SKYTURK 360 GENEL MÜDÜRÜ TOLGA ALİŞOĞLU: “OLDUĞU GİBİ HABER' SLOGANIYLA YOLA ÇIKIYORUZ!''
Bugün (23 Ocak Pazartesi) yayın hayatına yeni bir sayfa açarak başlayacak olan Skytürk 360'ın genel müdürü Tolga Alişoğlu, sadece Medyaradar'ın usta röportajcısı Yüksel Şengül'e konuştu.
Bugün (23 Ocak Pazartesi) yayın hayatına yeni bir sayfa açarak başlayacak olan Skytürk 360’ın genel müdürü Tolga Alişoğlu, sadece Medyaradar’ın usta röportajcısı Yüksel Şengül’e konuştu. Alişoğlu, kanaldaki değişimden ülkemizdeki televizyon haberciliğinin gelişimine ve ölçülemeyen reytinglere kadar her konuda samimi açıklamalarda bulundu.
RÖPORTAJ:YÜKSEL ŞENGÜL
Ayazağa’daki yeni binasında, ferah ve aydınlık odasında kabul etti beni Skytürk 360 Genel Müdürü Tolga Alişoğlu... Güleç yüzlü, gencecik bir yönetici o... Değişim rüzgarlarının yoğunluğu ve yorgunluğunu bir kenara bırakıp yaklaşık iki saat gibi onun için çok önemli sayılan hayati bir süre içinde telefonlarına bile cevap vermedi. Bu arada fotoğraflarımızı da kurumdan Hasan Örnekoğlu büyük bir titizlik içinde çekti. İşte bu keyifli sohbetimiz.
2003’ten bu yana yayında olan Skytürk TV, bir yenilenme süreci içindeydi ve çok önemli bir aksilik olmazsa bugün yeni yüzüyle izleyenlere “Merhaba” diyecek... Skytürk 360 bugün yayın hayatına yeni bir sayfa açarak başlıyor… Sözü en iyisi size bırakmak istiyorum...
İlk olarak, en baştan bu yana yaşadığım süreci, Çukurova Holding’in medya grubu içindeki değişimini, göreve gelişimi ve hatta burada nasıl çalışmaya başladığımı anlatayım. Çünkü hepsi birbiriyle son derece paralel gelişti.
Şu andaki konumuzda ne kadar zamandır bulunuyorsunuz, kaç ay oldu?
Dokuz ay oldu. Her ne kadar görev sürem dokuz ay olsa da, aslında Holding’deki geçmişim daha eskiye dayanıyor. Ben Holding’imizin uyguladığı bir yönetici yetiştirme sisteminden buraya geldim. Bu sistem, Mehmet Bey (Emin Karamehmet) tarafından daha İnterbank’ın sahibiyken başlattığı bir uygulamaydı. Türkiye’de ilk defa hayata geçen bu sistem sayesinde, bütün üst düzey yöneticilerimiz bu programdan çıktı. Bu program2000 yılında medyada ilk defa uygulanmaya başladığında da ben Çukurova grubuna girdim. Şu anda 35 yaşındayım ama medyada 19. senemi geçiriyorum.
Çok genç başlamışsınız...
Evet, daha 16 yaşımda İzmit’te radyoda çalışmaya başladım. Lise boyunca radyoculuk devam etti. Sonrasında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandım. İzmir’e gittikten sonra, oradaki Skyturk360 televizyonunda sabah programları yapmaya başladım. Orada da, üç dört sene çalıştım.
Kamera önünde miydiniz?
Evet, sabah programı yapıyordum. Kültür sanat ve günlük haberler aktarıyordum. Şu an Türkiye’de ulusal ekranda boy gösteren pek çok insan bizim ekranımızdaydı. Üniversiteden sonra mastır için İstanbul’a geldim. Çukurova Holding’in iş ilanını görüp çalışmaya başlamam da aynı dönemlere denk geliyor. İlk altı ay Akşam Gazetesi’nin yönetici aday programında bulundum. O grubu birinci olarak bitirdikten sonra Show TV’de çalışmaya başladım. Kanalın iç yapımlarında, dizi alımlarıyla ilgili bölümde senaryoları okuyordum ve reytinglerle ilgileniyordum. Mastırımı da o arada bitirdim. Ardından grubumuz haber kanalı açma kararı aldı ve Skytürk kuruldu. Kanalın Genel Yayın Yönetmeliği görevine de Erbil Tuşalp getirildi. Şu anda CNNTÜRK’ün başındaki Barış Tünay, genel müdürümüz oldu ve onunla çok yakın bir şekilde çalışmaya başladım. Okumasını yaptığım dizilerin maddi kontrol aşamasını onlar yapıyordu. Üç sene kadar Skytürk’de çalıştım. Kanalda bulunduğum süre boyunca Barış (Tünay) Bey’le birlikte mikrofon süngerinden tutun da prodüksiyona, ürün alımına kadar her şeyle ilgilendik. İlk yayınımızı, şimdilerde Lig TV olarak kullanılan o zamanki Digitürk’ün Beşiktaş’taki kantininden yaptık.
Heyecanlı ve keyifli bir başlangıç olmuş...
İşin her noktasında bulunmak gerçekten büyük bir heyecan veriyor. Çok büyük emek harcıyorsunuz. Bunlar olurken değişiklikler de yaşanıyordu elbette. Derken Tuncay Özkan grubumuza geldi. Bir süre sonra Kerimcan Kamal da Skytürk’ün genel müdürlüğüne getirildi. Yaklaşık 2.5 sene birlikte çalıştıktan sonra Tuncay (Özkan) Bey ayrıldı. Holding beni o süre zarfında Ankara büroda koordinatör olarak görevlendirdi. Bu dediğim şeyler olurken 26- 27 yaşlarındaydım. Altı ay kadar orada çalıştıktan sonra Tuncay Özkan’dan bir teklif geldi: “Biz Kanaltürk adlı televizyonu kuruyoruz, senin de gelmeni istiyoruz.” Onlar editoryal insanlardı ve ben de iktisat mezunuydum. Yani ben para işlerinden anlıyorum (gülüyoruz).Mesleki anlamda bunları yaşarken, eğitim hayatımda hızla devam ediyordu. Mastırın ardından Yeditepe Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler doktorası yaptım.
Kanaltürk teklifini değerlendirdiniz mi?
Evet, kabul ettim. Skytürk’te reklam bölümündeydim ve onlar da bu yönümden istifade etmek maksatlı, bana kurdukları televizyon kanalının reklam şirketinde genel müdürlük teklif ettiler. Kanaltürk’te 2.5 sene kadar reklamdan sorumlu genel müdür olarak çalıştım. Sonrasında şu an Akşam Gazetesi’nin reklam genel müdürlüğünü yapan Yasemin Gebeş, benimle Akşam ve Skytürk’ün reklam servisi için görüştü. Bu görüşmenin sonrasında da Akşam ve Skytürk’ün reklam işlerinden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak işe başladım.
İyiden iyiye reklamcılık işine girdiniz demek ki...
Zaten o sıralarda Türkiye’de açık hava reklamcılığı da hızla büyüyordu. Benim bu büyümeyle ilgili bir ciro tahminim olmuştu. Türkiye ve Avrupa’nın önde gelen açık hava firmalarından biri olan Ströer Kentvizyon’un Genel Müdürü Murat İlbak da bu tahminlerimi yakından takip ediyormuş.Benimle görüştü ve “Açıkhava reklamcılığıyla ilgili yaptığınız ciro tahmininiz bizim yaptıklarımızla birebir uyuştu. Açıkhava reklamcılığında bu kadar doğru tespit yapan bir isimle çalışmak isteriz” dedi. Olurdu, olmazdı derken -tabi grubumuza da danışarak- çünkü firmanın en büyük reklam vereni Turkcell’di, Ströer Kentvizyon’la çalışmaya başladım. Orada gerçekten başarılı işler yaptık. Geçen sene Almanya’da halka arz gerçekleştirdik. Türkiye’den, Doğan Medya Holding’in televizyon açılımı dışında ilk defa bir reklam firması, yurt dışı borsada halka arz yaptı. Bunlar benim için önemli tecrübeler oldu. Medyanın reklam tarafında yer almıştım ama halka arz işlemleri sırasında sorumlu olarak çalışmak, onun fizibilitelerini hazırlamak çok önemli bir deneyim oldu. Bir sene içinde ciromuzu yüzde altmış, yetmiş arttırdım.
Gerçekten ciddi bir başarı...
Bütün bunlar olurken medya da son derece hareketli günler yaşamaya devam ediyordu. Bir gün grubumuzun yönetim kurulu üyesi Serdar Çaloğlu bana telefon açtı ve “Tolga, Barış Bey CNNTURK’e gitti, seninle bir görüşelim” dedi. Görüşmeye gittiğimde bana yeni oluşumdan bahsetti ve bundan sekiz dokuz ay önce, Skytürk’ün genel müdürlüğüyle ilgili teklifte bulundu. “Sen içimizden çıkmış bir insansın, Skytürk’ün kuruluşunda çalıştın, Show TV’de çalıştın. Biz de yola seninle devam etmek istiyoruz” dedi.
Sonunda Skytürk’e bu defa genel müdür olarak geldiniz.
