SENİ ÇOK ÖZLÜYORUZ SİBEL!..ARKADAŞLARI SİBEL'İ ANLATTI!..

Yakalandığı kanser hastalığına karşı verdiği mücadeleyle Türkiye'nin sevgisini kazanan Gazeteci - Gerçek Gündem.com Yazarı Sibel Kalaycı aramızdan ayrılalı bir yıl oldu.

Gerçek Gündem.com Yazarı - Gazeteci Sibel Kalaycı ölümünün birinci yıldönümünde törenle anılacak. Kalaycı'nın Trabzon'daki mezarı başında yapılacak anma törenine ailesi, gazeteci arkadaşları ve dostları katılacak.

Yakalandığı kanser hastalığına karşı verdiği mücadeleyle Türkiye'nin sevgisini kazanan Gazeteci - Gerçek Gündem.com Yazarı Sibel Kalaycı aramızdan ayrılalı bir yıl oldu.

2001 yılında gazetecilik yaparken kanser teşhisi konan Kalaycı, tedavi süresi boyunca yaşadıklarını "Kansere Gülümsemek" adıyla kitap haline getirdi. Kalaycı, sekiz yıl boyunca verdiği mücadeleyle kansere karşı savaşımın sembol isimlerinden biri oldu.

KİTAPLARI VE YAZILARIYLA İZ BIRAKTI

ANKA Ajansı'ndan malulen emekli olduktan sonra bir süre mesleğine ara veren Kalaycı, bu sırada iki kitap daha yazdı. Kitaplarının yoğun ilgi görmesi üzerine çalışmalarını sürdüren Kalaycı, 2006 yılında Gerçek Gündem.com'da yazmaya başladı. 1 Ocak 2009'a kadar yazılarını düzenli bir şekilde sürdüren Sibel Kalaycı, tedavi deneyimlerini ve karşılaştığı olayları yazılarında paylaştı. Ailesinden yedi kişiyi kansere kurban veren Sibel Kalaycı, sekiz yıl boyunca verdiği mücadeleyi 7 Şubat 2009'da İstanbul'da kaybetti.

ARKADAŞLARI SİBEL'İ ANLATTI

Sibel Kalaycı'nın ölümünün birinci yıldönümünde onu arkadaşlarına ve ailesine anlattırdık. Sibel'i şu sözlerle andılar:

Serap Kalaycı - Kardeşi / "O'nu çok arıyoruz...''

"Biz ailece O'nu sürekli yaşamımızda, yanımızda hissediyoruz. Bize manevi açıdan çok katkısı olmuş bir insan Sibel. Varlığının etkisi hala devam ediyor. Herhangi bir arkadaşı geliyor; O'nu tanımış, dokunmuş arkadaşları ve her zaman, her olayda onu arıyoruz. Yarın Trabzon'da köyde O'nu anmak için sevenleriyle hep birlikte olacağız."

Gülümsemen hep aklımızda / Barış Yarkadaş - Gerçek Gündem.com

Sibel, seni Trabzon´da son yolculuğuna uğurladığımız günden bu yana tam bir yıl geçmiş... Koca bir yıl... O gün elimiz klavyeye hiç uzanmak istemese de tüm gazeteci arkadaşlarımız törenin ardından bilgisayarlarının başına geçmek zorunda kalmıştı. Trabzon´dan yazıp yolladığımız haberler, gazetelerde, TV´lerde, radyolarda ve internet sitelerinde genişçe yer bulmuştu. Bugün yine tüm arkadaşların seni anıyor, gülümseyen gözlerini anımsasatıyor birbirine; ve senin arkadaşın olmanın gerektirdiği ne varsa onu yapıyor. Tüm arkadaşların yine haber peşinde koşuyor.

Sibel, sen en hasta halinle bile klavyenin başına geçer, Gerçek Gündem´deki köşene mutlaka yazı yollardın. Biz de seni örnek aldık o gün... Üzüntümüz had safhadayken bile yazılarımızı haberlerimizi yazdık. Bugün ise senin için oturduk klavyenin başına. Umarım yazdıklarımızı beğenirsin. Beğenmesen de bizi hoşgöreceğini biliyoruz. Bilirsin; en zoru sevdiklerinin arkasından yazmaktır...

