Sevilay Yılman'dan Yeni Akit yazarına jet yanıt! Turgay Ciner, Erdoğan’a savaş mı açtı?
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, 'şarbon' yazısını gerekçe göstererek kendisini ve Turgay Ciner'i hedef alan Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu'na cevap verdi.
Habertürk yazarı Sevilay Yılman süt ve süt ürünleri ile dondurmada da şarbon riski olabileceği iddiasını ortaya attı. Yılman, "Belediyeler GSM operatörleriyle ortak mı çalışıyor?" başlığıyla yayımlanan yazısında şarbon riski nedeniyle bir süre önce kırmızı eti hayatından çıkardığını söyledi.
"Hatta dün WhatsApp gruplarında dolaşıma sokulanları okuduktan sonra süt ve süt ürünlerini de yememeye karar verdim" diyen Yılman, şöyle devam etti:
SÜTTE VE DONDURMADA DA ŞARBON VARMIŞ!
"Hayır abartmıyorum. Çünkü uzman olduğu alan Şarbon Hastalığı olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde görevli bir hoca 'Sütte de risk var' demiş bir arkadaşıma. Bilmiyorum ne kadarı doğru ya da değil ama adının açıklanmasını istemeyen profesöre göre süt ve ürünlerinin tüketimi de çok mühim. Herkesin kendince önlem alması gerektiğini söyleyen uzman kişiye göre sadece et değil, şarbon tehlikesi taşıyan süt ve ürünleri de aynı riski taşıyormuş. Çiğ sütle yapılma ihtimali yüksek olduğundan özellikle dondurmadan uzak durmak gerekiyormuş. Nereden alınırsa alınsın, hangi marka olursa olsun sütün mutlaka ama mutlaka kaynatılmasının riski azaltan bir yol olduğunu da eklemiş uyarılarına. Etle ilgili de bir sürü şey aktarmış hoca ama onlar zaten günlerdir yazılıp çizildiği için burada tekrar etmeye gerek duymuyorum. Az bilinen mesele süt özellikle de dondurma olduğu için altını kalın kalın çizmek istedim. Aman dikkat."
BU SALLAMALAR BİR GÜN DUVARA TOSLAR!
Yılman'ın bu yazısı Yeni Akit gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu'nun tepkisine neden oldu. Karahasanoğlu bugün kaleme aldığı "Turgay Ciner, Erdoğan’a savaş mı açtı?" başlığıyla yayımlanan köşe yazısında, "Bilemiyorum, patron Turgay Ciner’in, basın dışındaki işlerinde aksamalar olduğundan mıdır? Siyasi iktidar ile ilişkilerinde bozulmalar yaşandığından mıdır? Yoksa..Turgay Ciner’den bağımsız olarak, sahipsiz kalan yazarların, kendi kafalarına buyruk, istedikleri gibi çamur atma alışkanlıklarından mıdır..Habertürk’e son zamanlarda bir şeyler oluyor.." diyerek Sevilay Yılman'ın şarbon yazısını buna örnek olarak gösterdi. Yılman'ın bu yazıyla "hayvan karaborsacılarının ekmeğine yağ sürdüğünü", siyasi iktidara, “Hiçbir şeyi beceremiyorsunuz.. Bir hayvan ithalatını bile kuralına uygun yapamadınız” demek istediğini ileri süren Karahasanoğlu yazısını, "Bu sallamalar bir gün, mahkemenin duvarına toslar!" diyerek bitirdi.
ARTIK BİRİLERİ BUNLARA DUR DEMELİ...
Yeni Akit yazarının bu yazısına Habertürk yazarı Sevilay Yılman'dan jet yanıt geldi. Yılman, "Allah yardım etsin..." başlığıyla yazdığı yazıda Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu'nun iddialarına ismini geçirmeden cevap verdi. Karahasanoğlu'nun iddialarını 'akla ziyan, yalan, mesnetsiz, iftira' olarak nitelendiren Yılman, "Artık birileri bunlara dur demeli" ifadesini kullandı.
İşte Sevilay Yılman'ın Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu'na cevabı:
ALLAH YARDIM ETSİN...
Üzerinize afiyet biraz üşütmüşüm… O yüzden de dün sabah biraz geç uyandım. Bu arada aranmışım. Mesajlar yollanmış telefonuma… Dostlarım haber vermiş…
İsmi lazım değil, sözüm ona iktidarın en güçlü savunucusu olduğunu iddia eden bir gazetenin yazarı benim şarbon korkusuyla ile ilgili önceki gün yazdığım yazıdan hareketle akla ziyan ifadelerle saldırmış.
