SİNEMA BİLETLERİ EL YAKIYOR!
Bir zamanların ucuz halk eğlencesi olan "sinemada film izleme" nasıl lüks ve pahalı bir ayrıcalık durumuna getirildi? Medyaradar sinema-TV yazarı Murat Tolga Şen soruyor ve uyarıyor!
Film sinemada izlenir!
Fida Film’in reklamlarında kullandığı cümle, sinema sanatını/eğlencesini takip edenler için slogan oldu adeta… İlk duyduğumdan bu yana on yıldan fazla zaman geçti. Evlere giren DVD/Blu-ray oynatıcılar, Büyük ekran panel TV’ler ve ses sitemlerine rağmen alışveriş merkezi (AVM) sinemacılığının ultra ticaret kaygıları yüzünden slogan “Parası olan sinemada izler”e dönüşüverdi sanki...
Sahi, sinemaya gitmek neden bu kadar pahalı? Emin değilim ama bu soruyu soran ilk sinema yazarı olabilirim. Çünkü bizde sinema yazarlığının asaleti kavramlar, kuramlar üzerine kafa yormaktan gelir, işin ticaretine dair fikir sahibi olanlar ve paylaşanlar genellikle avamlıkla suçlanır ve ciddiye alınmaz.
Neyse, hiç dikkatinizi çekti mi bilemem ama bazı filmler dışında sinemaya gitmekten hızla kaçtığımız bir 2011 vizyonu geçirdik. Bana göre bunun en önemli sebebi hızlı üreten Türk sinemasının kaliteyi rafa kaldırmış olması fakat artık 20 TL’ye dayanan fahiş bilet ücretlerin de çoktan tartışmaya açılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Bir zamanların halk eğlencesi olan “sinemada film izleme” aktivitesi hangi ara böyle lüks ve pahalı bir ayrıcalık durumuna getirildi ve buna kimin hakkı var? Aslında cevabı belli; Sinema salonları kendi özerkliklerinden çıkıp da AVM’lere sığınınca ve neredeyse tekelleşecek biçimde aynı elde toplanınca birilerine bu halka istediği paraya film izlettirme fırsatı doğdu.Meşhur Sultan filminin mahallece sinemaya gitme sekansındaki cümbüşü hatırlayın lütfen… Şimdi böyle bir kalabalığı salonlarda görebiliyor musunuz? Yılda 80 tane Türk filmi çekiliyor, yüzlerce eli yüzü düzgün dış yapım getiriliyor ama gösterilirken 3-4 tanesi dışında terkedilmiş madenci kasabası gibi sinema salonlarımız. Bol ödüllü yerli filmlere de, büyük Hollywood filmlerine de gişeye 10 dk önce giderek bilet bulmak pekâlâ mümkün. Seyircisizlikten kaynaklanan seans iptalleri artık işin normali oldu.
Peki neden? Çünkü bu memlekette sinemaya tek başına gidilmez. İlle de yanında birini istersin; eş, sevgili, arkadaş ya da çocuk… İyi de şu zamanda kimin bir filme 20 TL verip izleyecek, üstüne bir de yanındakine bilet alacak gücü var ya da bunu bir yılda kaç kez yapabilir? Daha bunun kolası, mısırı, vesairesi varken hele… 3 kişilik çekirdek bir ailenin film izlemek için harcayacağı rakam yan masraflarla birlikte rahatlıkla 100 TL’yi buluyor! Tamam, eskisi gibi soğuk salonlarda, tahta sandalyelerin üzerinde film izlemiyoruz, salonların bir konfor standardı var ama yine de memleketin ekonomik gerçekliğini boşverip de ABD, Avrupa sinemaları ile neredeyse aynı fiyata bilet satmanın insafsızlık olduğunu düşünüyorum. Hatırlıyorum da, Lise yıllarımda günlük cep harçlığımla İzmit Altınnal, Orduevi ve Seka sinemalarına gidip aynı gün 3 film izleyebiliyordum. Üstüne gazozumu, krakerimi de yiyor, içiyordum. Şimdi bunu yapabilmek için fabrikatör (öyle bir şey kaldı mı?) çocuğu olmak lazım!
Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip Fransa’da 2011’in ilk altı ayında 209 milyon adet sinema bileti kesildi. Bu rakam Türkiye’de sadece 23 milyon… 10/1′i bile değil! Türkiyeli sinemaya gitmiyor, çünkü gidemiyor, filmlerin ceplerinden çıkacak yüklü rakama değdiğine inanmıyor. Satılan tüm biletin neredeyse yarısı sadece 5 filmin gişesi… Eyvah Eyvah 2, KV Filistin, Sümela’nın Şifresi gibi filmler de olmasa kimse evinden çıkmayacak. Bu demektir ki aslında ortada bir sinema seyircisi yok! Yine de kimse salon işletmecilerini tutamıyor! 3D filmlerle başlayan gözlüğe de ayrıca para alarak sinekten yağ çıkaran salonlarımızı biraz insafa davet etmenin vakti geldi artık.
GSM firmalarının indirimli ya da “bir alana bir bedava” sinema bileti verdiği günlerde gidin bir de aynı salonlara… Mahşer günü gibi kalabalık! Demem o ki, haftada 8-9 filmin gösterime girdiği ve asgari ücretin yerlerde süründüğü bir ülkede gençlerden gayrısını tekrar salonlara çekmek istiyorsanız bilet fiyatlarını indirin, daha çok seyirci çekin, insanlar film izlesin ve siz de daha fazla kazanın. 10 kişiye film oynatmakla, 500 kişiye oynatmak arasında hiç bir maliyet farkı yok. Seyirci bir yerden sonra isyan bayrağını çekecektir. Şimdi AVM’si olan her yerde bir sinema salonu var ama 80′lerde millet sinemadan iyice elini eteğini çektiğinde kömür deposu olan salonların anısı, acısı hala aklımızdadır.
Twitter.com/murattolga
murattolga@gmail.com
Fida Film’in reklamlarında kullandığı cümle, sinema sanatını/eğlencesini takip edenler için slogan oldu adeta… İlk duyduğumdan bu yana on yıldan fazla zaman geçti. Evlere giren DVD/Blu-ray oynatıcılar, Büyük ekran panel TV’ler ve ses sitemlerine rağmen alışveriş merkezi (AVM) sinemacılığının ultra ticaret kaygıları yüzünden slogan “Parası olan sinemada izler”e dönüşüverdi sanki...
Sahi, sinemaya gitmek neden bu kadar pahalı? Emin değilim ama bu soruyu soran ilk sinema yazarı olabilirim. Çünkü bizde sinema yazarlığının asaleti kavramlar, kuramlar üzerine kafa yormaktan gelir, işin ticaretine dair fikir sahibi olanlar ve paylaşanlar genellikle avamlıkla suçlanır ve ciddiye alınmaz.
Neyse, hiç dikkatinizi çekti mi bilemem ama bazı filmler dışında sinemaya gitmekten hızla kaçtığımız bir 2011 vizyonu geçirdik. Bana göre bunun en önemli sebebi hızlı üreten Türk sinemasının kaliteyi rafa kaldırmış olması fakat artık 20 TL’ye dayanan fahiş bilet ücretlerin de çoktan tartışmaya açılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Bir zamanların halk eğlencesi olan “sinemada film izleme” aktivitesi hangi ara böyle lüks ve pahalı bir ayrıcalık durumuna getirildi ve buna kimin hakkı var? Aslında cevabı belli; Sinema salonları kendi özerkliklerinden çıkıp da AVM’lere sığınınca ve neredeyse tekelleşecek biçimde aynı elde toplanınca birilerine bu halka istediği paraya film izlettirme fırsatı doğdu.Meşhur Sultan filminin mahallece sinemaya gitme sekansındaki cümbüşü hatırlayın lütfen… Şimdi böyle bir kalabalığı salonlarda görebiliyor musunuz? Yılda 80 tane Türk filmi çekiliyor, yüzlerce eli yüzü düzgün dış yapım getiriliyor ama gösterilirken 3-4 tanesi dışında terkedilmiş madenci kasabası gibi sinema salonlarımız. Bol ödüllü yerli filmlere de, büyük Hollywood filmlerine de gişeye 10 dk önce giderek bilet bulmak pekâlâ mümkün. Seyircisizlikten kaynaklanan seans iptalleri artık işin normali oldu.
