Sevilay Yılman'dan flaş iddia: Seçim yenilenirse sonuç...

Habertürk yazarı Sevilay Yılman, bugün YSK'nın vereceği olası iptal kararının ardından yenilenen İstanbul seçimlerinde, 'Cumhur' ittifakının kaybedeceğini yazdı.

Sevilay Yılman, bugünkü "YSK’nın kararında siyasi baskı etkili olur mu?" başlıklı yazısında, "Yani, sırf, “Cumhur ittifakı öyle istiyor” diye seçimin yenilenmesi konusunda bir karar veremez YSK! Verir tabii verir ama yukarıda dediğim gibi bunun kabulü için de hukuki gerekçelerini sunmak zorunda" ifadelerini kullandı.

Yılman, seçim sonuçları için ise "Şahsi fikrim seçimin yenilenmesi Cumhur İttifakı açısından çok olumlu bir sonuç doğurmaz." dedi.

İŞTE SEVİLAY YILMAN'IN YAZISI
Sanırım o gün bugün. Yani YSK’nın İstanbul’la ilgili vereceği kararın açıklanacağı gün…

Başta Fatih Altaylı olmak üzere Türk medyasında çok okunduğu bilinen köşe yazarlarına göre büyük bir ihtimalle YSK, seçimin tekrarına karar verecek.

Doğruya doğru ben bu konuda herhangi bir tahmin yürütmek istemiyorum.

Zira hangi tahmin yapılsa da yanılma olasılığı çok fazla ve bu yüzden de susma hakkımı kullanıyorum.

Ancak bu konuda her zaman dediğimi, yani; “Sonuç ne olursa olsun YSK’nın vereceği karar mutlaka hukuka uygun olacaktır. Hukuk dışı bir karar olması mümkün değil!” görüşümü bir kez daha paylaşıyorum sizlerle.

Biliyorum şimdi bu ifadelerim üzerine, iktidar karşıtı muhalif cepheden şiddetli itirazlar gelecek.

Ve büyük bir ihtimalle YSK’nın vereceği kararda mutlaka iktidarın isteği doğrultusunda, siyasi baskılar neticesinde karar vermekten başka şansı olmadığı söylenecek…

Bu görüşe kesinlikle katılmıyorum!

Neden?

Çünkü diyelim ki YSK, siyasi baskılar neticesinde karar verip; “İstanbul seçimi yenilenmeli!” demek zorunda kalsa bile bunun hukuki gerekçelerini kamuoyuna açıklamak zorunda!

Yani, sırf, “Cumhur ittifakı öyle istiyor” diye seçimin yenilenmesi konusunda bir karar veremez YSK!

Verir tabii verir ama yukarıda dediğim gibi bunun kabulü için de hukuki gerekçelerini sunmak zorunda.

Sadece ülkedeki hukukçuların değil, tüm dünyadaki hukukçuların ikna olacağı sağlam, ayakları yere basan doneleri ortaya koymak zorunda.

Aksi halde yani seçimin yenilenmesine ilişkin verdiği kararı hukuki gerekçelere dayandıramadığı durumda…

Hem temsil ettikleri YSK’nın hem tüm Türk yargısının hem de halk için bir imtiyaz olan sandık üstünlüğünün güvenirliğinin tartışmaya açılmasına sebep olurlar ve bunu da sonradan onarmak bir hayli güç olur.

Ha… Sakın ola bu ifadelerimden “Seçimin yenilenmesi “ yönünde bir karar çıkmasını beklemediğim yönünde bir anlam çıkarmasın kimse!

İnanın bilmiyorum nasıl bir karar çıkacağını ancak yineliyorum…

Eğer seçimin yenilenmesi kararını verirse YSK…

Yani; “İstanbul’da seçimlerde usulsüzlük yapılmıştır ve bunların dayanağı da şu, şu belgelerdir ve hukuki olarak da şu, şu maddelere göre” derse…

Bunu benden, sizden önce… Bilgisine, donanımına, tecrübesine değer verilen tüm bağımsız hukukçulara…

Örnek veriyorum mesela Profesör Doktor Adem Sözüer’e ya da Profesör Doktor Ersan Şen gibi kamuoyunun yakından bildiği, takip ettiği saygın ve itibar sahibi hukukçulara anlatırsa… Onları buna ikna ederse…

Tamamdır iş!

