Sinan Albayrak Eşrefpaşalılar için konuştu: "Eğer Gülen'i oynayacağım söylenseydi..."

Esra Elönü'nün sorularını yanıtlayan Sanatçı Sinan Albayrak, inancını hala daha Cahiliye dönemindeki gibi gizlice yaşamak zorunda kaldığını söyledi.

Yeniyüzyıl'dan Esra Elönü oyuncu Sinan Albayrak'la yaptığı röportajda 'Eşrefpaşalılar' dizisinde oynadığı Fethulah Gülen karakterini sordu. Albayrak "Gülen'i oynayacağımı bana söylemediler. Gülen ve Cemaat İsrail'in projesi" dedi.

İşte o röportaj...

Niye rol yapıyorsun?

Rol yapmak mı gerçeği yaşamak mı sence? - Gerçeği nasıl yaşadığına bağlı ama tabi ki gerçek hayatın sana verdikleri sürprizleriyle tamamen senin doyumunu ya da acını ya da mutluluğunu sağlayan şeyler. Yani gerçek olan duygular. Rol, gerçek olan duyguları yaşattığın yerdir. Ne kadar gerçek duyguları yansıtabilirsen o kadar iyi rol sergilemiş olursun. Gerçeği yaşamayı tercih ederim.

Bu ülkede sanat camiasına yaranmak için bazı şartlar olduğunu düşünüyor musun?

Bunlarının başında dindarları küçümseme, kutsalla alay etme, iktidara karşı durmak adına teröriste terörist dememe gibi? - Ben bunun iki taraf için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Bir taraf ‘Gezi’de yer alanlar bizimle oynayamaz’ diyor. Ama baktığımız zaman hala oynuyorlar. Diğer taraf da ‘AK Partili olan veya bu minvalde giden bir oyuncuyla ben çalışmayacağım’ diyor. Onlar biraz daha sözlerinin eri. Ama netice itibariyle iki taraf da birbirine karşı ön yargılı. Ama eğer dik duran bir oyuncuysan bu ön yargıları kırma şansın daha fazla oluyor. Aslında taraf dememek isterdim ama maalesef böyle bir durum var. Mesela şu an bir PKK sevicilik var. Bunu ‘gerilla’ sıfatıyla romantikleştiren bir taraf var. Ben bu olanların sadece bir kişiye duyulan nefretle alakalı olduğunu sanmıyorum. Fransa’da bir yasa çıkardılar ve ‘Ermeni soykırımı yoktur’ demeyi yasakladılar. Biz de sanki ‘PKK teröristtir’ demek sanki kutsal değerlere, özgürlüklere, devrimciliğe hakaretmiş gibi bir algı oluşturuldu.

Tiyatro camiasından, çok sevilen bir sanatçının yakın zamanda yaptığı ‘Dağa çıkmak istiyorum, gerilla annesini oynamak istiyorum’ açıklaması sanatın neresinde var?

- Kime ne? Bu onun fikridir. Ama bu kadar şehit verdiğimiz bir dönemde bunu çıkıp söylediğin zaman bu provokasyona giriyorsa o zaman biraz imtina etmek gerekir. Kasıtlı olarak, birilerini kışkırtmak için söylüyorsan, dur! Ben söylediğini yargılamam, söylediği dönemi ve niyetini yargılarım.

Mahalle baskısı hissediyor musun?

- Uzun dönem hissettim.

Ben hala hissettiğini düşünüyorum.

- Artık hissetmeyi ya da düşünmeyi bırakmaya çalışıyorum. Birisi zamanında Gezi olayları lehine ateşleyici cümleler ederken, şimdi bu düşüncesinin yanlış olduğunu söylediği zaman sosyal medyada linç ediliyor. Ben de Mavi Marmara’dan, oynadığım bir takım rollerden dolayı çok yargılandım. Sokakta hedef de gösterildim. Ama ben kendimi bildiğim için, karaktersizle karaktersiz olmadım. Allah’a havale ettim.

Mavi Marmara senin hayatında bir şey değiştirdi mi?

- Beyhude yaşadığım hayatta anlamlı bir şeyler yaptığım bir yolculuktu. Sağdan da, soldan da yargılandık. Ama ben o gemiye biniş nedenimi bildiğim için bu yargılamalara itibar etmedim. Ama bir dönem; yaptığım meslekten, icra ettiğim sanattan men edilmenin sıkıntısını yaşadım.

Sanat camiası Mavi Marmara’da olduğun için seni dışladı, öyle mi?

- Kabul edenler, anlamaya çalışanlar olduğu gibi, anlamak istemeyenler de oldu diyelim.

Sana niye ambargo koydular?

- Elhamdülillah müslümanım. Elimden geldiğince inancımı da yaşıyorum. Ama öyle enteresan ki hala cahiliye dönemi gibi gizli bir biçimde yaşamaya devam ediyoruz.

O zaman ‘Türkiye’de Müslümanlar psikolojik olarak iktidar değiller’ diyelim mi?

- Biz psikolojik olarak aslında hiçbir zaman iktidar olmadık. O yüzden bu kadar yırtınıyoruz. O yüzden doğruların yanında bu kadar yanlış yapıyoruz. Dört dörtlük değiliz. Evet kompleksliyiz. Bu kompleks de o kadar sahte geliyor ki. Samimi olamıyoruz.

“Gizli yapmak zorunda kalıyorum” dediğin şeyler ibadetlerin mi?

- İbadetlerim tabi ki.

Yani namazlarını gizli kılıyorsun?

- Evet aleni olarak yapmam. Çünkü insanlar hala çekiniyorlar. ‘Ya bu adam namaz da kılıyor’ diyebiliyorlar. Çekiniyorlar. Hala yargılarımız var.

Peki şunu demiyor musun?

“Oğlum namaz kıldığım için bana iş vermiyorsan verme” - Yok ya, işe ihtiyacım var. Zengin bir adam değilim. “FOX TV’ye, Amerikan kanalına niye hizmet ediyorsun?” mesajları alıyorum. O kadar çok cahilimiz var ki. Ben bana verilen role, karaktere ve verilen paraya bakarım. Kimseyi görüşüyle yargılamam. Bana kendi cenahımdan iş gelmiyor ki. Çünkü bizim Müslüman kesimimiz de aynı ön yargılara sahip. Kendi içimizde de o kadar bölünmüşüz ki.

Nasıl yargılar mesela?

- Bana cemaatçi diyenler oldu. Cemaatçi değilsin diyenler de oldu.

STV dizilerinde oynadığın için mi?

- Hem o yüzden hem de Eşref Paşalılar filminden dolayı. Diğer taraftan, yanlışı gördüğümüz zaman gerekirse hükümeti de eleştirebildiğimiz için sorun oluyor. Ama ben bir kişiyi körü körüne sevmiyorum. Zaten seviyorsak eleştirebilmeliyiz de. Yanlışları gösterebilmeliyiz ki o yanlıştan dönülebilsin.

Kimsenin yandaşı değilim

Yandaş mısın?
- Kimsenin yandaşı değilim. Yandaşlık da sanki böyle kirli bir kavram haline geldi. Ben doğrunun yandaşıyım. Fakat bu, doğru gördüğüm kişinin yanlışlarını da kabul edebileceğim anlamına gelmiyor. Biz bir barış süreci yaşadık. Ama insanlar bunu alkışlamadılar. Ya önce olanı bir gör. Sen buna hiçbir zaman alkış tutmadın. Şimdi ise çıkıp ‘vay biz niye barış yapmıyoruz, niye orayı bombalıyoruz’ diyorsun. Sen sahtesin! Sen iki yüzlüsün! Barışı desteklemedin ki.

Hedef Tayyip Erdoğan mı?
- Evet asıl hedef Tayyip Erdoğan. Ama ben burada o insanların hür iradeleriyle düşündüklerine inanmıyorum. Bu ülkenin dışından bir güç onlara ne okutursa, ne izletirse onu uyguluyorlar. Medyamızda da, gazetelerimizde de dış kalemler var.

Klavye gerillaları gibi mi?
- Ne güzel bir tabir o. Hatta klavye cenabetleri diyelim. Samimiyet yok onlarda, iki yüzlülük var.

Can Dündar’a sana ‘Cemaatten misin?’ diye sordu. Can Dündar’ın şu an nerede durduğuna bir bakarsak, asıl cemaatten olan kimmiş?
- Can Dündar’dan konuşmak istemiyorum. Ama şunu söyleyebilirim, kimse devletin sırrını ifşa etme hakkına sahip değildir. Fakat ispatlanmadan kimse kimseyi de yargılayamaz.

Tutuksuz yargılanmalıydı mı diyorsun?
- İspatlanana kadar evet. Ama ispatlandıktan sonra da herkesin bu cezayı kabul etmesi gerekir. Kimsenin ayrıcalığı yoktur.

Cemaat İsrail'in paraleli

Eşref Paşalılar filminde bir cemaatin liderini oynadın.
- Bana ilk önce öyle olduğu söylenmedi. Eğer başından Fetullah Gülen’i oynayacağım söylenseydi daha derinlemesine inceler ve öyle oynardım.

Bir zamanlar dini cemaat lideri olarak bildiğin insan, şimdi örgüt lideri olarak anılıyor. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
- Ben bu durumun yıllara dayanan bir senaryosu olduğuna inanmıyorum. Çok sistematik ilerlenmiş. Askere girilmiş, yargıya girilmiş, her kuruma girilmiş. Aslında büyük bir başarı hikayesi. Bu kirli başarının ardında başka güçlerin olduğuna da inanıyorum. Mesela İsrail’in kuruluşundan bu yana geçirdiği evrimle cemaatin geçirdiği evrimi benzer nitelendiriyorum.

