Salih Tuna o görüntüyü servis edenlere meydan okudu: Ey haysiyet cellatları, ey tufeyli takımı, ey ahbesin çocukları! Topunuz gelin!
Son günlerde 17 Aralık akşamı Cem Küçük ile katıldıkları programın görüntüleri sosyal medyada dolaşıma sokulan Yeni Şafak gazetesi yazarı Salih Tuna, köşesinden patladı.
17 Aralık 2013 akşamı Ülke TV'de Cem Küçük ile birlikte katıldıkları programda Fethullah Gülen'e yönelik sözleri iki gündür sosyal medyada dolaşıma sokulan Yeni Şafak gazetesi yazarı Salih Tuna, fena saydırdı.
"Menfaat şebekeleriyle, tasmalı trolleriyle, ırz düşmanı o malum karanlık adamlarıyla, Adil Öksüz'e telefon mesafesindeki FETÖ'nün kripto A takımıyla, yere yakın Asumanlarıyla, fırıldaklarıyla, siyaset hırsızlarıyla son günlerde fakire organize bir şekilde saldırıya geçtiler" diyen Salih Tuna, "Topunuz
gelin!" diye meydan okudu.
Bunu yapanlara "Sıra elbette size de gelecek! Ey haysiyet cellatları, ey tufeyli takımı, ey ahbesin çocukları!" diye seslenen Salih Tuna yazısını şöyle bitirdi: "Yakında neye uğradığınızı göreceksiniz."
İşte Salih Tuna'nın o yazısı:
YERE YAKIN ASUMAN'IN FENA HALDE AYIP HALLERİ...
HHürriyet gazetesinin, kripto FETÖ'cüleri deşifre eden Bylock uygulamasını itibarsızlaştırmaya çalışması asla münferit değildir.
Bu çok sinsi bir yöntemdir.
Kılıçdaroğlu'nun “kontrollü darbe” ifadesi de sonuç itibarıyla aynı yöntemin dışavurumuydu.
Zira, mahut ifade 15 Temmuz şanlı direnişini sulandırmaya matuftu.
Bylock uygulamasını sulandırmaya çalışmakla, FETÖ'ye karşı mücadele verenlere “FETÖ'cü” diyerek iftira atmak, sonuç itibarıyla aynı şeydir.
Hele hele tüm suçu Erdoğan'ın yanında durmak olanlara çemkirmek, sadece densizlik ve alçaklık değildir; aynı zamanda FETÖ'ye hayat öpücüğü vermektir.
Bu çukur kafanın…
Pensilvanya'daki mahlukla, Sayın Cumhurbaşkanımızı yan yana gösteren o eski fotoğrafları servis edenlerle...
Veya…
Sayın Cumhurbaşkanımızın, “bu hasret bitsin” şeklindeki o konuşmasını yayımlayıp, “Bakın bakın, Hocaefendilerine işte böyle hasret duyuyorlardı” diyen kafa arasında hiçbir fark yoktur.
Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi aynı “çukur kafa” ayağımızın bodrumundadır.
Menfaat şebekeleriyle, tasmalı trolleriyle, ırz düşmanı o malum karanlık adamlarıyla, Adil Öksüz'e telefon mesafesindeki FETÖ'nün kripto A takımıyla, yere yakın Asumanlarıyla, fırıldaklarıyla, siyaset hırsızlarıyla son günlerde fakire organize bir şekilde saldırıya geçtiler.
Topunuz gelin!
Kardeşlerim, Sayın Erdoğan müthiş bir siyasi firaset ve stratejiyle hareket etmemiş olsaydı 40 yıllık örgüt FETÖ'yü devletin kılcal damarlarından söküp atamazdı.
Bizden de bu stratejiye uygun hareket etmemizin intikamını almaya çalışıyorlar.
Hatırlayın lütfen, FETÖ, 7 Şubat 2012'de MİT operasyonu çektikten sonra Erdoğan ne yaptı?
Direndi ama açıktan karşı saldırıya geçmedi değil mi?
Zaten nasıl geçecekti; HSYK ellerindeydi. Polis teşkilatı olduğu gibi onlardandı. Medya derseniz, Aydın Doğan'ın yayın organlarına kadar ağırlıklı kısmı onlardan yanaydı. TSK'daki varlıklarını da 15 Temmuz'da herkes gördü.
