SELAHATTİN DUMAN İLİŞKİ YAZARLIĞINI P*RNO YAZARLIĞINA ÇEVİREN DİLEK ÖNDER İLE İLGİLİ TESPİTİNİ NİÇİN OKURUN YORUMUNA BIRAKTI!..

Kulağıma müzikal bir sevinç sayhası geldi:"Ohh! Oooohh!.." Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum.. Başkasını sıkıntıya sokan depresif hava raporunu şıkırdayarak karşılamak nasıl bir ruh halidir, varın siz anlayın..



Medyaradar'ın yazılarındaki üslubu sorguladığı Vatan'ın yeni yazarı Dilek Önder bu kez Selahattin Duman'a yazı konusu oldu. Bakın Duman her yazısında "yatak, sevişme, orgazm"dan bahsetmeden duramayan Önder hakkında neler yazdı!..

Onlardan hayır var mı?


Köyde yaşayan ak sakallı bir akrabam "İnsan culuktur, her bir şeyi yapar.." atasözünü benim çocuk aklıma kazıdığında dokuz on yaşındaydım..

Anadolu´nun pek çok yerinde hindiye "culuk" derler..

Bu lafları kuru kuru dinlerseniz, atasözünde geçen "culuk" sözcüğüne bakıp insan ile hindi davranışının nasıl pişti olduğuna kolayca akıl erdiremezsiniz..

Ama ak sakallı akrabamın bu sözleri söylemeden önce kendisi kadar yaşlı olan karısıyla ağız dalaşına girdiğine tanık olursanız..

Kadının ani bir öfke krizine girip önündeki kahve fincanını adamın kafasına attığını görürseniz..

Artık o kadını kalkıp "Allah yarattı demeden" dövecek kadar güçlü olmadığı için hakareti yutan ak sakallı akrabanın bana dönerek ettiği o laf anlam kazanır..

Yenik çıkılan bir kavgadan sonra "İnsan culuktur her bir şeyi yapar" demek, zoraki hoşgörü beyanıdır.. Yan etkisi yoktur..



***

Ankara´dan Dilek Önder hanım aradı.. Niye aradığını söylemeden önce işin evveliyatını anlatayım..

Pazar günü Bodrum´a benimle röportaj yapmak için gelmişti.. Sabahın köründen gece yarısına kadar beraberdik..

Ankara´yı sel bastıran bir yağmur sırasında terk etmiş.. Bodrum´a indi ki hava günlük güneşlik.. O gün de deniz buraları erken terk eden yazlıkçılara inat lacivert mi lacivert.. Hem de yarımadanın her köşesinde..

Buralarda yerlilerin "sarı yaz" dediği bir ara mevsim yaşanıyor..

Sanki bahar gelmiş gibi doğa yeniden canlanır gibi oluyor.. Ağaçlar, bitki örtüsü, çiçekler bahardan da parlak..

KIŞLIK YAZAR..
Dilek Hanım da her başkent yaşayanı gibi, genlerine memuriyetin aşırı ihtiyatı karışmış her Ankaralı gibi sıkı sıkı giyinmiş..

Uçaktan indiğinde üzerinde kazak vardı.. Ayağında da çizme.. O çizmenin soğuğa daha dayanıklısını giyse giyse Napolyon´u Rusya kışında perişan eden General Kutuzov giymiştir..

Yetmemiş.. Bir de kalın mont almış yanına..

Bir günlük yol için yanında valiz irisi küçük bir bavul getirmiş.. Allah bilir içinde elektrikli battaniye de vardı..

Daha ekim ayının ortası.. Demek ki bu görev kasım sonuna filan gelse uçak yerine köpeklerin çektiği bir kızak arayacak..

Kendisini havaalanında istikbâl ettiğimde kıyafeti hakkında tek bir şey söylemedim..

Zaten ben de ihtiyatlı gidiyorum..

Kendisi ile bir kez Ankara´da konuşmuştuk bir kez de Leyla Umar´ın meslekteki ellinci yılını kutladığımız gecede..

Yoksa yetmişinci yıl mıydı? Bunun doğrusunu Leyla Ablam´ın bana karşı olan hal ve davranışlarına göre yazacağım..


***

Hafiften gerilmem Dilek Hanım´ın geliş sebebinden.. Bu kızı üzerime gönderen bizim Güney Öztürk.. Çikolata, Vatan Pazar ilavelerinin paşası..

Kafasına bir şey taktı mı takar..

İstanbul´da olduğum zamanlar her hafta düzenli olarak yanıma gelir ve ekler için tasarladığı bir sayfayı benim hazırlamamı ister..

Her seferinde "Hayır Güney yapamam" derim..

Öbür hafta yine gelir.. Aramızda böyle bir konuşma olmamış gibi konuyu baştan açar ve sorar:

"Böyle bir şeyi hazırlamayı düşünür müsün?"

"Git başımdan.."

KAN ÇIKACAK