Tabii bu saldırı sadece şahsıma yönelik olsa, değil bu köşede meseleyi konu etmek, okumazdım bile yazılanları.
TURGAY CİNER HEDEFE OTURTULDU
Ancak son günlerde sadece beni değil, milyonlarca vatandaşı tedirgin eden şarbon konusunda tamamen safiyane duygu ve niyetlerle kaleme almış olduğum bir yazı üzerinden mesnetsiz, yalan, dolan ve iftira dolu ifadelerle patronumun Turgay Ciner’in hedefe oturtulmuş olması üzerine bir iki kelam etmek farz oldu.
Bir kere şunu diyeyim; Onların o taraflarda bu işler nasıl oluyor bilmiyorum ama bizim burada patronla yazarlar arasında iddia ettikleri gibi bir bağ, iletişim filan yok!
Habertürk’te yazmaya başlayalı 2 seneyi geçti ve Allah şahit bu 2 seneyi geçkin zaman içerisinde Turgay Bey’i bir kez gördüm. O da uzaktan, Ciner Grubu’nun 1.5 milyar dolarla yatırım yaptığı dünyanın en büyük soda külü üretim tesisi olan Kazan Soda Elektrik fabrikasının açılışında. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan tesisin nasıl meydana geldiğini, ne şartlarda, hangi emeklerle oluştuğu üzerine bir konuşma yapan Turgay Ciner’le ondan önce ve sonra aynı ortamda bir daha hiç bulunmadım.
ERDOĞAN'I SAHİPLENMEK MASKESİYLE...
Dolayısıyla da çok üzüldüm tamamen kendi endişelerimden kaynaklı; “Dondurmada da şarbon olabilir mi?” başlıklı yazım üzerine abuk subuk yazılıp çizilenlere.
Artık alışkanlık olmuş bu adamlarda, kendi yörüngelerinde olmayan, hoşlaşmadıklarını; “Erdoğan’ı sahiplenmek” maskesiyle hedefe oturtup, saldırmak ve saldırılmasına ön ayak olma halleri.
Şuna eminim, bu akla ziyan, tamamen safsata olan ucube yorumlardan Sayın Cumhurbaşkanı’nın, haberi bile yoktur.
Olsa da ciddiye bile almıyordur. Önemsemiyordur.
Bundan sonra da alacağını düşünmüyorum.
Artık birileri bunlara dur demeli.
Kim diyecek, ne zaman denilecek bilmiyorum ama tamamen fitne amacı güden bu garip tayfaya birileri artık “DURUN, YETER!” demeli.
O ALÇAK YAPIYA BAYRAK AÇAN SADECE BENDİM!
Şahsımla ilgili yazılanlara gelince…
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sözüm ona sahiplik ettiklerini söyleyenlerin FETÖ’nün onu hedefe oturttuğu o ilk yıllarda, 2011'de nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde oldukları arşivlerde duruyor.
“Ne şiş yansın, ne kebap yansın” iki yüzlülüğü ile iki tarafa da şirin gözükmeye çalıştıkları o dönemlerde… FETÖ’nün gezilerinde, yemeklerinde boy göstermeye devam ettikleri o yıllarda… İktidara en yakın olan Sabah Gazetesi’nde; “Erdoğan’a diz çöktürtmeye çalışıyorlar” diyerek ilk yazıları kaleme alan, tüm şantajlarına, tehditlerine rağmen o alçak yapıya bayrak açan sadece bendim! Birilerinin ısrarla; “Hocaefendi… Hocaefendi” deyip Erdoğan’ı o ağlak imamın hala iyi bir insan olduğuna inandırmaya çalıştıkları yıllarda adamın CIA ajanı bir proje olduğunu haykırandım.
KELLE KOLTUKTA MÜCADELE VERDİK
Mesele Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevmek, sahiplenmek ise herkesin korktuğu, sus pus olduğu dönemde ben mertçe yaptım bu işi. Onlar FETÖ’nün o dönem kurduğu korku imparatorluğunda kafası kopmuş ördek misali bir o yana, bir bu yana sallanırken ben ve bir elin beş parmağını geçemeyecek insan kelle koltukta mücadele verdik.
'KRALDAN ÇOK KRALCILIK' TASLAYANLARA İNAT...
