"ŞİMDİ BEN ONUN GAZETECİLİĞİ BIRAKMASINI BEKLİYORUM!.... O ARTIK SADECE KONUŞAN KAFA!....ONA GAZETECİLİK YAPTIRMAYACAĞIM!...." ORAY EĞİN HANGİ ÜNLÜ GAZETECİYE "KONUŞAN KAFA" DİYOR?.... İŞTE O İSİM!....
Şimdi de ben onun gazetecilik titrini devretmesini bekliyorum. O artık sadece bir konuşan kafa. Mesleğimizin adını bu kadar ucuza kullanmasına izin vermeyeceğim.
Bir gazeteci aldatıldığını neden açıklar?
Üstelik de kariyerini haber üzerine kurmuş, bu sayede nam salmış bir isim... Kendi hayatının özel ayrıntılarını neden ortalığa saçma ihtiyacı içinde olur acaba? Anlamaya çalışıyorum.
Bir arkadaşım, "Canlı yayında bir anda karşısına böyle bir soru çıkınca ağzından kaçtı" dedi. Böylesi bir açıklamayı kabul dahi etmiyorum. Kaç yıldır ekranda canlı yayına çıkan bir haberciden bahsediyoruz? Kontrollü olsun. Tamer Karadağlı´nın "Peki siz aldatıldınız mı" sorusuna verilecek binlerce manevra cevap olmakla beraber kabaca ve direkt "Burada beni değil, sizi konuşmak için toplandık" da meşru bir savunma yöntemidir.
Ama Çiğdem Anad aldatıldığını söylemek istediği için söyledi. Canlı yayını konuğa göre yönetmeyip kendi hayatını malzeme yapıyorsa bu bir tercihtir. Ve bu aldatılıp aldatılmadığını açıklamak üzerine kurulu bir tercih de değildir: Gazetecilikle gazeteci olup olmamak arasında bir seçimdir.
Çiğdem Anad, gazeteciliği bırakmış. Ben bunu anladım. Soru soran taraf olmaktan kendi anlatan taraf olmaya geçişle de açıklanabilir bu durum. Ama altında başka bir şey yattığı o kadar belli ki: Çiğdem Anad bir gazeteci olarak şöhretin tuzağına düşüvermiş. Konuğuyla kendisi arasındaki mesafeyi ayarlamaya çalışmamış bile; bir anda kendini karşısındaki "şöhretle" denk görmüş.
Yılların gazetecilik tecrübesinin bu tuzağa bu kadar kolay düşebileceğini kim tahmin edebilirdi ki? NTV, onu dört kadının arasında yerleştirdiğinde şüphesiz gazeteciliğine güveniyordu. Üç kadını idare edip bir de konuk trafiğini yönetmesiydi görevi. Ancak daha bir sezonu tamamlayamadı program ve Çiğdem Anad rolleri değişiverdi.
Programın ses getirmesi oradaki kadınların kimyasını bozdu tabii. Çiğdem Anad da anlaşılan o ki Müjde Ar´ı kıskandı. Akıtılan gazozdan sonra epey gürültü koptu ya, Anad da bu yeni gelen ilgiden nemalanmak istemiş herhalde. İnsanlık zaafı olarak anlaşılabilir bir şey de bu; şöhret tatlı gelmiş belli ki. Ama bunu yapana gazeteci demiyoruz, o ayrımı bilse iyi eder bundan sonraki yolculuğunda.
Zaten gazeteciliğin en zor kısmı o mesafeyi ayarlamak değil mi? İnsan rock yıldızlarıyla turneye çıkar, eğlenir, içer dağıtır ama bir aşamada eve dönüp yazısını yazması gerekir. Başkaları eğlenmeye devam edecektir ama gazetecilik "içinde kalanı" eğitme mesleğidir aynı zamanda; kendini terbiye edeceksin ve hiçbir zaman "onlardan biri" olmadığını bileceksin.
Ben bu yüzden kendi televizyon programı, köşesi olan gazetecilerin röportaj vermelerine karşıyım. Bir şey demek istiyorsan kendi alanında bunu söylersin, zaten bu yüzden bu işi yapıyorsun...
Eğer o köşe yetmiyorsa sana, artık başka bir şey olmuşsundur.
Çiğdem Anad da aldatılma itirafıyla birkaç hafta konuşulur. Belki birkaç numara daha yapar ilerleyen günlerde ve başka şeyler ifşa etmeye başlar. Bahse girerim, bu sezon bitmeden dayak yediğini de açıklayacak. Sonra da kızıyla ilgili itiraflara gelecek sıra. Ama bir noktada da ölçü fena halde kaçacak.
İşte bunun işaretleri de gelmeye başladı: Yaptığı haberle konuşulmuyor, kendisi haber oluyor artık.
Ona kötü bir haberim var: Asla bir Müjde Ar olmayacak. Ancak kendi kendisinin bir parodisi olabilir. "Tough girl" habercinin bir karikatürü sadece.
Geçtiğimiz haftalarda, programın bir bölümünde Müjde Ar´ın Almanya´daki siyas