynasın formatına geçmemiz televizyonculuk tarihinin yeni bir dönüm noktası. Eğlenceli sabah kadın kuşak programları sürecine geçtik.

ÖNCEDEN KADINLARA ANLATILIYORDU, ŞİMDİ KADINLAR ANLATIYOR

Sizin yaptığınız kadın kuşağı programı ile şu andaki kadın kuşağı programlarını karşılaştırabilir misiniz?
Bunlar televizyon tarihi ile beraber giden şeyler. Bizim zamanımızda yani 2005’lerden önceki dönemde kadınlara bir şeyler öğreten, kadınlara evdeki atıklardan bir şeyler yapmayı öğreten, yemek yapmayı gösteren kadın programlarıydı. Sonra Show programlarına dönüştü.

Bu realite show programlar nereden başladı?
Galiba kadının sesi programı ile başladı, sizin sesiniz, kadının sesi yani kadın kamusal alanda, televizyonda kendini anlatır halde buldu. Önceden kadınlara anlatılıyordu sonra kadın anlatmaya başladı. Dolayısıyla kadınlar konuşmaya başladı ve biz de onlara fırsat tanıyan sunucular olarak göründük. Hatta isimli programlar yayınlanmaya başlandı; işte şununla sizin sesiniz falan. Sunucunun ismi ön plana çıktı. O formata doğru gidildi ve sonra da hakların savunulduğu bir hale geldi.

Ne kadar oldu evleneli?
12 Temmuz 2002 senesin de evlendim.

Eşiniz tarafından dövüldünüz. Neden?
Sinirli bir insan ve erkek kuvveti gösteriyor. Benim için eliyle itmesi ya da başka bir hareket yapması da dayaktır. "Çalışmayacaksın" demesi de bence bir dayaktır. Tepki gösterip sesini yükseltmesi de bir dayaktır.

Ama fiziki dayak da oldu değil mi?
Maalesef oldu . Bu işi çok kapalı bir şekilde yaşayacağımı düşündüm. Ve bir daha tekrarlanmasın diye ilgili mercilere gittim.

Eşiniz nelere sinirleniyor? Yoksa her şeye mi?
Bu bir mizaç, bakın bunu izah etmek çok zor. Yani çatalla kaşığın yan yana durmasından tutun da dışarıda bugün hava yağmurlu sinirliyim şeklinde bir halet-i ruhiyesine kadar. Bu izah edemediğim bir şey, bu her şey olabilir.

KIZIMIN TERLİK GİYSİN DİYE DAYAK YEDİM

Bardağı taşıran son dayak olayının nedeni neydi?
O gece kızımın ayağına terlik giymesini istedim. "Terlik giysin hasta olacak", "Hayır giymese de olur", "ya sen şöylesin böylesin bu hale geliyor" falan diye başladı. Benim karakola gidip şikâyete gittiğim günün kavgası Dila’nın ayağındaki terliktir.

Ne yaptı? Tokat mı attı?
Yüzümü tırmaladı ve başıma vurdu. Dönemin raporları var zaten. Hastaneye falan sevk ettiler. Bunu da ben ilk defa size anlatıyorum. O dönemde kimseye anlatmadım. Zaman geçtiği için size anlatıyorum. Yine benim program yaptığım bir dönemdi, birlikte bu konu üzerinde hiç konuşmama ve tartışmama kararı aldık. Bunları yaşamak hoş değil onun için hep kaçtım.

HABER OLACAĞIMI HİÇ AKLIMDAN GEÇMEDİ

Kaçtınız ama haber olmaktan kurtulamadınız…
İnanın haber olacağımı düşünmeden şikâyete gittim. Onuru kırılmış bir kadın olarak, bunları yaşamamalıyım diye düşünerek ve annemin bütün engellemelerine rağmen gittim. Adeta bir rüyada gibi o gün simsiyah bir palto, sim siyah bir gözlükle, en yakın karakola gittim. Sabahın çok erken bir saatiydi. Hatta gittiğim yolu martılar kapatmıştı. Bir süre durdum. Ama aklımda bunun hiç haber olabileceği, ertesi gün bunu gazetede okuyabileceğimi, bundan çok utanabileceğimi, eşimin utanabileceğini aklımdan geçirmedim. Çünkü biz kavga edip barışabiliyoruz da. Affediyordum. Hatta kendim özür diliyordum. Bazen benim de tepki verdiğim zamanlar oluyordu.

