Sarışın kadın gazeteci "dolandırılınca" yayınevi sahibi oldu! (Medyaradar/Özel)
Bu hafta Milliyet’in Kitap ekinde karşıma çıktı bu kadın. Adı mı?
Bir kadın gazeteci yazdığı kitabı yayınlaması için gittiği yayınevi tarafından dolandırılır. Ardından bu kadın gazeteci kendi yayınevini kurar ve kitabını basar. O sarışın kadın gazetecinin ilk kitabının kapağında da sarışın bir kadın resmi var. Kim mi bu sarışın kadın gazeteci?
Doğrusu kitabı alıp henüz okumadım. Metro girişlerinde rastlamıştım önce kitabın afişli tanıtımına. “Aşk olsun” adlı kitabın beni çeken yanı yoktu ama merdivenlerden inerken de kapaktaki sarışın kadın dikkat çekiyordu ne yalan söyleyeyim.
Bu hafta Milliyet’in Kitap ekinde karşıma çıktı bu kadın. Adı mı? Yelda Cumalıoğlu.
En son Sabah’ın Ankara ve Güney eklerinde gazetecilik yapmış ama “devlet memurluğunu” sanki biraz daha öne çıkarmış röportajda. Benim ilgimi çeken gazetecilik yapmasının dışındaki alan, yayınevi sahibi olması.
Yelda Cumalıoğlu, kitabını kendi kurduğu Destek Yayınları’ndan çıkarmış. Yayınevi sahibi olmasına yol açan olayı şöyle anlatıyor: “İlk kitabımı yazdım, yayımlayacak yayınevi bulamadım. Sonra bir yayınevi ile anlaştım. Hayatımın en mutlu zamanıydı. Ardından bana ortaklık teklif ettiler. Devletten ayrıldım (memuriyetten), hiç düşünmeden ortak oldum. Meğerse batık bir şirketmiş. Korkunç rakamlarla dolandırıldım. Dört ay sonra dedim ki ‘Ben bu işi tek başıma yapacağım’ . Böylece gerçek yayıncılığa başlamış oldum.”
Yayıncılık zor iş haliyle. Röportajı yapan Fatma Uyar sormuş: “Ne gibi zorlukları var yayınevi sahibi olmanın?”
Cevabı sizinle paylaşalım: “Yayıncılık piyasası biraz nankör. Ben parayla yazar transfer etmiyorum, kendi yazarımı yaratıyorum. Ünlendiriyorum, yazarı patlatıyorum. Öbür yayıncı geliyor ahlaksız teklifte bulunuyor yazarıma. Zannediyor ki herkesin gönlü satın alınabilir. Ama gönüller satılık değildir. En azından benim yazarlarımın gönülleri satılık değil.”
RADAR OPERATÖRÜ
Doğrusu kitabı alıp henüz okumadım. Metro girişlerinde rastlamıştım önce kitabın afişli tanıtımına. “Aşk olsun” adlı kitabın beni çeken yanı yoktu ama merdivenlerden inerken de kapaktaki sarışın kadın dikkat çekiyordu ne yalan söyleyeyim.
Bu hafta Milliyet’in Kitap ekinde karşıma çıktı bu kadın. Adı mı? Yelda Cumalıoğlu.
En son Sabah’ın Ankara ve Güney eklerinde gazetecilik yapmış ama “devlet memurluğunu” sanki biraz daha öne çıkarmış röportajda. Benim ilgimi çeken gazetecilik yapmasının dışındaki alan, yayınevi sahibi olması.
Yelda Cumalıoğlu, kitabını kendi kurduğu Destek Yayınları’ndan çıkarmış. Yayınevi sahibi olmasına yol açan olayı şöyle anlatıyor: “İlk kitabımı yazdım, yayımlayacak yayınevi bulamadım. Sonra bir yayınevi ile anlaştım. Hayatımın en mutlu zamanıydı. Ardından bana ortaklık teklif ettiler. Devletten ayrıldım (memuriyetten), hiç düşünmeden ortak oldum. Meğerse batık bir şirketmiş. Korkunç rakamlarla dolandırıldım. Dört ay sonra dedim ki ‘Ben bu işi tek başıma yapacağım’ . Böylece gerçek yayıncılığa başlamış oldum.”
Yayıncılık zor iş haliyle. Röportajı yapan Fatma Uyar sormuş: “Ne gibi zorlukları var yayınevi sahibi olmanın?”
Cevabı sizinle paylaşalım: “Yayıncılık piyasası biraz nankör. Ben parayla yazar transfer etmiyorum, kendi yazarımı yaratıyorum. Ünlendiriyorum, yazarı patlatıyorum. Öbür yayıncı geliyor ahlaksız teklifte bulunuyor yazarıma. Zannediyor ki herkesin gönlü satın alınabilir. Ama gönüller satılık değildir. En azından benim yazarlarımın gönülleri satılık değil.”
RADAR OPERATÖRÜ