Sen Anlat Karadeniz'in yıldızı konuştu: Nefes olmak kolay değil!
Sen Anlat Karadeniz dizisinde Nefes karakterine hayat veren İrem Helvacıoğlu, rolü hakkında Milliyet'ten Senem Aydın'a konuştu.
‘Sen Anlat Karadeniz’ dizisinde Nefes karakterine hayat veren İrem Helvacıoğlu, “Rolümü oynarken çok zorlanıyorum. Tüm dünyadaki Nefes’lerin sesi olabilmek ve aynı zamanda bu eziyetlerin, uygulandığını düşünmek hiç kolay değil” dedi.
İŞTE O RÖPORTAJ:
-‘Sen Anlat Karadeniz’in rahatsız eden bir hikayesi var. Oynarken siz neler yaşıyorsunuz?
Bugüne kadar çok duyduğumuz, belki sessiz kaldığımız, aslında tüm kadınların duyduklarında içini paramparça etmiş ve her türlü kadına şiddeti barındıran bir hikayesi var. Herkesin vicdanını sorgulatıyor. Çok zorlanıyorum, inanın Nefes olmak kolay değil. Tüm dünyadaki Nefes’lerin sesi olabilmek, bu eziyetlerin ve şiddetin uygulandığını, yaşanmış olduğunu düşünmek ve rolü oynamak hiç kolay değil. Bazen sahne bitse bile ben bitirmiyorum, çok gerçek her kısmı.
- Nefes rolüne nasıl hazırlandınız? Psikolojik destek aldınız mı?
Ferda (Eryılmaz) ve Sedef (Nehir Erdem) çok güzel bir şekilde karakter analizi yazmışlar ve bu beni rahatlattı. Nefes’in geçmişini çok iyi biliyordum, uzun uzun sohbet ettik, kafamda hiç soru işareti yoktu. Osman Sınav ve Emre Kabakuşak’la birlikte neyi nasıl yapacağımızı konuştuk.
O kadar emin ellerdeydim ki, birbirimize güvendik, bu daha da rahatlamamı sağladı. Aklımdan ne geçiyorsa sorup yaptım, olmadıysa bir daha denedik. Danışmandan yardım aldım. Senaryoyu ve karakter analizini okuyup, çözümledik. Nefes’in insanlarla ilişkilerini, korkularını, tepkilerini, neye nasıl cevap vereceğini, bu tarz şiddete maruz kalmış çocuk ruhlu kadının nasıl olabileceğine dair uzun bir konuşma yaptık.
- Siz hayatınızın herhangi bir döneminde erkek şiddetiyle karşılaştınız mı?
Şiddet, sanırım her yerde... Fiziksel olmasa bile psikolojik olarak çok gördüm. Rahatsız edici ve aşılması zor. Sanki başa çıkmak zorundaymışsın gibi davranılması çok kötü. Asıl şiddet, zorunda bırakılmak.
- Sizce kadına şiddetle nasıl baş edilebilir?
Bunu öğrenmenin yeri aile bence. Ne görürsek, onu uyguluyoruz. Erkek el üzerinde tutulur, kadın boyun eğer, erkek güçlüdür, kadın güçsüzü öğretir... Şiddettin bir acizlik değil, güç göstergesi olduğunun temelini verirsek, kendini güçlü sanan aciz bireyler yetiştirmiş oluruz. Öncelikle buna engel olmalıyız.
Güçlü olmak demek merhametsiz, acımasız ve kendinden daha güçsüzü yok etmek değildir; ona elini uzatıp, destek olmaktır.
- Dizi, bu durumu nasıl yansıtacak?
Boyun eğmeyen bir kadının hikayesi bu. Etrafımızda bir şekilde gördüğümüz, rastladığımız kişilerin bu tarz olaylara nasıl tepki gösterdiklerini yansıtıyor.
Aklınıza gelebilecek bütün çatışmalar var. Bu hikayede karşı çıkan da var, destekleyen de, yardım eden de, kuyu kazan da. Ama bütün cümleler çok gerçek.
- Çekimler nasıl gidiyor?
Her gittiğimiz yerin ayrı havası ve dokusu var. Hayranlıkla bakıyorum. Nefes aldığımı hissedip, huzurla çalışıyorum.
‘BABA-KIZ GİBİ OLDUK’
- Osman Sınav’la çalışmak nasıl?
Birlikte çalışmak, çok büyük şans. Bana tüm kalbiyle inanan, baba gibi davranan bir yönetmen-yapımcı vardı. Doğru meslekte olduğumu hatırlattı. Oyuncu ve yapımcı değil, baba-kız ve aile gibiyiz.
‘İÇİMDE ONLARCA KADIN VAR’
- Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Şu an çok farklı, anlayıp, anlatamadığım bir duygu var bende. Henüz ne olduğunu keşfedemedim. Ama hepimiz adına güzel bir şey oluyor sanırım.
- Oyunculuğa dair hayallerinizde neler var?
İçimde onlarca kadın bulunuyor ve bunların hepsi kendini anlatmak istiyor, nereye kadar olursa...
- Mutlu bir ilişkiniz var bildiğimiz kadarıyla. Evlilik fikri var mı?
