SEYİRCİ KARADAYI'YI NEDEN ÇOK SEVİYOR?

Karadayı bu sezonun da en çok takip edilen dizilerinden biri olmayı başardı. Peki, sırrı ne? Murat Tolga Şen yazıyor.

Menekşe ile Halil ve Ezel gibi çok izlenmiş, Karadayı’dan önce, izleyende kafa karışıklığı yarattığından belki de beklenen ilgiyi görmeyen Son’un yönetmeni Uluç Bayraktar ve birlikte çalıştığı Çemberimde Gül Oya, Kavak Yelleri, Yol Arkadaşım gibi yine çok iyi işlerin yönetmeni Cem Karcı’nın rolü çok büyük tabii ki. Işık, renk, ses ve sahne düzeninin hala ilk bölümlerdeki tatlarda oluşu, müziğin yerli yerinde kullanılıyor olması dizinin devamındaki artılar.

Bir ara bazı bölümler birbirini tekrara düşüp heyecanı aşağıya çekse de, senaristleri Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat çabuk toparlamayı başardılar. Şimdi her bölüm merak uyandırarak seyredilmeye devam ediyor. Bunlarla birlikte oyuncuların her birinin ayrı ayrı performansları da dizinin bütününde çok etkili.

Peki ya esas sebep?

Bir davanın sonuca erdirilmesiyle ilgili sürecin uyandırdığı merak bizi diziye bağlıyor gibi görünse de (merak genlerimizde var malum) aslında altta yatan şey ’özlem’! Saf aşka ve dostluğa olan özlemimiz.

İzleyicinin Feride ile Mahir’in aşkına olan ilgisi daha sonraları Songül’le Kibrit Yasin’inkine bağlandı. Yasin’le Mahir’in dövüşerek başlayan dostluğu öyle bir hal aldı ki, bu dostluğa olan saygısından ve onu kaybetme korkusundan, aşktan değil ama içinde bulunduğu o durumdan bir süreliğine hiç olmazsa vaz geçme durumuna gelen Yasin’i bir anda izleyici gözünde yüceltti.

Öyle ya, şimdilerde herkesin hırslarının peşinde birbirlerinin sırtına basa basa tepeye çıkmaya çalıştığı bu devirde, karşımızda unuttuğumuz değerleri izlemek bize hem garip bir acı veriyor hem de hüzünlendiriyor. Hüznü de acıyı da severiz biz. İmkansız aşklar daha da sevilir.

Senaristlerinin kadın olduklarını ve yaşları itibarıyla o eskide kalmış güzel ve saf dostlukları, aşkları yaşamışlıklarını, şahit olmuşluklarını da hesaba katarsak eğer Karadayı’nın bu noktalardan da izleyiciyi yakaladığını söyleyebiliriz. Durum itibarıyle bu dizi hem kadınlara hem de erkeklere hitap eden bir iş ve bu yanıyla da Pazartesi gecesini kapatıyor. Öyle ki reklam aralarında bir an önce diziye dönebilmek için jet hızıyla bulaşıklarını makineye dizen, çamaşırlarını asan kadınlar biliyorum.

Aşkı, saflığı, dostluğu, doğruluğu özleyen bizler, Barut Necdet’in Ayten’e olan aşkını bile sevebiliyorsak eğer, Karadayı’nın neden bu kadar bağımlılık yaptığına dair fazla söze de gerek yok aslında...

MURAT TOLGA ŞEN /