SALİH TUNA: BİRAND KADAR DELİKANLI OL İSMET BERKAN

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna bugünkü köşe yazısında dün M. Ali Birand'ın köşesinde yer verdiği darbeyle ilgili "itirafı" için delikanlı diyerek İsmet Berkan'dan da aynı şeyin beklendiğini söyledi.

İşte Salih Tuna’nın Yeni Şafakta’ki köşe yazısı...

Mehmet Ali Birand kadar delikanlı ol!
Onca demokratik açılım, onca söylev, onca makaleden sonra "yurdum insanının" şu aldığı yola bakın:

Yüzde 41,9’u partilerin kapatılmasını, yüzde 39’u bazı durumlarda ordunun yönetimi ele almasını onaylıyor!

Yüzde 41’i de ordunun sivil denetim altında olması gerekmez diyor, iyi mi?

Özge Kemahlıoğlu ve Fuat Keyman’ın "Türkiye’de Demokrasi Algısı" başlıklı saha çalışmasının sonuçları böyle!

Ne desek bilmem ki!

Birileri gibi "göbeğini kaşıyan adam" veya "bidon kafa" veya zaten yüzde 60’ınız aptal diyecek değiliz elbette.

Lakin memnuniyetsizliğimizi de dile getireceğiz. En azından Oğuz Atay ustamız gibi şekvacı olacağız.

Niye böyle yapıyorsun ey halkım? Demokrasi algın niye gelişmiyor? Neden bu kadar meraklısın asker dipçiğine?

Evlatlarını işkencelerde, darağaçlarında kaybetmenin dışında ordu müdahalesinin ne hayrını gördün?

Niye böylesin ey halkım?

Ordunun "bazı durumlarda" yönetimi ele almasını onaylamakla, ordunun "her durumda" müdahalesinden yana olmadığını ihsas ettiğini mi sanıyorsun?

Ordu "her durumda" değil, "bazı durumlarda" darbe yapıyor zaten.

Niye böyle saçmalıyorsun ey halkım?

12 Eylül referandumunda Ertuğrul Beyciğimin eline yüzde 42 vermiştin. Şimdi de yüzde 41,9’luk parti kapatma onayı, yüzde 39’luk da darbesevicilik veriyorsun. Hızını alamıyor, yüzde 41’lik vesayet rejimi vizesi veriyorsun.

Ertuğrul Beyciğimin eline bu kadar çok veriyorsun da eline ne geçiyor ey halkım?

Burada keselim; daha fazlasını söylemek haksızlık olur.

Çünkü...

Demirel gibilerin 40 yıl boyunca demokrasi mücadelesi(!) verdiği bir ülkede mahut sonuçlar hepten anormal sayılmaz.

Nihayetinde zihniyet meselesidir bu.

Zihniyet dediğiniz de sabahtan akşama değişmez.

Bir ülkenin yüzde 39’u ordunun darbe yapmasını normal görüyorsa o ülkede her daim darbe tehlikesi var demektir.

Halkımız böyle de "aydınlarımız" çok mu farklı!

Bunlardan biri Bülent Arınç’ın "topuk vurmak" ifadesine kafayı takmış.

Diyor ki: "Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Osman Köksal da 27 Mayıs’a kadar Çankaya Köşkü’nde topuk vuruyordu (...) O güne kadar topuk vuran Albay Osman’a Çankaya’yı toplama işi verilmişti..."

Anlaşılan darbeden hiç umudunu kesmemiş; bugün topuk vurmalarına bakmayın, yarın sizi toplarlar diye tehdit ediyor!

Hadi bu aydınımız darbesevici bir Kemalist, ya diğerlerine ne demeli?

Mehmet Ali Birand dünkü yazısında "Genlerimize, belki de farkına varmadan darbecilik işlendi / Bütün darbeleri anlayışla karşıladık / Yardımcı olduk..." şeklinde müthiş bir itirafta bulundu.

Gerçi...

Cumhuriyet Mitinglerine yardımcı olduğunu söylediğimde itiraz etmişti ama bu kallavi itirafı etti ya, canı sağ olsun.

Benzer bir itirafı İsmet Berkan’dan da bekliyoruz.

Hem son dönemlerdeki demokrat duruşunu da taçlandırmış olur.

Danıştay saldırısının ardından türetilmiş gösterileri "Hükümete sivil muhtıra", Cumhuriyet Mitinglerini "Deniz mavi yer kırmızı", 411 eli "Korku cumhuriyeti" manşetleriyle görmenin hesabını bi zahmet versin, daha fazla beklemesin.

"Bir erkek olarak rastladığım her tesettürlü tarafından aslında hakarete uğradığımı da düşünmeden edemiyorum..." şeklinde başörtülü kadınlara yaptığı akıl almaz saygısızlık için artık özür dilesin.

Hayır yani, Oktay Ekşi gibi özür dilemeyi beceremeyen bir insan evladı olsa hadi anlarım.

"Darbe günlükleri" hakkındaki o saçma sapan yazısından dolayı Alper Görmüş’ten kaç kez özür diledi işte.

"Ertuğrul Beyciğimin filozofu" olacağına, Mehmet Ali Birand kadar delikanlı olsun.

Daha evvel de şuracığı dercetmiştim: Kulağının üzerine öyle sürgit yatmakla kurtulacağını sanmasın.

Şayet fakirin bu "çağrısına" tenezzül etmiyorsa, özür dileyene kadar ben ona "tenezzül" edeceğim, haberi olsun!