Siyasetteki değişim rüzgarı medyada da esecek mi?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

KESKİN KALEM keskinkalem@medyaradar.com

Moskova'yı takip ediyorum
Gorky Park'a doğru
Değişim rüzgarını dinliyorum,
Bir ağustos gecesi
Askerler geçip gidiyor,
Değişim rüzgarını dinliyorum

Dünya kararıyor
Hiç düşündün mü,
Bu kadar yakın olabileceğimizi, tıpkı kardeşler gibi?
Gelecek havada,
Her yerde hissedebiliyorum
Değişim rüzgarıyla esiyor.

Yoldaşlarım, sırdaşlarım, felaket arkadaşlarım…
Bugün sizleri The Scorpions grubunun Wind of Change, yani değişim rüzgarı isimli bu muazzam şarkısıyla selamlıyorum.
İsterseniz koyun müziği fona, bendenizi öyle okuyun.

Beni takip edenler bilir, hep yazacağım konuya uygun bir şiir ya da şarkıyla yazıma peşrev yaparım.
Yine öyle oldu…
The Scorpions bu şarkıyı Soğuk Savaş’ın bitişi için yazmıştı, bense medyamızda esecek büyük değişim rüzgarını tarif etmek için sizlerle paylaştım.

Satışlar… El değiştirmeler… Açılan irili ufaklı gazeteler, TV’ler ve web siteleri…
Bir süredir yazıyorum, çiziyorum…
Diyorum ki medyamızda çok büyük bir dönüşüm süreci var.
Siyaset arenasında elini güçlendirmek isteyen sermaye ya da siyasetçiler, medyaya büyük bir yatırım yapıyor.

Ekrem İmamoğlu örneğin…
Defalarca yazdım, bir kez daha yazayım.
Cafer Mahiroğlu, Fatih Altaylı gibi figürler üzerinden dev bir medya imparatorluğu kurmak istedi.
Öyle ki Habertürk’e talip olacak kadar işleri büyüttüler.
Ancak veto yediler.

İmamoğlu’na çekilen siyasi setin, bir ayağının da medyada çekilen set olduğunu söylersem,
herhalde mübalağa etmiş olmam.
Medyasız, siyasette uzun soluklu bir şekilde var olamayacağını çok iyi bilen İmamoğlu,
medya imparatorluğu planlarından vazgeçmiş değil.
Ancaaaak belediyelere yapılan operasyonlar, İmamoğlu’na açılan soruşturmalar,
Ümit Özdağ’ın tutuklanması ve elbette terörsüz Türkiye süreci…

Şimdi sırdaşlarım tüm bunları alt alta bir toplayın.
Ortaya nasıl bir çarpım tablosu çıkıyor?
Müsaadenizle yanıtı ben vereyim:
Siyasette esen bu sert rüzgarlar, emin olun ki medyayı da vuracaktır.
Hem de çarpan etkisiyle!

Kahin değilim ancak iyi fal bakarım.
Yazdığım kulis ya da yaptığım analizlerden çıkmayanların sayısı çok çok azdır.
O nedenle buyurun medya falıma:
Öncelikle fincanda uzuuunnnn uzuunnnn yollar görüyorum.
Birileri çok uzun yollara çıkacak ve bir daha dönmeyecek.
Bazılarının yolları ise kesik kesik.
Kesilen yollardan sonra başka yollar aramaya çalışıyorlar ama nafile.

Mesela bunlardan biri Youtube’çu Fatih Altaylı.
Ümit Özdağ ve İmamoğlu kliğinin tam ortasına oturup, yandaşlıktan azılı muhalifliğe dönen Altaylı için, özellikle Habertürk’ü işgal girişiminden sonra zor günler kapıda olabilir.
Youtube lisansının iptali gibi pek çok karşı hamleye maruz kalması mümkün…
Benzer bir durum İmamoğlu tarafından fonlanan gazeteciler ve Özdağ’a yakın troller için de geçerli.

Hedefte olan bir diğer medya figürü ise büyük ihtimalle Cafer Mahiroğlu olacak.
Yurtdışına kaçıp kaçmadığı hala muamma olan Mahiroğlu, medya grubunu büyütme girişiminde büyük darbeler yedi.
Özellikle MHP’nin tepkisini çeken ve Altaylı ile birlikte İmamoğlu ekibiyle yakından çalışan Mahiroğlu, bakalım bu süreçte medya grubunu ayakta tutabilecek mi?

Medyanın geri kalanının falı ise net:
Yandaşlar daha çok yandaşlaşacak…
Yeni kurulan kanallar da ortada durmaktan çok iktidara daha çok yanlayacak…
Ve sermaye grupları arasında medya ve reyting savaşları daha da kızışacak…

Bakalım bunların hangisi önümüzdeki dönemde çıkacak?
Hep beraber göreceğiz yoldaşlar…

SÖZCÜ TV’DE DİKİŞLER BİR TÜRLÜ TUTMUYOR

Piyasada konuşulmaya başlandığına göre artık sır değil.
Fatih Portakal’ın ballı maaşının deprem üzerine deprem yarattığı, Sözcü TV'yi yönetecek yeni isim arayışı başlamış. Kanalın içinden gelen bilgiler de o yönde.

