Soma'dan kovulan Uğur Dündar, Yılmaz Özdil'i böyle savundu!

Yazar Uğur Dündar, Ayşenur Arslan'ın programı Medya Mahallesi'nde Soma açıklamalarıyla büyük tepki toplayan meslektaşı Yılmaz Özdil'i savundu.

Halk TV'de yayınlanan Medya Mahallesi programında Ayşenur Arslan'ın bugünkü konuğu Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar'dı. Dündar, meslektaşı ve yakın arkadaşı Yılmaz Özdil'i savunurken, kendisi gibi eski bir Doğan Holding çalışanı olan Ayşenur Arslan ile birlikte Sabah gazetesinde yazılanlara karşı Aydın Doğan'ı savnmak zorunda kaldığı.

Soma'dan yeni dönen Dündar'ın izlenimlerini anlattığı programda şöyle konuştu:
"Diyoruz ki 'bu maden ocağında niçin yeterli güvenlik önlemleri alınmadı?' 'Siyaset yapma yas var' deniliyor. Gazetecinin 300 canın yitip gitmesini sorgulaması, araştırma yapması siyaset yapmak olarak değerlendiriliyor. Hadi canım gidin işinize."

AYDIN DOĞAN'I SAVUNMAK BİZE Mİ KALACAKTI

Ayşenur Arslan'ın Sabah gazetesi ile Hürriyet arasındaki gerilimi dile getirmesinin ardından "Aydın Doğan'ı savunmak da sana ve bana kalacak ya..." demesi üzerine ise Uğur Dündar ile arasında şöyle bir diyalog yaşandı:
Uğur Dündar: Olup biteni nasıl Aydın Doğan'a mal ederler, Maden sahibi ile Aydın Doğan'ı nasıl ilişkilendirirler?

YILMAZ ÖZDİL İŞÇİ ÇOCUĞUDUR

Ayşenur Arslan: Diyorlar ki maden sahibini koruyor. Aydın Doğan'ı ve Hürriyet genel yayın yönetmenini bunun üzerinden linç ediyorlar. Maden sahibini koruyor diye...
Uğur Dündar: Böyle bir şey mümkün mü? Günlerdir sorumlu, verilmesi gereken haberleri veriyorlar. Onlar gibi ellerinde belge olmadan, kanıt olmadan insanları yaftalayıp linç etmiyorlar. Onu mu istiyorlar. İktidara yalakalık yapalım derken, gerçeklere takla attırıp, tahrif edip bambaşka bir noktaya mı çeksinler. Ben ilkeli gazeteciliğin böylesine hedef alına bileceğini, iktidar korkusuna rağmen elinden gelen gayreti gösteren meslektaşlarımızın böylesine ipe çekilebileceği bir dönemi daha önce düşünebilirdim. Yılmaz Özdil'e yapılanlara bak. Yılmaz Özdil bir işçi çocuğudur. Alın teriyle kazanılan paralarla büyütülmüş bir evlattır. İşçi dendiği zaman Yılmaz, için akan sular durur. Yılmaz orada şehit olan işçilerimizin ruhlarının rencide olabileceği hiç bir sözü söylemeyeceği gibi bunu söyleyenin de karşısında durur. Yılmaz da linç ediliyor. Yılmaz'ın yaptığı başbakan eleştirisidir. Şehitlerle ilgili olarak tek sözcük etmediği gibi karşısında Yılmaz'ı bulurlar. Bu nedir biliyor musun, Kabataş'ta başörtülü hanımefendiyi bellerinden yukarısı çıplak deri eldivenli, deri pantolonlu 90 kişi taciz etti denildi. Bununla yetinmemiş, bebeğini yere atmışlar, kadını yerlerde sürüklemişler. Tek bir görüntü yok. Bunun tam tersi var. Dolmabahçe'de camiye girdiler, içki içtiler denildi. Külliyen yalan. Yılmaz'a yapılan linç de aynen böyle. Atalım çamuru, sonra hadi bakalım hesabını versin. Vicdnanın v'sinden nasibini almış kimse yapmaz, düşünmez. İftiradır, karalamadır, yalandır.
Ayşenur Arslan: Tekme atan adam kabak gibi ortada, ona ses çıkartmayacaksınız, onu savunacaksınız...

BİZ Kİ AYDIN DOĞAN MAĞDURLARIYIZ

Uğur Dündar: Biz ki Aydın Doğan mağdurlarıyız. Gün gelecek Onu savunacaksınız deselerdi ayrıldığımız zaman, hadi canım derdim.
Ayşenur Arslan: Yok canım demezdik. Ben kendi adıma biliyordum. Sen de biliyorsundur. Savunulması gereken bir durum olduğunda savunacağını biliyordun da bu duruma geleceğini bilmezdin.