Dayak unutulabilir mi?
İnanın aile hayatı içerisinde unutuluyor. Çoluk çocuk sahibi olunca herkesin, her kapalı bir kapının arkasında olan bir olay. Ama bana ağır gelmeye başlamıştı. Belki sıklaştığı için. Hepsi sille tokat değil ama sözlerin ağırlığı beni artık ruhen bu noktaya getirmişti. Ve şunu düşünmüştüm de; ben programlarımda insanlara bunları tavsiye ediyorum, yolları gösteriyorum niçin ben kendim bunları yaşıyorum. Ben de gitmeliyim ve kendi hakkımı aramalıyım dedim

KAVGADA SUSMAK EN İYİSİ

Peki o şikayetten sonra nasıl barıştınız?
Hemen barışmadık tabi. Ben programa devam ettim.

Bu arada evinizi terk ettiniz mi?
Hayır, hiçbir zaman evi terk etmedim. Çünkü benim aile terbiyemde bu yok. Ne kadar kavgalı da olsan, ne kadar büyük tartışma da yaşasan eşinin seni telefonla bulamayacağı bir yerde olmamalısın. Bazen arabaya atlayıp bir daha gelmemeyi bile düşünüyordum. Ama beni bulamazsa bir sürü şey aklına gelir. O noktadaysanız her şeyin bitmesi gerekir. Kavgada susmak en iyisi aslında. Zaten birkaç saat içerisinde polisler gelip eşimle konuşmuşlar. O da karakola gidip konuşmuş. Günlerce evi terk etmek değil de birkaç saatlik uzaklaşma oldu.

O dayakta yüzünüzde bir tahribat oldu mu?
Tabi şişti. Raporum var. Tırnak çiziklerini makyajla kapattık. Asıl başımdan aldığım darbe beni korkutmuştu. Bir beyin cerrahı inceledi ve çok şükür bir şey çıkmadı.

Nasıl affettiniz?
Annemin telkini ile.

ÜÇ ÇOCUK BANA UĞURLU GELDİ

Peki, bu dayaktan sonra üçüncü çocuk oldu. Üçüncü çocuğu yapmaya korkmadınız mı?
Daha önce de düşükler oldu aslında bu sayı dört ya da beşti. Küçük oğlum Ali’nin doğumu çok büyük bir ışık oldu ailemize, çok büyük bir mutluluk oldu. Herkesi çok değiştirdi, annemi çok değiştirdi, beni değiştirdi, eşimi değiştirdi. Annem hayata karşı biraz şüpheci duruyordu bunları yok etti. Benim kalbime çok büyük bir sevgi verdi. Üç sayısı bana iyi geldi. Başbakanımızın ifadesi ama o söylemeden önce ben üç çocuk sahibiydim. Hep bunu sordular, siz Başbakanın dediğine mi uyuyorsunuz? "Ben ondan önce üç çocuk" sahibiydim diyorum.

Ayrılıktan yana değilsiniz….
Değilim. Kol kırılır yen içinde kalır sözüne çok inanırım. Yen içerisinde kalsaydı, hiçbir yerde haber olmasaydı ben çok daha mutlu olacaktım.

Anladığım kadarıyla oldukça sorunlu bir evlilik yaşadınız. Zor bir adamla evlendiniz.
Zor bir adam ama son derece esprili, sizi gülmekten, kahkahadan kırdıracak kadar esprili biri. Ama kapılar kapandığında belki bende göründüğüm gibi olmayabilirim. Ben de çok kırılgan biriyim, başımı duvarlara vura vura ağladığımı bilirim, çocuklara karşı çok sinirlendiğimi de bilirim. Dolayısıyla herkesin hikayesi kendine. Medyanın önünde yaşanan her şeye çok karşıyım. Evli kadınların daha büyük sorumlulukları var. İstemesek de bir yerde, bir platformda konuşuluyor. Bak ne kadar zaman geçti hala konuşuluyor.