`O haberin delisiydi...´ / Yusuf Sahici - GAZETEPORT

Sibel için söylenebilecek çok söz var...Ancak onun habercilik yönü ile ilgili olarak anlatabilecek en iyi söz "deli"dir. Neden mi? Çünkü "deli dolu", yüzünden gülümseme eksik olmayan Sibel, "Haberin delisi, delinin habercisi" idi bence. Yıllarca aynı kurumda haber peşinde koşan bir arkadaşı olarak şunu da rahatça söyleyebilirim ki; hiç olmayacak yerlerden haberini, kaynağını bulur, oradan haberi söker alırdı. "Delinin habercisi" demem bundandır. Haberinin yayınlanmış halini görünce, haberi gazetelere manşet bile olsa "Bunlar haberden anlamıyor" diyerek eleştirirdi... Çünkü ajans muhabiri olan Sibel için "yayınlanan" haberin artık bir önemi yoktu. İnsanlar onun haberini okurken o henüz yayınlanmamış haberlerinin peşine düşer, yeni izler sürerdi. "Haberin delisi" demem de bunun içindi zaten...."Deli Sibel", geride bıraktığın mahalle seni çok özlüyor.

`Keşke...´ / Süleyman İnce - FLASH TV

Sevgili Sibel

Hani bir zamanlar bana "Kırlangıçın hikayesi" ni anlatmıştın... Bir gün gelir de "keşke" dememem için.. Meğer ne kadar da haklıymışsın... Şimdi hayatım "keşkelerle" dolu... "Keşke" dedim o gece.. O gece son bir kez de olsa görebileseydim seni...Keşke daha fazla vakit ayırabilseydim...Keşke be Sibel.....Keşke hiç gitmeseydin!.

`Kızımıza hala söyleyemedik´ / İsmail Navruz - HaberVTR.com

İnanamıyorum... Tam bir yıl geçti... Kızımın gözlerine bakıyorum ve tarifsiz acım bir kez daha tazeleniyor... Neden mi? Kolay değil.. En sevdiğin dostlarımdan biri, minik kızımın biricik teyzesi Sibel artık hayatta yok...

Şimdi elimde kızım Zeynep'in oyuncak bir bebeği var. Bu bebeğin bende iz bırakan bir hatırasını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Canım arkadaşım Sibel'in hastalığının en ağır dönemi. Ailemle Sibel'in evine ziyarete gittik. Eşim Sakine, Zeynep ve ben. Hastalığın verdiği bitkin ve yorgun ifadeyle ama gözlerinde bitmeyen umut ışığıyla Sibel bizi hasta yatağında karşıladı. Sibel, yine bütün inceliğiyle çok sevdiği Zeynep'in kendisinin o durumundan çocuk ruhuyla rahatsız olmaması için elinden geleni yaptı. Ayağa kalkmakta güçlük çeken canım arkadaşım, gene gülümsedi ve Zeynebim için o yorgun bedenini ayağa kaldırdı .' Zeynep'i nasıl mutlu ederim' diye düşünen Sibel, evinde bulduğu oyuncak bebeği kızıma verdi. Sibel teyzesinin ona verdiği bu bebek, Zeynep'in havalara uçmasına neden oldu.. Anlayacağınız Sibel bir kez daha minik bir çocuğun kalbiyle 'Kanseri Gülümse'tti!

Şimdi elimde Sibel'in kızıma hatırası bir oyuncak bebek ve bana sürekli, ' Sibel teyzeme ne zaman gideceğiz' diye soru soran Zeynep var.. Evet Sibelcim, Sakine ile ben kızımıza seni kaybettiğimizi söylemedik, söyleyemedik.. Dilimiz varmadı be Sibelim.. Ama şunu bil ki sen bizim hep yüreğimizdesin seni çok özledik.. Ruhun şad olsun...

Eski bir dostun arkasından / Murat Yancı - TV 24

Sibel Kalaycı´yla yakın bir dost olduğumuzda takvim yaprakları 1997 yılını gösteriyordu. Bu dostluğumuz onu kaybedene kadar sürdü.

Sibel, dost olduğumuz dönemde iki farklı hayat yaşamıştı. Kanserden önce ve kanserden sonra.
Kansere yakalandıktan sonra öylesine değişti ki! Onu ölüme sürükleyen bu hastalık aslında inanılmaz bir bilgelik hediye etmişti Sibel´e. Yaşanılan her anın aslında ne kadar kıymetli olduğunu, hayata sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini öğrendi ve bizlere de aşılamaya çalıştı o süreçte.

Kanserin iyiden iyiye vücudunu sardığı günlerde yaptığımız bir sohbeti hiç unutamam.

Bana, "Biliyor musun bu hastalığı ben çağırdım. Ben çağırdığım için kanser gelip beni buldu!" demişti, tebessüm ederek.

Ben, bu düşünceyi çok saçma bulduğumu söyleyip, neden böyle bir fikre kapıldığını sormuştum. O da bana hiç aklımdan çıkaramadığım hikayesini anlatmıştı.

