"SEYİRCİNİN DE NEFESİNİ KESEN FİLM!.." HAŞMET BABAOĞLU NEFES FİLMİNİ BEĞENDİ Mİ?
"Nefes filminin son jenerik yazıları perdeden geçti. Salonun ışıkları yandı."
Seyircinin de nefesini kesen film!
"Nefes" filminin son jenerik yazıları perdeden geçti.
Salonun ışıkları yandı.
Kimsede çıt yoktu. Nefesimiz kesilmişti.
Neden sonra gövdemizi ağır bir torba gibi sürükleyerek çıktık.
Karnımız aç! Bir restorana oturduk.
Ama filmin etkisi öyle çöreklenmiş ki, ne içimizin ne de ağzımızın tadı kalmış!
Baktım, biz erkekler yine de çabuk toparlandık. "Gerçekler böyle işte!" havasıyla idare ettik.
Ama kadınlar için kolay değildi. Boğazlarından hiçbir şey geçmedi. Burunlarını çekip durdular.
"Nefes-Vatan Sağolsun" için türlü çeşitli yorumlar yapılıyor medyada.
Herkes sinema dili açısından çok iyi ve alabildiğine gerçekçi bir film olduğunda anlaşıyor da...
Kimisi militarist buluyor; kimisi alttan alta anti-militarist mesajların öne çıktığını iddia ediyor.
Kimileri "yeterince milli bir dik duruş" sahibi olmadığı için bozuluyor filme; kimisi "kadınlara karşı ayrımcı" bir film olduğunu söylüyor.
Bunlar ayrıca tartışılır.
Ama insanların filmi izledikten sonraki ruh halleri de analiz edilmeli.
Çünkü filmin öyküsü kadar çok şey anlatıyorlar.
"Nefes" seyircisi için küçük çaplı bir "aydınlanma" filmi!
Binlerce metre yüksekte, kar fırtınası altında bir sınır karakolunda "vatan sağ olsun" diye görev yapmak, şehirde sıcak yataklarındakilerin kafalarından geçenlere hiç benzemiyor.
Bu gerçeği filmin her sahnesinde görüp anlamak çok insani, çok basit ama çarpıcı bir "aydınlanma" durumu...
"Nefes" bir tavrın filmi değil. İnsandan yana bir tereddüdün filmi...
Savaşın tam ortasında durup düşünmeye başlamanın...
Artık sadece intikam almaya odaklanmış yüzbaşının karısına yazdığı mektupta "vatan sağ olsun diyeceğim ama vatan sensin" deyişinde (bir sürçme mi) belirginleşen tereddüdün filmi...
Hepsi bir yana...
Ah o şarkı!
Filmin sonundaki... Yazılar başlarken araya giren sahnedeki şarkı...
Küçük Emrah'ın o şarkısı...
"Sensiz ben nefes alamam" yok mu?
O şarkı ve o sahne yaktı kavurdu içimi. (Sırf o sahne için bile yönetmen Levent Semerci ve oyuncuları ayrıca kutlamak isterim.)
Ve... Ne haksızlık!
Filme adını veren bu şarkıdan nedense medyada pek söz edilmiyor!
Haşmet Babaoğlu/Sabah
Salonun ışıkları yandı.
Kimsede çıt yoktu. Nefesimiz kesilmişti.
Neden sonra gövdemizi ağır bir torba gibi sürükleyerek çıktık.
Karnımız aç! Bir restorana oturduk.
Ama filmin etkisi öyle çöreklenmiş ki, ne içimizin ne de ağzımızın tadı kalmış!
Baktım, biz erkekler yine de çabuk toparlandık. "Gerçekler böyle işte!" havasıyla idare ettik.
Ama kadınlar için kolay değildi. Boğazlarından hiçbir şey geçmedi. Burunlarını çekip durdular.
***
"Nefes-Vatan Sağolsun" için türlü çeşitli yorumlar yapılıyor medyada.
Herkes sinema dili açısından çok iyi ve alabildiğine gerçekçi bir film olduğunda anlaşıyor da...
Kimisi militarist buluyor; kimisi alttan alta anti-militarist mesajların öne çıktığını iddia ediyor.
Kimileri "yeterince milli bir dik duruş" sahibi olmadığı için bozuluyor filme; kimisi "kadınlara karşı ayrımcı" bir film olduğunu söylüyor.
Bunlar ayrıca tartışılır.
Ama insanların filmi izledikten sonraki ruh halleri de analiz edilmeli.
Çünkü filmin öyküsü kadar çok şey anlatıyorlar.
"Nefes" seyircisi için küçük çaplı bir "aydınlanma" filmi!
Binlerce metre yüksekte, kar fırtınası altında bir sınır karakolunda "vatan sağ olsun" diye görev yapmak, şehirde sıcak yataklarındakilerin kafalarından geçenlere hiç benzemiyor.
Bu gerçeği filmin her sahnesinde görüp anlamak çok insani, çok basit ama çarpıcı bir "aydınlanma" durumu...
***
"Nefes" bir tavrın filmi değil. İnsandan yana bir tereddüdün filmi...
Savaşın tam ortasında durup düşünmeye başlamanın...
Artık sadece intikam almaya odaklanmış yüzbaşının karısına yazdığı mektupta "vatan sağ olsun diyeceğim ama vatan sensin" deyişinde (bir sürçme mi) belirginleşen tereddüdün filmi...
***
Hepsi bir yana...
Ah o şarkı!
Filmin sonundaki... Yazılar başlarken araya giren sahnedeki şarkı...
Küçük Emrah'ın o şarkısı...
"Sensiz ben nefes alamam" yok mu?
O şarkı ve o sahne yaktı kavurdu içimi. (Sırf o sahne için bile yönetmen Levent Semerci ve oyuncuları ayrıca kutlamak isterim.)
Ve... Ne haksızlık!
Filme adını veren bu şarkıdan nedense medyada pek söz edilmiyor!
Haşmet Babaoğlu/Sabah