Efendim: benim aslında bugün için yazı yazmaya pek niyetim yoktu. Lakin İYİP Genel Başkanı Meral Akşener’in İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik beyanını gördükten sonra kararım değişti. Hele de İmamoğlu’nun ona cevabı da gündeme düşünce artık olayı adeta bir “vazife” telakki ettim. Kısaca dayanamadım ve klavyenin başına geçtim anlayacağınız…
Çatışma Sertleşmek Zorundaydı!..
Önce şunu bir saptayalım: aslına bakılırsa bunun işaretleri çoktandır vardı. Çatışmanın giderek artacağı, seçimler yaklaştıkça sertleşeceği tespitinde yakın bir tarihte bulunmuştum. 2 Şubat 2024 tarihli “CHP - İYİP kavgasında ipler gerildi! “Afiş Krizi” çatışmayı sertleştirir mi?” başlıklı yazımda “Ancak bu dakikadan sonra ‘Yumuşama’ beklenemez. Dozu giderek artacaktır!” diyerek ana trendin ne olacağını belirtmiştim. Bir vakitler “Abla - Kardeş” olarak sarmaş dolaş olanlar şimdilerde birbirine diş biliyordu anlaşılan.
Başlarda Akşener’in dokundurmalarını duymazdan gelen İmamoğlu şu an cevap verme gereği duymaya başladığına göre artık gerilim hayli tırmanmış demektir. Akşener’in “Savaş ilanı”ndan sonra zaten aksi de beklenemezdi. En son “Afiş krizi” dolayısıyla Akşener’in “Saraçhane”yi işaret etmesi durumu daha da gerdi. Şimdilerde ise durum iyice zıvanadan çıkmaya müsait görünüyor. Hele de seçim sathına iyice girildiğinde daha neler söylenecek kim bilir?
Toplar Bu Kez Karşılıklı Ateşleniyor!..
Nitekim İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, partisinin İstanbul adaylarının tanıtıldığı toplantıda yaptığı konuşmada isim vermeden Ekrem İmamoğlu'na söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi: “İstanbul'a hep kariyer basamağı olarak bakıldı. Mesela eli genel merkezde, gözü başka mevkilerde boş zamanlarında da İstanbul'da olanlar bu şehir yönetemez. Sırtında ihmallerin hataların, veballerin yükünü taşıyanlar da koltuk kavgalarının bayrağını tutanlar da bu şehri yönetemez."
Hemen ertesine bu kez İmamoğlu İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’i ziyareti sonrası şu açıklamalarda bulunacaktı: " İstanbul'da rakibimiz olan birçok arkadaşımıza, siyasi parti temsilcisine ya da onları temsilen yapılan birtakım siyasi konuşmalarda eksik, fazla; tutarlı, tutarsız; yalan, yanlış yorumlar yapılacaktır… İstanbul'a dair bir proje, İstanbul'da yaptığımız işe dönük tarif olur ise bu kapsamda cevabını veririm. Bu söylenen siyasi, muğlak, geçerliliği olmayan siyasi söylemlere muhatap olmayacağım.” İmamoğlu Akşener’in bombardımanları karşısında her ne kadar itidalli davranmaya çalışıp, “muhatap” almamaya uğraşsa da ok yaydan çıkmıştı bir kere.
Jeton şimdi mi düştü?..
Kimseye haksızlık etmek istemem. Hele de kimsenin tarafında ya da karşısında hiç değilim. Üstelik şimdi soracağım soruları Sayın Meral Akşener’e karşı olduğum için sormuyorum. İmamoğlu ile de –hemşerim olduğu halde- bir hasbıhalim yahut yakınlığım yoktur. (Hatta önceki yazdıklarımı yüzeysel okuyanlar karşıt olduğumu bile sanabilirler.) Ben sadece daha ziyade etik diyebileceğimiz bir “durum saptaması” yapmaya çalışıyorum. Şimdi Meral Hanım’a sorularımı yönelteyim bari. Unutmayın sorumun formatı onun bakış açısı üzerindendir benim değil…
Dediğim gibi şahıslara karşı özel bir “Sempati” ya da “antipati” beslemiyorum. Kimseye bu tarz yakıştırmalarımda yok. Lakin şimdi çıkıp böyle bir tavır takınıyorsanız, bunlara bir şekilde cevap vermeniz gerekmez mi? Biliyorum, hayat bazen umulmadık insanları karşı karşıya getirir. Hele de siyaset söz konusuysa. Ancak gene de bunun bir ayarı, ölçüsü olması gerekmez mi?..
20. 02. 2024