''SEN KELİMELERİN EFENDİSİ KAL GÜZEL ABİM, BEN KIROLARIN KRALİÇESİ!..'' İCLAL AYDIN'DAN DUMAN'A SİTEM VAR!
İclal Aydın kırgın, İclal Aydın üzüntülü...Sebebi de başta Selahattin Duman olmak üzere Vatan yönetiminin son günlerde geçirdiği sıkıntılara duyarsız kalmaları...Ve Aydın sanki "ayrılık" mesajı verir gibi..
BAY SELAHATTİN DUMAN VAY!!
Öyle mesudum ki... İçinde garip bir hüzün barındıran, tuhaf bir rahatlama da hissediyorum öte yandan. Yıllardır bir üyesi olduğum Vatan ailesinin içinde beni okuyanlar da varmış meğer! Zira bir zamanlar ait olduğum sabit renkli sayfamdan ev sahibi aylar önce beni çıkardığından beri bir gün sayfa 18, bir gün 23, bazen 19, artık hangi sayfa denk gelirse oradan okura seslendiğim için... Ah, ah! Bizim gazete içinde artık kimse beni okumuyor, çünkü diğer okurlar gibi yazıyı bulamıyorlar sanıyordum...
Meğer yanılıyormuşum...
Selahattin Dumanın dün Taksim Meydanı kadar geniş köşesinden gördüm ki konu elzem olursa dikkat çekiyormuş...
Mesela bay ve bayan kelimelerinin toplumsal yaşamımızın üzerindeki etkileri...
***
Açıkçası hukukumuzun özel olduğunu düşündüğüm Selahattin abimin günlük yazı yazan biri olarak Türkçeme dair gösterdiği hassasiyete saygı duydum... Bayan ve kadın kelimeleri arasındaki farkın (ve huzursuzluğun) anlam biliminden değil ses uyumundan kaynaklandığını, bayan kelimesine zorla yüklenen yeni anlamın bu iki kelimenin etimolojik kökenleriyle de gerçek anlamlarıyla da uzaktan yakından ilgisi olmadığını bildiğim halde üstelik...
Zira nice kelimelerin efendisi erkek tanıdım, davranışta ilk insandılar; kadına kadın, insana insan gibi davranamadıktan sonra bayan demiş kadın demiş ne fark eder dediğim yazımda gerçekten de buydu kastım...
Ancak...
Aynı köşeden birkaç hafta önce bir mide kanaması geçirdiğimi, haftalarca hasta yattığımı, hastane yatağımdaki günlerimi de yazdım... Başımdan geçen, Türkiyedeki her televizyon emekçisini ilgilendirecek bir hukuksuzluğu yazdım... Emeğimin karşılığını alamadığım gibi borçlu çıkarıldığımı, hacze maruz kaldığımı yazdım... Bu olumsuz emsalin tüm telifle çalışanlar için tehlike oluşturduğunu yazdım... Bana bayan diyebilirsiniz başlıklı yazımda, Dünya Kadınlar Gününde o kelimenin hiç de umurumda olmadığını, ailemin o sabah Elazığda depremin içinde olduğunu, uzun süre kimilerine ulaşamadığımızı yazdım...
Yönetim Kurulu Başkanımız Selahattin Duman dahil olmak üzere gazetemdeki hiçbir yöneticiden ve kıdemli yazardan bir Geçmiş olsun. Bir ihtiyacın var mı? Çözebilecek misin bu sorunu? Avukatın destek ister mi? Ne âlemdesin? Çocuğunun durumu nasıl? Ailende herkes sağ mı? Biz ne yapabiliriz telefonu aldığımı ya da bir destek gördüğümü hatırlamıyorum.
Bayan kelimesine ve günlük yazı yazan biri olarak Türkçeme gösterilen hassasiyet o günlerde yoktu... Doğal olarak okunmadığımı, fark edilmediğimi düşünüyordum.
***
Bu arada yeri gelmişken... Her gün arayıp soran, derdimi bir baba gibi dert edinen editörüm, hocam, çok şey borçlu olduğum sevgili Aytekin Hatipoğlu, gazeteden hasta ziyaretime gelen tek arkadaşım Mutlu Tönbekici, elinden gelen desteği esirgemeyen Gülşen Yüksel, her zaman arayıp soran Elif Erguya bütün kalbimle teşekkür ediyorum... Ve pek tabii ki medyatava.comdan Neslihan Acu ve Ömer Özgüner, Sabahtan Yüksel Aytuğ, Hürriyetten Cengiz Semercioğlu, Milliyetten Birsen Altuntaşa ve Taraf Gazetesinin Telesiyej köşesi yazarına...
Dün sabah Selahattin Dumanı okuduğumda geçen onca yıldan sonra Bayan İclal Aydın olarak bir şeylerin sonuna geldiğim hissine kapıldım...
***
Bu arada Selahattin abi... Anlatmak istediğim şey buydu aslında biliyor musun... Bayan, miss, hanımefendi, frolayn, kadın, leydi... Ne fark eder...
Yeni doğum yapmış bir kadınla Kızının adını Lâl koymuş, artık ikinciyi doğurunca Öküzgözü koyar diyer ek dalgasını geçebildiği yazılar yazan ve o mizah yazılarında kadınları yerden yere vuran bir erkeğin beni kelimeyle gireceğim tesettürden korumasına, bana kadınlığı öğretmesine hiç ihtiyacım yok... Kastettiğin bayan aşağılaması işte senin bu yaptığındadır asıl...
