''SEVGİLİ MUSTAFA!..'' CEZAEVİNDE BULUNAN TUNCAY ÖZKAN'DAN MEKTUP VAR!..
Silivri'de Ergenekon tutuklusu olarak bulunan gazeteci Tuncak Özkan ve Emekli Albay Atilla Uğur, Vatan yazarı Mustafa Mutlu'ya mektup gönderdi
Sevgili Mustafa
Ben tutuklanalı tam 1 yıl 7 ay oldu. Mahpusta günler zor, ama aylar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.
Yazılarını hep İyi ki Mustafa Mutlu var diyerek okudum. Halkçı, toplumcu gazetecilik idealinin ender temsilcilerinden birisin. Kendi payıma, Hep varol diyorum.
Ergenekon davasının ve kendi yaşadıklarımın geldiği noktayı iletmek ve Merhaba demek için yazıyorum.
Dava bir açmaz, çıkmaz sokak.
Yargılamalarda Mustafa Balbay ile benim gazeteciliğim sorgulandı. Balbayı dinlerken acıdım; o da beni dinlerken acımış halime...
O haberi neden yaptınız, bu haberi neden yapmadınız denilerek gazeteciliğimiz yargılandı.
Oysa ikimiz de 25 yılı aşkın meslek birikimimiz, ödüllerimiz, eserlerimizle ortadayız. Biz de mesleğimizi ve ilkelerimizi savunduk.
Niye; sivil toplumda yer almışım? Niye siyaset yapmışım? Neden telefonla konuşmuşum?
Ama hep aynı soruyu sordum:
Suçum ne?
Yanıt yok...
Anayasal haklarımızı kullanmamız suç...
Cumhuriyet Mitingi yapmam, Kanaltürkü kurmam, AKP iktidarına muhalif olmam, ondan kurtulmak istemem, Atatürkçü olmam suç...
Bursa Nutku, örgüt üyeliğimin delili sayılıyor!
İyi de bunlar benim haklarım, suçum ne? diye soruyorum, Suçunu söyleyemeyiz diyorlar.
Oysa biz yargılanmak istiyoruz. Ama:
Adil yargılanmak istiyoruz.
Hızlı yargılanmak istiyoruz.
Tutuksuz yargılanmak istiyoruz.
Bunu yapmıyorlar. Silivri Cezaevi doldu, taştı. Mahkeme tıkandı. Tutukluluk cezaya dönüştü.
Özgür günlerde dertleşmek dileğimle...
Sevgiler.
7 Mart 2010/Silivri
Tuncay Özkan"
***
"Sayın Mustafa Mutlu
Uzun zamandır yazılarınızı büyük bir beğeni ile takip ediyorum. Sizin gibi kalemini, beynini satmamış gazetecilerimizin bulunduğunu görmek beni gelecek açısından umutlandırıyor.
6 Mart Cumartesi günü yazdığınız yazıyı koğuş arkadaşlarım Balbay ve Tuncay Özkanla birlikte okuduk. Meslektaşlarınızla ilgili dile getirdiğiniz tüm görüş ve tespitler, bu korku ortamında sizin düşüncelerinizi yiğitçe milyonlara ulaştarabildiğinizin en belirgin göstergesidir. Gerçek gazetecilik olarak adlandırılabilecek bu tutumunuz, tarih sayfalarında mutlaka yerini alacaktır.
Bu kurmaca davada inanılmaz durumlardan biri de benim yaşadıklarımdır. Ben TSK bünyesinde ülkesine hizmet etmiş emekli bir jandarma subayıyım. Allah, 28 yıllık meslek hayatımda bana hep kritik ve nitelikli görevler nasip etti. Başta teröristbaşının sorgusu olmak üzere safahatim terör örgütleri ile mücadele içinde geçti. Sayısız çatışmalar yaşadım, kucağımda personelimi şehit verdim. Bu görev süreci nedeniyle hem PKK, hem DHKP-C ve hem de Hizbullah terör örgütlerinin hedefi oldum. 1 Temmuz 2008 günü sözde darbeci sıfatı ile gözaltına alındığımda, teröristbaşı ile ilgili icra ettiğim görev ve ismim deşifre oldu.
Tutuklanmamı müteakip gönderildiğim Tekirdağ Cezaevinde her gün koro halinde terör örgütü mensubu hükümlü ve tutukluların aileme ve şahsıma küfürlerini dinledim, havalandırmada kafama içi doldurulmuş kola şişeleri attılar. Fiziki olarak hiçbir şey beni yıldıramaz, umursamam bile... Ancak hayatını terör örgütleri ile mücadeleye adamış biri olarak tetöristlik suçlaması ile tutuklu bulundurulmak çok zoruma gitmektedir.
Meselenin komik yanı; ben töreristlik suçlaması ile tutuklu iken, 26 Ocak 2009 tarihinde Ankara Valiliği Koruma Komisyonunca terör örgütlerinin hedefi olmam sebebi ile hakkımda özel koruma kararı alınmış olmasıdır.
Yani ben hem teröristim, hem de teröristlerin hedefi olduğum için devletim tarafından özel korumaya alınmışım. İlginç değil mi?
Sayın Mutlu...
Bunları size sızlanmak amacı ile yazmadım. Türkiye mutlaka bu karanlık sisin içinden pırıl pırıl çıkacaktır. Ama milyonların beğeni ile takip ettiği, onurlu bir gazeteci olarak bunları bilmelisiniz diye düşündüm.
İçten selam ve saygılarımla.
6 Mart 2010/Silivri
Atilla Uğur
(e) J. Kd. Albay"
*****
GÜNÜN SORUSU
Yukarıdaki bu mektupları yazan ve kişiler, ya yargılama sonunda suçsuz bulunurlarsa...