Beni düşünmeleri, kendi adıma gerçekten mutluluk verici bir gelişme oldu. Serdar (Çaloğlu) Bey’le birlikte şu anda Ayazağa’da bulunan bu binamızı gezdik. Burası 28 bin metrekare üzerine kurulu. Show TV, Skytürk ve Digitürk’ün yayın yapan kanallarının olduğu bir televizyonculuk kompleksi. Yayın yapan kanallar derken,Lig TV ve Türkmax gibi kanallardan bahsediyorum. Tabi ki buraları görünce büyülendim. Skytürk’ün bugüne kadar yaşadığı şartlardan sonra, burası bambaşka bir yerdi. Burayı gezerken, Serdar Bey bana Skytürk’le Show haberi birleştirme fikirlerinden bahsetti. Show haber merkezi, her gün haber alanında birincilik için mücadele veren kalabalık bir ekip, ama sadece Show TV’nin 45 dakikasına hizmet ediyor. Düşününce, Skytürk bir haber kanalı ve haber onun gelir kapısı. Ancak elinde Show haberin sahip olduğu tecrübeli kadro yok. O zaman biz de güçlerimizi birleştirelim dedik. Bu birleşim sadece haberle de sınırlı kalmasın, spor servisi, grafik servisi de birleşsin, yani birçok fonksiyonu birleştirelim diye düşündük… Yeni oluşan ekip, aynı zamanda Show haberi de yapsın, yani bir nevi havuz gibi olsun.
Birlikten kuvvet doğar...
Aynen öyle. Zaten rakamlara baktığımızda bu tarz uygulamalar ekonomilerde de vardır. Gücünüzü ne kadar birleştirirseniz, maliyetleriniz de o kadar düşecektir. Skytürk, haber kanalları arasındaki rekabette son birkaç yıldır geride kalmıştı, bunu kabul etmeliyiz. O zaman da biz bu kadroyu birleştirelim ve haber kanalı olarak Skytürk’ün gücünü arttıralım dedik. Araştırmanın gücüne ve önemine çok inanıyorum. Bu yüzden de ilk olarak geniş çaplı bir araştırma yapalım diye düşündüm. Ama bu araştırma sadece benim ya da bir başkasının zevkine göre olmasın. Bilimsel temellere otursun istedim ve 12 coğrafi bölgeyi kapsayan bir araştırma yaptırdım. Bu araştırma Skytürk’ün ne olduğuyla ilgili değil, insanların haber televizyonlarından, haber kanallarından ne beklediğiyle ilgili bir çalışma oldu. İnsanlar NTV’de ne görüyorlar? Skytürk’de ne görüyorlar? Ne görmek istiyorlar? Haberi nasıl almak istiyorlar?
O zaman hemen size soralım. İnsanlar ne bekliyorlar haber kanallarından, ne istiyorlar?
Araştırma sonucunda, Türkiye’de hiç kimsenin bir haber kanalına aidiyet duymadığını gördük. Yani insanlar, Galatasaray ya da Fenerbahçe’yi tutar gibi “Şu ya da bu haber kanalını izliyorum” demiyor. Seyirci haber kanallarından uzmanlaşma istiyor, ne olursa olsun haberi uzmanından almak istiyor. Haber merkezinin başında yıllarca Ankara’da çalışmış ve şu an Show haberin genel yayın yönetmeni Tuba Atav var. Haber koordinatörümüz, yıllarca çeşitli haber kanallarında ekipler yönetmiş Ayhan Bölükbaşı oldu. Ekonomi servisine uzun yıllar Milliyet gazetesinde çalışmış Murat Sabuncu’yu getirdik. Spor ekibimizin başında Melih Gümüşbıçak bulunacak. İnsanlar haberi uzmandan almak istiyorlar demiştim ya, peki haberin uzmanı kimdir? Bence muhabirdir. Sahada olan odur çünkü. Zaten bu yüzden, “Haberin kalbi muhabirin kalbinin yanında atar” derler. Muhabir sayımızı arttırdık, teknik altyapımızı güçlendirdik. İnsanlar haberi olduğu gibi görmek istiyor. Yani birinin yanı ya da birinin karşıtı değil, haber ne ise ve ne olduysa onu görmek istiyor.
En doğal halini görmek istiyor, öyle mi?
Aynen öyle... Araştırmamızda insanların interaktif bir görünüm istediklerini anladık. Yani insanlar kendi seslerini de duyurmak istiyorlar. Haberi hangi kesim izliyor dersek, tabi ki ağırlıklı olarak kentli kesim sonucuna varabiliriz. Onların da hayatı çok hızlı ve zamanları değerli, yani haberi oldukları yerde almak istiyorlar. Televizyondan değil de cep telefonlarından, i pad’lerinden, bilgisayarlarından almak istiyorlar. Bunların hepsini bir kenara not ettik ve “Bunu nasıl formüle ederiz?”i düşünmeye başladık.
Değişiklikler ve yenilikler devreye girdi galiba...
Araştırma sonunda “İnsanlar, haberi olduğu gibi almak istiyor”şeklindeki sloganımız ortaya çıktı. “Olduğu gibi haber” sloganıyla yola çıktık ve Konsept reklam şirketiyle birlikte çalışmalarımızı yürütüyoruz. Konsept, başarılı çalışmalarıyla algımızı ve insanlar gözündeki imajımızı değiştirdi. Haberi olduğu gibi vereceğiz, ama insanların haberi farklı açılardan alabilmesi için ne yapmalıydık? Bu yüzden de 360 derecelik bir bakış açısı sunmalıydık. Böylece kanalın adı Skytürk 360 oldu. Konunun uzmanı çıksın ve görüşünü söylesin, biz de onlara dayanarak kendi görüşümüzü söyleyelim düşüncesiyle, internet sitemizi dizayn ettik. Sitemizde aynı haberi farklı açılardan ve yayın kanallarından görme şansına sahip olacaksınız. İnternet sitemizde haberi 360 derece inceleme fırsatı sunuyoruz. Bu işin kalbi muhabirse,onları ön plana çıkaralım dedik. Ben haberci değilim ama ben de gerektiği zaman muhabirim. Etiler’de bomba patladığında ben de oradaydım ve hiç gocunmadan telefona sarıldım ve bilgi verdim. Buradaki herkes muhabir ve onları ön plana çıkaracak işler yapalım diye düşündük. Onlara özel programlar yaptıralım fikrine, haber merkezimiz de destek verdi. Meclis grup toplantılarının arka planını, oradaki yoğunluğu anlatan bir haber yaptık. Sarıkamış’taki anma törenlerini canlı yayında verdik. Muhabirimizi yılbaşında eğlenceli bir festivale göndererek oradan yayın yapmasını istedik. Yani odakta hep muhabir olsun istiyoruz. İşin uzmanı muhabirse onlara daha çok söz hakkı verelim istiyoruz.
Zaten muhabir olunca haber de güzel oluyor, doğal oluyor.
Elbette... Bunun yanında Türkiye’nin önde gelen isimlerini de ekrana çıkarmamız gerekiyor. Yeni yayın döneminde ana haberimizi, haber genel yönetmenimiz Tuba Atav sunacak. Öte yandan Ali Kırca, Siyaset Meydanı programıyla Skytürk’te olacak.
Bugün start veriliyor o zaman...
Skytürk 360,bugün (23 Ocak Pazartesi) itibariyle yayına giriyor. Tuba Atav, Ali Kırca gibi isimlerin yanında, spor programımız olan Orta Saha’yı Melih Gümüşbıçak, Altan Tanrıkulu ve Sergen Yalçın sunacak. Bu isimler Türk sporunun son derece önemli isimleri ve yarattığımız sinerjiyle birlikte, belki Türkiye’de ilk defa bu çapta bir detaylı birleşmeyi, yani işin içine kanalları da dahil eden bir birleşmeyi Çukurova grubu başardı. ‘Yaşamdan Dakikalar’ programı devam edecek. Sunay Akın ayrıca bir program da yapacak. Ekranımızda insanlar her şeye, sıkılmadan, kanal değiştirme ihtiyacı duymadan ulaşabilecekler. Haberi de eğlenceyi de alabilecekleri bir ekran olacak. Eğlenceden kastım, eller havaya bir tarz değil, Life Style programlarımızdan bahsediyorum. Mesela Ayhan Sicimoğlu dünyayı gezmeye devam edecek bizimle.
Hastasıyım efendim...
(Gülüyoruz) Evet, Ayhan Bey’in tanımlamasıyla ‘Hastasıyız’... Yine aynen o şekilde devam edecek, hepimiz hastasıyız onun. Nilgün Belgün ve Ali Saydam’ın hazırladığı programda değişiklikler yapacağız. Programlarına sanatçılar, iş adamları ya da belki hekim ve avukat dahil edeceğiz. Zaten hoş sohbet olan her ortamda farklı meslek gruplarından insanlar yok mudur? Korcan Karar şu anda Show TV’nin hafta sonu haberlerini sunuyor. Kendisi ayrıca Skytürk’de ’50 Dakika’ adlı bir program sunacak. Bir nevi yüz yüze röportaj türevinde bir program olacak. İyi yüzlerimiz, güçlü isimlerimiz var.
Yaptığınız araştırmada insanların ekranda kimi görmek istediğini sordunuz mu?