En büyük şansım ve destekçim, her anımda yanımda, beni motive ediyor. Sürekli ‘İyi ki’ diyorum. Bunlar çok önemli ilişkilerde... Birlikte bazı şeyleri konuşuyoruz ama ne zaman olur bilmiyorum.
İŞTE O RÖPORTAJ:
-‘Sen Anlat Karadeniz’in rahatsız eden bir hikayesi var. Oynarken siz neler yaşıyorsunuz?
Bugüne kadar çok duyduğumuz, belki sessiz kaldığımız, aslında tüm kadınların duyduklarında içini paramparça etmiş ve her türlü kadına şiddeti barındıran bir hikayesi var. Herkesin vicdanını sorgulatıyor. Çok zorlanıyorum, inanın Nefes olmak kolay değil. Tüm dünyadaki Nefes’lerin sesi olabilmek, bu eziyetlerin ve şiddetin uygulandığını, yaşanmış olduğunu düşünmek ve rolü oynamak hiç kolay değil. Bazen sahne bitse bile ben bitirmiyorum, çok gerçek her kısmı.
- Nefes rolüne nasıl hazırlandınız? Psikolojik destek aldınız mı?
Ferda (Eryılmaz) ve Sedef (Nehir Erdem) çok güzel bir şekilde karakter analizi yazmışlar ve bu beni rahatlattı. Nefes’in geçmişini çok iyi biliyordum, uzun uzun sohbet ettik, kafamda hiç soru işareti yoktu. Osman Sınav ve Emre Kabakuşak’la birlikte neyi nasıl yapacağımızı konuştuk.
O kadar emin ellerdeydim ki, birbirimize güvendik, bu daha da rahatlamamı sağladı. Aklımdan ne geçiyorsa sorup yaptım, olmadıysa bir daha denedik. Danışmandan yardım aldım. Senaryoyu ve karakter analizini okuyup, çözümledik. Nefes’in insanlarla ilişkilerini, korkularını, tepkilerini, neye nasıl cevap vereceğini, bu tarz şiddete maruz kalmış çocuk ruhlu kadının nasıl olabileceğine dair uzun bir konuşma yaptık.
- Siz hayatınızın herhangi bir döneminde erkek şiddetiyle karşılaştınız mı?
Şiddet, sanırım her yerde... Fiziksel olmasa bile psikolojik olarak çok gördüm. Rahatsız edici ve aşılması zor. Sanki başa çıkmak zorundaymışsın gibi davranılması çok kötü. Asıl şiddet, zorunda bırakılmak.
- Sizce kadına şiddetle nasıl baş edilebilir?
Bunu öğrenmenin yeri aile bence. Ne görürsek, onu uyguluyoruz. Erkek el üzerinde tutulur, kadın boyun eğer, erkek güçlüdür, kadın güçsüzü öğretir... Şiddettin bir acizlik değil, güç göstergesi olduğunun temelini verirsek, kendini güçlü sanan aciz bireyler yetiştirmiş oluruz. Öncelikle buna engel olmalıyız.
Güçlü olmak demek merhametsiz, acımasız ve kendinden daha güçsüzü yok etmek değildir; ona elini uzatıp, destek olmaktır.
- Dizi, bu durumu nasıl yansıtacak?
Boyun eğmeyen bir kadının hikayesi bu. Etrafımızda bir şekilde gördüğümüz, rastladığımız kişilerin bu tarz olaylara nasıl tepki gösterdiklerini yansıtıyor.
Aklınıza gelebilecek bütün çatışmalar var. Bu hikayede karşı çıkan da var, destekleyen de, yardım eden de, kuyu kazan da. Ama bütün cümleler çok gerçek.
- Çekimler nasıl gidiyor?
Her gittiğimiz yerin ayrı havası ve dokusu var. Hayranlıkla bakıyorum. Nefes aldığımı hissedip, huzurla çalışıyorum.
‘BABA-KIZ GİBİ OLDUK’
- Osman Sınav’la çalışmak nasıl?
Birlikte çalışmak, çok büyük şans. Bana tüm kalbiyle inanan, baba gibi davranan bir yönetmen-yapımcı vardı. Doğru meslekte olduğumu hatırlattı. Oyuncu ve yapımcı değil, baba-kız ve aile gibiyiz.
‘İÇİMDE ONLARCA KADIN VAR’
- Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Şu an çok farklı, anlayıp, anlatamadığım bir duygu var bende. Henüz ne olduğunu keşfedemedim. Ama hepimiz adına güzel bir şey oluyor sanırım.
- Oyunculuğa dair hayallerinizde neler var?
İçimde onlarca kadın bulunuyor ve bunların hepsi kendini anlatmak istiyor, nereye kadar olursa...
- Mutlu bir ilişkiniz var bildiğimiz kadarıyla. Evlilik fikri var mı?
En büyük şansım ve destekçim, her anımda yanımda, beni motive ediyor. Sürekli ‘İyi ki’ diyorum. Bunlar çok önemli ilişkilerde... Birlikte bazı şeyleri konuşuyoruz ama ne zaman olur bilmiyorum.