Sibel küçük bir çocukken hayal kurarmış.
Kurduğu bu hayale göre günün birinde ölümcül bir hastalığa yakalanacak ve hastalandıktan sonra bir kitap kaleme alacakmış. Kitabı yazdıktan sonra da televizyonlara , gazetelere çıkıp ölümcül hastalığıyla ilgili röportajlar verecekmiş. Panellere katılıp insanları bilgilendirecekmiş.

Sibel çocukluk yıllarında uzun bir süre kurduğu bu hayali detaylarıyla anlattı bana. İnanılacak gibi değildi gerçekten. Çünkü Sibel´in kurduğu bu hayal birebir gerçekleşmişti. Sibel,"Şimdi anladın mı?" diye sordu bana.

"Kurduğumuz hayallere gerçekten inanırsak birgün harfi harfine gerçekleşeceğini öğrendim. Ben kurduğum hayale kavuştum. " diye konuştu uzaklara dalarak. Ne diyeceğimi bilememiştim. Ancak o günden sonra ne zaman kötü düşünceler istila etse zihnimi, aklıma hep Sibel´in anlattıkları gelir.

Derin bir nefes alır ve iyi şeyler kurmaya başlarım düne, bugüne ve yarına dair. Bir dostluğun ötesinde bana bir hayat dersi bıraktı Sibel Kalaycı.

Birgün yeniden buluşana dek, nur içinde yat sevgili dostum...

Sibel´le kahvaltı işkencesi! / Turgut Erat - STAR TV

Öyle zor ki, ölümünün ardından birşeyler yazmak... Tıpkı onunla kahvaltı etmek gibi birşey bu. Evlerimiz çok yakındı mesleğe ilk başladığımızda. Her pazar birkaç arkadaşla beraber arardı beni. "Öleceksiniz düzensiz kahvaltı yapmaktan, hadi gelin bana"... Ama o kahvaltı bizim için ziyafetten çok, işkenceye dönerdi... Kısacık boyuyla sofradan ayağa kalkar heybetlenirdi; "yumurtayı yedikten sonra çay içmeyin, vitamini gider. Aslında reçel kaymakla yenmez, çünkü..." diye başlayan cümleler "afiyet olsun" dedikten sonra son bulurdu... Ama çok özledim be Sibel... Toprağa verirken, mezarının başındaki fotoğraflara bakıyorum ara sıra. Bir de anılara dalıyorum... Ha unutmadan, şimdi seninle aynı durumda olan bir arkadaşım daha var... Adı Buket. Avukat. Lenf kanseri. O da senin gibi cıvıl cıvıl. Ve diyor ki;"asıl siz üzülün halinize. Çünkü ben kanserim. Yakında öleceğimi biliyorum. Ama siz hep ne zaman öleceğim korkusuyla yaşayacaksınız"... Kim şanslı sence!!! seviyorum seni...

Cennette olduğunu biliyoruz / Turan Kırkıl - Bugün TV /
3 gün önceydi.. son konuşmamız ebediyete göçmeden üç gün önce.. Süleyman İnce ile birlikte aramıştık... "Yanına geleceğiz" dedik.. "Siz gelmeden ben giderim" dedi, itemkardı... Haklıydı da. Hala içimde bir acıdır.. gidebilirdik, hayat gailesi yalanının arkasına sığındık, kılıfı bulduk ama insan kendini kandıramıyor. Kurşini havaların ağırlığı Sibel'i getirir aklıma.. Yağmurlu, kasvetli bir havada veda etmiştik... Yüzünden düşmeyen tebessümü, candanlığı...Dünya tatlısıydı, cennetin tatlısı oldu.

Sibelimin ardından... / Sultan Uçar - Habertürk Gazetesi

"Sibel'in, çok değerli dostum, arkadaşım ve meslektaşım Sibel'in ardından yazmak gerçekten çok zormuş. Bu hani oturup da 2 satır yazmaya yada haber yazmaya benzemiyor. Çünkü bu bizim hiç bilmediğimiz bir acıydı şimdiye kadar. Benim daha önce 34'ünde, hiç arkadaşım hayatı yarıyolda bırakıp gitmemişti. Giderken de yüreğimizi ısıtan gülümsemesini kalbimize bir hançer gibi saplayarak üstelik...Sibelsiz geçen 1 yılda ne oldu? Zaman geçtikçe, özlemim daha çok arttı. Gülümsemesi her Allah'ın günü içimi ısıttı. Teselli bulduk. Artık, Volkan Konağı dinlemek daha zor benim için. Sibel'e söz vermeme rağmen çok sevdiğim annesine bir iki defa dışında gidemedim. O, bana eminim ki çok kızıyor. Yüreğim gitmek istese de bazen insan bencillik yapıp, yüzleşmekten kaçıyor. Cep telefonumda numarası hep kayıtlı kalacak. O numaradan beni hiç aramayacaklarını bilsem de, o numara da kendisi ve tüm yaşadıklarımız gibi hayatımızdaki yerini koruyacak. Anılar mı? Belki birgün... Ama şimdi değil. Bunları konuşmak için erken. Çünkü o hala buralarda Bab-ı Ali yokuşunda, ANKA'da, Paşa'daki evde, not defterleri elinde toplantıda gülümseyerek dolaşıyor aramızda... Karadeniz'de derin bir uykuya dalsa da bedeni, yüreği İstanbul'da kalan dostum benim...Sultan seni hiç unutamıyor."

