SERDAR TURGUT,MUTSUZ VE BUNALIMDA GÖRDÜĞÜ ÜNLÜ YAZAR İÇİN SPEKÜLASYON YAPTI: "MİLLİYET'TEN SIKILMIŞ OLABİLİR"!..
"Milliyet son olarak magazin işine el attı.O dalı da sıkıcı hale getirip,öldürüp bitirdiler" diyen Serdar Turgut,ünlü yazarın seçim gezilerine gitmemesinden yola çıkarak "mutsuz ve bunalımda" teşhisini koydu.
Quo vadis Hasan Cemal (medya notları)
Son derece tatsız bir ortamda Hasan Cemal ile kısa sohbet ettim.
`Seçim gezilerine gidecek misin´ diye sordum. O `hayır´ dedi.
Bu çok şaşırtıcıydı. Çünkü bir seyahat vesilesi yakaladığı zaman, onun gitmemesi mümkün değildir.
Ona yakışan seçim gezilerine başlaması ve seçmen bulunan her yeri dolaşmasıydı.
İzmir, Muğla, Antalya, Viyana, Paris, Roma ona çok yakışan bir gezi programı olurdu.
Paris´teki Türk toplumunun sorunlarını, oy tandanslarını ve iktidardan beklentilerini uzun uzun yazardı. Kötü mü olurdu yani?.. Biz de bilgilenirdik.
Peki Hasan baba neden gitmiyor bu defa geziye? Bence mutsuz ve bunalımda ondan. Direkt olarak `Mutsuz musun?´ diye sordum. `Evet´ dedi ama ben nedenini sormayı unuttum. Bu konuda sadece spekülasyon yapabilirim:
Hasan baba, Milliyet´te sıkılmış olabilir. Milliyet gazetesi büyük bir başarı göstererek kendisini Hasan baba´dan bile daha sıkıcı hale getirmeyi başardı. Havasından mı suyundan mı nedir bilemiyorum ama ne konuya el atarlarsa o konu anında dünyanın en sıkıcı sorunu haline geliveriyor.
En son olarak magazin haberlerine el attılar, o dalı da öldürdüler bitirdiler. Magazini bile sıkıcı hale getirebilmek bence Pulitzer ödüllük bir büyük başarıdır.
Hürriyet gazetesi neden çıkıyor? Bu soruya çeşitli cevaplar verilebilir. Bana en inandırıcı gelen cevap başka patronların yaptığı yatırımları, atılımları kıskanan Hürriyet patronunun o başka patronların yaptığı işlere karalamalar getirmektir o gazetenin asıl görevi.
O patronun geleneği, alışkanlığı bu... Tutamıyor kendini. Son zamanlarda bizim DIGITURK´e taktılar. İki günde bir aynı haberi temcit pilavı gibi halkın önüne sürüp duruyorlar.
Kendilerinin bir şeye yaramayan D-smart diye bir sistemleri var ya; güya bu `şey´le DIGITURK´ün alanına girecekler. Acıklı bir uğraş ama oradaki zihniyeti göstermesi açısından ilginç. Psikiyatristler incelese, o ısmarlama, patron talimatlı haberleri, anında kıskançlıktan kaynaklanan panik atağı olarak teşhis ederdi... Umarım hızla tedavi olurlar. En fazla zararı kendilerine veriyorlar çünkü.
Son olarak bir kaç laf da Mustafa Dolu için. Bizim `Halkın Avukatı´ arkadaşımız seçim gezilerinin gerçek bir süperstarı oldu. Mustafa Dolu´ya ben büroda `Türk´ adını taktım. Çünkü o Türk Milleti´nin bir prototipidir. Türk Milleti hakkında poster çıkaracak olsanız o, poster mankeni rahatlıkla olabilirdi.
Şimdilerde geziyor, şehirden şehire gidiyor ve akşamları SKY TURK´ün seçim otobüsü programında konuşuyor.
Mustafa her gittiği yerin lokal problemini orada yaşayanlardan daha iyi biliyor. Konuşmaya başlayınca da o bölgenin adayının o olduğunu sanabilirsiniz. Hangi parti olduğu da önemsiz. Çünkü her partiye yakışıyor. Her şehirden olabilir. Lokalden daha da lokal.