Hayatlarından alınan ikişer yıllık sürenin hesabını kimler, nasıl verecek?
Mustafa Mutlu /Vatan
Ben tutuklanalı tam 1 yıl 7 ay oldu. Mahpusta günler zor, ama aylar göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.
Yazılarını hep İyi ki Mustafa Mutlu var diyerek okudum. Halkçı, toplumcu gazetecilik idealinin ender temsilcilerinden birisin. Kendi payıma, Hep varol diyorum.
Ergenekon davasının ve kendi yaşadıklarımın geldiği noktayı iletmek ve Merhaba demek için yazıyorum.
Dava bir açmaz, çıkmaz sokak.
Yargılamalarda Mustafa Balbay ile benim gazeteciliğim sorgulandı. Balbayı dinlerken acıdım; o da beni dinlerken acımış halime...
O haberi neden yaptınız, bu haberi neden yapmadınız denilerek gazeteciliğimiz yargılandı.
Oysa ikimiz de 25 yılı aşkın meslek birikimimiz, ödüllerimiz, eserlerimizle ortadayız. Biz de mesleğimizi ve ilkelerimizi savunduk.
Niye; sivil toplumda yer almışım? Niye siyaset yapmışım? Neden telefonla konuşmuşum?
Ama hep aynı soruyu sordum:
Suçum ne?
Yanıt yok...
Anayasal haklarımızı kullanmamız suç...
Cumhuriyet Mitingi yapmam, Kanaltürkü kurmam, AKP iktidarına muhalif olmam, ondan kurtulmak istemem, Atatürkçü olmam suç...
Bursa Nutku, örgüt üyeliğimin delili sayılıyor!
İyi de bunlar benim haklarım, suçum ne? diye soruyorum, Suçunu söyleyemeyiz diyorlar.
Oysa biz yargılanmak istiyoruz. Ama:
Adil yargılanmak istiyoruz.
Hızlı yargılanmak istiyoruz.
Tutuksuz yargılanmak istiyoruz.
Bunu yapmıyorlar. Silivri Cezaevi doldu, taştı. Mahkeme tıkandı. Tutukluluk cezaya dönüştü.
Özgür günlerde dertleşmek dileğimle...
Sevgiler.
7 Mart 2010/Silivri
Tuncay Özkan"
***
"Sayın Mustafa Mutlu
Uzun zamandır yazılarınızı büyük bir beğeni ile takip ediyorum. Sizin gibi kalemini, beynini satmamış gazetecilerimizin bulunduğunu görmek beni gelecek açısından umutlandırıyor.
6 Mart Cumartesi günü yazdığınız yazıyı koğuş arkadaşlarım Balbay ve Tuncay Özkanla birlikte okuduk. Meslektaşlarınızla ilgili dile getirdiğiniz tüm görüş ve tespitler, bu korku ortamında sizin düşüncelerinizi yiğitçe milyonlara ulaştarabildiğinizin en belirgin göstergesidir. Gerçek gazetecilik olarak adlandırılabilecek bu tutumunuz, tarih sayfalarında mutlaka yerini alacaktır.
Bu kurmaca davada inanılmaz durumlardan biri de benim yaşadıklarımdır. Ben TSK bünyesinde ülkesine hizmet etmiş emekli bir jandarma subayıyım. Allah, 28 yıllık meslek hayatımda bana hep kritik ve nitelikli görevler nasip etti. Başta teröristbaşının sorgusu olmak üzere safahatim terör örgütleri ile mücadele içinde geçti. Sayısız çatışmalar yaşadım, kucağımda personelimi şehit verdim. Bu görev süreci nedeniyle hem PKK, hem DHKP-C ve hem de Hizbullah terör örgütlerinin hedefi oldum. 1 Temmuz 2008 günü sözde darbeci sıfatı ile gözaltına alındığımda, teröristbaşı ile ilgili icra ettiğim görev ve ismim deşifre oldu.
Tutuklanmamı müteakip gönderildiğim Tekirdağ Cezaevinde her gün koro halinde terör örgütü mensubu hükümlü ve tutukluların aileme ve şahsıma küfürlerini dinledim, havalandırmada kafama içi doldurulmuş kola şişeleri attılar. Fiziki olarak hiçbir şey beni yıldıramaz, umursamam bile... Ancak hayatını terör örgütleri ile mücadeleye adamış biri olarak tetöristlik suçlaması ile tutuklu bulundurulmak çok zoruma gitmektedir.
Meselenin komik yanı; ben töreristlik suçlaması ile tutuklu iken, 26 Ocak 2009 tarihinde Ankara Valiliği Koruma Komisyonunca terör örgütlerinin hedefi olmam sebebi ile hakkımda özel koruma kararı alınmış olmasıdır.
Yani ben hem teröristim, hem de teröristlerin hedefi olduğum için devletim tarafından özel korumaya alınmışım. İlginç değil mi?
Sayın Mutlu...
Bunları size sızlanmak amacı ile yazmadım. Türkiye mutlaka bu karanlık sisin içinden pırıl pırıl çıkacaktır. Ama milyonların beğeni ile takip ettiği, onurlu bir gazeteci olarak bunları bilmelisiniz diye düşündüm.
İçten selam ve saygılarımla.
6 Mart 2010/Silivri
Atilla Uğur
(e) J. Kd. Albay"
*****
GÜNÜN SORUSU
Yukarıdaki bu mektupları yazan ve kişiler, ya yargılama sonunda suçsuz bulunurlarsa...
Hayatlarından alınan ikişer yıllık sürenin hesabını kimler, nasıl verecek?
Mustafa Mutlu /Vatan