SERDAR TURGUT AÇIKLADI!.. CEMAATİN YENİ PRENSİ KİM? TURGUT HANGİ GAZETECİYİ CEMAATİN YENİ PRENSİ İLAN ETTİ?
Hangi tartışma programını açsanız o var, o tür programlara katılan diğer insanlar da muhalif olmayanlardan seçildiklerinden ve gerçekten bir tartışma olmadığından katılan diğer insanların ona saygıyla yaklaştıkları da açıkça görülebiliyor.
Cemaatin yeni prensi
Yazılarından, söylemlerinden anladığım kadarıyla cemaat öyle durağan, sıkı-değişmez hiyerarşileri olan bir oluşum değil. Cemaat içinde herkesin ortak paydası Fethullah Gülen'e duyulan sevgi ve saygı tabii ki. Ancak bunun dışında insanlar arasında birçok fikir ayrılığı ve tartışması olabiliyor.
Yayınları da olduğundan ve fikir oluşturucuları televizyon kanallarında çok rağbette olduklarından görüşlerin oluşumunu ve gidişatı ve neyin onlar açısından önemli olduğunu açıkça takip edebiliyorsunuz.
Tabii durum böyle olunca hareketin starları da döneme göre değişebiliyor. Bir dönem bir isim ortaya çıkıyor, gündemin ana konusunu o ele alıp tavırları koyuyor ortaya ve o dönem bitse de o dönemde starlaşan isim ortadan silinip unutulmuyor. Her böyle çıkışın kişiye sağladığı bazı imkanlar var. Hani ya 'Yürü ya kulum' derler ya, böyle bir şey oluyor, o kişiye parasal imkanlar sağlandığını ima etmek istemiyorum ama sosyal avantajlar ve prestij getirildiği de görülüyor.
Hareketin starları değişebiliyor dediğim gibi. Ekrem Dumanlı ve Fehmi Koru ilk akla gelen isimlerdir bu konuda. Şimdi dikkat ediyorum da son zamanlarda ikisi de biraz geriye çekti kendilerini. Bu neden böyle oldu, neler belirliyor dinamikleri bilemiyorum ama benim işim hareketin yeni yıldızlarını yakalamak ve takip etmekten ibaret.
Gördüğüm kadarıyla son zamanlarda bir tek isim ön plana çıkıyor fikir oluşturucu olarak. Hangi tartışma programını açsanız o var, o tür programlara katılan diğer insanlar da muhalif olmayanlardan seçildiklerinden ve gerçekten bir tartışma olmadığından katılan diğer insanların ona saygıyla yaklaştıkları da açıkça görülebiliyor. Bir fikrine karşı çıkacak olsalar dahi bunu çok nazik ve mümkün olduğunca yumuşak ifade etmeye çalışıyorlar. Örneğin Star Gazetesi Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu onunla birlikte katıldığı fikir paylaşma (tartışma katiyen değil) programında ona olabildiğince nazik ve sevgiyle konuştu. Mustafa Karaalioğlu gerektiğine kavga etmekten kaçınmayan bir kişiliğe sahiptir oysa.
Benim gördüğüm kadarıyla hareketin yeni starı düşünce oluşturucusu şu aralar Mümtaz'er Türköne olmuş durumda. Hayat hikayesini okuduğumda yeterli birikimi olduğunu gördüm ancak karizması sıfıra yakın. Tabii bu çok önemli bir nitelik değil.
Popstar çıkarmıyoruz ortaya, sadece fikir üreten insan o denilebilir. Ama bir insan sizin açtığınız hemen her kanalda karşınıza çıkabiliyorsa (Örneğin ben Mümtaz'er Türköne'yi tekrar göreceğim ve dinleyeceğim diye korkudan televizyonu ürkerek açmaya başladım. Bir dinlersin, iki dinlersin ama üçüncüsü bastı beni. Bir tür paranoya bu, biliyorum)
Dönemsel değişebilen bu fikir oluşturma önderliği seçimi nasıl gerçekleşiyor, kendiliğinden mi oluşuyor her şey yani bir sosyal Darvinist süreç mi var bu seçimin gerçekleşmesinde, yoksa onları o konuma atayan bir güç de var mı? Bunu gerçekten merak ediyorum. Örneğin Mümtaz'er Türköne hep vardı, Fehmi Koru da hep var. Son dönemde birisinin biraz geri çekilmesi diğerinin ise her yerde olması neye bağlı acaba?