Tabi ki insanlara tek tek isim sorduk. Sabah haberlerini kimden izlemek istiyorsunuz? dediğimizde, Caner Karaer ismi uzak ara birinci çıktı. Show TV’de bir saatlik program yapıyordu, Skytürk’de üç saatlik sabah kuşağını kendisine emanet edeceğiz. İnsanlar yeni isimler de görmek istiyor. Bu işi yıllardır yapan ama ekrana çıkmayan isimlere yöneldik. Cumhuriyet gazetesinden Zuhal Aytolun isimli bir arkadaşımızı bulduk. Kendisi kültür sanat röportajları yapıyor. Onunla çok sayıda deneme çekimi yaptıktan sonra akşamüstü kuşağımızı kendisine teslim ettik. Yaşam ve stil programımızı bu konuda gusto sahibi Melis Aygen’e verdik. Sonuç olarak Skytürk’de ünlü yüzlerle yeni çıkan yüzleri harmanladık. NTV ve CNNTURK’de çalışmış Özgül Apaçe arkadaşımızı yeni program müdürü olarak aldık. Kendisi, program ağırlığını life style tarzına ayırdı. Araştırmamızda, insanların tarih ve yemek konusunda daha fazla program izlemek istediklerini gördük. İnsanların tarihe doyduğunu düşünüyordum ama durum öyle değilmiş. Farklı bir tarih programı yapmak düşüncesiyle, Faruk Pekin Hoca’yısokağa çıkartalım dedik. Kendisi adeta İndiana Jones gibi İstanbul sokaklarında dolaşacak ve şehrin sarnıçlarını, mezarlarını, ayazmalarını, sırlarını anlatacak. Batuhan Piyatti, insanları bilmedikleri lezzetlerle tanıştıracak. Kendisiyle konuştuğumuzda bize Avrupa’da tanesi 4-5 Euro’lara satılan ama bizde Safranbolu’da eşeklere yedirilen eşek enginarından bahsetti. Format olarak şunu düşündük; farklı lokantalarda ya da salaş yerlerde aynı yemekleri yiyip, onları yapan kişileri bir araya getirerek yeni tarifler verdireceğiz. Ve tüm bu programlar hızlı kentliye ayak uydursun diye 45 dakikayı geçmeyecek. Mesela yaşam ve stil programları 12 dakika sürecek. Alt yazılar konusunda da değişiklik yapmayı düşünüyoruz.
Alt yazılar çok önemli...
Gerçekten de öyle ama şu anda haber kanallarının uyguladığı alt yazılar çok uzun ve gerçekten birçoğu da gereksiz. Vermek istediğimiz mesajı doğrudan ve net bir şekilde vereceğiz. Ekranımıza baktığınızda borsayı, hava durumunu, sporu ve ekonomik parametreleri anında göreceksiniz. Karışıklık olmayacak, ekran aynı zamanda sade kalacak.
Bugün değişim kaçta başlıyor?
Bugün, ana haber bülteniyle birlikte yeni ekranımız yayına giriyor. Değişim, 19.55’te başlıyor.
Neden 20.00 değil de 19.55?
Kimse saat başını beklemeden haberi önce bizden alacak. Diğer bültenlerden beş dakika önce başlayacağız ve bunu da duyuracağız. Bizde, ‘Beş kala bültenleri’ olacak. İnsanların tüm bilgelere kolayca ve en kısa yoldan ulaşmasını sağlayacak bir dizaynla geliyoruz. Kalabalık bir ekran olmayacak, son dakika olduğu zaman ekran karmaşası yaşanmayacak. Zaten altı ay içinde tekrar bir araştırma yapacağız.
Yenilenmeler, değişimler beraberinde tehlikeleri ve riskleri de getirir. Bu altı aylık süreç deneme gibi mi olacak?
Deneme gibi olmayacak, çünkü bu sene çok başarılı lansmanlar oldu. En son yaşadığımız Star, ondan önce NTV ve A Haber, şimdi de Skytürk… Şu anda televizyonculuk bir anlamda doygunluğa ulaştı. Biz stüdyoya uzak mekiği kursak insanların algısı o günle sınırlı kalıyor. Ondan sonra istediği şeyi bulamazsa izlemekten vazgeçiyor. O anlamda çok büyük lansmanlar yapmaktansa, bunu zamana yaymak daha doğru olacak diye düşündüm. Yani bu bir deneme değil, biz bugün (23 Ocak) yeni bir şeye başlıyoruz. 1 Şubat’ta bunu bir derece daha arttıracağız, Mart ayında da yeni bir şey ilave edeceğiz…
Kademe kademe...
Aynen öyle. İnsanlar bugün farklı bir Skytürk görecekler ama bir anda bambaşka bir dönüşüm olmayacak. Yapılanlar alıştıra alıştıra verilecek.
Peki, Türkiye’de bir habercinin gerçekten habere 360 derece yaklaşabilmesi mümkün mü?
Haberi olduğu gibi vereceksek, yaklaşılabilir. Biz haberi gördüğümüz gibi vereceğiz, ama zaten diyorum ya biz her görüşten uzmanlarla izleyiciye ulaşacağız. Yorum yapmakla değil, haberi vermekle mükellefiz.
Haberi olduğu gibi verdiğini iddia edip daha sonra hakim karşısına çıkan ve demir parmaklıkların ardına düşen gazeteci sayısı da bir hayli fazla. Özellikle bu konuda ne düşünüyorsunuz?
O ekranda Skytürk’ün bir yorumu olmayacak. Haberi gördüğümüz gibi vizörden geçtiği gibi vereceğiz. Ben buranın genel müdürüyüm ve haberci değilim. Habercilik işi o işin profesyonellerine ait. Ben burada orkestra şefiyim, orkestrayı yönetiyorum. Hiçbir haberciye “Şu haberi böyle görün”demiyorum. İşi uzmanına bırakıyorum. Benim de bir dünya görüşüm ve oy verdiğim, inandığım insanlar var. Ama temelde hizmet ettiğimiz iki unsuru, yani müşteri ve reklamcıyı aynı potada eritmek zorundayım. İzleyiciyi buraya çekip reklamcıyı mutlu etmeliyim. İzleyiciyi çekmek için de onun vaktini çalmadan doğru bilgi vermeliyim.
Bir haber televizyonunun müdürü olmak, o koltukta oturmak insanda nasıl duygular yaratıyor, farklı bir güç veriyor mu?
Çok heyecanlıyım.Ama bu sadece bana özgü bir durum değil. Bordrosu Skytürk’te olsun olmasın bu süreç için çalışan herkes çok heyecanlı. Herkes ülkeye temiz bir ekran sunmanın peşinde. Ben de göreve geldiğimde insanların kavga etmeyeceği bir ekran yaratmak istiyoruz.
Bazı kanallardaki sohbet programlarında kavga eder gibi konuşmalaroluyor, inanılmaz bir gürültü atmosferi yaşanıyor... Çoğu kişi de anında başka kanala zaplıyor...
İşler öyle bir boyuta geldi ki, insanlar ekranda konuşulanlardan rahatsız olduğunda artık kanalı değiştirmekle kalmıyor, bir de bilgisayarından o programa küfürler döşeniyor. Düşünün, ekran karşısındaki insanı ne kadar çok kızdırmışlar… Bizim ekranımız temiz olacak, gürültüsüz olacak, kavgasız olacak, prestijli olacak.
Cüneyt Özdemir’in sizin kanalla ilgili bir yorumu vardı...
Evet, geçtiğimiz haftalarda twitter’ı takip ederken Cüneyt Özdemir’in yorumunu okudum. Özdemir aynen şöyle diyordu: “Skytürk, bütün haber kanallarına gol üstüne gol atıyor.” Kendisi rakip haber kanalında çalışan saygın bir gazeteci olarak bunları yazmış. Tabi ki bu dedikleri çok hoş ve benim için büyük bir başarıdır. Elbette ekranı izleyen herkesi mutlu etmek mümkün değil ama inanın muhabirlik dünyanın en prestijli işlerinden birisidir. Bu saygınlığı korumalıyız.
Ne kadar güzel söylüyorsunuz. Mesleğimiz o eski saygınlığını tekrar kazansa keşke. Çünkü haberciler ve gazeteciler daha önceki yıllarda sahip olduğu saygınlığını yeniden yaşamak istiyorlar.
Gazetecilikten gelmesem de 19 senedir bu mesleğin içindeyim ve şunu söylemek istiyorum ki; muhabirlik dünyanın en prestijli işlerinden biridir. Biz de ekranımızın saygın olmasını istiyorsak, onlara haklarını teslim etmeliyiz. Zaten biz etmezsek, toplum da teslim etmez.
Gazeteciler ve haberciler, haber kaynaklarına ulaşmak konusunda sıkıntı çekiyor. Gazeteci - siyasetçi ya da gazeteci – bürokrat veya emniyet arasındaki kanallar sağlıklı çalışmalı. Çünkü gazeteci muhatap bulamayınca haberin temeli sağlamlaşmıyor...
Bundan iki üç hafta önce RTÜK Başkanı Dr. Davut Dursun nezaretinde bir toplantı yaptık. Bütün televizyonların genel müdürlerinin katıldığı bu toplantıda, haberleri nasıl görmemiz gerektiği konusunda fikir jimnastiğinde bulunduk. Orada söz alarak bir ricada bulundum. RTÜK Başkanı bu konuda mülki amirdir. Allah tekrar göstermesin bir terör saldırısı olduğunda, oradaki görgü tanığı bize haber geçiyor ve o iki dakikalık haber üzerine yalan yanlış yorumlar yapılıyor. Zorunlu olarak bunu yapıyoruz, çünkü zamana karşı yarışıyoruz. Sonuç olarak mülki amirler, sorumluluk sahibi insanlar, haber akışını doğru ve sağlıklı verirse, biz de spekülatif işler yapmamış oluruz. Tabi ki sadece bizim için geçerli değil. Ne kadar çok bilgi alırsak, ekrana o kadar çok haber yansıtırız.
Hayatı hayatın içinde mi yaşıyorsunuz?
Hayatı hayatın içinde yaşıyoruz.Ben de öyle yaşıyorum.
Genel Müdür olununca özel arabayla işe gidip geliniyor... Otobüslere, metrobüslere, trenlere binebiliyor musunuz?
