SERDAR TURGUT'U YAKAN İSİM KİM?..TURGUT NEDEN YAZAR OLMAYA KARAR VERDİ?..
Bizim mesleğimizi icra aletimiz olan bilgisayar klavyelerinin üstüne kendisini yazar sanan bazı insanların pislemeleri çok da acı bir gelişmedir.
Yazarlık hakkında derin düşünceler
Arada bir yazıyorum ya ben `Yazar olmak şöyle önemlidir, ancak bunları yaparak yazar olunabilir diye. Yazarlık bir duygu, bir yaşam biçimidir´ diyorum ya. Buna bile tepki geliyor. Bizim memlekette alfabeyi sökmüş olan herkes kendisini yazar sanır ya... Hemen herkes ilaveten mutlaka şiir de yazar ya... Bana mektuplar gönderiyorlar, `Kendine neden önem veriyorsun, neden mesleğini bu kadar önemsiyorsun´ diyorlar.
Aralarında bir tanesi ilgimi çekti çünkü `Shakespeare ve maymunlar´ hikâyesini hatırlatmış.
Hani bir teori vardır, der ki orada elinizde yeterli sayıda bilgisayar ve maymun varsa bu maymunlara tuşlara vurun komutu verdiğinizde bir süre sonra sonuçta Shakespeare´nin toplam eserlerinin yazılması ihtimali vardır. Teori böyledir. Yazarlık mesleğine ağır bir hakarettir bu. Düşünsenize Shakespeare gibi büyük bir yazarın eserlerinin maymunlar tarafından yazılabileceği iddia ediliyor.
Neyse teori böyledir de bir akıllı adam çıkıp ortaya test etmiş bu teoriyi. Çok sayıda bilgisayarı bir odaya yerleştirmiş ve yine çok sayıda maymunu da odaya kapamış. Sonra da bakalım ne çıkacak ortaya diye beklemeye başlamış.
Sonunda görülmüş ki maymunların çoğu sadece tek bir harften oluşan romanlar yazmışlar, yani şöyle gibi:tttttttttttt veya sssssssss. Bu kadar işte.
Tabii bir de maymunlar klavyelerin üstüne büyük ve küçük tuvaletlerini de yapmışlar. Bu sonuç bence çok daha önemlidir. Bizim mesleğimizi icra aletimiz olan bilgisayar klavyelerinin üstüne kendisini yazar sanan bazı insanların pislemeleri çok da acı bir gelişmedir.
Gazetelerde son günlerde çıkan bazı yazıları okuduğumda bu yazıları iki ana grupta kategorize ettim:
- Bazılarının ise hiç hatırlanmaması daha iyi olacak.
* * *
Bazıları da bana soruyor sen neden yazar olmaya karar verdim diye. Galiba benim başımı bir süre önce Saul Bellow yaktıydı. Ünlü yazar verdiği bir mülakatta `erkeğin arzu ettiği kadınla birlikte olmasında elindeki en büyük kozun ona yazar olduğunu söylemesinin´ olacağını belirtmişti. Bellow´a göre yazarlık mesleğinin kadınlar üzerinde tahrik edici bir etkisi vardı. Ben de o kadar büyük bir yazar bilmeyecek de ben mi bileceğim doğruyu deyip, haydi bir deneyeyim şu mesleği diye soyunmuştum yazmaya.
Peki doğru çıktı mı Saul Bellow´un dediği? Bir ölçüye kadar evet.
Tavlamaya çalıştığım kadınla flörtüm telefonda, mektuplaşma veya-, e-mail atmak düzeyinde kaldığı sürece ben istediğim kadını tavlayabiliyordum. İlişki bu düzeyde kaldığı sürece Bellow yüzde yüz haklıydı ancak buluştuğumuz zaman kadın beni gördüğünde yazarlık filan sökmüyordu. Artık isterse ben daha o gün Nobel ödülü almış olsaydım bile kadın bir daha beni görmek istemediğini söyleyip gidiyordu.
Yıllar içinde bu yaşadıklarım bende fiziğimle alakalı ciddi kuşkuların doğmasına neden oldu ama bunu da çok kafaya takmadım.
* * *
Peki nedir iyi yazılar yazmaya uğraşmaktaki amacım, ölümsüzlük mertebesine erişmek mi (hayır, Woody Allen´in dediği gibi ölümsüzlüğü sadece ölmeyerek gerçekleştirmeye uğraşıyorum).
Öyle büyük amaçlarım ideallerim filan yok, ben sadece kolektif bilinçaltında bir leke oluşturma uğraşı içindeyim o kadar basit.
SERDAR TURGUT/AKŞAM