SAKARYA FIRAT DİZİSİNDE TÜYLERİ DİKEN DİKEN EDEN DİYALOG!
Sakarya-Fırat dizisinde yayınlanan bir diyalog, dikkatli izleyicilerin tüylerini diken diken etti!
Sakarya-Fırat hassasiyeti
İsminin açıklanmasını istemeyen bir okurumuz, "Sakarya- Fırat" dizisindeki bir diyaloğu kıyasıya eleştiriyor: "Sayın Yüksel Bey; şu an kanalları gezerken TRT 1’de "Sakarya - Fırat" adlı diziye gözüm takıldı. İlk defa izledim ve izlediğim 2-3 dakika içinde anne ile kızı arasında geçen diyoloğu paylaşmak istedim. Kürt-Türk olayının canımızı her gün daha da yaktığı bu günlerde inanın şaşkınlık içerisindeyim. 23 yaşında bir genç olarak benim içimi sızlattı, şehit annelerini düşünemiyorum.
- Anne ben güzel miyim? Tabii ki kızım.
- İyi o zaman evde kalmam ben.
- Olur mu kızım sırf kapıdan ben kırk kişiyi gönderdim.
- Anne senle bir şey paylaşacağım. (Annesini koltuğa oturtuyor.) Anne ben Batı’dan biriyle evlensem olur mu? (Burada anne-kızın Kürt olduğunu anlıyoruz...)
- Tabii kızım, o da insan evladı.
- Peki asker biriyle?
Anne o anda feryat edip, ağlıyor: "Ablan dağdayken nasıl böyle bir şey yaparsın?" Okurumuz daha sonra Mahsun Kırmızıgül’ün "Güneşi Gördüm" filmindeki iki kadeş arasında yaşanan "Sen ölünce şehit, ben ölünce terörist olacağım" diyaloğuna da atıfta bulunarak, "Filmi izlemek opsiyoneldir. Ama çoğu köy evinde sadece TRT’nin çektiğini düşünürsek, olaya bakış açısı çok acı bir durumdur. Bunu köşenize taşırsanız belki senaristler biraz daha dikkatli olurlar" demiş.
Okurumuz, dizinin sürekli bir izleyicisi olmadığını zaten yazısının başında belirtmiş. Onu yanılgıya sürükleyen neden de bu zaten. Osman Sınav, Türk- Kürt çatışmasını her seferinde "insanlık potasında" eritmeyi başarıyor. Mahsun Kırmızıgül de Osman Sınav da aynı şeyi savunuyor: Önce karşılıklı olarak insanlık ödevimizi yapalım, gerisi kendiliğinden gelir. Bu alt metni doğru okumazsak, çözümün değil, çözümsüzlüğün bir parçası oluruz.
Yüksel AYTUĞ / SABAH
İsminin açıklanmasını istemeyen bir okurumuz, "Sakarya- Fırat" dizisindeki bir diyaloğu kıyasıya eleştiriyor: "Sayın Yüksel Bey; şu an kanalları gezerken TRT 1’de "Sakarya - Fırat" adlı diziye gözüm takıldı. İlk defa izledim ve izlediğim 2-3 dakika içinde anne ile kızı arasında geçen diyoloğu paylaşmak istedim. Kürt-Türk olayının canımızı her gün daha da yaktığı bu günlerde inanın şaşkınlık içerisindeyim. 23 yaşında bir genç olarak benim içimi sızlattı, şehit annelerini düşünemiyorum.
- Anne ben güzel miyim? Tabii ki kızım.
- İyi o zaman evde kalmam ben.
- Olur mu kızım sırf kapıdan ben kırk kişiyi gönderdim.
- Anne senle bir şey paylaşacağım. (Annesini koltuğa oturtuyor.) Anne ben Batı’dan biriyle evlensem olur mu? (Burada anne-kızın Kürt olduğunu anlıyoruz...)
- Tabii kızım, o da insan evladı.
- Peki asker biriyle?
Anne o anda feryat edip, ağlıyor: "Ablan dağdayken nasıl böyle bir şey yaparsın?" Okurumuz daha sonra Mahsun Kırmızıgül’ün "Güneşi Gördüm" filmindeki iki kadeş arasında yaşanan "Sen ölünce şehit, ben ölünce terörist olacağım" diyaloğuna da atıfta bulunarak, "Filmi izlemek opsiyoneldir. Ama çoğu köy evinde sadece TRT’nin çektiğini düşünürsek, olaya bakış açısı çok acı bir durumdur. Bunu köşenize taşırsanız belki senaristler biraz daha dikkatli olurlar" demiş.
Okurumuz, dizinin sürekli bir izleyicisi olmadığını zaten yazısının başında belirtmiş. Onu yanılgıya sürükleyen neden de bu zaten. Osman Sınav, Türk- Kürt çatışmasını her seferinde "insanlık potasında" eritmeyi başarıyor. Mahsun Kırmızıgül de Osman Sınav da aynı şeyi savunuyor: Önce karşılıklı olarak insanlık ödevimizi yapalım, gerisi kendiliğinden gelir. Bu alt metni doğru okumazsak, çözümün değil, çözümsüzlüğün bir parçası oluruz.
Yüksel AYTUĞ / SABAH