SALİH TUNA'DAN TARAF'A 'TOZUTMAYIN' UYARISI!

Salih Tuna Ahmet Altan'a ve gazetesine "Taraf olun ama "taraftar" olmayın" diyerek seslendiği yazısında sert eleştiriler yaptı...

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna'nın o köşe yazısı...

Fethullah Gülen’e sorulan o soru ve Erdoğan’ın tarafı

Hocaefendi’ye "Sizce din mi daha önemlidir, yoksa Türklük mü?" sorusunu yöneltmişti. Kim mi?

Böyle manyak soruyu kim sorar; elbette Ertuğrul Beyciğim.

Aslında soru bugünden bakılınca "manyak"; yoksa dün gayet "sinsiydi."

Dün dediğim lafın gelişi; sene 2000’di.

"Bütün konuşmayı teybe aldım. O gün aklıma gelen bütün soruları sordum..." diyordu.

Aklına gelen soruların en önemlisi de mahut soruymuş.

Cevap?

Ertuğrul Beyciğimin dediğine bakacak olursak Fethullah Gülen, "Türklüğe çok bağlı olduğunu hissettiren bir cevap vermişti."

Anlaşılan o ki soru ne kadar "sinsiyse", Hocaefendi de o kadar "hissettirmişti."

Bu da dönemin koşullarını göz önüne alırsanız, ferasetin tezahüründen başka bir şey değildi.

Mezkur yazıda Fethullah Gülen’i şöyle "övmeye" çalışmıştı: "Bana göre Gülen, özellikle Amerika’da çok rastlanan ’preacher’ adı verilen konuşma sanatının en ince ayrıntılarına hâkim bir ’Müslüman rahip’ti." (Ertuğrul Özkök, 4 Eylül 2000, Hürriyet)

Daha önce "Ben bu adamın düşmanlığından korkmam, dostluğundan korkarım..." demiştim ya, bu vesileyle bir şeycik daha ilave edeyim:

Ben bu adamın övgüsünden de korkarım.

Müslüman rahipmiş. Hey Allah’ım ya!

Ertuğrul Beyciğimin dün yaptığının mislini, iktidara geldiği günden beri Başbakan Erdoğan’a yapıyorlar.

Her defasında cevabın kralını alıyorlar ama pes etmiyorlar.

Örnek çok hangi birini sayayım.

Mesela Yahudi lobisinden aldığı ödülü dillerine dolamışlardı. Vatka ki Siyonistlerin şefine "One minute" çekti, şappadak morardılar.

Mesela Kenan Evren’i, 12 Eylül’ü asla yargılayamaz; bunları 12 Eylül cuntası var etti diyorlardı. İddianame açıklanınca apışıp kaldılar.

Mesela "Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır" dedi diye milliyetçileşti, Ankaralılaştı, devletleşti falan diyorlardı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın PKK’lılarla yaptığı malum görüşme ortalığa dökülünce, süt dökmüş kediye döndüler.

Şimdilerde de Uludere üzerinden demediklerini bırakmıyorlar.

Desinler...

Nihayetinde her eleştiri "ortak akla" hizmet eder; her görüş muhteremdir.

Lakin edepsizleşmesinler!

"Yalan söylüyorsun", "yazık sana", "milletin yiğidiydin devletin oyuncağı oldun", "Köşk için zillete düştün", "kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun", "sefil adam" gibi lakırdılarla tozutmasınlar.

Org. İlker Başbuğ’un tutuksuz yargılanmasından yanayız dediği için de nerdeyse "teröriste yardım ve yataklıktan" yargılayacaklar.

İnsaftan izandan geçtik, insan biraz utanır be!

Sayın Başbakan’ın "vesayet rejimiyle" yıllar yılı kelle koltukta hesaplaştığını ne çabuk unuttunuz?

Onca tehdit, onca suikast girişimi ve onca darbe planına rağmen yılmadan usanmadan azim ve sebatla mücadele ettiği "vesayet rejimiyle" hemhal olduğunu nasıl söylersiniz?

Vicdanınıza ne oldu?

Erdoğan "ilm-i siyasete" uygun basiret ve ferasetle hareket etmeyip de sizin gibi aculluk etseydi halimiz nice olurdu?!

Hayır yani, Dersim’in hesabını soran bir insanın Uludere’nin hesabını sormayacağını mı sanıyorsunuz?

Her zaman olduğu gibi yine mahcup olacaksınız. Hiç değilse o vakte kadar "mahcup olabilme" yetenek ve ahlakını kaybetmeyin.

Hayatını dine adayan birine "Din mi, Türklük mü?" sorusunu sormakla, hayatını millete hizmet etmeye vakfeden birine "Millet mi, devlet mi?" sorusunu sormak arasında zihinsel bir akrabalık yok mu?

Aldığınız cevaplardan istediğinizi "hissedebilirsiniz."

Şuncağızı unutmayın ama: Kimi zaman neyin söylendiği değil, kimin söylediği önemlidir.

Tamam sorun, sorgulayın ama Ertuğrul Özkökleşmeyin!

Taraf olun ama "taraftar" olmayın.

Taraftarlık bir nevi körlüktür çünkü.

Geçtiğimiz sezonun sonlarına doğru Aziz Yıldırım, Alex’i de yanına alıp Erdoğan’ı ziyaret etmişti.

Trabzonspor taraftarları (malum çevrelerin de tazyikiyle) Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu bu ziyarete bağlayıp, Başbakan’ı suçladılar.

Aziz Yıldırım şike ve teşvik soruşturması nedeniyle Metris’in yolunu tutunca, bu sefer Fenerbahçe taraftarı Başbakan’ı suçlamaya başladı.

Şike yasasındaki düzenleme söz konusu olunca da Trabzonspor taraftarı sazı eline aldı.

En son olarak Erdoğan Bayraktar’ın maksadını aşan saçma sapan sözleri üzerine Rıdvan Dilmen’in Ömer abisi (Çavuşoğlu) vurdu sazın tellerine: O bakanı istifa ettirmezse Başbakan, Fenerbahçe kongre üyeliğinden atılsınmış!

Besbelli ki, Sayın Erdoğan’ın adaletten taraf olması, her iki tarafı da bir türlü kesmedi.

Demem o ki, taraf olun ama böyle "taraftar" olmayın.