Salih Tuna'dan +18'lik yazı: Aydın Doğan'ın "sperm tadı uzmanı" o kaşar eleman...
Sabah yazarı Salih Tuna, bugünkü köşesinde isim vermeden Ertuğrul Özkök ile Yılmaz Özdil'e fena laf çaktı.
Salih Tuna, “6 yaşındaki çocukla evlenilebilir”, “asansörde halvet olabilir”, “yatak, yorgan, battaniye cinsel dürtüleri rahatsız eden yapıda olmamalı”, “Allah vur dediyse vardır bir hikmet” "Ketçap şehvet yapar" gibi ifadeleriyle kamuoyunda tepki çeken Nurettin Yıldız'ı eleştiren Hürriyet ve Sözcü yazarlarına isimlerini vermeden, kendi deyimiyle +18'lik bir yanıt verdi.
Nurettin Yıldız'ın "asansör" fetvası ile köşesinden dalga geçen Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, "Asansöre bir erkek iki kadın veya iki erkek bir kadın binerse bu da “grup halveti”ne girer mi" sorusunu yöneltirken Sözcü yazarı Yılmaz Özdil ise Halk TV’de ekranlara gelen Uğur Dündar’la Halk Arenası programında “Adam ketçap şehvet yapar diyor mayonez yapar mı belli değil” demişti.
İki ismi hedef tahtasına koyan Salih Tuna "Muhteremlere mizahınız kalkıyor.Peki, alışverişin seksten daha fazla zevk verdiğini söyleyen bilim adamlarına sıra gelince dilleriniz neden lâl oluyor?" sorusunu yöneltti.
İşte Salih Tuna'nın "Dikkat: Bu yazı +18 dışındakiler için sakıncalı olabilir" başlıklı o yazısı:
Ben de "aylak bilim adamlarından" kaç zamandır neden ses çıkmıyor, diyordum.
Meğer çok yoğun çalışıyorlarmış, günahlarını almışım.
Neyse ki sonunda müthiş bir buluşa imza atmışlar.
Alışveriş yapmanın beyin üzerindeki psikolojik etkilerini incelemişler ve alışveriş aktivitesinin seksten daha fazla zevk verdiğini tespit etmişler.
Kabul etmek zorundayız:
İnsanlık için küçük ama AVM'ler için büyük bir buluş!
Lakin, tek başına mı gruplar halinde mi veya kredi kartıyla mı yoksa nakitle mi daha çok zevk alınacağı henüz meçhul.
Sanırım, "işlev" daha önemli.
İşlev dediğim, ne kadar süre alıveriş yapacaksın, mesele orda.
Şak girdin şak çıktın olmaz. Kredi kartını limitine kadar (veya paranı kuruşuna kadar) mağazaların kasalarına boşaltacaksın.
Yani, doğru dürüst alışveriş yapacaksın.
New York Times'ın haberine göre söz konusu bilim adamları alışveriş yapanları da kendi içinde ikiye ayırmışlar.
Nasıl mı?
"İlhamlı" ve yalnızca ortama veya modaya göre alışveriş yapanlar.
İncelemelerin sonucunda "ilhamlı" alışveriş yapanların diğer alışveriş yapanlardan iki kat daha zevk aldıkları saptanmış.
"İlham" için de AVM'lerde daha uzun süre kalmak şart tabii.
Gezip dolaşacak, bakacak görecek bi güzel "ilham" alıp alışverişini yapacaksın.
Yok hayır, yorulmuyormuşsun.
Zira, bilim adamları onu da tespit etmişler.
"İlhamsız" alışveriş yapanlar her 10 dakika için yüzde 30 daha fazla yorgunluk hissediyorlarmış.
Sizin anlayacağınız "ilham" şart.
"Bir tatlı huzur almaya geldim AVM'ye..." lakırdısını terennüm ederek dolaşacak, "ilham" alacaksın.
***
Sen şimdi "ketçabın" seks üzerindeki etkisinden bahseden o "muhterem" üzerinden "kolektif istihfaf" ediyorsun.
Mayonezin durumu belli değil diye bi güzel dalganı geçip, vezir parmağı, dilber dudağı, domalan mantarı, ila ahir, kaptırıp gidiyorsun.
Aydın Doğan'ın "sperm tadı uzmanı" o kaşar eleman da asansörde "toplu halvet" durumuna fetvanız nedir yollu sorup eğleniyor.
Hülasa, "muhteremlere" mizahınız kalkıyor.
Peki, alışverişin seksten daha fazla zevk verdiğini söyleyen bilim adamlarına sıra gelince dilleriniz neden lâl oluyor?
Halbuki mevzu gayet münbit:
"Alışveriş yapıyor sonra da sırtını dönüp yatıyor..."
"Allah belanı versin, alışveriş yaparken iyiydi..."
"Valla ben o ihtiyacımı alışveriş yaparak karşılıyorum..."
***
Korkma, bilim adamlarıyla dalga geçersen, "bilimin cehennemine" atmazlar seni.
Bak, mesela, Woody Allen nasıl dalgasını geçmişti: "Akropolis'te Sokrates'le tartıştık. Bana var olmadığımı ispat etti. Moralim çok bozuk..."
