SAMİMİYETSİZ, İNSAFSIZ! RUŞEN ÇAKIR'DAN TÜRKÖNE'YE SERT TEPKİ!
Ruşen Çakır Zaman yazarı Mümtaz'er Türköne'nin dönemin Başbakanı Erbakan'ı suçlayan 28 Şubat kararlarını kim imzaladı? başlıklı yazısına tepki gösterdi.
İşte Vatan yazarı Ruşen Çakır’ın Türköne için kaleme aldığı sert köşe yazısı...
SAMİMİYETSİZ, İNSAFSIZ!
"15. yılında yapılan 28 Şubat değerlendirmelerindeki samimiyetsizliğin sağı, solu, dini, mezhebi yok maalesef. Medyada Mümtazer Türköne’nin başını çektiği, 28 Şubat’ın faturasını sağdan, Necmettin Erbakan ve RP’ye kesme tavrı buna bir başka örnek.
DANIŞMANI OLDUĞU ÇİLLER DİRENECEK MİYDİ?
Erbakan’ın 28 Şubat’taki MGK bildirisine imza atmış olmasından hareketle yapılan bu eleştirilerde çok şey var belki ama insaftan eser yok. Kuşkusuz demokrasi açısından arzu edilen, Erbakan’ın hiçbir taviz vermeden askere direnmesiydi, ama böylesi bir durumda Türköne’nin danışmanlığını yaptıkları Tansu Çiller’in DYP’si onun arkasından gelebilecek miydi?
Nitekim Refahyol hükümeti de Çiller’in milletvekillerini kontrol edememesi nedeniyle dağıldı.
Erbakan’ın stratejisini kabaca “askeri oyalamak” olarak tanımlayabiliriz. Örneğin o meşhur bildiriyi imzaladı ama hayata geçirilmesi konusunda hiçbir adım atmadı, hatta 28 Şubatçıların en büyük kozu da bu oldu.
Erbakan’ınki tabii ki pek gerçekçi olmayan, hayli naif bir stratejiydi ve başarısız oldu.
YA ERBAKAN DİRENSEYDİ?
Milli Görüş’ü ve Erbakan’ı en iyi tanıyan gazetecilerden olan Fehmi Çalmuk, 28 Şubat sürecinde Hoca’nın yakın çevresine “burdan Kızılay’a kadar gitsek arkamızdan çok kişi gelmez” anlamında sözler sarf ettiğini yazmıştı. Erbakan gerçekten böyle konuştu mu? Konuştuysa söylediklerinde haklı mıydı? Kızılay’a sahiden yürümeye kalksa ne olurdu?
SAMİMİYETSİZ, İNSAFSIZ!
"15. yılında yapılan 28 Şubat değerlendirmelerindeki samimiyetsizliğin sağı, solu, dini, mezhebi yok maalesef. Medyada Mümtazer Türköne’nin başını çektiği, 28 Şubat’ın faturasını sağdan, Necmettin Erbakan ve RP’ye kesme tavrı buna bir başka örnek.
DANIŞMANI OLDUĞU ÇİLLER DİRENECEK MİYDİ?
Erbakan’ın 28 Şubat’taki MGK bildirisine imza atmış olmasından hareketle yapılan bu eleştirilerde çok şey var belki ama insaftan eser yok. Kuşkusuz demokrasi açısından arzu edilen, Erbakan’ın hiçbir taviz vermeden askere direnmesiydi, ama böylesi bir durumda Türköne’nin danışmanlığını yaptıkları Tansu Çiller’in DYP’si onun arkasından gelebilecek miydi?
Nitekim Refahyol hükümeti de Çiller’in milletvekillerini kontrol edememesi nedeniyle dağıldı.
Erbakan’ın stratejisini kabaca “askeri oyalamak” olarak tanımlayabiliriz. Örneğin o meşhur bildiriyi imzaladı ama hayata geçirilmesi konusunda hiçbir adım atmadı, hatta 28 Şubatçıların en büyük kozu da bu oldu.
Erbakan’ınki tabii ki pek gerçekçi olmayan, hayli naif bir stratejiydi ve başarısız oldu.
YA ERBAKAN DİRENSEYDİ?
Milli Görüş’ü ve Erbakan’ı en iyi tanıyan gazetecilerden olan Fehmi Çalmuk, 28 Şubat sürecinde Hoca’nın yakın çevresine “burdan Kızılay’a kadar gitsek arkamızdan çok kişi gelmez” anlamında sözler sarf ettiğini yazmıştı. Erbakan gerçekten böyle konuştu mu? Konuştuysa söylediklerinde haklı mıydı? Kızılay’a sahiden yürümeye kalksa ne olurdu?