Hatta geç bile kalındığını dile getirenler var.
Hatta bu atama yapılmamalıydı diyenler de.

Tüm bunların nedeni göreve getirilen Özgür Çakmakçı'nın kanalda çalışan pek çok kişiye göre yetersiz ve deneyimsiz olması.
Malum Alişer Delek'in ayrılmasından sonra Sözcü TV'nin genel yayın yönetmenliğine, Fatih Portakal'ın en yakın arkadaşı Özgür Çakmakçı getirildi.
Yayın koordinatörü olarak da Hakan Durmuş görevlendirildi.
Ancak gelin görün ki, keskin kulaklarıma gelen kulislere göre ikisi de bir haber kanalının nasıl yönetileceğinden bihaber.

Bendenize ulaşan bir emekçi durumu aynen şu sözlerle aktarıyor:
‘’Şöyle ki, dört çeker bir arabanın hızlı, konforlu ve güvenli gidebilmesi için diferansiyelden gelen gücün dörde dağılması gerekiyor. Sözcü TV aslında 4x4 bir araç gibi, ama 4×2 gibi yönetiliyor. Çünkü kanalın bütün gücü dört lastiğe birden dağıtılmıyor, sadece Fatih Portakal'ın emrine sunuluyor. Haber genel yayın yönetmenliği ya da haber kanalı yöneticiliği gücü 24 saate yaymak zorundadır. Ama tabi bilginiz, görgünüz ve deneyiminiz varsa. Tecrübesizlik, ne yapacağını bilememe hali, yayın akışının sağlıklı yürütülmesi için ne yapılması gerektiğine karar verememek. İşte Sözcü TV'nin sorunu bu.’’

İddalara göre, bu kararsızlık hem yayın akışını hem de günlük haber işleyişini olumsuz yönde etkiliyormuş.
Çalışanlar bu durumdan son derece rahatsızmış ve gün içinde pek çok kararın değişmesi hem haber takibini hem de haber merkezinin çalışma düzenini etkiliyormuş.
Bu durum da Sözcü TV çalışanları arasında ciddi rahatsızlık ve tedirginlik yaratıyormuş.

Bu nedenle Sözcü TV'de haber merkezine taze kan arama çabaları sürüyor ancak sonuçsuz kalıyormuş…
Peki tüm bunlar olurken patron Burak Akbay ne yapıyor?
Keskin radarlarıma takılan kulislere göre, tüm bu şikayetler kulağına gidiyormuş.
Ve kanalın yönetim kadrosunun oturmaması nedeniyle de öfkesi gün be gün artıyormuş.
Hele ki büyük rakip Nefes’in atak ve salvolarından sonra.
Akbay’ın kanala yeni bir GYY arayışı içerisinde olduğu ve bazı isimlerle, aracılar vesilesiyle görüştüğü de yine iddialar arasında…

30 EMEKÇİ ORTADA KALDI: NE MAAŞ, NE TAZMİNAT

Sırdaşlarım az evvel yazdım, siyaset hareketlendikçe, bazı sermayedarlar da maliyeti düşük olan web siteleri üzerinden, medya gücü elde etmek istiyor diye.
Bu nedenle de irili ufaklı pek çok web sitesi özellikle son iki yılda yayın hayatına geçti…
Geçti geçmesine amma, reklam geliri yaratamama, gazetecilikteki eksiklikler ve ekonomik kriz nedeniyle, pek çoğu da aynı hızla kapısına kilit vurdu.

Bunlardan biri de sessiz sedasızca, fişini çeken 10Haber…
İsmet Berkan’ın sahibi olduğu (asıl sermayenin Murat Ülker olduğu da iddia edildi) 10Haber bir süre önce sessiz sedasız tüm çalışanlarını işten çıkardı..
30’a yakın gazeteci ise hala içerde kalan maaşları ve tazminatları için mücadele veriyor.

Medyaradar’ın ulaştığı bilgilere göre, Genel Yayın Yönetmenliğini Hakan Çelenk’in yaptığı 10Haber’de çalışanlar hala ne maaş ne da tazminatlarını alabildi.

1 Aralık’ta tüm çalışanlarını işten çıkaran kurum, kasım ayı maaşları ve tazminatları hesaplara yatırmadı.

Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, çalışanlar sürekli kendilerine yeni tarihler verildiğini söylüyor…
Ve sitenin kapanacağına dair açıklamanın da çok gecikmeli yapıldığını belirtiyor.

Asıl bombaysa şu: İşten ayrılanların mesajlarına dönmeyen İsmet Berkan,
sitede kendi yazılarını yayınlamaya devam ediyor.

İddialar doğruysa Sayın Berkan’a sesleniyorum:
Kabataş yalanının utancına bir de emekçinin hakkına çökme utancını eklemeyin.

Tüm yazılarını göster