KADINA ŞİDDETİ ÖNLEME ÖNERİSİ:
HER MAHALLENİN BİR MANEVİ POLİSİ OLMALI


Son dönemlerde kadınların öldürüldüğü haberlerini çok sık duyar olduk. Bunları izlediğiniz, okuduğunuz zaman ne düşünüyorsunuz?
Tam anlamı ile bir felaket. Yani saat başı bir kadının öldürüldüğünü bir yazıda okudum. Bir kadının başına bile bir şey gelmesi çok büyük bir acı. Çünkü gerçekten katliam var. Her mahallenin bir manevi polisi olmalı belki. Artık karakola gidip şikayet etmek de bitti. Kadınlar şikâyet edince de öldürülüyorlar, o hale geldi. Medeni yolları bırakıp kaba kuvvetle erkeklerin karşısında durmak lazım. Başka bir çere bulamıyorum ben artık. Çocuklara çok acıyorum.

Boşanmaya karşı mısınız?
Boşamaya gerçekten karşıyım. "Olmazsa boşanırım" diye de evlenmedim zaten. Ben aslında evliliğin çok da kolay olmayacağını biliyordum. Ve onu yaşadıkça gördüm. Ama ufak tefek meselelerin büyütülmemesini, aile içinde kalmasını istiyorum. İnsanlar ünlü olsalar bile bunu aile içinde bıraksınlar. "Hep dayak yesinler otursunlar" da demiyorum elbette. Aile içinde çözülsün. Çözülmediği takdirde bu bir namus meselesiyse lütfen uzatmadan ayrılsınlar. Yoksa saygı kaybolur ailede. Yani eşim bir terbiyesizlik yaptı affettim yok öyle bir şey olmaz. Herkesin onuru var, affedenin onuru kırılır, affedilenin onuru kırılır

Sizin kolay affetmenizin nedeni incir çekirdeğini doldurmaması mı?
Elbette. Öyle üzerime balta ile saldıran bir kişi ile çok şükür evli değilim. O hale gelmiş biri ile de herhalde evlenmezdim. Bakın ben eşimin sinirli olduğunu tanıştığımızın 5. Saatinde anladım. Kendim bu evlilik için okey verirken kolay bir adamla evlenmediğimi biliyordum.#Sayfa#

Peki, eşinizin bu sinirliliğini neye bağlıyorsunuz?
Onları ben çözümlersem yanlış olur. Ama çok başarılı bir doktor, çok başarılı bir cerrah. Türkiye’de mideden dil yapan ilk doktor, kendim eşimin 8 saatlik bir ameliyatına girdim, bu olaya şahit oldum. Bir adamın belden yukarısının tamamen delik deşik edilip, dilinin alınıp, tümörlerinin temizlenip bu adamın da bir iki sene içerisinde konuşup yemek yiyebildiğine şahit oldum. Tüm cerrahların evlilik hayatı çok kolay gitmiyordur. Kolay bir meslek değil çünkü. O stresi yaşayan bir insan eve döndüğünde basit şeyleri büyütebilir de aslında. O empatiyi yapabiliyorum. Doktor olsaydım herhalde bir fanusta yaşamak isterdim. Ben de televizyoncu iken sinirli dönemlerim olurdu.

BENİM KUMAM TENİS

Ortak hobileriniz var mı?
Onun var ama benim yok. Bir problem de orada. Çok güzel tenis oynuyor. Yani benim kumam tenis denebilir. Yani sizi kimle aldatıyor deseniz tenis derim.Onun dışında yelkeni ve denizi çok seviyor. Allah’tan ben de o konuda yakınım. Bunun dışında kayakta çok uzman, çocuklarım da çok güzel kayıyor. Ben düştüğüm için kayamıyorum. Bir de tanıştığımızdan beri ya hamile ya lohusa olduğum için sonra da kolumu kırdığım için kayak öğrendim ama istediğim gibi kayamadım.

Peki, hiç aldatıldınız mı?
Onu bilemiyorum. Ama hep şüphelendim. Araştırmam ama içerimde hep böyle bir şüphe vardır. Bu konuda yüklenirim de hatta. Ama bu hiçbir zaman kavga konusu olmadı. Bu konuda itham bile etsem esprili bir şekilde güler gider. Bu konuda hiçbir zaman tartışmamız olmadı.

Eşinizi kıskanıyor musunuz?
Tabi kıskanıyorum. Ama bu 8 yıl içerisinde gözümle gördüğüm bir şey yok.


RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN