ŞİMDİ DE SANSÜR VE YASAK İSTİYORLAR! ZAMAN, SÖZCÜ VE ÇÖLAŞAN'I MAHKEMEYE VERDİ!
Emin Çölaşan, kendisiyle Sözcü'ye sansür ve yasak isteyen Zaman Gazetesi için neler yazdı?
Sözcü yazarı Emin Çölaşanın o yazısı..
ŞİMDİ DE SANSÜR VE YASAK İSTİYORLAR!
Sevgili okuyucularım, birkaç gün önce elime bir mahkeme tebligatı ulaştı. Davayı açan Fethullahın Zaman gazetesi. Beni ve Sözcüyü mahkemeye vermişler, 20 bin Törkiş lira tazminat istiyorlar! Dava nedeni çok ilginç. Çeşitli zamanlarda yazdığım yazılardan dava konusu yaptıklarında şöyle demişim:
Verilen rakamlara göre Zamanın bir milyona yakın (!) sattığını görünce ister istemez Maşallah, amma da çok satıyormuş diyorsunuz. Çünkü Türkiyenin bugünkü ortamında bir gazetenin bir milyon satması asla mümkün değil.
Böylece Zaman, gazete satışları listesinde bir numaraya (!) oturmuş oluyor, en çok satan gazete (!) unvanını elde ediyor.
Ama gerçekler öyle değil. Bu gazetenin bayi satışı sadece 21 bin. Yani parasını verip bayiden Zaman satın alan sadece 21 bin kişi var. Peki geri kalan 900 binden fazla gazete ne oluyor?
Onlar bütün Türkiyede beleş dağıtılıyor. Her sabah en az 900 bin ev ve işyerine, bir kuruş para istemeden Zaman gazetesi bırakılmış oluyor.
Sadece evlere ve işyerlerine değil, ülkemizin dört bir yanındaki tüm kamu kuruluşlarına, devlet dairelerine, hastane, karakol ve adliye binaları dahil her yere Zaman dağıtılıyor.
Bir hakim ve savcı düşünün, sabah işyerine geldiğinde masasında dosyalardan önce Zaman gazetesini görüyor. Bir hastane düşünün, doktor işe geldiğinde hastalarından önce Zamanı önünde buluyor.
Türkiyede 40 sayfalık 900 bin gazeteyi bedava dağıtacak hiçbir güç yok. Buna devlet parası bile yetmez. O halde ne oluyor, nasıl oluyor? Soruyoruz, yanıt gelmiyor. Almışlar iktidar gücünü arkalarına, kendilerinden hesap soran bir tek makam yok. Fethullahçılar da yüzlerce trilyon liranın döndüğü bu olanların diyet borcunu seçimde AKPye oy vererek ödüyorlar. Hadise bu kadar basit!
Evet, yazılarımda bu konuyu sık sık gündeme getirdim. Yazdıklarım, verdiğim rakamlar tamamen doğrudur ve belgelidir.
Demek ki yazdıklarımdan rahatsız olmuşlar! Dava dilekçesinde benim bu yazılarıma değiniyorlar. Lütfen dikkatle okuyunuz, anlamak için hukukçu olmanıza gerek yoktur. Özetle şöyle diyorlar:
Çölaşanın yazılarında aynı zamanda bir tacir (tüccar) olan Zaman gazetesi haksız rekabet teşkil edecek, itibarını zedeleyici yanlış, yanıltıcı ve incitici bilgilerle kötülenmiştir. Bu durum gazetecilik faaliyeti göstermekte olan iki şirket arasında (Sözcü ve Zaman) haksız rekabete yol açmaktadır.
Neyin haksız rekabeti? Bu iki gazete 180 derece farklı kulvarlarda koşar. Birbirinin rakibi değildir. Dava dilekçesi şöyle devam ediyor:
Davalılar Zaman gazetesinin her gün 900 binin üzerinde beleş dağıtıldığı iddiasını ortaya atarak reklam verenleri olumsuz etkilemeyi ve böylece gazetemizin reklam gelirlerinden mahrum kalmasını sağlamayı amaçlamıştır. Bu amaca ulaşabilmek için gazete hakkında kuşku uyandırmakta ve böylece ticari itibarına saldırmış olmaktadırlar.
Bilmeden neler yapmışım! Dava dilekçesinde daha sonra çok, ama çok önemli bir bölüm geliyor:
Yazılanlar gerçek değildir. Davalılar (Sözcü ve Emin Çölaşan) bu iddialarını ispatlamak yükümü altındadır.
Birazdan belge konuşacak, yazdıklarımın tamamen doğru olduğu ortaya çıkacak. Ama öncesinde, yine dava dilekçesinden bir alıntı yapayım. Bu ifadeyi okuyunca doğrusu hem şaşırdım, hem de fena halde üzüldüm! Bakınız aynen ne diyor:
Aynı yazıda, Zaman gazetesi için HAKARET amacıyla FETHULLAHÇI yaftalamasında bulunulmuştur.
Estağfurullah!..Fethullahçı demek, hele Fethullahın gazetesi için hakaret olur mu? Bu nasıl bir dava dilekçesidir ki, Fethullahın ismini bile aşağılamaya kalkışmakta ve ona büyük büyük hakareti avukatları aracılığı ile yapmaktadır!
Sevgili okuyucularım, şimdi gelelim yazdıklarımı kanıtlayıp belgelemeye. Ben bu rakamları kafadan vermiyorum. Pek çok gazetenin Türkiye çapındaki dağıtımını, bu alanda en büyük şirket olan Yay-Sat yapar. Dağıtım işlerinden Yay-Sat sorumludur. Satış rakamlarını da aynı şirket açıklar.
Bu şirket aynı zamanda Zaman gazetesinin de dağıtımını yapar. Bir önceki haftanın ortalama satış rakamları pazartesi günleri belli olur. Ben bu rakamları www.medyatava.com isimli internet sitesinden izlerim. Bu sitede salı günleri açıklanan satış rakamları bir hafta boyunca ekranda kalır.
Şimdi son örnek olarak dün açıklanan resmi rakamları size aynen veriyorum:
Zaman gazetesinin bayi satışı: 20.541.
Abone satışı. (Beleş dağıtım): 958.708.
Toplam satış olarak gösterilen rakam: 979.249.
Gördüğünüz gibi, gerçek satışla gösterilen satış arasında tam 958.708 adet fark var. Bunun adına Abone satışı diyorlar.
İşte bu inanılmaz büyük rakam, her gün bütün Türkiyede beleş dağıtılan Zaman gazetesi rakamı. (Belgesini Yay-Satın dünkü raporundan yayınlıyorum.)
O halde soruyorum, adam gibi yanıt versinler:
Kimdir bu aboneler, isimleri nedir? Bunlar şahıs mıdır, şirket midir, devlet daireleri midir, nedir? Bu kadar abonenin isimlerini açıklayıp para makbuzlarıyla birlikte, şimdi davacı oldukları mahkemeye sunmak zorunda kalacaklar.
İnanılır gibi değil!..Bu gerçekleri yazdım diye 20 bin liralık tazminat davası açıyorlar!
Ancak sevgili okuyucularım, bu davada işin en sürprizli yanını yazımın sonuna bırakmıştım. Şimdi onu okuyacaksınız:
Biliyorsunuz, Fethullahçı tayfası Türkiyede Fikir ve ifade özgürlüğünün, demokrasi ve hoşgörünün (!) savunuculuğunu yapar. Tabii, işlerine geldiği sürece!
Şimdi yeniden dava dilekçesine dönüyorum ve mahkemeden 20 bin Törkiş lira tazminat dışında neyi talep ettiklerini de sizlere aynen iletiyorum:
Davamızın sonuçsuz kalmaması ve halen mevcut olan hukuka aykırı haksız saldırı ve saldırı tehlikesi karşısında, davalıların (Çölaşan ve Sözcü) Zaman gazetesinin BELEŞ, BEDAVA DAĞITILDIĞI ŞEKLİNDE YAYIN YAPMAMASI YÖNÜNDE ihtiyati tedbir kararı verilmesini "
Bunları yazmama mahkeme kararıyla yasak getirilmesini istiyorlar! Sansür istiyorlar!
Rakamlar ortada, her şey belgeli. Yaptıklarının ve rakamların hesabını vermek yerine, yasakçılık yapmaya kalkışıyorlar. Ayıptır yahu!
ŞİMDİ DE SANSÜR VE YASAK İSTİYORLAR!
Sevgili okuyucularım, birkaç gün önce elime bir mahkeme tebligatı ulaştı. Davayı açan Fethullahın Zaman gazetesi. Beni ve Sözcüyü mahkemeye vermişler, 20 bin Törkiş lira tazminat istiyorlar! Dava nedeni çok ilginç. Çeşitli zamanlarda yazdığım yazılardan dava konusu yaptıklarında şöyle demişim:
Verilen rakamlara göre Zamanın bir milyona yakın (!) sattığını görünce ister istemez Maşallah, amma da çok satıyormuş diyorsunuz. Çünkü Türkiyenin bugünkü ortamında bir gazetenin bir milyon satması asla mümkün değil.
Böylece Zaman, gazete satışları listesinde bir numaraya (!) oturmuş oluyor, en çok satan gazete (!) unvanını elde ediyor.
Ama gerçekler öyle değil. Bu gazetenin bayi satışı sadece 21 bin. Yani parasını verip bayiden Zaman satın alan sadece 21 bin kişi var. Peki geri kalan 900 binden fazla gazete ne oluyor?
Onlar bütün Türkiyede beleş dağıtılıyor. Her sabah en az 900 bin ev ve işyerine, bir kuruş para istemeden Zaman gazetesi bırakılmış oluyor.
Sadece evlere ve işyerlerine değil, ülkemizin dört bir yanındaki tüm kamu kuruluşlarına, devlet dairelerine, hastane, karakol ve adliye binaları dahil her yere Zaman dağıtılıyor.
Bir hakim ve savcı düşünün, sabah işyerine geldiğinde masasında dosyalardan önce Zaman gazetesini görüyor. Bir hastane düşünün, doktor işe geldiğinde hastalarından önce Zamanı önünde buluyor.
Türkiyede 40 sayfalık 900 bin gazeteyi bedava dağıtacak hiçbir güç yok. Buna devlet parası bile yetmez. O halde ne oluyor, nasıl oluyor? Soruyoruz, yanıt gelmiyor. Almışlar iktidar gücünü arkalarına, kendilerinden hesap soran bir tek makam yok. Fethullahçılar da yüzlerce trilyon liranın döndüğü bu olanların diyet borcunu seçimde AKPye oy vererek ödüyorlar. Hadise bu kadar basit!
Evet, yazılarımda bu konuyu sık sık gündeme getirdim. Yazdıklarım, verdiğim rakamlar tamamen doğrudur ve belgelidir.
Demek ki yazdıklarımdan rahatsız olmuşlar! Dava dilekçesinde benim bu yazılarıma değiniyorlar. Lütfen dikkatle okuyunuz, anlamak için hukukçu olmanıza gerek yoktur. Özetle şöyle diyorlar:
Çölaşanın yazılarında aynı zamanda bir tacir (tüccar) olan Zaman gazetesi haksız rekabet teşkil edecek, itibarını zedeleyici yanlış, yanıltıcı ve incitici bilgilerle kötülenmiştir. Bu durum gazetecilik faaliyeti göstermekte olan iki şirket arasında (Sözcü ve Zaman) haksız rekabete yol açmaktadır.
Neyin haksız rekabeti? Bu iki gazete 180 derece farklı kulvarlarda koşar. Birbirinin rakibi değildir. Dava dilekçesi şöyle devam ediyor:
Davalılar Zaman gazetesinin her gün 900 binin üzerinde beleş dağıtıldığı iddiasını ortaya atarak reklam verenleri olumsuz etkilemeyi ve böylece gazetemizin reklam gelirlerinden mahrum kalmasını sağlamayı amaçlamıştır. Bu amaca ulaşabilmek için gazete hakkında kuşku uyandırmakta ve böylece ticari itibarına saldırmış olmaktadırlar.
Bilmeden neler yapmışım! Dava dilekçesinde daha sonra çok, ama çok önemli bir bölüm geliyor:
Yazılanlar gerçek değildir. Davalılar (Sözcü ve Emin Çölaşan) bu iddialarını ispatlamak yükümü altındadır.
Birazdan belge konuşacak, yazdıklarımın tamamen doğru olduğu ortaya çıkacak. Ama öncesinde, yine dava dilekçesinden bir alıntı yapayım. Bu ifadeyi okuyunca doğrusu hem şaşırdım, hem de fena halde üzüldüm! Bakınız aynen ne diyor:
Aynı yazıda, Zaman gazetesi için HAKARET amacıyla FETHULLAHÇI yaftalamasında bulunulmuştur.
Estağfurullah!..Fethullahçı demek, hele Fethullahın gazetesi için hakaret olur mu? Bu nasıl bir dava dilekçesidir ki, Fethullahın ismini bile aşağılamaya kalkışmakta ve ona büyük büyük hakareti avukatları aracılığı ile yapmaktadır!
Sevgili okuyucularım, şimdi gelelim yazdıklarımı kanıtlayıp belgelemeye. Ben bu rakamları kafadan vermiyorum. Pek çok gazetenin Türkiye çapındaki dağıtımını, bu alanda en büyük şirket olan Yay-Sat yapar. Dağıtım işlerinden Yay-Sat sorumludur. Satış rakamlarını da aynı şirket açıklar.
Bu şirket aynı zamanda Zaman gazetesinin de dağıtımını yapar. Bir önceki haftanın ortalama satış rakamları pazartesi günleri belli olur. Ben bu rakamları www.medyatava.com isimli internet sitesinden izlerim. Bu sitede salı günleri açıklanan satış rakamları bir hafta boyunca ekranda kalır.
Şimdi son örnek olarak dün açıklanan resmi rakamları size aynen veriyorum:
Zaman gazetesinin bayi satışı: 20.541.
Abone satışı. (Beleş dağıtım): 958.708.
Toplam satış olarak gösterilen rakam: 979.249.
Gördüğünüz gibi, gerçek satışla gösterilen satış arasında tam 958.708 adet fark var. Bunun adına Abone satışı diyorlar.
İşte bu inanılmaz büyük rakam, her gün bütün Türkiyede beleş dağıtılan Zaman gazetesi rakamı. (Belgesini Yay-Satın dünkü raporundan yayınlıyorum.)
O halde soruyorum, adam gibi yanıt versinler:
Kimdir bu aboneler, isimleri nedir? Bunlar şahıs mıdır, şirket midir, devlet daireleri midir, nedir? Bu kadar abonenin isimlerini açıklayıp para makbuzlarıyla birlikte, şimdi davacı oldukları mahkemeye sunmak zorunda kalacaklar.
İnanılır gibi değil!..Bu gerçekleri yazdım diye 20 bin liralık tazminat davası açıyorlar!
Ancak sevgili okuyucularım, bu davada işin en sürprizli yanını yazımın sonuna bırakmıştım. Şimdi onu okuyacaksınız:
Biliyorsunuz, Fethullahçı tayfası Türkiyede Fikir ve ifade özgürlüğünün, demokrasi ve hoşgörünün (!) savunuculuğunu yapar. Tabii, işlerine geldiği sürece!
Şimdi yeniden dava dilekçesine dönüyorum ve mahkemeden 20 bin Törkiş lira tazminat dışında neyi talep ettiklerini de sizlere aynen iletiyorum:
Davamızın sonuçsuz kalmaması ve halen mevcut olan hukuka aykırı haksız saldırı ve saldırı tehlikesi karşısında, davalıların (Çölaşan ve Sözcü) Zaman gazetesinin BELEŞ, BEDAVA DAĞITILDIĞI ŞEKLİNDE YAYIN YAPMAMASI YÖNÜNDE ihtiyati tedbir kararı verilmesini "
Bunları yazmama mahkeme kararıyla yasak getirilmesini istiyorlar! Sansür istiyorlar!
Rakamlar ortada, her şey belgeli. Yaptıklarının ve rakamların hesabını vermek yerine, yasakçılık yapmaya kalkışıyorlar. Ayıptır yahu!