Özet olarak; ona Başbakanlık bile yakışıyor. Üstüne üstlük benim de rakı arkadaşım.
Serdar Turgut/Akşam
Son derece tatsız bir ortamda Hasan Cemal ile kısa sohbet ettim.
`Seçim gezilerine gidecek misin´ diye sordum. O `hayır´ dedi.
Bu çok şaşırtıcıydı. Çünkü bir seyahat vesilesi yakaladığı zaman, onun gitmemesi mümkün değildir.
Ona yakışan seçim gezilerine başlaması ve seçmen bulunan her yeri dolaşmasıydı.
İzmir, Muğla, Antalya, Viyana, Paris, Roma ona çok yakışan bir gezi programı olurdu.
Paris´teki Türk toplumunun sorunlarını, oy tandanslarını ve iktidardan beklentilerini uzun uzun yazardı. Kötü mü olurdu yani?.. Biz de bilgilenirdik.
Peki Hasan baba neden gitmiyor bu defa geziye? Bence mutsuz ve bunalımda ondan. Direkt olarak `Mutsuz musun?´ diye sordum. `Evet´ dedi ama ben nedenini sormayı unuttum. Bu konuda sadece spekülasyon yapabilirim:
Hasan baba, Milliyet´te sıkılmış olabilir. Milliyet gazetesi büyük bir başarı göstererek kendisini Hasan baba´dan bile daha sıkıcı hale getirmeyi başardı. Havasından mı suyundan mı nedir bilemiyorum ama ne konuya el atarlarsa o konu anında dünyanın en sıkıcı sorunu haline geliveriyor.
En son olarak magazin haberlerine el attılar, o dalı da öldürdüler bitirdiler. Magazini bile sıkıcı hale getirebilmek bence Pulitzer ödüllük bir büyük başarıdır.
Hürriyet gazetesi neden çıkıyor? Bu soruya çeşitli cevaplar verilebilir. Bana en inandırıcı gelen cevap başka patronların yaptığı yatırımları, atılımları kıskanan Hürriyet patronunun o başka patronların yaptığı işlere karalamalar getirmektir o gazetenin asıl görevi.
O patronun geleneği, alışkanlığı bu... Tutamıyor kendini. Son zamanlarda bizim DIGITURK´e taktılar. İki günde bir aynı haberi temcit pilavı gibi halkın önüne sürüp duruyorlar.
Kendilerinin bir şeye yaramayan D-smart diye bir sistemleri var ya; güya bu `şey´le DIGITURK´ün alanına girecekler. Acıklı bir uğraş ama oradaki zihniyeti göstermesi açısından ilginç. Psikiyatristler incelese, o ısmarlama, patron talimatlı haberleri, anında kıskançlıktan kaynaklanan panik atağı olarak teşhis ederdi... Umarım hızla tedavi olurlar. En fazla zararı kendilerine veriyorlar çünkü.
Son olarak bir kaç laf da Mustafa Dolu için. Bizim `Halkın Avukatı´ arkadaşımız seçim gezilerinin gerçek bir süperstarı oldu. Mustafa Dolu´ya ben büroda `Türk´ adını taktım. Çünkü o Türk Milleti´nin bir prototipidir. Türk Milleti hakkında poster çıkaracak olsanız o, poster mankeni rahatlıkla olabilirdi.
Şimdilerde geziyor, şehirden şehire gidiyor ve akşamları SKY TURK´ün seçim otobüsü programında konuşuyor.
Mustafa her gittiği yerin lokal problemini orada yaşayanlardan daha iyi biliyor. Konuşmaya başlayınca da o bölgenin adayının o olduğunu sanabilirsiniz. Hangi parti olduğu da önemsiz. Çünkü her partiye yakışıyor. Her şehirden olabilir. Lokalden daha da lokal.
Özet olarak; ona Başbakanlık bile yakışıyor. Üstüne üstlük benim de rakı arkadaşım.
Serdar Turgut/Akşam