SİTCOM GAZETECİLİĞİ HABERİ DEDİKODUYA KURBAN ETTİ!..

Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas, "Sitcom gazeteciliği"den dedikodu haberciliğine geçişin dramatik boyutlarını anlattı.

İşte Sabah yazarı Barlas’ın o yazısı...

Sitcom gazeteciliği haberi dedikoduya kurban etti...


Birtakım akl-ı evveller tarafından meslek hayatımıza sokulan "Sitcom gazeteciliği"nin en dramatik sonucu, dedikoduların haberlerin yerini alması oldu.
Ayrılmak üzere olan karı kocanın birbirleri hakkındaki aşağılamaları, şöhret olan her kişi hakkında karalayıcı yayınlar, dedikodu yapmak yerine üretmeyi yeğ tutanlara kolayca "Başarısız" damgası vurulması... Öyle bir akıl almaz tırmanış ki, mesleklerinde başarılı olanlardan bazıları da ona buna bulaşmayı "İlkelilik" olarak sunmaya başladılar.
Bu tür gazetecilik, okunur olmanın da anahtarı artık.
Bunlar da yetmezse kendi özel yaşamının mahremlerini yazılarına konu etmek yolu her zaman açık...
Büyük boy tabloidlere "Merkez medya" deniliyor bizde...

Dedikoducu papağanlar
Batı’da bir özdeyiş vardır.
- Özel yaşamının saklı kalmasını istiyorsan sakın papağanını kimseye satma, denir.
Ama bizim bugünkü haber anlayışımız açısından bu özdeyişin bir anlamı yok.
Nefi’nin mucizeler seslendiren papağanı (veya dudu kuşu) bugünün dedikoducu papağanları yanında dut yemiş bülbüle dönerdi.
Bunların yapmaları gereken tek şey, sabah kalkıp gazetelere ve internet sitelerine bir göz atmaktır.
Bunlarda isimleri çıkan ve parlayan kişileri saptadıktan sonra, her biri hakkında bir dedikodu üretip, bunu sosyal medyada veya bir internet sitesinde yazıya dökünce, mesleğin gereği yapılmış olur.

Rüzgâr ve tavuk tüyleri
Ertesi gün bu dedikodular nasıl olsa kendilerini "Kitle gazetesi" veya "Merkez medya" olarak gören basın organları tarafından da kullanılacaktır.
Gazete köşe yazılarında da, sözde günceli yakalamak adına bunlar hakkında çeşitlemeler yapılacaktır.
Hani ülkenin padişahı bir dedikoducuyu huzuruna getirtmiş.
- Git, mahallendeki her kapının önüne birer tane tavuk tüyü koy, diye emretmiş dedikoducuya.
Dedikoducu adam padişahın söylediğini yapmış ve mahallesindeki her evin kapısının önüne birer tane tavuk tüyü koymuş.
Bir hafta sonra padişah dedikoducu adamı yine getirtmiş huzuruna.

Dedikodu bulaşıcıdır
- Geçen hafta kapıların önüne koyduğun tavuk tüylerini topla, bana getir, diye emretmiş bu defa.
Adam şaşkın, itiraz etmiş.
- Ama padişahım, rüzgâr o tüyleri uçurup götürmüştür. Ben onları nasıl toplayabilirim ki?
Padişah ayağa kalkıp öfkeyle bağırmış dedikoducuya.
- Be adam, sen herkes hakkında dedikodu yaparken, onların da tavuk tüyleri gibi rüzgârla dağılacağını hiç mi düşünmedin? Senin dedikoduların yüzünden kaç aile yıkıldı, kaç kişinin huzuru kaçtı, farkında değil misin?
Anlaşılması güç olan, kendilerinden medya patronu olarak söz edilenlerin de bu dedikodulara meraklı olmaları ve bunların sahip oldukları yayın organlarında yer almalarından hoşlanmalarıdır. Bir İspanyol atasözünde "Seninle birlikte dedikodu yapanlar mutlaka senin hakkında da başkaları ile dedikodu yaparlar" denir.

Kına yakıyorlardır
Bütün bu durumların sonuçları ortada...
Hukuku da, siyaseti de, ekonomiyi de, diplomasiyi de dedikodu açısından ele almaya başladık. Örneğin iddianamelerdeki önemli suçlamalar, bu iddianamelerdeki dedikoduya yatkın bilgiler kadar ilgi çekmiyor. Her mesleğin saygın ve güvenilir isimleri "Ya bana da bulaşırlarsa" endişesiyle bu saçmalıkları susarak izlemeyi yeğ tutuyor.
Sitcom gazeteciliğinin mucitleri de yedikleri haltın mutluluğu içinde, herhalde kına yakıyorlar.