(Gülüyor) Bakın size ne göstereceğim. (Tolga Bey, masasının çekmecesini açıyor ve bir Akbil kartı çıkarıyor) İşte benim Akbil’im. Habercilik bir yana otobüse, metrobüse binmek gerekiyor. Bir vapura binip simit yemeli, çay içmeli. Diğer televizyon genel müdürlerini bilemem ama benim Akbilim var. Arada halkın arasına karışmak çok önemli.
Son dönemlerde haber kanallarının bir değişim yaşadıklarını görüyoruz. CNNTURK, NTV ve şimdi de Skytürk… Bu değişimin altında ne yatıyor? Bütün kanallarda peş peşe değişim olması rastlantı mıdır, yoksa kendi aranızda toplantı yapıp ortak bir karar mı aldınız?
Aslında bizim medyamız o kadar küçük ki, bir taşı yerinden çekince her yer oynuyor. Baktığımızda CNNTURK’teki değişimin sebebi Skytürk’ün genel müdürünün oraya geçmesiydi. O zaman Skytürk’deki boşluk dolmalıydı. Bizim değişimimizle NTV’deki değişimin temelinde binaların taşınması yatıyor.
Değişim kanallarda olduğu kadar yöneticilerde de oluyor Geçtiğimiz günlerde habercilik sektörü Yiğit Bulut’un başında bulunduğu televizyon kanalından ayrılmasıyla çalkalandı. Ardından da Başbakan’ın danışmanı olduğu açıklandı. Habercilerle siyasiler arasında böylesine bir içli dışlı samimiyet ve ilişki size göre olmalı mı?
(Uzun uzun gülümsüyor ve düşünüyor...)
Yöneticisi olduğunuz kurumda, ekibinizden biri aynı şeyleri yaşamış olsaydı içiniz burkulur muydu?
(Düşünüyor) Yiğit Bulut’un içinde bulunduğu durumla ilgili belki içim burkulabilir.
Ya da soru işaretleri oluşur muydu kafanızda?
Bizde böyle bir şey yaşanmazdı.
Diyelim yaşandı... O habercinin daha önce yaptığı haberler şaibe altında kalmaz mıydı ya da tarafsızlığı tartışma konusu olmaz mıydı?
Ama orada neler olduğunu halen bilmiyoruz. Belki hiç bilmediğimiz bir şey var.
Bu gelişmeler Türkiye’de televizyon haberciliğine farklı bir bakış açısı getirecek mi?
Habertürk, en ciddi rakiplerimizden bir tanesi. Bu anlamda oradaki bir değişimi hepimiz yakından takip ediyoruz. Niye böyle oldu, bilemiyorum. Sonuçta Yiğit Bey, bugüne kadar yaptıklarıyla son derece tutarlı bir çizgide ilerledi. Bu başarıdan sonra böyle bir karar alınmasında ne etkendir bilemem.
Belki kendi bir açıklama yapar...
Belki yapar, belki de kendi tercihidir ya da altı aydır böyle bir şey vardı da biz yeni öğrendik. O yüzden ne olduğunu bilmeden konuşmak haddim değil. Şu anda ciddi bir rakip haber kanalındaki değişim olarak bakarım olaya.
Ben haberci değilim. Ama bizde öyle bir süreç yaşanmaz. Tepedeki bir habercinin daha sonra Başbakan danışmanı olduğu söylenince herkes yorum yapmaya başladı. Bunun yorumunu ben yapmam. Ancak bizim holding yöneticilerimiz, içimizdeki görev kurgusunu yaparken ona göre hareket ediyorlar. Belki de bu yüzden haberci olmayan birine - yani bana- böyle bir görev verdiler. Benden önceki yönetici Barış Tünay da habercilikten gelmiyordu.
Dileyelim Türkiye’de habercilere her zaman saygıyla bakılsın, haberler hiçbir zaman gölgelenmesin ve insanlar hiç “Acaba!” demesin...
İyi bir temenni... Toplum, reklam veren, çalışan mutlu olsun. Benim çalışanım mutlu olmadığı zaman elbette iyi haber veremez.Bunlar da birbirini etkileyerek reklam çarkına etki eder. İşimin getirdiği sorumluluğun bilincinde olduğumdan, eve gidip televizyonu açtığımda, mutlu izliyorum.
Eve gidip, ayaklarınızı uzatıp televizyon izleme şansınız oluyor mu? Gerçi bu soruyu hanımefendiye sormak gerekiyor...
(Gülüyor) Geçtiğimiz günlerde doğum günümdü ve eşim bana üzerinde fotoğrafımın bulunduğu bir pasta hazırlatmış.Karşımda televizyon, kucağımda bilgisayar, elimde cep telefonuyla yeni yaşıma girdim. Şu anda da baktığınızda, odamda sekiz tane ekran açık ve hepsini takip etmek zorundayım. Teknoloji sayesinde programları kayıt yapıyoruz. Ayrıca gazetelerin hepsini satırı satırına okuyorum.
Yani aslında evdesiniz ama bu görüntüde kalıyor.
Valla o biraz sıkıntılı. Yabancı yayınları çok sık takip etmeye çalışıyorum. Youtube ve Dailymotion gibi paylaşım sitelerindeki videoları takip ediyorum. Tıklanma oranlarına bakıyorum. Uzman TV’yi takip ediyorum. Sonuçta tıklanma oranları, insanların merak ettiği şeylerden oluşuyor.
2010 yılında evlendiniz ve yuvanızı kurdunuz. Az önce “koltuğa oturunca kucağımdabilgisayar” cümlenizi duyunca, çocuk konusunu düşündüm.
Yok (gülüyor) şu anda sadece bilgisayar olacak. Eşim de kimya mühendisi ama ticaretle uğraşıyor. Onunla piyasa hakkında konuşuyoruz, farklı konularda paylaşımlarda bulunuyoruz.
Reyting ölçümleri durduruldu. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda reytingler ölçülmediğinden kim birinci bilemiyoruz.
Şu anda TİAK (Televizyon İzleme Araştırma Komitesi) tarafından kabul edilen bir ölçümleme yok ama piyasada bizim takip ettiğimiz bir ölçümleme sistemi var. Aslında tematik kanallar için reyting ölçümü yapılmıyor, orada algı ve prestij önem taşıyor. Bizi ancak Show TV’nin aldığı reyting etkileyebilir. Pazarlama ve reklam ekibimiz bu konularla ilgili çok detaylı araştırmalar yapıyor. Yine de reyting konusu, acilen çözülmesi gereken kaotik bir durum.
Reyting ölçümlerinde yolsuzluk mu yapıldı? Yoksa moda tabirle bu işte şike mi vardı?
Sonuçta artık yargıya gitmiş bir konu, ama yine de konu tüm televizyon kanallarını etkiledi.
Yeni bir sistem mi oluşturulacak?
Evet, öyle olacak. Ama zaten şu anda reklam verenlerin baz aldığı bir sistem uygulanıyor. Medya planlama ajansları belirli bir tarih aralığındaki reytingleri ölçüt alıyorlar. Tekrar yayınlarda, ilk yayının yüzde 40’ı kadar aşağısını hesaplıyorlar ve onun üzerinden ölçümleme oluyor. Yani su, yolunu buluyor. Her zaman doğru olur mu bilmiyoruz ama reyting tüm dünya televizyonları için bir karnedir, araçtır. Ekonomiye yön verir.
Reytingler yüzünden çok sayıda dizi yayından kalktı, insanlar işsiz kaldı.
İşin reklam tarafından geldiğimden, bu işin ne kadar hassas olduğunu biliyorum. Ancak medya planlama ajansları bu işin profesyonellerinden oluştuğundan, reyting sonuçlarını her şeyin üzerinde tutmuyorlar. Bu çok büyük bir sektör ve bunlar arasında bir domino etkisi var. Yani televizyon, reklam payının yüzde ellisini sırtlıyor. Gazeteler, radyolar ve dergiler de geri kalan paydan nemalanıyorlar. Yine de çok kısa süre içinde bu işin çözüleceğini biliyorum. AGB’nin yaptığı ölçümlerle ilgili olan kısım, yargıya yansıdı. İnşallah en adil şekilde çözülür. Çünkü bu işten ekmek yiyen çok emekçi var.
Dileyelim yeni sistem adil olsun. Kimsenin hakkı yenmesin. Sizden son olarak yaşanacak bu yılda medyayla ilgili temennilerinizi alalım...
Valla özellikle 2012karışık bir yıl olacak diye düşünüyoruz. Baktığımız zaman anayasa değişikliği olacak, belki yeni referandumlar yapılacak. Bunlara karşı, hem ticari bir kuruluş, hem de bir yayın kuruluşu olarak önlemlerimizi alıyoruz. Ben rakamlara ve araştırmalara çok inanan bir insanım, yani yumruğu yedikten sonra yerden kalkıp bir yumruk atsanız da iş işten geçmiş oluyor. Önemli olan, ilk yumruğu yememek ve havada tutmak. Tüm yapıları da buna göre oluşturuyoruz. Tabi bunları çevresel faktörlerden ayrı düşünemeyiz. Mesela siyasi aktörlerin tutumları; İran, Suriye, Rusya, Yunanistan… Euro bölgesinde yaşanacak olası bir dağılma, ekonomimizi ciddi anlamda etkileyecektir. İhraç anlamında içe dönmemize yol açacak ve bu da kısa süre sonra iç talepte bir sıkıntı yaratacaktır. Yine de fabrikalar, gazeteler, bankalar ve televizyonlar 2001 krizinden sonra pek çok şeye karşı daha hazırlıklı şimdi. O krizden her alanda büyük dersler aldık. Allah yeni felaketler vermesin. Savaşlar, depremler, yangınlar olmasın, geri kalan her şey insan için ve onların nasılsa üstesinden gelinir.