Başka paraleller de var diyorsun yani?
- Cemaat onların paraleli bence. İnanabiliyor musun Gülen’in bu durumları yıllar önceden planlayıp uygulayabileceğine? Yaşanan bu gelişmeler dış teşkilatların planıdır. Gülen de onların piyonudur diyorum ben.

Kaf Dağı Partisi kurmak istedim

Sen cemaatçi miydin?
- Hayır değildim. Biz Türkiye’de diğer ülkelerin misyonerliklerine şahit olduk. Bir adam çıkıp bir çok ülkede Türklüğü ve müslümanlığı yayan okullar açtı diyerek alkışladık. Ama bu okulların ya da hizmetlerin aslında ne amaçla yapıldığını sonradan gördük. Yanıldık. Ama hiçbir zaman cemaatin içinde bulunmadım. Hiçbir faaliyete ortak olmadım. Ben inancımı kendi irademle yaşarım.

‘İsrail dostumuz’ açıklaması seni üzdü mü?
- Siyaset bu. Düşmanınla da siyasi düzende dostluk yapmak zorunda olabilirsin. Ben hükümetin burada nasıl bir politika izlediğini, geri planda neler olduğunu bilemem. Ben İsrail’in varlığını hiçbir zaman tanımam. Tanımayacağım da.

Dost kelimesi biraz ağır olmadı mı?
- Siyaset bu kadar kaypak bir şey işte. ‘Gazze ablukası kalkmadan biz bu insanlarla masaya oturmayız’ dedikten sonra kalkıp da ‘Dostuz’ demek siyasi bir dönekliktir. Ama zaten siyaset kendi başına bi döneklik masasıdır. Maalesef çıkarlar kirlenmeyi gerektiriyor. Ben siyasetin içinde temiz biri olarak yer almayı istiyordum eskiden. Bu anlamda bir projem vardı. Sanal bir parti kurmayı düşündüm. İnternet üzerinde 2 yıl süren bir tanışma programı düzenleyecektim. İnsanlar bibirini tanımadan internet üzerinden konuları tartışacaklardı. Tüm fikir ayrılıklarına rağmen tek bir noktada buluşup ‘Tek hizmet noktası bu ülkedir’ inancıyla hareket eden bu insanları yüzyüze görüştürerek bir parti kurmayı hedefledim. Adı da Kaf Dağı Partisi olacaktı. Masallarda umut hep Kaf Dağı’nın ardındadır bilirsiniz. Ama olmadı.

Kötü okunan ezana tahammül edemem

En sevdiğin Kemal Sunal filmi?
- Hababam Sınıfı serisi.

Hangi liderle hangi çizgi filmi izlemek isterdin?
- Putin’le birlikte Süpermen’i izlemek isterdim.

Annenin hangi hali film gibi?
- Annemin şimdiki hali film gibi. Tek başına ayakta duran güçlü bir kadın.

Tahammül edemediğin ses?
- Kötü okunan ezan.

En sevdiğin sure?
- Kafirun Suresi.

Gıybetini yapmak isteyenlere itiraf edebileceğin açığın?
- At suratlıyım.

Rol bile olsa hangi lideri oynamak istemezdin?
- Oynamak istemeyeceğim bir lider yok.

Netanyahu’yu oynarsın yani?
- Rolün içeriğine bakmak lazım. Misal, İsrail’in propagandası olursa oynamam. Ama onun kirli yanını çok net gösterebileceğim bir rolde oynarım.

Saçma da olsa bırakamadığın alışkanlığın?
- Sigara.

İntihar etmek isteyen birini ikna edebileceğin en kısa cümle?
- Cehennem.

Parasız kaldığından en ucuz karnını doyurma şekli?
- Su ve bisküvi. Aylarca Marmaris’te su ve bisküviyle idare ettiğim oldu.

Çorabın delik bile olsa evine gitmekten çekinmeyeceğin en yakın dostun?
- Burç Kümbetlioğlu.

En radikal kararın?
- Gazze’ye gitmek.

En büyük zaferin?
- Gazze’ye gitmek çalışmak.

Kınadığın için başına gelen şey?
- Boşanmak.

Keşke rol yapmasam, bu sahne gerçek olsa dediğin kare?
- Evli, mutlu ve çocuklu bir ailede rol almak.

Önemli olan parka değil altındaki zihniyet

‘Deniz gezmiş parkası giydim, Cihangir’de oturdum, burnumdan devrim şiiri okudum, oldum sana solcu’ anlayışı gerçek solculara bir hakaret değil midir?
- Sahte solcuların etkisiyle sağa kayanlar olduğu gibi, sahte sağcıların etkisiyle sola kayanlarımız var. Burada samimiyet esastır. Parka üzerine yakışabilir. Önemli olan parka değil, zihniyettir.

Kırgın mısın?
- Kırgınım. Halkların kardeşliği diye bağıran insanlar var ortada. Madem kardeşiz, o zaman düşmanlığı alevlendirecek hareketleri neden yapıyorsun? İnsanların bu kadar cahil, bu kadar kör, bu kadar yavşamış olmasına kırgınım.