Malumunuz, Sayın Erdoğan, 17 – 25 Aralık 2013 darbesine bile ilk başta “Dost darbesi” dedi. Karşı tarafın konsolide olmasına engel olmak için de “alt tabakası ibadetle meşgul” şeklinde tasnifler yaptı.
Ama direnişi diri tutmayı da hiç ihmal etmedi. Bunun için “inlerine gireceğiz” sözünü dilinden düşürmedi. Sonra, “haşhaşiler” gibi söylemlerle sosyolojiyi hazırladı. Daha sonraki aşamayı biliyorsunuz zaten. Ve mücadele halen devam ediyor. (Çünkü on binlerce mensubuyla FETÖ yok olmadı, daha da kriptolaştı; öyle yerlere sızdılar ki aklınız durur. Erdoğan'ın yanında pazarlıksız şekilde duranları itibarsızlaştırmaya çalışanları azcık kazıyın, arkasından muhakkak kiripto FETÖ mensubu çıkacaktır.)
Biz bu süreçte adımlarımızı her daim Erdoğan'a uydurmaya çalıştık.
Üstelik…
FETÖ'nün ilk mağduru benim ailem olduğu halde. (Fetullah Gülen'e tee 1999'dan beri “kardinal” diyen abimi 2008'de alıp tam 1 yıl hücrede işkence yaptılar. Fakiri de 2009'da karakola çekmişlerdi.)
Üstelik…
Arkadaşlarımın birçoğuna 80'li yılların başında ve 28 Şubat'ta Fetullahçı polisler alabildiğine işkence yaptıkları halde.
Evet, asla başıboş hareket etmedik; FETÖ'yle mücadelede adımlarımızı Erdoğan'a uydurduk.
Daha evvel söylediğim gibi, FETÖ'ye karşı harekete geçinceye kadar “maslahat” gereği yutkunduk.
Bugün “AKP'li kimi siyasi figürlere” neden nasıl yutkunuyorsak, aynen öyle.
Sıra elbette size de gelecek!
Ey haysiyet cellatları, ey tufeyli takımı, ey ahbesin çocukları!
Yutkunuyorsak, adlarınızı, mahlaslarınızı, iltisaklarınızı ve düğmelerinize basan yere yakın Asumanları bilmediğimizden değil.
Yine adımlarımızı Erdoğan'a uydurmaya çalışmamızdandır.
Yakında neye uğradığınızı göreceksiniz.
"Menfaat şebekeleriyle, tasmalı trolleriyle, ırz düşmanı o malum karanlık adamlarıyla, Adil Öksüz'e telefon mesafesindeki FETÖ'nün kripto A takımıyla, yere yakın Asumanlarıyla, fırıldaklarıyla, siyaset hırsızlarıyla son günlerde fakire organize bir şekilde saldırıya geçtiler" diyen Salih Tuna, "Topunuz
gelin!" diye meydan okudu.
Bunu yapanlara "Sıra elbette size de gelecek! Ey haysiyet cellatları, ey tufeyli takımı, ey ahbesin çocukları!" diye seslenen Salih Tuna yazısını şöyle bitirdi: "Yakında neye uğradığınızı göreceksiniz."
İşte Salih Tuna'nın o yazısı:
YERE YAKIN ASUMAN'IN FENA HALDE AYIP HALLERİ...
HHürriyet gazetesinin, kripto FETÖ'cüleri deşifre eden Bylock uygulamasını itibarsızlaştırmaya çalışması asla münferit değildir.
Bu çok sinsi bir yöntemdir.
Kılıçdaroğlu'nun “kontrollü darbe” ifadesi de sonuç itibarıyla aynı yöntemin dışavurumuydu.
Zira, mahut ifade 15 Temmuz şanlı direnişini sulandırmaya matuftu.
Bylock uygulamasını sulandırmaya çalışmakla, FETÖ'ye karşı mücadele verenlere “FETÖ'cü” diyerek iftira atmak, sonuç itibarıyla aynı şeydir.
Hele hele tüm suçu Erdoğan'ın yanında durmak olanlara çemkirmek, sadece densizlik ve alçaklık değildir; aynı zamanda FETÖ'ye hayat öpücüğü vermektir.