Bir yıl mı, bin yıl mı? / Mevlüt Yüksel - Gazeteci

Günlerden cuma...
Haftanın son günü.
Ve zaman öğlen sıraları..
Kafamdan geleceğe dair binbir düşünce var.
Birden cep telefonum çalıyor.
Tanımadığım bir bayan sesi..
"İyi günler Mevlüt Bey..Sizi Gerçek Gündem internet sitesinden arıyorum."
Sibel Kalaycı'nın birinci ölüm yıldönümü nedeni ile sizden kısa bir yazı istiyorum" dedi.

Rahmetli Sibel kalaycı'nın adını duyunca, inanın geri kalan konuşmayı çok kısık bir ses ile duydum.
Demek Sibel Kalaycı, bu yalan dünyadan,gerçek dünyaya göçeli bir yıl olmuş öyle mi?
Bir yıl mı?
Bir yıl mı?
Hemen telefona sarılıp eşim Hülya'yı aradım.
Sibel ile tedavisinde adeta kader birliği yapan eşime,"Sen ve kızımda bir şeyler yazın Sibel için."
"Sibel'i anma" gününde,sizin yazınızın olması onu çok mutlu eder" dedim.
Eşim Hülya ve kızım Pınar üzülerek, ancak Sibel'in mutlu olacağını düşünerek bu satırları birlikte yazdık.
Ve onun huzurlu olduğunu düşündüğümüzden dolayı da müsterih olduk.

SANA MAHÇUBUZ

Sibel kendi adıma sana bir cümle yazmak istedim.
Ne olur bizi affet!..
Maalesef hala bir şey yapabilmiş değiliz gazetecilik adına hatırana.
Medyadaki durumları biliyorsun sen..
Herkes başının çaresine bakıyor.
Kimimiz işsiz, kimimiz de çaresiz bekliyoruz.
Umudumuz medya sektörünün bir an önce düzelmesi...
Eminim Sibel, buna en çok sen sevineceksin ve mutlu olacaksın..
Sibel, dayanılmaz hastalığına rağmen, gösterdiğin müthiş direnç, kanser hastalarına umut olma çabaların, müthiş gazetecilik isteğin,
sonsuz ve sınırsız ve de karşılıksız arkadaşlığın ve dostluğun için seni bir kez daha rahmet ve minnet anıyoruz...

Seni her zaman dualarla ve güzel anılarla anıyoruz. Seni asla unutmayacağız ve unutturmayacağız...

'Gülüşün hep aklımızda...' / Dr. Barış Doster - Gazeteci

Sevgili Sibel,

Seninle Cağaloğlu'nda Cumhuriyet'e geldiğin günleri, birlikte habere gidip gelişlerimizi, sizin ajansın bürosunda yaptığımız sohbetleri, içtiğimiz ayranları ve gazozları çok özlüyorum. Mesleğin senin gibi namuslu, fikri takip sahibi, çalışkan ve muhalif gazetecilere yakıcı ihtiyaç duyduğu günümüzde, bıraktığın boşluk dolmuyor, doldurulamıyor. Sevimli gülüşünle, vefan ve dostluğunla, yardımseverliğinle seni çok arıyoruz dostum benim.


SİBEL KALAYCI KİMDİR?

Sibel Kalaycı, 1974 yılında doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun olan Kalaycı, sağlık muhabiri olarak uzun yıllar çalıştığı Anka Haber Ajansı'ndan 2002 yılında yakalandığı meme kanseri nedeniyle malulen emekliye ayrıldı. Kalaycı, kanserle mücadelesini anlattığı ''Kansere Gülümsemek'' adlı kitabını çıkardı.
Hastalığı süresince yazılarından kopmayan Kalaycı, 2006 yılı ortalarından itibaren de Gerçek Gündem.com'da yazı yazmaya başladı; bu süreçte ''Sibel'in Günlüğü'' ve ''Hüzün Mevsiminde Aşk'' (*) isimli iki kitabı yayımlandı. Kalaycı, 7 Şubat 2009'da İstanbul Kartal'da hayata veda etti. Sarı basın kartı sahibi olan Kalaycı, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesiydi.

(*) Babil Yayınları