Son bir şey diyeceğim ve bu konuyu kapatacağım;
O gün hangi duygu ve düşüncelerle, sorumluluklarla hareket ediyor idiysem bugün de aynıyım. Yazılarımı kuru hamaset duygularıyla kaleme almıyorum. Sokağın nabzını tutuyorum ve ülkemde barışın, kardeşliğin, huzurun var olabilmesi yükümlülüğünden hareketle de yeri geliyor eleştiriyorum, yeri geliyor alkışlıyorum… Ve içleri dışları fesatlık dolu; “Kraldan çok kralcılık” taslayanlara inat böyle devam edeceğimi de bir kez daha ilan ediyorum!
"Hatta dün WhatsApp gruplarında dolaşıma sokulanları okuduktan sonra süt ve süt ürünlerini de yememeye karar verdim" diyen Yılman, şöyle devam etti:
SÜTTE VE DONDURMADA DA ŞARBON VARMIŞ!
"Hayır abartmıyorum. Çünkü uzman olduğu alan Şarbon Hastalığı olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde görevli bir hoca 'Sütte de risk var' demiş bir arkadaşıma. Bilmiyorum ne kadarı doğru ya da değil ama adının açıklanmasını istemeyen profesöre göre süt ve ürünlerinin tüketimi de çok mühim. Herkesin kendince önlem alması gerektiğini söyleyen uzman kişiye göre sadece et değil, şarbon tehlikesi taşıyan süt ve ürünleri de aynı riski taşıyormuş. Çiğ sütle yapılma ihtimali yüksek olduğundan özellikle dondurmadan uzak durmak gerekiyormuş. Nereden alınırsa alınsın, hangi marka olursa olsun sütün mutlaka ama mutlaka kaynatılmasının riski azaltan bir yol olduğunu da eklemiş uyarılarına. Etle ilgili de bir sürü şey aktarmış hoca ama onlar zaten günlerdir yazılıp çizildiği için burada tekrar etmeye gerek duymuyorum. Az bilinen mesele süt özellikle de dondurma olduğu için altını kalın kalın çizmek istedim. Aman dikkat."
BU SALLAMALAR BİR GÜN DUVARA TOSLAR!
Yılman'ın bu yazısı Yeni Akit gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu'nun tepkisine neden oldu. Karahasanoğlu bugün kaleme aldığı "Turgay Ciner, Erdoğan’a savaş mı açtı?" başlığıyla yayımlanan köşe yazısında, "Bilemiyorum, patron Turgay Ciner’in, basın dışındaki işlerinde aksamalar olduğundan mıdır? Siyasi iktidar ile ilişkilerinde bozulmalar yaşandığından mıdır? Yoksa..Turgay Ciner’den bağımsız olarak, sahipsiz kalan yazarların, kendi kafalarına buyruk, istedikleri gibi çamur atma alışkanlıklarından mıdır..Habertürk’e son zamanlarda bir şeyler oluyor.." diyerek Sevilay Yılman'ın şarbon yazısını buna örnek olarak gösterdi. Yılman'ın bu yazıyla "hayvan karaborsacılarının ekmeğine yağ sürdüğünü", siyasi iktidara, “Hiçbir şeyi beceremiyorsunuz.. Bir hayvan ithalatını bile kuralına uygun yapamadınız” demek istediğini ileri süren Karahasanoğlu yazısını, "Bu sallamalar bir gün, mahkemenin duvarına toslar!" diyerek bitirdi.
ARTIK BİRİLERİ BUNLARA DUR DEMELİ...
Yeni Akit yazarının bu yazısına Habertürk yazarı Sevilay Yılman'dan jet yanıt geldi. Yılman, "Allah yardım etsin..." başlığıyla yazdığı yazıda Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu'nun iddialarına ismini geçirmeden cevap verdi. Karahasanoğlu'nun iddialarını 'akla ziyan, yalan, mesnetsiz, iftira' olarak nitelendiren Yılman, "Artık birileri bunlara dur demeli" ifadesini kullandı.
İşte Sevilay Yılman'ın Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu'na cevabı:
ALLAH YARDIM ETSİN...
Üzerinize afiyet biraz üşütmüşüm… O yüzden de dün sabah biraz geç uyandım. Bu arada aranmışım. Mesajlar yollanmış telefonuma… Dostlarım haber vermiş…
İsmi lazım değil, sözüm ona iktidarın en güçlü savunucusu olduğunu iddia eden bir gazetenin yazarı benim şarbon korkusuyla ile ilgili önceki gün yazdığım yazıdan hareketle akla ziyan ifadelerle saldırmış.
Tabii bu saldırı sadece şahsıma yönelik olsa, değil bu köşede meseleyi konu etmek, okumazdım bile yazılanları.
