Sevilay Yılman Nazlı Ilıcak için çok üzüldü: Benden hiç hazzetmezdi ama keşke...
Habertürk yazarı Sevilay Yılman bugün köşesinde, FETÖ medya davasında savunma yapan Nazlı Ilıcak'ı yazdı.
Nazlı Ilıcak'ın kendisinden hiç hazzetmediğini ifade eden Sevilay Yılman, bunun nedeninin kıskançlık değil, kendisiyle iyi geçinenlere karşı yaptığı çıkıntılık olduğuna dikkat çekti.
"MİT krizi sonrası Fethullah Gülen ve avanesiyle ilgili yazmam Nazlı Hanım'ı delirtmişti" diyen Yılman, şunları ekledi: "Keşke o marka değerini heder etmeseydi. Beni de sevmeseydi, hazzetmeseydi yine ama Nazlı Ilıcak dışarıda olup yazmaya devam etseydi... İnanın ben daha memnun olurdum..."
İşte Yılman'ın bugünkü yazısından "Keşke o marka değerini heder etmeseydi" başlıklı bölüm:
SABAH’a yazar olarak ilk transfer olduğumda, yani 2009 yılında Nazlı Ilıcak’ın canı çok sıkılmıştı. Hiç hazzetmedi beni ve bunu da sık sık belli etti. Gerek gazetenin yazarlarıyla yaptığı toplantılarda gerekse başka yerlerde karşılaşmalarımızda veya yazılarında.
Bunun nedeni elbette ki mesleki kıskançlık falan değildi. Neredeyse yaşım kadar meslekte kalem oynatmış Nazlı Hanım’ın beni kıskanmasını falan hiç aklıma bile getirmedim. Peki neydi mesele? Onun iyi geçindiklerine karşı benim çıkıntılık yapmamdı. Evet! Birkaç olay var bayağı kapışmamıza neden olan.
Mesela Ahmet Hakan ile ilgili yazılarım çok kızdırmıştı Nazlı Hanım’ı. Çünkü o aralar Ahmet Hakan’la aralarından su sızmıyordu. Ama Ilıcak’ın şahsımla ilgili hazımsızlığının tavana vurduğu dönem, tarihe 7 Şubat olarak geçen MİT krizinin yaşandığı dönemlerdi.
O krizin arkasında Fethullah Gülen ve avenesinin olduğunu yazmam ve yazarken de tüm ayrıntıları tek tek aktarmam Nazlı Hanım’ı delirtmişti. Bayağı hem de! İyice bilenmişti şahsıma. Öyle ki sonradan Sabah Gazetesi ile yollarımız ayrıldığında dayanamayıp bir tweet atmış, işsiz kalmamı alkışlamış ve kinini kusmuştu!
Neyse... Uzatmayayım... Geçenlerde duruşması vardı biliyorsunuz. Savunmasında varlığını laik Cumhuriyet’e borçlu olduğunu söylemiş ve kendisini kâinat imamı sanan bir adamın peşinden gidecek kadar aptal olmadığını söylemiş Nazlı Hanım.
Savunmasını mahkeme değerlendirecek. Bu arada şunu da söylemek isterim. Nazlı Hanım’ın düştüğü duruma samimiyetle söylüyorum çok üzülüyorum. Çünkü beğensek de beğenmesek de onun bir döneme ismini yazdırmış marka olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Keşke o marka değerini heder etmeseydi. Beni de sevmeseydi, hazzetmeseydi yine ama Nazlı Ilıcak dışarıda olup yazmaya devam etseydi... İnanın ben daha memnun olurdum...
"MİT krizi sonrası Fethullah Gülen ve avanesiyle ilgili yazmam Nazlı Hanım'ı delirtmişti" diyen Yılman, şunları ekledi: "Keşke o marka değerini heder etmeseydi. Beni de sevmeseydi, hazzetmeseydi yine ama Nazlı Ilıcak dışarıda olup yazmaya devam etseydi... İnanın ben daha memnun olurdum..."
İşte Yılman'ın bugünkü yazısından "Keşke o marka değerini heder etmeseydi" başlıklı bölüm:
SABAH’a yazar olarak ilk transfer olduğumda, yani 2009 yılında Nazlı Ilıcak’ın canı çok sıkılmıştı. Hiç hazzetmedi beni ve bunu da sık sık belli etti. Gerek gazetenin yazarlarıyla yaptığı toplantılarda gerekse başka yerlerde karşılaşmalarımızda veya yazılarında.
Bunun nedeni elbette ki mesleki kıskançlık falan değildi. Neredeyse yaşım kadar meslekte kalem oynatmış Nazlı Hanım’ın beni kıskanmasını falan hiç aklıma bile getirmedim. Peki neydi mesele? Onun iyi geçindiklerine karşı benim çıkıntılık yapmamdı. Evet! Birkaç olay var bayağı kapışmamıza neden olan.
Mesela Ahmet Hakan ile ilgili yazılarım çok kızdırmıştı Nazlı Hanım’ı. Çünkü o aralar Ahmet Hakan’la aralarından su sızmıyordu. Ama Ilıcak’ın şahsımla ilgili hazımsızlığının tavana vurduğu dönem, tarihe 7 Şubat olarak geçen MİT krizinin yaşandığı dönemlerdi.
O krizin arkasında Fethullah Gülen ve avenesinin olduğunu yazmam ve yazarken de tüm ayrıntıları tek tek aktarmam Nazlı Hanım’ı delirtmişti. Bayağı hem de! İyice bilenmişti şahsıma. Öyle ki sonradan Sabah Gazetesi ile yollarımız ayrıldığında dayanamayıp bir tweet atmış, işsiz kalmamı alkışlamış ve kinini kusmuştu!
Neyse... Uzatmayayım... Geçenlerde duruşması vardı biliyorsunuz. Savunmasında varlığını laik Cumhuriyet’e borçlu olduğunu söylemiş ve kendisini kâinat imamı sanan bir adamın peşinden gidecek kadar aptal olmadığını söylemiş Nazlı Hanım.
Savunmasını mahkeme değerlendirecek. Bu arada şunu da söylemek isterim. Nazlı Hanım’ın düştüğü duruma samimiyetle söylüyorum çok üzülüyorum. Çünkü beğensek de beğenmesek de onun bir döneme ismini yazdırmış marka olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Keşke o marka değerini heder etmeseydi. Beni de sevmeseydi, hazzetmeseydi yine ama Nazlı Ilıcak dışarıda olup yazmaya devam etseydi... İnanın ben daha memnun olurdum...