Çok keyifli ve bilgilendirici bir sohbet oldu. Şahsım ve Medyaradar okurları adına Skytürk 360’a başarılı yayınlar diliyorum. Ayrıca sohbet etmek için sadece bizi tercih etmenizden mutlu olduk. Güveninize teşekkür ederiz.
RÖPORTAJ:YÜKSEL ŞENGÜL
Ayazağa’daki yeni binasında, ferah ve aydınlık odasında kabul etti beni Skytürk 360 Genel Müdürü Tolga Alişoğlu... Güleç yüzlü, gencecik bir yönetici o... Değişim rüzgarlarının yoğunluğu ve yorgunluğunu bir kenara bırakıp yaklaşık iki saat gibi onun için çok önemli sayılan hayati bir süre içinde telefonlarına bile cevap vermedi. Bu arada fotoğraflarımızı da kurumdan Hasan Örnekoğlu büyük bir titizlik içinde çekti. İşte bu keyifli sohbetimiz.
2003’ten bu yana yayında olan Skytürk TV, bir yenilenme süreci içindeydi ve çok önemli bir aksilik olmazsa bugün yeni yüzüyle izleyenlere “Merhaba” diyecek... Skytürk 360 bugün yayın hayatına yeni bir sayfa açarak başlıyor… Sözü en iyisi size bırakmak istiyorum...
İlk olarak, en baştan bu yana yaşadığım süreci, Çukurova Holding’in medya grubu içindeki değişimini, göreve gelişimi ve hatta burada nasıl çalışmaya başladığımı anlatayım. Çünkü hepsi birbiriyle son derece paralel gelişti.
Şu andaki konumuzda ne kadar zamandır bulunuyorsunuz, kaç ay oldu?
Dokuz ay oldu. Her ne kadar görev sürem dokuz ay olsa da, aslında Holding’deki geçmişim daha eskiye dayanıyor. Ben Holding’imizin uyguladığı bir yönetici yetiştirme sisteminden buraya geldim. Bu sistem, Mehmet Bey (Emin Karamehmet) tarafından daha İnterbank’ın sahibiyken başlattığı bir uygulamaydı. Türkiye’de ilk defa hayata geçen bu sistem sayesinde, bütün üst düzey yöneticilerimiz bu programdan çıktı. Bu program2000 yılında medyada ilk defa uygulanmaya başladığında da ben Çukurova grubuna girdim. Şu anda 35 yaşındayım ama medyada 19. senemi geçiriyorum.
Çok genç başlamışsınız...
Evet, daha 16 yaşımda İzmit’te radyoda çalışmaya başladım. Lise boyunca radyoculuk devam etti. Sonrasında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandım. İzmir’e gittikten sonra, oradaki Skyturk360 televizyonunda sabah programları yapmaya başladım. Orada da, üç dört sene çalıştım.
Kamera önünde miydiniz?
Evet, sabah programı yapıyordum. Kültür sanat ve günlük haberler aktarıyordum. Şu an Türkiye’de ulusal ekranda boy gösteren pek çok insan bizim ekranımızdaydı. Üniversiteden sonra mastır için İstanbul’a geldim. Çukurova Holding’in iş ilanını görüp çalışmaya başlamam da aynı dönemlere denk geliyor. İlk altı ay Akşam Gazetesi’nin yönetici aday programında bulundum. O grubu birinci olarak bitirdikten sonra Show TV’de çalışmaya başladım. Kanalın iç yapımlarında, dizi alımlarıyla ilgili bölümde senaryoları okuyordum ve reytinglerle ilgileniyordum. Mastırımı da o arada bitirdim. Ardından grubumuz haber kanalı açma kararı aldı ve Skytürk kuruldu. Kanalın Genel Yayın Yönetmeliği görevine de Erbil Tuşalp getirildi. Şu anda CNNTÜRK’ün başındaki Barış Tünay, genel müdürümüz oldu ve onunla çok yakın bir şekilde çalışmaya başladım. Okumasını yaptığım dizilerin maddi kontrol aşamasını onlar yapıyordu. Üç sene kadar Skytürk’de çalıştım. Kanalda bulunduğum süre boyunca Barış (Tünay) Bey’le birlikte mikrofon süngerinden tutun da prodüksiyona, ürün alımına kadar her şeyle ilgilendik. İlk yayınımızı, şimdilerde Lig TV olarak kullanılan o zamanki Digitürk’ün Beşiktaş’taki kantininden yaptık.
Heyecanlı ve keyifli bir başlangıç olmuş...
İşin her noktasında bulunmak gerçekten büyük bir heyecan veriyor. Çok büyük emek harcıyorsunuz. Bunlar olurken değişiklikler de yaşanıyordu elbette. Derken Tuncay Özkan grubumuza geldi. Bir süre sonra Kerimcan Kamal da Skytürk’ün genel müdürlüğüne getirildi. Yaklaşık 2.5 sene birlikte çalıştıktan sonra Tuncay (Özkan) Bey ayrıldı. Holding beni o süre zarfında Ankara büroda koordinatör olarak görevlendirdi. Bu dediğim şeyler olurken 26- 27 yaşlarındaydım. Altı ay kadar orada çalıştıktan sonra Tuncay Özkan’dan bir teklif geldi: “Biz Kanaltürk adlı televizyonu kuruyoruz, senin de gelmeni istiyoruz.” Onlar editoryal insanlardı ve ben de iktisat mezunuydum. Yani ben para işlerinden anlıyorum (gülüyoruz).Mesleki anlamda bunları yaşarken, eğitim hayatımda hızla devam ediyordu. Mastırın ardından Yeditepe Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler doktorası yaptım.
Kanaltürk teklifini değerlendirdiniz mi?
Evet, kabul ettim. Skytürk’te reklam bölümündeydim ve onlar da bu yönümden istifade etmek maksatlı, bana kurdukları televizyon kanalının reklam şirketinde genel müdürlük teklif ettiler. Kanaltürk’te 2.5 sene kadar reklamdan sorumlu genel müdür olarak çalıştım. Sonrasında şu an Akşam Gazetesi’nin reklam genel müdürlüğünü yapan Yasemin Gebeş, benimle Akşam ve Skytürk’ün reklam servisi için görüştü. Bu görüşmenin sonrasında da Akşam ve Skytürk’ün reklam işlerinden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak işe başladım.
İyiden iyiye reklamcılık işine girdiniz demek ki...
Zaten o sıralarda Türkiye’de açık hava reklamcılığı da hızla büyüyordu. Benim bu büyümeyle ilgili bir ciro tahminim olmuştu. Türkiye ve Avrupa’nın önde gelen açık hava firmalarından biri olan Ströer Kentvizyon’un Genel Müdürü Murat İlbak da bu tahminlerimi yakından takip ediyormuş.Benimle görüştü ve “Açıkhava reklamcılığıyla ilgili yaptığınız ciro tahmininiz bizim yaptıklarımızla birebir uyuştu. Açıkhava reklamcılığında bu kadar doğru tespit yapan bir isimle çalışmak isteriz” dedi. Olurdu, olmazdı derken -tabi grubumuza da danışarak- çünkü firmanın en büyük reklam vereni Turkcell’di, Ströer Kentvizyon’la çalışmaya başladım. Orada gerçekten başarılı işler yaptık. Geçen sene Almanya’da halka arz gerçekleştirdik. Türkiye’den, Doğan Medya Holding’in televizyon açılımı dışında ilk defa bir reklam firması, yurt dışı borsada halka arz yaptı. Bunlar benim için önemli tecrübeler oldu. Medyanın reklam tarafında yer almıştım ama halka arz işlemleri sırasında sorumlu olarak çalışmak, onun fizibilitelerini hazırlamak çok önemli bir deneyim oldu. Bir sene içinde ciromuzu yüzde altmış, yetmiş arttırdım.
Gerçekten ciddi bir başarı...
Bütün bunlar olurken medya da son derece hareketli günler yaşamaya devam ediyordu. Bir gün grubumuzun yönetim kurulu üyesi Serdar Çaloğlu bana telefon açtı ve “Tolga, Barış Bey CNNTURK’e gitti, seninle bir görüşelim” dedi. Görüşmeye gittiğimde bana yeni oluşumdan bahsetti ve bundan sekiz dokuz ay önce, Skytürk’ün genel müdürlüğüyle ilgili teklifte bulundu. “Sen içimizden çıkmış bir insansın, Skytürk’ün kuruluşunda çalıştın, Show TV’de çalıştın. Biz de yola seninle devam etmek istiyoruz” dedi.
Sonunda Skytürk’e bu defa genel müdür olarak geldiniz.
Beni düşünmeleri, kendi adıma gerçekten mutluluk verici bir gelişme oldu. Serdar (Çaloğlu) Bey’le birlikte şu anda Ayazağa’da bulunan bu binamızı gezdik. Burası 28 bin metrekare üzerine kurulu. Show TV, Skytürk ve Digitürk’ün yayın yapan kanallarının olduğu bir televizyonculuk kompleksi. Yayın yapan kanallar derken,Lig TV ve Türkmax gibi kanallardan bahsediyorum. Tabi ki buraları görünce büyülendim. Skytürk’ün bugüne kadar yaşadığı şartlardan sonra, burası bambaşka bir yerdi. Burayı gezerken, Serdar Bey bana Skytürk’le Show haberi birleştirme fikirlerinden bahsetti. Show haber merkezi, her gün haber alanında birincilik için mücadele veren kalabalık bir ekip, ama sadece Show TV’nin 45 dakikasına hizmet ediyor. Düşününce, Skytürk bir haber kanalı ve haber onun gelir kapısı. Ancak elinde Show haberin sahip olduğu tecrübeli kadro yok. O zaman biz de güçlerimizi birleştirelim dedik. Bu birleşim sadece haberle de sınırlı kalmasın, spor servisi, grafik servisi de birleşsin, yani birçok fonksiyonu birleştirelim diye düşündük… Yeni oluşan ekip, aynı zamanda Show haberi de yapsın, yani bir nevi havuz gibi olsun.
