SİZCE BU YÜZLE BİR MAHALLE KIZINI CANLANDIRABİLİR Mİ?

Soru bize değil, tescilli güzel ve oyuncu Gamze Karaman'a ait.

Güzelliğinden ötürü hep aynı rollerin gelmesinden yakınan Karaman, hafta içi her sabah, Cengiz Semercioğlu ile birlikte TV8’de ’Böyle Bir Şey Var mı?’yı sunuyor.


2003’te önce Türkiye, ardından Dünya ikinci güzeli seçilmenize rağmen güzellik yarışmalarını saçma buluyormuşsunuz...
O yaşlarda “Vaovv” oluyorsunuz. Sürekli içinizden “İnanamıyorum, dünyanın en güzel kızı seçildim” deyip “Dünyanın en güzel kızı benim” edasında dolaşıyorsunuz sokaklarda. Fakat yaşınız ilerledikçe size verilen tacın mantığının ne olduğunu sorguluyorsunuz. Hepi topu 20 kişilik jürinin kararı sonucunda verilen bir taç sonuçta. Kime, neye göre dünyanın en güzeli ki?

18 yaşında ‘Dünya’nın en güzel ikinci kadını’ sıfatı taşınması zor olsa gerek...
Tabii ki... Bana kalsa hâlâ “Dünyayı ben yarattım” diye dolaşıyordum. Bu konuda anneme duacıyım. Çok frenledi. Okulu bitirmem, gerçeği görmem konusunda zorladı. Yaşım ilerledikçe, beynim yerime oturdukça bir şeyler yapmaya başladım. Güzellik yarışmaları tantanaları oldu bitti, geçmişte kaldı artık. Şimdi taçlarım evimin başköşesinde. Eve gelenlere, erkek arkadaşlarıma hava atıp duruyorum “Ben dünyanın en güzel ikinci kızı seçildim” diye.

Erkek arkadaşa büyük baskı yaratıyor olmalı o taçlar. Aldatmaya karşı bir gözdağı gibi...
Keşke... Aldatma karşısında güzel olmanın bir önemi yok ki. Dünyanın tüm kadınları aldatılıyor.

Güzellik yarışmasını kazanmanıza rağmen hiç modellik yapmamış olmanız enteresan.
Televizyonda var olmak istiyordum. Güzellik yarışmasına katılma sebebim de buydu. Bizim zamanımızda güzellik yarışmasını kazanmanın bir anlamı vardı. Kazandığınız takdirde tüm kapılar size açılırdı. Şimdi beş yüz tane güzellik yarışması, yüzlerce ‘Türkiye Güzeli’ var. Bir anlamı kalmadı artık. Hedefim model olmak değil spor spikeri olmaktı. Spor Akademisi’nde okudum. Gözümü sporla açtım. İçinde sporun olduğu görsel bir iş yapmak istiyordum. Kapı spor spikerliğine çıktı.

O zaman Burcu Esmersoy’lar filan var mıydı?
Kimse yoktu. Star TV spor servisine girdim. Sahalara inip, futbolcularla terli terli röportaj bile yaptım.

Sonra?
Yapamadım. Patronunuz sizi magazin programlarına yönlendirmeye çalışıyor. İş arkadaşlarınız “Ne işin var spor programlarında?” diyor. Baskılarına yenik düştüm. Futbolla ilgili çok mantıklı bir şey söyleseniz bile size inanmıyorlar.

Oyunculuk?
Kendimi kabul ettirmek çok zor olmadı. Başta kötü ya da seksi kadın rolleri geliyordu sadece. Son dizi, ‘Kızım Nerede?’deki acıklı anne rolüyle o döngüyü kırdım.

O rolleri teklif eden yapımcılara hak vermemek elde değil. Dergileri açıyorum, şahane ve cüretkâr pozlarınız; geçmişinize bakıyorum, iki tacınız var...
Doğrudur. Ama beni hiç olmadığım bir kız gibi gösterdiler. Yapımcıların o teklifleri etmesinde bunun payı çok büyüktür.

‘O pozlar olmamalıydı’
Basını tanımıyordum, onlar da beni tanımıyordu. Nasıl cevap vereceğimi, nasıl pozlar vermem gerektiğini bilmiyordum. Mesela, mahkemesi süren, kullanılmasını yasaklamak istediğim pozlarım var. O pozları vermemeliydim zamanında. Şimdi olmadığım kızı, olduğum kıza çevirmeye çalışıyorum.

‘Teklif edilen roller tek tip’

Rolümle ilgili sorulara karşılık “Güzellik yarışmalarına katılmış oyunculara her rol verilmiyor. Teklif edilen roller tek tip ve hep belli: Güzel kadın” gibi bir cevap vermiştim. Bir mahalle kızını canlandıramayacağımı çok iyi biliyorum. Bu yüzle olabilir mi? Sanmam. Ama çok isterim daha uç karakterler canlandırmak.

‘Mahsun’dan sonra Akın’
Bir sinema filmi istiyorum. Elimde birkaç senayo var. Bakalım, biri olacak gibi... Kendimi ciddi bir rolde o dev ekranda görmek acayip olabilir. Mahsun’la çalışmayı çok isterim. Birkaç film için görüşmüştük ama uygul rol olmadığı için olmamıştı. Fatih Akın, mesela... Ne çok isterim onunla çalışmak.

Radikal