Ama eğer YSK’nın kararını bağımsız Türk yargısı anlamsız ve hukuk dışı bulur ise…

İşte bunu o zaman kamuoyuna anlatmakta, tamamını ikna etmekte bayağı bir zorlanırlar!

Peki seçim yenilenirse sonuç ne olur?
İşte burası biraz karışık!

Şahsi fikrim seçimin yenilenmesi Cumhur İttifakı açısından çok olumlu bir sonuç doğurmaz.

Hatta olumsuz olur.

Çünkü yukarıda dedim ya; “Bu milletin, bu topraklarda yaşayan insanların sandığın üstünlüğü konusunda büyük hassasiyetleri vardır…”

Ne demek istediğimi tam anlatmak açısından çok bilinen bariz bir örnek sunmak istiyorum dikkatinize…

Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti çok partili seçimlerle 1950 yılında tanıştı.

Ondan önceki seçimler hep CHP’nin tek partili iktidarı döneminde “laf olsun” diye yapıldı.

Ancak batılı ülkelerin, yeni kurulmuş olan Türkiye’yi benimsemeleri için çağdaşlaşması, demokratikleşmesi gerektiği konusunda yaptığı uyarılar ve bütün bunların önündeki en büyük engelin de tek partili sistem olduğu yönündeki eleştiriler dikkate alındı ve 1946 yılında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından çok partili sistem için düğmeye basıldı.

Basıldı da ama niyet sadece; “Komşular bizi alışverişte görsün” mantığıyla olduğu için büyük bir komedi yaşandı.

O yıl İnönü, CHP’li vekiller Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan gibi isimlerin öncülüğünde yeni bir parti kurulmasına izin verdi.

Ancak işte sırf komşular alışverişte görsün gayesiyle kurulan bu parti kısa zamanda halkın bambaşka bir teveccühüne mazhar oldu.

Adı Demokrat Parti olan o partiye 50-60 milletvekili verip, mecliste temsillerini sağlayıp, batıya; “Bakın biz de demokratikleştik!” mantalitesi ile kuruluşuna izin verilen Demokrat Parti’nin bu yükselişinden ürken ve rahatsız olan dönemin iktidarı, seçime çok az bir zaman kala kanunu değiştirip, seçimin açık oylama, gizli tasnif ile yapılmasına karar verdi.

Bilmiyorum aranızda o yıl yapılan seçimlerde oy kullanan okurum var mı ama o güne dair yazılanlardan okuduklarımdan anladığım kadarıyla hakikaten büyük bir komediye imza atılmış.

Düşünün… Seçmen gidiyor sandığa ve herkesin gözü önünde, açıktan tercihini yapıyor. Sonra sandıklar açılıyor ve ama oy tasnifini sadece iktidara mensup yani CHP’lilerin olduğu sandık kurulu üyeleri yapıyor.

Ancak tek partili sistemi devam ettirmek adına yapılan bu skandala halkın cevabı çok ağır oluyor 1950 yılında.

O yıl halk, Adnan Menderes Genel Başkanlığı’nda CHP’ye alternatif olan Demokrat Parti’ye olağanüstü bir destek vererek harika bir cevap veriyor.

Ve o yıl DP, 550 milletvekilliğinin 503’ünü kazanarak tarihimize olağanüstü bir kayıt yapıyor.

Bu örneği vermemdeki gaye şu değerli okurlarım…

Bu toplumun genetiğinde, genlerinde sandık üstünlüğü inanılmaz bir imtiyaz…

Bu imtiyaza dokunulduğu anda reaksiyon çok farklı olabiliyor.

Sadece bir öngörü… İstanbul’da seçimin yenilenmesini isteyen Cumhur İttifakı bu defa da öyle bir reaksiyonla karşı karşıya kalabilir.

Ve çok az bir oy farkı ile İstanbul’da seçimi kazanan CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, halkın bu sandık üstünlüğüne olan imtiyazına olan bağlılığı neticesinde açık ara bir fark yapabilir.

Daha açık yazayım…

Eğer YSK’nın seçimi tekrarı kararında hukuki gerekçeler tam olarak anlatılamaz ise yani toplum seçimin yenilenmesi hususunda tam olarak ikna edilemez ise sonuç Cumhur İttifakı açısından büyük bir hüsran olabilir.