"SEN DEVLETİN SÖYLEDİKLERİNE KARŞI MI ÇIKIYORSUN!.." MUHABİRE AZAR ÇEKTİ, ALBAYA HAZIROLA GEÇTİ!..

Gazeteciler, darbe tartışmaları nedeniyle yıllanmış sırrlarını birbiri ardına açıklamaya başladı. Ahmet Hakan'ın 13 yıllık sırrının ardından Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet de 7 yıllık sırrını açıkladı.

Albayın telefonuyla değişen haber

Bundan tam 7 yıl önceydi... Askeri görevimi yeni tamamlamış Kanal 7'ye, muhabirlik görevime geri dönmüştüm. Tam da o sıralarda, İstanbul'un daha önce ismini hiç duymadığım Akfırat isimli Beldesi'nde tuhaf bir takım gelişmeler yaşanıyordu.

İddiaya göre bir "sözde şeyh" beldede, kendine göre kapalı bir dünya kurmuş, beldeyi istediği gibi yönetiyor, çiftliğinde aslanlar, kaplanlar falan besliyordu.

"Sözde şeyh", jandarma operasyonuyla tutuklanınca, beldede ki gelişmeleri izleme görevi bana verilmişti.

Beldeye gittiğim ilk gün garip bir durumla karşılaştım...

Bir tarafta dış görünüşüyle dindar olduğunu belli eden bir adam "sözde şeyh"i ağır sözlerle suçlarken, "sözde şeyh"in yakınları ağlayarak jandarmanın kendilerine tuzak kurduğunu anlatıyordu.

Onların iddiasına göre büyük bir medya patronu bu beldenin değerli arazilerine gözünü dikmişti, ileride Formüla Pisti yapılacaktı buraya. Bu nedenle sansasyonel haberler üretiliyordu.
Haberci olarak bütün tarafların görüşlerini aldım.

Ve çok dengeli bir biçimde, kimseyi suçlamadan, ortadan bir haber yaptım.

BİR ALBAYDAN GELEN TELEFONLA HERŞEY DEĞİŞİYOR!


7 yıllık hatıralarımı canlandıran gelişmeler, bu haberi yaptığım akşamın ertesi günü başladı.

Sabah tekrar gidip Akfırat'taki son gelişmeleri toparlayıp haber toplantısına getirdim.

Tam haberimi anlatmaya başlayacaktım ki o dönemdeki "haber yöneticim" araya girdi.

"Beni bugün bir Albay aradı" dedi.

Gelen telefondan etkilenmiş gibi bir hali vardı.

Haber toplantısına katılan herkes "albay"ın "haber yöneticimize" söylediklerini dinlemeye başladı.

Bir önceki akşam yayınlanan haberi izlemiş olan albay, "haber yöneticimize" "anlıyorum ki o belde de olup bitenler hakkında tereddütte kalmışsınız" deyip jandarma operasyonunun haklılığını anlatmıştı.

"Haber yöneticimiz", haberle ilgili "fikri takibi", albayın söylediklerine uygun bir biçimde sürdürmemi istiyordu.

"Olay henüz netleşmedi. Dolayısıyla haberi yine ortadan görmeliyiz" diyecek oldum.

Tam bu sırada "haber yöneticim" herkesin ortasında beni şu sözlerle fırçaladı.

"Sen devletin söylediklerine karşı mı çıkıyorsun...!"

Yüzüm kızarmıştı ama pes etmemiştim...

Haber toplantısı biter bitmez, "haber yöneticimin" yanına gittim.

Hatırlayacağını sanmıyorum ama "haber yöneticimin" sinema yönetmeni olan kardeşi de odada oturuyordu.

Tam söze girecektim ki, daha ağır sözlere muhatap olmaya başladım.

İşittiklerimi, ağır ve kendisiyle aramızdaki mesafesiz ilişki biçimine aykırı olduğu için dün olmuş gibi hatırlıyorum.

"Senin görevin muhabirliktir. Sana bir görev veriyorsak onu sorgu sual etmeden yapacaksın. Haddini hududunu bil...!"

Dedi.

Tükenmiştim artık!...

Direnecek halim kalmadı...

Gittim haberi yine kendi ölçülerime göre yazdım, "haber yöneticime" okuttum, o gerekli değişiklikleri yaptı ve haber onun istediği biçimde yayınlandı.

Akfırat'taki gelişmeler sonra nasıl ilerledi bilmiyorum.

Zaten beni etkileyen oradaki gelişmelerden çok "haber yöneticim"in davranışındaki değişikliklerdi.
28 Şubat'taki efsanevi direnişiyle hepimize cesaret aşılayan "haber yöneticimiz"de, en azından o olaya mahsus bir değişiklik olmuştu.

Tuhaf bir değişiklik....


Mehmet ACET / Haber 7