Birlikten kuvvet doğar...
Aynen öyle. Zaten rakamlara baktığımızda bu tarz uygulamalar ekonomilerde de vardır. Gücünüzü ne kadar birleştirirseniz, maliyetleriniz de o kadar düşecektir. Skytürk, haber kanalları arasındaki rekabette son birkaç yıldır geride kalmıştı, bunu kabul etmeliyiz. O zaman da biz bu kadroyu birleştirelim ve haber kanalı olarak Skytürk’ün gücünü arttıralım dedik. Araştırmanın gücüne ve önemine çok inanıyorum. Bu yüzden de ilk olarak geniş çaplı bir araştırma yapalım diye düşündüm. Ama bu araştırma sadece benim ya da bir başkasının zevkine göre olmasın. Bilimsel temellere otursun istedim ve 12 coğrafi bölgeyi kapsayan bir araştırma yaptırdım. Bu araştırma Skytürk’ün ne olduğuyla ilgili değil, insanların haber televizyonlarından, haber kanallarından ne beklediğiyle ilgili bir çalışma oldu. İnsanlar NTV’de ne görüyorlar? Skytürk’de ne görüyorlar? Ne görmek istiyorlar? Haberi nasıl almak istiyorlar?
O zaman hemen size soralım. İnsanlar ne bekliyorlar haber kanallarından, ne istiyorlar?
Araştırma sonucunda, Türkiye’de hiç kimsenin bir haber kanalına aidiyet duymadığını gördük. Yani insanlar, Galatasaray ya da Fenerbahçe’yi tutar gibi “Şu ya da bu haber kanalını izliyorum” demiyor. Seyirci haber kanallarından uzmanlaşma istiyor, ne olursa olsun haberi uzmanından almak istiyor. Haber merkezinin başında yıllarca Ankara’da çalışmış ve şu an Show haberin genel yayın yönetmeni Tuba Atav var. Haber koordinatörümüz, yıllarca çeşitli haber kanallarında ekipler yönetmiş Ayhan Bölükbaşı oldu. Ekonomi servisine uzun yıllar Milliyet gazetesinde çalışmış Murat Sabuncu’yu getirdik. Spor ekibimizin başında Melih Gümüşbıçak bulunacak. İnsanlar haberi uzmandan almak istiyorlar demiştim ya, peki haberin uzmanı kimdir? Bence muhabirdir. Sahada olan odur çünkü. Zaten bu yüzden, “Haberin kalbi muhabirin kalbinin yanında atar” derler. Muhabir sayımızı arttırdık, teknik altyapımızı güçlendirdik. İnsanlar haberi olduğu gibi görmek istiyor. Yani birinin yanı ya da birinin karşıtı değil, haber ne ise ve ne olduysa onu görmek istiyor.
En doğal halini görmek istiyor, öyle mi?
Aynen öyle... Araştırmamızda insanların interaktif bir görünüm istediklerini anladık. Yani insanlar kendi seslerini de duyurmak istiyorlar. Haberi hangi kesim izliyor dersek, tabi ki ağırlıklı olarak kentli kesim sonucuna varabiliriz. Onların da hayatı çok hızlı ve zamanları değerli, yani haberi oldukları yerde almak istiyorlar. Televizyondan değil de cep telefonlarından, i pad’lerinden, bilgisayarlarından almak istiyorlar. Bunların hepsini bir kenara not ettik ve “Bunu nasıl formüle ederiz?”i düşünmeye başladık.
Değişiklikler ve yenilikler devreye girdi galiba...
Araştırma sonunda “İnsanlar, haberi olduğu gibi almak istiyor”şeklindeki sloganımız ortaya çıktı. “Olduğu gibi haber” sloganıyla yola çıktık ve Konsept reklam şirketiyle birlikte çalışmalarımızı yürütüyoruz. Konsept, başarılı çalışmalarıyla algımızı ve insanlar gözündeki imajımızı değiştirdi. Haberi olduğu gibi vereceğiz, ama insanların haberi farklı açılardan alabilmesi için ne yapmalıydık? Bu yüzden de 360 derecelik bir bakış açısı sunmalıydık. Böylece kanalın adı Skytürk 360 oldu. Konunun uzmanı çıksın ve görüşünü söylesin, biz de onlara dayanarak kendi görüşümüzü söyleyelim düşüncesiyle, internet sitemizi dizayn ettik. Sitemizde aynı haberi farklı açılardan ve yayın kanallarından görme şansına sahip olacaksınız. İnternet sitemizde haberi 360 derece inceleme fırsatı sunuyoruz. Bu işin kalbi muhabirse,onları ön plana çıkaralım dedik. Ben haberci değilim ama ben de gerektiği zaman muhabirim. Etiler’de bomba patladığında ben de oradaydım ve hiç gocunmadan telefona sarıldım ve bilgi verdim. Buradaki herkes muhabir ve onları ön plana çıkaracak işler yapalım diye düşündük. Onlara özel programlar yaptıralım fikrine, haber merkezimiz de destek verdi. Meclis grup toplantılarının arka planını, oradaki yoğunluğu anlatan bir haber yaptık. Sarıkamış’taki anma törenlerini canlı yayında verdik. Muhabirimizi yılbaşında eğlenceli bir festivale göndererek oradan yayın yapmasını istedik. Yani odakta hep muhabir olsun istiyoruz. İşin uzmanı muhabirse onlara daha çok söz hakkı verelim istiyoruz.
Zaten muhabir olunca haber de güzel oluyor, doğal oluyor.
Elbette... Bunun yanında Türkiye’nin önde gelen isimlerini de ekrana çıkarmamız gerekiyor. Yeni yayın döneminde ana haberimizi, haber genel yönetmenimiz Tuba Atav sunacak. Öte yandan Ali Kırca, Siyaset Meydanı programıyla Skytürk’te olacak.
Bugün start veriliyor o zaman...
Skytürk 360,bugün (23 Ocak Pazartesi) itibariyle yayına giriyor. Tuba Atav, Ali Kırca gibi isimlerin yanında, spor programımız olan Orta Saha’yı Melih Gümüşbıçak, Altan Tanrıkulu ve Sergen Yalçın sunacak. Bu isimler Türk sporunun son derece önemli isimleri ve yarattığımız sinerjiyle birlikte, belki Türkiye’de ilk defa bu çapta bir detaylı birleşmeyi, yani işin içine kanalları da dahil eden bir birleşmeyi Çukurova grubu başardı. ‘Yaşamdan Dakikalar’ programı devam edecek. Sunay Akın ayrıca bir program da yapacak. Ekranımızda insanlar her şeye, sıkılmadan, kanal değiştirme ihtiyacı duymadan ulaşabilecekler. Haberi de eğlenceyi de alabilecekleri bir ekran olacak. Eğlenceden kastım, eller havaya bir tarz değil, Life Style programlarımızdan bahsediyorum. Mesela Ayhan Sicimoğlu dünyayı gezmeye devam edecek bizimle.
Hastasıyım efendim...
(Gülüyoruz) Evet, Ayhan Bey’in tanımlamasıyla ‘Hastasıyız’... Yine aynen o şekilde devam edecek, hepimiz hastasıyız onun. Nilgün Belgün ve Ali Saydam’ın hazırladığı programda değişiklikler yapacağız. Programlarına sanatçılar, iş adamları ya da belki hekim ve avukat dahil edeceğiz. Zaten hoş sohbet olan her ortamda farklı meslek gruplarından insanlar yok mudur? Korcan Karar şu anda Show TV’nin hafta sonu haberlerini sunuyor. Kendisi ayrıca Skytürk’de ’50 Dakika’ adlı bir program sunacak. Bir nevi yüz yüze röportaj türevinde bir program olacak. İyi yüzlerimiz, güçlü isimlerimiz var.
Yaptığınız araştırmada insanların ekranda kimi görmek istediğini sordunuz mu?
Tabi ki insanlara tek tek isim sorduk. Sabah haberlerini kimden izlemek istiyorsunuz? dediğimizde, Caner Karaer ismi uzak ara birinci çıktı. Show TV’de bir saatlik program yapıyordu, Skytürk’de üç saatlik sabah kuşağını kendisine emanet edeceğiz. İnsanlar yeni isimler de görmek istiyor. Bu işi yıllardır yapan ama ekrana çıkmayan isimlere yöneldik. Cumhuriyet gazetesinden Zuhal Aytolun isimli bir arkadaşımızı bulduk. Kendisi kültür sanat röportajları yapıyor. Onunla çok sayıda deneme çekimi yaptıktan sonra akşamüstü kuşağımızı kendisine teslim ettik. Yaşam ve stil programımızı bu konuda gusto sahibi Melis Aygen’e verdik. Sonuç olarak Skytürk’de ünlü yüzlerle yeni çıkan yüzleri harmanladık. NTV ve CNNTURK’de çalışmış Özgül Apaçe arkadaşımızı yeni program müdürü olarak aldık. Kendisi, program ağırlığını life style tarzına ayırdı. Araştırmamızda, insanların tarih ve yemek konusunda daha fazla program izlemek istediklerini gördük. İnsanların tarihe doyduğunu düşünüyordum ama durum öyle değilmiş. Farklı bir tarih programı yapmak düşüncesiyle, Faruk Pekin Hoca’yısokağa çıkartalım dedik. Kendisi adeta İndiana Jones gibi İstanbul sokaklarında dolaşacak ve şehrin sarnıçlarını, mezarlarını, ayazmalarını, sırlarını anlatacak. Batuhan Piyatti, insanları bilmedikleri lezzetlerle tanıştıracak. Kendisiyle konuştuğumuzda bize Avrupa’da tanesi 4-5 Euro’lara satılan ama bizde Safranbolu’da eşeklere yedirilen eşek enginarından bahsetti. Format olarak şunu düşündük; farklı lokantalarda ya da salaş yerlerde aynı yemekleri yiyip, onları yapan kişileri bir araya getirerek yeni tarifler verdireceğiz. Ve tüm bu programlar hızlı kentliye ayak uydursun diye 45 dakikayı geçmeyecek. Mesela yaşam ve stil programları 12 dakika sürecek. Alt yazılar konusunda da değişiklik yapmayı düşünüyoruz.