O dizinin (House M. D.) kahramanı Dr. House da bak ne demişti: "Isaac Newton olmasaydı tavanda yürüyor olacaktık..."
Gelgelelim..
Şayet bilimin yobazıysan dalga geçmek aklının uçundan bile geçmez.
Efendim?
"Bilim yobazı" olmaz olur mu?
Bilimin entegrizmi "bilimselcilik" nedir sanıyorsunuz?
Nurettin Yıldız'ın "asansör" fetvası ile köşesinden dalga geçen Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, "Asansöre bir erkek iki kadın veya iki erkek bir kadın binerse bu da “grup halveti”ne girer mi" sorusunu yöneltirken Sözcü yazarı Yılmaz Özdil ise Halk TV’de ekranlara gelen Uğur Dündar’la Halk Arenası programında “Adam ketçap şehvet yapar diyor mayonez yapar mı belli değil” demişti.
İki ismi hedef tahtasına koyan Salih Tuna "Muhteremlere mizahınız kalkıyor.Peki, alışverişin seksten daha fazla zevk verdiğini söyleyen bilim adamlarına sıra gelince dilleriniz neden lâl oluyor?" sorusunu yöneltti.
İşte Salih Tuna'nın "Dikkat: Bu yazı +18 dışındakiler için sakıncalı olabilir" başlıklı o yazısı:
Ben de "aylak bilim adamlarından" kaç zamandır neden ses çıkmıyor, diyordum.
Meğer çok yoğun çalışıyorlarmış, günahlarını almışım.
Neyse ki sonunda müthiş bir buluşa imza atmışlar.
Alışveriş yapmanın beyin üzerindeki psikolojik etkilerini incelemişler ve alışveriş aktivitesinin seksten daha fazla zevk verdiğini tespit etmişler.
Kabul etmek zorundayız:
İnsanlık için küçük ama AVM'ler için büyük bir buluş!
Lakin, tek başına mı gruplar halinde mi veya kredi kartıyla mı yoksa nakitle mi daha çok zevk alınacağı henüz meçhul.
Sanırım, "işlev" daha önemli.
İşlev dediğim, ne kadar süre alıveriş yapacaksın, mesele orda.
Şak girdin şak çıktın olmaz. Kredi kartını limitine kadar (veya paranı kuruşuna kadar) mağazaların kasalarına boşaltacaksın.
Yani, doğru dürüst alışveriş yapacaksın.
New York Times'ın haberine göre söz konusu bilim adamları alışveriş yapanları da kendi içinde ikiye ayırmışlar.
Nasıl mı?
"İlhamlı" ve yalnızca ortama veya modaya göre alışveriş yapanlar.
İncelemelerin sonucunda "ilhamlı" alışveriş yapanların diğer alışveriş yapanlardan iki kat daha zevk aldıkları saptanmış.
"İlham" için de AVM'lerde daha uzun süre kalmak şart tabii.
Gezip dolaşacak, bakacak görecek bi güzel "ilham" alıp alışverişini yapacaksın.
Yok hayır, yorulmuyormuşsun.
Zira, bilim adamları onu da tespit etmişler.
"İlhamsız" alışveriş yapanlar her 10 dakika için yüzde 30 daha fazla yorgunluk hissediyorlarmış.
Sizin anlayacağınız "ilham" şart.
"Bir tatlı huzur almaya geldim AVM'ye..." lakırdısını terennüm ederek dolaşacak, "ilham" alacaksın.
***
Sen şimdi "ketçabın" seks üzerindeki etkisinden bahseden o "muhterem" üzerinden "kolektif istihfaf" ediyorsun.
Mayonezin durumu belli değil diye bi güzel dalganı geçip, vezir parmağı, dilber dudağı, domalan mantarı, ila ahir, kaptırıp gidiyorsun.
Aydın Doğan'ın "sperm tadı uzmanı" o kaşar eleman da asansörde "toplu halvet" durumuna fetvanız nedir yollu sorup eğleniyor.
Hülasa, "muhteremlere" mizahınız kalkıyor.
Peki, alışverişin seksten daha fazla zevk verdiğini söyleyen bilim adamlarına sıra gelince dilleriniz neden lâl oluyor?
Halbuki mevzu gayet münbit:
"Alışveriş yapıyor sonra da sırtını dönüp yatıyor..."
"Allah belanı versin, alışveriş yaparken iyiydi..."
"Valla ben o ihtiyacımı alışveriş yaparak karşılıyorum..."
***
Korkma, bilim adamlarıyla dalga geçersen, "bilimin cehennemine" atmazlar seni.
Bak, mesela, Woody Allen nasıl dalgasını geçmişti: "Akropolis'te Sokrates'le tartıştık. Bana var olmadığımı ispat etti. Moralim çok bozuk..."
O dizinin (House M. D.) kahramanı Dr. House da bak ne demişti: "Isaac Newton olmasaydı tavanda yürüyor olacaktık..."
Gelgelelim..
Şayet bilimin yobazıysan dalga geçmek aklının uçundan bile geçmez.
Efendim?
"Bilim yobazı" olmaz olur mu?
Bilimin entegrizmi "bilimselcilik" nedir sanıyorsunuz?