Peki neden? Çünkü bu memlekette sinemaya tek başına gidilmez. İlle de yanında birini istersin; eş, sevgili, arkadaş ya da çocuk… İyi de şu zamanda kimin bir filme 20 TL verip izleyecek, üstüne bir de yanındakine bilet alacak gücü var ya da bunu bir yılda kaç kez yapabilir? Daha bunun kolası, mısırı, vesairesi varken hele… 3 kişilik çekirdek bir ailenin film izlemek için harcayacağı rakam yan masraflarla birlikte rahatlıkla 100 TL’yi buluyor! Tamam, eskisi gibi soğuk salonlarda, tahta sandalyelerin üzerinde film izlemiyoruz, salonların bir konfor standardı var ama yine de memleketin ekonomik gerçekliğini boşverip de ABD, Avrupa sinemaları ile neredeyse aynı fiyata bilet satmanın insafsızlık olduğunu düşünüyorum. Hatırlıyorum da, Lise yıllarımda günlük cep harçlığımla İzmit Altınnal, Orduevi ve Seka sinemalarına gidip aynı gün 3 film izleyebiliyordum. Üstüne gazozumu, krakerimi de yiyor, içiyordum. Şimdi bunu yapabilmek için fabrikatör (öyle bir şey kaldı mı?) çocuğu olmak lazım!
Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip Fransa’da 2011’in ilk altı ayında 209 milyon adet sinema bileti kesildi. Bu rakam Türkiye’de sadece 23 milyon… 10/1′i bile değil! Türkiyeli sinemaya gitmiyor, çünkü gidemiyor, filmlerin ceplerinden çıkacak yüklü rakama değdiğine inanmıyor. Satılan tüm biletin neredeyse yarısı sadece 5 filmin gişesi… Eyvah Eyvah 2, KV Filistin, Sümela’nın Şifresi gibi filmler de olmasa kimse evinden çıkmayacak. Bu demektir ki aslında ortada bir sinema seyircisi yok! Yine de kimse salon işletmecilerini tutamıyor! 3D filmlerle başlayan gözlüğe de ayrıca para alarak sinekten yağ çıkaran salonlarımızı biraz insafa davet etmenin vakti geldi artık.
GSM firmalarının indirimli ya da “bir alana bir bedava” sinema bileti verdiği günlerde gidin bir de aynı salonlara… Mahşer günü gibi kalabalık! Demem o ki, haftada 8-9 filmin gösterime girdiği ve asgari ücretin yerlerde süründüğü bir ülkede gençlerden gayrısını tekrar salonlara çekmek istiyorsanız bilet fiyatlarını indirin, daha çok seyirci çekin, insanlar film izlesin ve siz de daha fazla kazanın. 10 kişiye film oynatmakla, 500 kişiye oynatmak arasında hiç bir maliyet farkı yok. Seyirci bir yerden sonra isyan bayrağını çekecektir. Şimdi AVM’si olan her yerde bir sinema salonu var ama 80′lerde millet sinemadan iyice elini eteğini çektiğinde kömür deposu olan salonların anısı, acısı hala aklımızdadır.
Twitter.com/murattolga
murattolga@gmail.com