Sevilay Yılman'dan çarpıcı iddia: Zekeriya Öz'ü yurtdışına kaçıran telefonu kim açtı?
Habertürk yazarı Sevilay Yılman Zekeriya Öz'ün kaçmasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yakın kaynaklarından edindiği bilgileri yazdı.
Habertürk yazarı Sevilay Yılman bugünkü köşesinde İstanbul Başsavcılığı’na yakın bazı haber kaynaklarıyla iftar sofrasında olduklarını ve FETÖ soruşturmalarını konuştuklarını yazdı.
Masadaki bir ismin kamuoyunun tahliyelerine tepki gösterdiği “damatlar” olarak bilinen Ekrem Yeter ve Ömer Faruk Kavurmacı’nın tahliyelerini savunduğunu belirten Yılman şöyle devam etti:
“Gerekçesini ise şu şekilde açıkladı: ‘Kimse farkında değil ama FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılanların sayısı 50 bin kişiye yakın. Bu 50 bin kişi içinden sadece Kavurmacı ile Ekrem Yeter’in konuşuluyor olmasının tek nedeni ise bu kişilerin kayınpederlerinin siyasi pozisyonu. Eğer bu iki isim Topbaş’ın ya da Arınç’ın damadı olmasalardı şu anda hiç kimse nerede ve ne yaptıklarından bile haberdar olmayacaktı!’
Hal böyle olunca meselenin başka bir tarafı, tutuklu olanların tamamının tutukluluğu hak edip etmedikleri tarafı sorgulanmaya başladı. Haksız yere suçlandığını ve iftiraya kurban gittiğini ya da FETÖ denilen örgütle ibadet dışında hiçbir bağı olmadığı halde tutuklandığını iddia edenlerin tarafıma gönderdiği mektuplardan bahsettim.”
“HSYK TEFTİŞ KURULU’NDAN BİR BAŞMÜFETTİŞTEN TELEFON GELİYOR”
Yazısında konuşulanlar arasında Zekeriya Öz’ün firar etmesi de olduğunu belirten Yılman Öz’ün firarıyla ilgili şunları yazdı:
“Biliyorsunuz bu vatandaş firar etmeden önce Twitter’da bayağı aktif bir kullanıcıydı. Hakkında görevi suiistimalden soruşturma yürütülmesine rağmen attığı tweet’lerle falan devlete adeta kafa tutuyor, ipe sapa gelmez yorumlar yapıyordu.
Bunlardan birinde de PKK’nın Gezi olaylarına katılmamasının nedenini sorguluyor ve katılmış olsaydı hükümetin o darbe girişimiyle asla başa çıkamayacağını savunuyordu. Neyse... İşte o tweet’leri dolayısıyla hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından soruşturma başlatıyor ve gözaltı kararı alınıyor. Tebligat üzerine polisler de Öz’ün evine gidiyor.
O anda evde yok muhterem. Kızı açıyor kapıyı. Ve telefona sarılıp, “Baba kapımıza polis geldi. Seni soruyorlar” diyor. Bunun üzerine, “Ben bir savcıyım. Hukuken benim evime polis gelemez! Hukuk ayaklar altında” mealinde tweet’lerle başlıyor yaygaraya. Ve ne oluyorsa işte ondan sonra oluyor. Soruşturmayı başlatan başsavcılığa, o dönemin HSYK Teftiş Kurulu’ndan bir başmüfettişten telefon geliyor, “Adam hukuken haklı! Hâlâ görevde bir savcı o! Bu suçtan görevdeki bir savcı kanunen gözaltına alınamaz. Zaten hakkında yürütülen soruşturma tamamlanmak üzere. Biz onu o dosyadan alacağız” diyor. Bu konuşmanın sonucunda gözaltı işlemi gerçekleşmiyor.
Peki ne oluyor sonra? Çok değil, o olaydan birkaç gün sonra, başına gelecekleri tahmin eden Zekeriya Öz, siyah gözlükleri ve şapkasıyla elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkıyor Artvin üzerinden.”
Masadaki bir ismin kamuoyunun tahliyelerine tepki gösterdiği “damatlar” olarak bilinen Ekrem Yeter ve Ömer Faruk Kavurmacı’nın tahliyelerini savunduğunu belirten Yılman şöyle devam etti:
“Gerekçesini ise şu şekilde açıkladı: ‘Kimse farkında değil ama FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılanların sayısı 50 bin kişiye yakın. Bu 50 bin kişi içinden sadece Kavurmacı ile Ekrem Yeter’in konuşuluyor olmasının tek nedeni ise bu kişilerin kayınpederlerinin siyasi pozisyonu. Eğer bu iki isim Topbaş’ın ya da Arınç’ın damadı olmasalardı şu anda hiç kimse nerede ve ne yaptıklarından bile haberdar olmayacaktı!’
Hal böyle olunca meselenin başka bir tarafı, tutuklu olanların tamamının tutukluluğu hak edip etmedikleri tarafı sorgulanmaya başladı. Haksız yere suçlandığını ve iftiraya kurban gittiğini ya da FETÖ denilen örgütle ibadet dışında hiçbir bağı olmadığı halde tutuklandığını iddia edenlerin tarafıma gönderdiği mektuplardan bahsettim.”
“HSYK TEFTİŞ KURULU’NDAN BİR BAŞMÜFETTİŞTEN TELEFON GELİYOR”
Yazısında konuşulanlar arasında Zekeriya Öz’ün firar etmesi de olduğunu belirten Yılman Öz’ün firarıyla ilgili şunları yazdı:
“Biliyorsunuz bu vatandaş firar etmeden önce Twitter’da bayağı aktif bir kullanıcıydı. Hakkında görevi suiistimalden soruşturma yürütülmesine rağmen attığı tweet’lerle falan devlete adeta kafa tutuyor, ipe sapa gelmez yorumlar yapıyordu.
Bunlardan birinde de PKK’nın Gezi olaylarına katılmamasının nedenini sorguluyor ve katılmış olsaydı hükümetin o darbe girişimiyle asla başa çıkamayacağını savunuyordu. Neyse... İşte o tweet’leri dolayısıyla hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından soruşturma başlatıyor ve gözaltı kararı alınıyor. Tebligat üzerine polisler de Öz’ün evine gidiyor.
O anda evde yok muhterem. Kızı açıyor kapıyı. Ve telefona sarılıp, “Baba kapımıza polis geldi. Seni soruyorlar” diyor. Bunun üzerine, “Ben bir savcıyım. Hukuken benim evime polis gelemez! Hukuk ayaklar altında” mealinde tweet’lerle başlıyor yaygaraya. Ve ne oluyorsa işte ondan sonra oluyor. Soruşturmayı başlatan başsavcılığa, o dönemin HSYK Teftiş Kurulu’ndan bir başmüfettişten telefon geliyor, “Adam hukuken haklı! Hâlâ görevde bir savcı o! Bu suçtan görevdeki bir savcı kanunen gözaltına alınamaz. Zaten hakkında yürütülen soruşturma tamamlanmak üzere. Biz onu o dosyadan alacağız” diyor. Bu konuşmanın sonucunda gözaltı işlemi gerçekleşmiyor.
Peki ne oluyor sonra? Çok değil, o olaydan birkaç gün sonra, başına gelecekleri tahmin eden Zekeriya Öz, siyah gözlükleri ve şapkasıyla elini kolunu sallayarak yurtdışına çıkıyor Artvin üzerinden.”