TURGAY CİNER HEDEFE OTURTULDU
Ancak son günlerde sadece beni değil, milyonlarca vatandaşı tedirgin eden şarbon konusunda tamamen safiyane duygu ve niyetlerle kaleme almış olduğum bir yazı üzerinden mesnetsiz, yalan, dolan ve iftira dolu ifadelerle patronumun Turgay Ciner’in hedefe oturtulmuş olması üzerine bir iki kelam etmek farz oldu.
Bir kere şunu diyeyim; Onların o taraflarda bu işler nasıl oluyor bilmiyorum ama bizim burada patronla yazarlar arasında iddia ettikleri gibi bir bağ, iletişim filan yok!
Habertürk’te yazmaya başlayalı 2 seneyi geçti ve Allah şahit bu 2 seneyi geçkin zaman içerisinde Turgay Bey’i bir kez gördüm. O da uzaktan, Ciner Grubu’nun 1.5 milyar dolarla yatırım yaptığı dünyanın en büyük soda külü üretim tesisi olan Kazan Soda Elektrik fabrikasının açılışında. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan tesisin nasıl meydana geldiğini, ne şartlarda, hangi emeklerle oluştuğu üzerine bir konuşma yapan Turgay Ciner’le ondan önce ve sonra aynı ortamda bir daha hiç bulunmadım.
ERDOĞAN'I SAHİPLENMEK MASKESİYLE...
Dolayısıyla da çok üzüldüm tamamen kendi endişelerimden kaynaklı; “Dondurmada da şarbon olabilir mi?” başlıklı yazım üzerine abuk subuk yazılıp çizilenlere.
Artık alışkanlık olmuş bu adamlarda, kendi yörüngelerinde olmayan, hoşlaşmadıklarını; “Erdoğan’ı sahiplenmek” maskesiyle hedefe oturtup, saldırmak ve saldırılmasına ön ayak olma halleri.
Şuna eminim, bu akla ziyan, tamamen safsata olan ucube yorumlardan Sayın Cumhurbaşkanı’nın, haberi bile yoktur.
Olsa da ciddiye bile almıyordur. Önemsemiyordur.
Bundan sonra da alacağını düşünmüyorum.
Artık birileri bunlara dur demeli.
Kim diyecek, ne zaman denilecek bilmiyorum ama tamamen fitne amacı güden bu garip tayfaya birileri artık “DURUN, YETER!” demeli.
O ALÇAK YAPIYA BAYRAK AÇAN SADECE BENDİM!
Şahsımla ilgili yazılanlara gelince…
Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sözüm ona sahiplik ettiklerini söyleyenlerin FETÖ’nün onu hedefe oturttuğu o ilk yıllarda, 2011'de nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde oldukları arşivlerde duruyor.
“Ne şiş yansın, ne kebap yansın” iki yüzlülüğü ile iki tarafa da şirin gözükmeye çalıştıkları o dönemlerde… FETÖ’nün gezilerinde, yemeklerinde boy göstermeye devam ettikleri o yıllarda… İktidara en yakın olan Sabah Gazetesi’nde; “Erdoğan’a diz çöktürtmeye çalışıyorlar” diyerek ilk yazıları kaleme alan, tüm şantajlarına, tehditlerine rağmen o alçak yapıya bayrak açan sadece bendim! Birilerinin ısrarla; “Hocaefendi… Hocaefendi” deyip Erdoğan’ı o ağlak imamın hala iyi bir insan olduğuna inandırmaya çalıştıkları yıllarda adamın CIA ajanı bir proje olduğunu haykırandım.
KELLE KOLTUKTA MÜCADELE VERDİK
Mesele Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevmek, sahiplenmek ise herkesin korktuğu, sus pus olduğu dönemde ben mertçe yaptım bu işi. Onlar FETÖ’nün o dönem kurduğu korku imparatorluğunda kafası kopmuş ördek misali bir o yana, bir bu yana sallanırken ben ve bir elin beş parmağını geçemeyecek insan kelle koltukta mücadele verdik.
'KRALDAN ÇOK KRALCILIK' TASLAYANLARA İNAT...
Son bir şey diyeceğim ve bu konuyu kapatacağım;
O gün hangi duygu ve düşüncelerle, sorumluluklarla hareket ediyor idiysem bugün de aynıyım. Yazılarımı kuru hamaset duygularıyla kaleme almıyorum. Sokağın nabzını tutuyorum ve ülkemde barışın, kardeşliğin, huzurun var olabilmesi yükümlülüğünden hareketle de yeri geliyor eleştiriyorum, yeri geliyor alkışlıyorum… Ve içleri dışları fesatlık dolu; “Kraldan çok kralcılık” taslayanlara inat böyle devam edeceğimi de bir kez daha ilan ediyorum!