Bu çukur kafanın…
Pensilvanya'daki mahlukla, Sayın Cumhurbaşkanımızı yan yana gösteren o eski fotoğrafları servis edenlerle...
Veya…
Sayın Cumhurbaşkanımızın, “bu hasret bitsin” şeklindeki o konuşmasını yayımlayıp, “Bakın bakın, Hocaefendilerine işte böyle hasret duyuyorlardı” diyen kafa arasında hiçbir fark yoktur.
Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi aynı “çukur kafa” ayağımızın bodrumundadır.
Menfaat şebekeleriyle, tasmalı trolleriyle, ırz düşmanı o malum karanlık adamlarıyla, Adil Öksüz'e telefon mesafesindeki FETÖ'nün kripto A takımıyla, yere yakın Asumanlarıyla, fırıldaklarıyla, siyaset hırsızlarıyla son günlerde fakire organize bir şekilde saldırıya geçtiler.
Topunuz gelin!
Kardeşlerim, Sayın Erdoğan müthiş bir siyasi firaset ve stratejiyle hareket etmemiş olsaydı 40 yıllık örgüt FETÖ'yü devletin kılcal damarlarından söküp atamazdı.
Bizden de bu stratejiye uygun hareket etmemizin intikamını almaya çalışıyorlar.
Hatırlayın lütfen, FETÖ, 7 Şubat 2012'de MİT operasyonu çektikten sonra Erdoğan ne yaptı?
Direndi ama açıktan karşı saldırıya geçmedi değil mi?
Zaten nasıl geçecekti; HSYK ellerindeydi. Polis teşkilatı olduğu gibi onlardandı. Medya derseniz, Aydın Doğan'ın yayın organlarına kadar ağırlıklı kısmı onlardan yanaydı. TSK'daki varlıklarını da 15 Temmuz'da herkes gördü.
Malumunuz, Sayın Erdoğan, 17 – 25 Aralık 2013 darbesine bile ilk başta “Dost darbesi” dedi. Karşı tarafın konsolide olmasına engel olmak için de “alt tabakası ibadetle meşgul” şeklinde tasnifler yaptı.
Ama direnişi diri tutmayı da hiç ihmal etmedi. Bunun için “inlerine gireceğiz” sözünü dilinden düşürmedi. Sonra, “haşhaşiler” gibi söylemlerle sosyolojiyi hazırladı. Daha sonraki aşamayı biliyorsunuz zaten. Ve mücadele halen devam ediyor. (Çünkü on binlerce mensubuyla FETÖ yok olmadı, daha da kriptolaştı; öyle yerlere sızdılar ki aklınız durur. Erdoğan'ın yanında pazarlıksız şekilde duranları itibarsızlaştırmaya çalışanları azcık kazıyın, arkasından muhakkak kiripto FETÖ mensubu çıkacaktır.)
Biz bu süreçte adımlarımızı her daim Erdoğan'a uydurmaya çalıştık.
Üstelik…
FETÖ'nün ilk mağduru benim ailem olduğu halde. (Fetullah Gülen'e tee 1999'dan beri “kardinal” diyen abimi 2008'de alıp tam 1 yıl hücrede işkence yaptılar. Fakiri de 2009'da karakola çekmişlerdi.)
Üstelik…
Arkadaşlarımın birçoğuna 80'li yılların başında ve 28 Şubat'ta Fetullahçı polisler alabildiğine işkence yaptıkları halde.
Evet, asla başıboş hareket etmedik; FETÖ'yle mücadelede adımlarımızı Erdoğan'a uydurduk.
Daha evvel söylediğim gibi, FETÖ'ye karşı harekete geçinceye kadar “maslahat” gereği yutkunduk.
Bugün “AKP'li kimi siyasi figürlere” neden nasıl yutkunuyorsak, aynen öyle.
Sıra elbette size de gelecek!
Ey haysiyet cellatları, ey tufeyli takımı, ey ahbesin çocukları!
Yutkunuyorsak, adlarınızı, mahlaslarınızı, iltisaklarınızı ve düğmelerinize basan yere yakın Asumanları bilmediğimizden değil.
Yine adımlarımızı Erdoğan'a uydurmaya çalışmamızdandır.
Yakında neye uğradığınızı göreceksiniz.