BENİM GİBİ DEĞİL, O HER ŞEYİ DOĞRU YAPMIŞ
Mümtaz'er Türköne'yi merak ettim tabii ki hayat hikayesine biraz yoğunlaştım. Gördüm ki eğer bir insan Türkiye koşullarında starlaşacaksa mutlaka onun gibi bir yaşam hikayesine sahip olmalı diye düşündüm. Adam hayatında neredeyse hiç yanlış adım atmamış, hep doğru ata oynamış ve yükselmiş de yükselmiş dolayısıyla onun şimdi hareketin yeni prensi olması da tesadüf değil. O 1956 doğumlu, ben ise 1955. Aynı dönemlerin insanıyız, aynı koşullarda büyüdük ve ben hayatımın hemen her alanında yanlış adım atarken seçimlerimi yanlış yaparken onun bu kadar da fazla doğru adım atmış olmasını doğrusu kıskandım. 1980 öncesinde ülkücü görüşleriyle tanınıyormuş. Ben ise Tükiye'ye hiç yakışmayan bir tercih yaparak Marksist oldum. Diyebilirsiniz ki düşünce hayatına benim gibi yanlışla başlarsanız ondan sonra her şeyin yokuş aşağıya gitmesi de kaçınılmazdır. Türkiye'de hayata ülkücü olarak başlamak ise insana yarıyor bu birçok olayda kendisini gösterdi. Onların birbirlerini koruma kollama şebekeleri var, bizim tarafta ise birbirine düşman fraksiyonlar olabiliyor.
Ondan sonraki adım olarak Mümtaz'er Türköne Türkiye'de başarı için mutlaka olunması gereken şeyi olmuş ve İslamcı olma sürecine girmiş. Arada Türk-İslam sentezi üzerine de çalışmış ve dolayısıyla insanın önünü açmak açısından önemi olan hemen herkes tarafından sevilmiş.
Tabii yanlış anlama olmasın ben Mümtaz'er Türköne'yi kariyerist olmakla, bütün her şeyi kendi yükselişi için planlamakla filan suçlamıyorum. Sadece bazı insanların dönemsel yaptıkları seçimlerin ne kadar uygun olduğunu ve Türkiye'de trendi yakaladığını ve o insanların da ne kadar şanslı olduklarını söylemeye çalışıyorum.
Ve evet Mümtaz'er Türköne şimdi de Zaman gazetesine yazıyor. Yani trendi yakalamanın zirvesinde kendisi. Ben gazetede onun imzasını daha önce gördüğümde isminin muhteşemliği ile Ergenekon'u çağrıştıran bu adamın Zaman'da ne işi var acaba diye düşünmüştüm. Sonra ülkücü geçmişini ve evrimini biraz okuyunca her şey yerli yerine oturdu.
Bir başarı hikayesi bu. İkinci eşi de AKP milletvekili (Başarılı olmanın bir başka şartı da bu oldu artık Türkiye'de, acaba Rana....?) ve hatta birinci eşi ile yaşadığı özel kalması gereken tartışma ve işe Okan Bayülgen'in karışmasıyla Beyaz Türkleri de hakkında konuşturmuş. Bundan hoşlandığını sanmıyorum ama yine de konuşulmuş işte. Hatta kahraman bir Türk'e yakışır biçimde Okan Bayülgen'i döveceğini de söylemişti.
Ben Mümtaz'er Türköne'nin önümüzdeki günlerde çok daha fazla gündeme geleceğini ve eğer bir gün cemaat içinde bir güç savaşı olacaksa Mümtaz'er Türköne'nin ağırlığını da koyacağını düşünüyorum.
Serdar Turgut/Akşam
changeTarget(document.getElementById("news_content"))