Alt yazılar çok önemli...
Gerçekten de öyle ama şu anda haber kanallarının uyguladığı alt yazılar çok uzun ve gerçekten birçoğu da gereksiz. Vermek istediğimiz mesajı doğrudan ve net bir şekilde vereceğiz. Ekranımıza baktığınızda borsayı, hava durumunu, sporu ve ekonomik parametreleri anında göreceksiniz. Karışıklık olmayacak, ekran aynı zamanda sade kalacak.
Bugün değişim kaçta başlıyor?
Bugün, ana haber bülteniyle birlikte yeni ekranımız yayına giriyor. Değişim, 19.55’te başlıyor.
Neden 20.00 değil de 19.55?
Kimse saat başını beklemeden haberi önce bizden alacak. Diğer bültenlerden beş dakika önce başlayacağız ve bunu da duyuracağız. Bizde, ‘Beş kala bültenleri’ olacak. İnsanların tüm bilgelere kolayca ve en kısa yoldan ulaşmasını sağlayacak bir dizaynla geliyoruz. Kalabalık bir ekran olmayacak, son dakika olduğu zaman ekran karmaşası yaşanmayacak. Zaten altı ay içinde tekrar bir araştırma yapacağız.
Yenilenmeler, değişimler beraberinde tehlikeleri ve riskleri de getirir. Bu altı aylık süreç deneme gibi mi olacak?
Deneme gibi olmayacak, çünkü bu sene çok başarılı lansmanlar oldu. En son yaşadığımız Star, ondan önce NTV ve A Haber, şimdi de Skytürk… Şu anda televizyonculuk bir anlamda doygunluğa ulaştı. Biz stüdyoya uzak mekiği kursak insanların algısı o günle sınırlı kalıyor. Ondan sonra istediği şeyi bulamazsa izlemekten vazgeçiyor. O anlamda çok büyük lansmanlar yapmaktansa, bunu zamana yaymak daha doğru olacak diye düşündüm. Yani bu bir deneme değil, biz bugün (23 Ocak) yeni bir şeye başlıyoruz. 1 Şubat’ta bunu bir derece daha arttıracağız, Mart ayında da yeni bir şey ilave edeceğiz…
Kademe kademe...
Aynen öyle. İnsanlar bugün farklı bir Skytürk görecekler ama bir anda bambaşka bir dönüşüm olmayacak. Yapılanlar alıştıra alıştıra verilecek.
Peki, Türkiye’de bir habercinin gerçekten habere 360 derece yaklaşabilmesi mümkün mü?
Haberi olduğu gibi vereceksek, yaklaşılabilir. Biz haberi gördüğümüz gibi vereceğiz, ama zaten diyorum ya biz her görüşten uzmanlarla izleyiciye ulaşacağız. Yorum yapmakla değil, haberi vermekle mükellefiz.
Haberi olduğu gibi verdiğini iddia edip daha sonra hakim karşısına çıkan ve demir parmaklıkların ardına düşen gazeteci sayısı da bir hayli fazla. Özellikle bu konuda ne düşünüyorsunuz?
O ekranda Skytürk’ün bir yorumu olmayacak. Haberi gördüğümüz gibi vizörden geçtiği gibi vereceğiz. Ben buranın genel müdürüyüm ve haberci değilim. Habercilik işi o işin profesyonellerine ait. Ben burada orkestra şefiyim, orkestrayı yönetiyorum. Hiçbir haberciye “Şu haberi böyle görün”demiyorum. İşi uzmanına bırakıyorum. Benim de bir dünya görüşüm ve oy verdiğim, inandığım insanlar var. Ama temelde hizmet ettiğimiz iki unsuru, yani müşteri ve reklamcıyı aynı potada eritmek zorundayım. İzleyiciyi buraya çekip reklamcıyı mutlu etmeliyim. İzleyiciyi çekmek için de onun vaktini çalmadan doğru bilgi vermeliyim.
Bir haber televizyonunun müdürü olmak, o koltukta oturmak insanda nasıl duygular yaratıyor, farklı bir güç veriyor mu?
Çok heyecanlıyım.Ama bu sadece bana özgü bir durum değil. Bordrosu Skytürk’te olsun olmasın bu süreç için çalışan herkes çok heyecanlı. Herkes ülkeye temiz bir ekran sunmanın peşinde. Ben de göreve geldiğimde insanların kavga etmeyeceği bir ekran yaratmak istiyoruz.
Bazı kanallardaki sohbet programlarında kavga eder gibi konuşmalaroluyor, inanılmaz bir gürültü atmosferi yaşanıyor... Çoğu kişi de anında başka kanala zaplıyor...
İşler öyle bir boyuta geldi ki, insanlar ekranda konuşulanlardan rahatsız olduğunda artık kanalı değiştirmekle kalmıyor, bir de bilgisayarından o programa küfürler döşeniyor. Düşünün, ekran karşısındaki insanı ne kadar çok kızdırmışlar… Bizim ekranımız temiz olacak, gürültüsüz olacak, kavgasız olacak, prestijli olacak.
Cüneyt Özdemir’in sizin kanalla ilgili bir yorumu vardı...
Evet, geçtiğimiz haftalarda twitter’ı takip ederken Cüneyt Özdemir’in yorumunu okudum. Özdemir aynen şöyle diyordu: “Skytürk, bütün haber kanallarına gol üstüne gol atıyor.” Kendisi rakip haber kanalında çalışan saygın bir gazeteci olarak bunları yazmış. Tabi ki bu dedikleri çok hoş ve benim için büyük bir başarıdır. Elbette ekranı izleyen herkesi mutlu etmek mümkün değil ama inanın muhabirlik dünyanın en prestijli işlerinden birisidir. Bu saygınlığı korumalıyız.
Ne kadar güzel söylüyorsunuz. Mesleğimiz o eski saygınlığını tekrar kazansa keşke. Çünkü haberciler ve gazeteciler daha önceki yıllarda sahip olduğu saygınlığını yeniden yaşamak istiyorlar.
Gazetecilikten gelmesem de 19 senedir bu mesleğin içindeyim ve şunu söylemek istiyorum ki; muhabirlik dünyanın en prestijli işlerinden biridir. Biz de ekranımızın saygın olmasını istiyorsak, onlara haklarını teslim etmeliyiz. Zaten biz etmezsek, toplum da teslim etmez.
Gazeteciler ve haberciler, haber kaynaklarına ulaşmak konusunda sıkıntı çekiyor. Gazeteci - siyasetçi ya da gazeteci – bürokrat veya emniyet arasındaki kanallar sağlıklı çalışmalı. Çünkü gazeteci muhatap bulamayınca haberin temeli sağlamlaşmıyor...
Bundan iki üç hafta önce RTÜK Başkanı Dr. Davut Dursun nezaretinde bir toplantı yaptık. Bütün televizyonların genel müdürlerinin katıldığı bu toplantıda, haberleri nasıl görmemiz gerektiği konusunda fikir jimnastiğinde bulunduk. Orada söz alarak bir ricada bulundum. RTÜK Başkanı bu konuda mülki amirdir. Allah tekrar göstermesin bir terör saldırısı olduğunda, oradaki görgü tanığı bize haber geçiyor ve o iki dakikalık haber üzerine yalan yanlış yorumlar yapılıyor. Zorunlu olarak bunu yapıyoruz, çünkü zamana karşı yarışıyoruz. Sonuç olarak mülki amirler, sorumluluk sahibi insanlar, haber akışını doğru ve sağlıklı verirse, biz de spekülatif işler yapmamış oluruz. Tabi ki sadece bizim için geçerli değil. Ne kadar çok bilgi alırsak, ekrana o kadar çok haber yansıtırız.
Hayatı hayatın içinde mi yaşıyorsunuz?
Hayatı hayatın içinde yaşıyoruz.Ben de öyle yaşıyorum.
Genel Müdür olununca özel arabayla işe gidip geliniyor... Otobüslere, metrobüslere, trenlere binebiliyor musunuz?
(Gülüyor) Bakın size ne göstereceğim. (Tolga Bey, masasının çekmecesini açıyor ve bir Akbil kartı çıkarıyor) İşte benim Akbil’im. Habercilik bir yana otobüse, metrobüse binmek gerekiyor. Bir vapura binip simit yemeli, çay içmeli. Diğer televizyon genel müdürlerini bilemem ama benim Akbilim var. Arada halkın arasına karışmak çok önemli.