Sen kelimelerin efendisi kal güzel abim, ben kıroların kraliçesi...
İclal Aydın/Vatan
Öyle mesudum ki... İçinde garip bir hüzün barındıran, tuhaf bir rahatlama da hissediyorum öte yandan. Yıllardır bir üyesi olduğum Vatan ailesinin içinde beni okuyanlar da varmış meğer! Zira bir zamanlar ait olduğum sabit renkli sayfamdan ev sahibi aylar önce beni çıkardığından beri bir gün sayfa 18, bir gün 23, bazen 19, artık hangi sayfa denk gelirse oradan okura seslendiğim için... Ah, ah! Bizim gazete içinde artık kimse beni okumuyor, çünkü diğer okurlar gibi yazıyı bulamıyorlar sanıyordum...
Meğer yanılıyormuşum...
Selahattin Dumanın dün Taksim Meydanı kadar geniş köşesinden gördüm ki konu elzem olursa dikkat çekiyormuş...
Mesela bay ve bayan kelimelerinin toplumsal yaşamımızın üzerindeki etkileri...
***
Açıkçası hukukumuzun özel olduğunu düşündüğüm Selahattin abimin günlük yazı yazan biri olarak Türkçeme dair gösterdiği hassasiyete saygı duydum... Bayan ve kadın kelimeleri arasındaki farkın (ve huzursuzluğun) anlam biliminden değil ses uyumundan kaynaklandığını, bayan kelimesine zorla yüklenen yeni anlamın bu iki kelimenin etimolojik kökenleriyle de gerçek anlamlarıyla da uzaktan yakından ilgisi olmadığını bildiğim halde üstelik...
Zira nice kelimelerin efendisi erkek tanıdım, davranışta ilk insandılar; kadına kadın, insana insan gibi davranamadıktan sonra bayan demiş kadın demiş ne fark eder dediğim yazımda gerçekten de buydu kastım...
Ancak...
Aynı köşeden birkaç hafta önce bir mide kanaması geçirdiğimi, haftalarca hasta yattığımı, hastane yatağımdaki günlerimi de yazdım... Başımdan geçen, Türkiyedeki her televizyon emekçisini ilgilendirecek bir hukuksuzluğu yazdım... Emeğimin karşılığını alamadığım gibi borçlu çıkarıldığımı, hacze maruz kaldığımı yazdım... Bu olumsuz emsalin tüm telifle çalışanlar için tehlike oluşturduğunu yazdım... Bana bayan diyebilirsiniz başlıklı yazımda, Dünya Kadınlar Gününde o kelimenin hiç de umurumda olmadığını, ailemin o sabah Elazığda depremin içinde olduğunu, uzun süre kimilerine ulaşamadığımızı yazdım...
Yönetim Kurulu Başkanımız Selahattin Duman dahil olmak üzere gazetemdeki hiçbir yöneticiden ve kıdemli yazardan bir Geçmiş olsun. Bir ihtiyacın var mı? Çözebilecek misin bu sorunu? Avukatın destek ister mi? Ne âlemdesin? Çocuğunun durumu nasıl? Ailende herkes sağ mı? Biz ne yapabiliriz telefonu aldığımı ya da bir destek gördüğümü hatırlamıyorum.
Bayan kelimesine ve günlük yazı yazan biri olarak Türkçeme gösterilen hassasiyet o günlerde yoktu... Doğal olarak okunmadığımı, fark edilmediğimi düşünüyordum.
***
Bu arada yeri gelmişken... Her gün arayıp soran, derdimi bir baba gibi dert edinen editörüm, hocam, çok şey borçlu olduğum sevgili Aytekin Hatipoğlu, gazeteden hasta ziyaretime gelen tek arkadaşım Mutlu Tönbekici, elinden gelen desteği esirgemeyen Gülşen Yüksel, her zaman arayıp soran Elif Erguya bütün kalbimle teşekkür ediyorum... Ve pek tabii ki medyatava.comdan Neslihan Acu ve Ömer Özgüner, Sabahtan Yüksel Aytuğ, Hürriyetten Cengiz Semercioğlu, Milliyetten Birsen Altuntaşa ve Taraf Gazetesinin Telesiyej köşesi yazarına...
Dün sabah Selahattin Dumanı okuduğumda geçen onca yıldan sonra Bayan İclal Aydın olarak bir şeylerin sonuna geldiğim hissine kapıldım...
***
Bu arada Selahattin abi... Anlatmak istediğim şey buydu aslında biliyor musun... Bayan, miss, hanımefendi, frolayn, kadın, leydi... Ne fark eder...
Yeni doğum yapmış bir kadınla Kızının adını Lâl koymuş, artık ikinciyi doğurunca Öküzgözü koyar diyer ek dalgasını geçebildiği yazılar yazan ve o mizah yazılarında kadınları yerden yere vuran bir erkeğin beni kelimeyle gireceğim tesettürden korumasına, bana kadınlığı öğretmesine hiç ihtiyacım yok... Kastettiğin bayan aşağılaması işte senin bu yaptığındadır asıl...
Sen kelimelerin efendisi kal güzel abim, ben kıroların kraliçesi...
İclal Aydın/Vatan