Son dönemlerde haber kanallarının bir değişim yaşadıklarını görüyoruz. CNNTURK, NTV ve şimdi de Skytürk… Bu değişimin altında ne yatıyor? Bütün kanallarda peş peşe değişim olması rastlantı mıdır, yoksa kendi aranızda toplantı yapıp ortak bir karar mı aldınız?
Aslında bizim medyamız o kadar küçük ki, bir taşı yerinden çekince her yer oynuyor. Baktığımızda CNNTURK’teki değişimin sebebi Skytürk’ün genel müdürünün oraya geçmesiydi. O zaman Skytürk’deki boşluk dolmalıydı. Bizim değişimimizle NTV’deki değişimin temelinde binaların taşınması yatıyor.
Değişim kanallarda olduğu kadar yöneticilerde de oluyor Geçtiğimiz günlerde habercilik sektörü Yiğit Bulut’un başında bulunduğu televizyon kanalından ayrılmasıyla çalkalandı. Ardından da Başbakan’ın danışmanı olduğu açıklandı. Habercilerle siyasiler arasında böylesine bir içli dışlı samimiyet ve ilişki size göre olmalı mı?
(Uzun uzun gülümsüyor ve düşünüyor...)
Yöneticisi olduğunuz kurumda, ekibinizden biri aynı şeyleri yaşamış olsaydı içiniz burkulur muydu?
(Düşünüyor) Yiğit Bulut’un içinde bulunduğu durumla ilgili belki içim burkulabilir.
Ya da soru işaretleri oluşur muydu kafanızda?
Bizde böyle bir şey yaşanmazdı.
Diyelim yaşandı... O habercinin daha önce yaptığı haberler şaibe altında kalmaz mıydı ya da tarafsızlığı tartışma konusu olmaz mıydı?
Ama orada neler olduğunu halen bilmiyoruz. Belki hiç bilmediğimiz bir şey var.
Bu gelişmeler Türkiye’de televizyon haberciliğine farklı bir bakış açısı getirecek mi?
Habertürk, en ciddi rakiplerimizden bir tanesi. Bu anlamda oradaki bir değişimi hepimiz yakından takip ediyoruz. Niye böyle oldu, bilemiyorum. Sonuçta Yiğit Bey, bugüne kadar yaptıklarıyla son derece tutarlı bir çizgide ilerledi. Bu başarıdan sonra böyle bir karar alınmasında ne etkendir bilemem.
Belki kendi bir açıklama yapar...
Belki yapar, belki de kendi tercihidir ya da altı aydır böyle bir şey vardı da biz yeni öğrendik. O yüzden ne olduğunu bilmeden konuşmak haddim değil. Şu anda ciddi bir rakip haber kanalındaki değişim olarak bakarım olaya.
Ben haberci değilim. Ama bizde öyle bir süreç yaşanmaz. Tepedeki bir habercinin daha sonra Başbakan danışmanı olduğu söylenince herkes yorum yapmaya başladı. Bunun yorumunu ben yapmam. Ancak bizim holding yöneticilerimiz, içimizdeki görev kurgusunu yaparken ona göre hareket ediyorlar. Belki de bu yüzden haberci olmayan birine - yani bana- böyle bir görev verdiler. Benden önceki yönetici Barış Tünay da habercilikten gelmiyordu.
Dileyelim Türkiye’de habercilere her zaman saygıyla bakılsın, haberler hiçbir zaman gölgelenmesin ve insanlar hiç “Acaba!” demesin...
İyi bir temenni... Toplum, reklam veren, çalışan mutlu olsun. Benim çalışanım mutlu olmadığı zaman elbette iyi haber veremez.Bunlar da birbirini etkileyerek reklam çarkına etki eder. İşimin getirdiği sorumluluğun bilincinde olduğumdan, eve gidip televizyonu açtığımda, mutlu izliyorum.
Eve gidip, ayaklarınızı uzatıp televizyon izleme şansınız oluyor mu? Gerçi bu soruyu hanımefendiye sormak gerekiyor...
(Gülüyor) Geçtiğimiz günlerde doğum günümdü ve eşim bana üzerinde fotoğrafımın bulunduğu bir pasta hazırlatmış.Karşımda televizyon, kucağımda bilgisayar, elimde cep telefonuyla yeni yaşıma girdim. Şu anda da baktığınızda, odamda sekiz tane ekran açık ve hepsini takip etmek zorundayım. Teknoloji sayesinde programları kayıt yapıyoruz. Ayrıca gazetelerin hepsini satırı satırına okuyorum.
Yani aslında evdesiniz ama bu görüntüde kalıyor.
Valla o biraz sıkıntılı. Yabancı yayınları çok sık takip etmeye çalışıyorum. Youtube ve Dailymotion gibi paylaşım sitelerindeki videoları takip ediyorum. Tıklanma oranlarına bakıyorum. Uzman TV’yi takip ediyorum. Sonuçta tıklanma oranları, insanların merak ettiği şeylerden oluşuyor.
2010 yılında evlendiniz ve yuvanızı kurdunuz. Az önce “koltuğa oturunca kucağımdabilgisayar” cümlenizi duyunca, çocuk konusunu düşündüm.
Yok (gülüyor) şu anda sadece bilgisayar olacak. Eşim de kimya mühendisi ama ticaretle uğraşıyor. Onunla piyasa hakkında konuşuyoruz, farklı konularda paylaşımlarda bulunuyoruz.
Reyting ölçümleri durduruldu. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda reytingler ölçülmediğinden kim birinci bilemiyoruz.
Şu anda TİAK (Televizyon İzleme Araştırma Komitesi) tarafından kabul edilen bir ölçümleme yok ama piyasada bizim takip ettiğimiz bir ölçümleme sistemi var. Aslında tematik kanallar için reyting ölçümü yapılmıyor, orada algı ve prestij önem taşıyor. Bizi ancak Show TV’nin aldığı reyting etkileyebilir. Pazarlama ve reklam ekibimiz bu konularla ilgili çok detaylı araştırmalar yapıyor. Yine de reyting konusu, acilen çözülmesi gereken kaotik bir durum.
Reyting ölçümlerinde yolsuzluk mu yapıldı? Yoksa moda tabirle bu işte şike mi vardı?
Sonuçta artık yargıya gitmiş bir konu, ama yine de konu tüm televizyon kanallarını etkiledi.
Yeni bir sistem mi oluşturulacak?
Evet, öyle olacak. Ama zaten şu anda reklam verenlerin baz aldığı bir sistem uygulanıyor. Medya planlama ajansları belirli bir tarih aralığındaki reytingleri ölçüt alıyorlar. Tekrar yayınlarda, ilk yayının yüzde 40’ı kadar aşağısını hesaplıyorlar ve onun üzerinden ölçümleme oluyor. Yani su, yolunu buluyor. Her zaman doğru olur mu bilmiyoruz ama reyting tüm dünya televizyonları için bir karnedir, araçtır. Ekonomiye yön verir.
Reytingler yüzünden çok sayıda dizi yayından kalktı, insanlar işsiz kaldı.
İşin reklam tarafından geldiğimden, bu işin ne kadar hassas olduğunu biliyorum. Ancak medya planlama ajansları bu işin profesyonellerinden oluştuğundan, reyting sonuçlarını her şeyin üzerinde tutmuyorlar. Bu çok büyük bir sektör ve bunlar arasında bir domino etkisi var. Yani televizyon, reklam payının yüzde ellisini sırtlıyor. Gazeteler, radyolar ve dergiler de geri kalan paydan nemalanıyorlar. Yine de çok kısa süre içinde bu işin çözüleceğini biliyorum. AGB’nin yaptığı ölçümlerle ilgili olan kısım, yargıya yansıdı. İnşallah en adil şekilde çözülür. Çünkü bu işten ekmek yiyen çok emekçi var.
Dileyelim yeni sistem adil olsun. Kimsenin hakkı yenmesin. Sizden son olarak yaşanacak bu yılda medyayla ilgili temennilerinizi alalım...
Valla özellikle 2012karışık bir yıl olacak diye düşünüyoruz. Baktığımız zaman anayasa değişikliği olacak, belki yeni referandumlar yapılacak. Bunlara karşı, hem ticari bir kuruluş, hem de bir yayın kuruluşu olarak önlemlerimizi alıyoruz. Ben rakamlara ve araştırmalara çok inanan bir insanım, yani yumruğu yedikten sonra yerden kalkıp bir yumruk atsanız da iş işten geçmiş oluyor. Önemli olan, ilk yumruğu yememek ve havada tutmak. Tüm yapıları da buna göre oluşturuyoruz. Tabi bunları çevresel faktörlerden ayrı düşünemeyiz. Mesela siyasi aktörlerin tutumları; İran, Suriye, Rusya, Yunanistan… Euro bölgesinde yaşanacak olası bir dağılma, ekonomimizi ciddi anlamda etkileyecektir. İhraç anlamında içe dönmemize yol açacak ve bu da kısa süre sonra iç talepte bir sıkıntı yaratacaktır. Yine de fabrikalar, gazeteler, bankalar ve televizyonlar 2001 krizinden sonra pek çok şeye karşı daha hazırlıklı şimdi. O krizden her alanda büyük dersler aldık. Allah yeni felaketler vermesin. Savaşlar, depremler, yangınlar olmasın, geri kalan her şey insan için ve onların nasılsa üstesinden gelinir.
Çok keyifli ve bilgilendirici bir sohbet oldu. Şahsım ve Medyaradar okurları adına Skytürk 360’a başarılı yayınlar diliyorum. Ayrıca sohbet etmek için sadece bizi tercih etmenizden mutlu olduk. Güveninize teşekkür ederiz.