SAHTE FUTBOLCU HANGİ SARIŞIN KADIN GAZETECİYİ TUZAĞINA DÜŞÜRÜYORDU?..
İbrahim Toraman'ın adını kullanarak internette kadınlara pahalı hediyeler aldıran sahtekarın yakalanması sonrası itiraf geldi: Gerçek bir profesyoneldi maçta tekme yediği geceler, 'bileğim çok ağrıyor' diye mesaj atardı.
Sahte İbrahim Toraman'ın mesajlarına maruz kalan isim Akşam yazarı ve CNNTÜRK'teki Cosmopolis'in yapımcısı Sevim Gözay'di.İşte Gözay'ın iki yıl geciken Toraman itirafı:
Az kalsın Toraman'ın
tuzağına düşüyordum
Hafta sonu en çok "tıklanan" haberlerden biri, "İbrahim Toraman´ım" diyerek, internet üzerinden kızları kandıran S.A. hakkındaydı... Adamın biri, bu yolla tanıştığı kızlardan pahalı hediyeler istiyormuş. "Bunu yapana da, bunu yiyene de yuh!" demek işten bile değil. Değil ama konunun bir gazete haberi olarak karşıma çıkması "hayatın bir cilvesi" dedim ve ibret olsun diye, başıma gelenleri itiraf etmeye karar verdim:
İki sene önce, gene bu zamanlar. Mevsimlerden gene bahar, içim gene kıpır kıpır... Fakat, gittiğim salondaki spor hocalarından başka "sevgili adayı" yok etrafta. Yirmili yaşlardaki o masumlardan uzak durmaya çabalıyorum (tamamen onların iyiliği için)... Fakat bunun ne kadar emek gerektiren bir durum olduğunu ancak yaşayan bilir, sevgili Göz/Eye okurlarım!
Neyse, sırt kaslarımı çalıştırdığım zorlu bir zamanda telefonuma o abuk mesaj geldi: "Milli takım kampına 2 gün geç katılcam, hocayla fena kapştk"... Sekizerden dört setlik bacak hareketlerini de bitirip saunaya inerken aynı numara, arıyor bu sefer: "Meraba? Ben yannışlıkla size mesaj attım..." Fesüphanallah, "evet yanlış mesaj. Olur öyle, problem değil" deyip kapatmaya çalışıyorum ama "Kimle görüşüyorum acaba?" diye diretiyor karşıdaki... "Ya kim olduğum ne fark eder, problem yok" deyip kapattım.
Fakat telefon durmuyor! "Sesinizi bir yerden tanıyorum, n´olur söyleyin! Kimsiniz siz?" diyor şimdi de... "Kimsiniz demek için kendini tanıtman gerektiğini bilmiyor musun sen?" diye azarlayınca bombayı patlattı bu: "Ben İbrahim Toraman´ım!" İyi de tanımıyorum ki ben... İlk ve tek "futbolcu fetişi"m Prekazi´dir benim. Üstüne de tanımam.
Meğer bir reklam filminde oynuyormuş bu arayan arkadaş (boya reklamı). Hani Beşiktaş formalı olan... "İyi, n´apalım?" dedim. Dedim ama görsel hafıza yüksektir bende: "Hani şu esmer, hani şu vahşi olan mı?" diye dürttü şeytan...
Her araştırmacı gazeteci gibi Google´a baktım: 81´li!.. "Çüşş" dedim. Fakat durmadan arayıp mesaj atıyor bu "Toraman"... Gece. Gündüz. Maçtan önce. Maçtan sonra. Deplasmanda. Kampta. Falan filan. Utanarak söylüyorum: Sıkı bir Gaassaray´lı olarak, Beşiktaş-Rize maçı bile seyrettim o ara! Ama benim Toraman da "profesyonel"di yani... Mesela tekme yedi di mi maçta, "bileğim feci ağrıyor" diye arıyor maçtan 40 dakka sonra!
Neyse "İbrahim Toraman sahte İbrahim Toraman´ı yakalattı" haberi, benim için manevi değer taşıyor, anlayacağınız...
"Benim Toraman", habere konu olan S.A. değil, Beşiktaş kulübünün orta kademe idarecilerinden biriymiş. Yani sadece işsiz güçsüz, ipsiz sapsız adamlar değil, "normal hayat"tan birileri de böyle bir sahtekarlığa soyunabiliyor... Hatta, benimle bayağı bir "telefon sevgililiği" yaşayabiliyor! İsmini vermeyeceğim ama ben o "hasta" Toraman´ı getirtip, cezasını kendi ellerimle verdim. Yüzünü de bir daha görmedim.
Buradan gerçek İbrahim Toraman´a ve Türk polisine de teşekkür ediyorum... Bu "vatan hainleri"ne göz açtırmayalım arkadaşlar! Kadın - erkek ilişkileri kariyerimdeki bu "kara leke", bütün genç kızlara ders olsun. Siz siz olun, bu "aptal sarışın"ın düştüğü tuzağa düşmeyin. Bundan böyle Cosmopolis-POLİS elele... Sahte Toraman´lar hapise!
Az kalsın Toraman'ın
tuzağına düşüyordum
Hafta sonu en çok "tıklanan" haberlerden biri, "İbrahim Toraman´ım" diyerek, internet üzerinden kızları kandıran S.A. hakkındaydı... Adamın biri, bu yolla tanıştığı kızlardan pahalı hediyeler istiyormuş. "Bunu yapana da, bunu yiyene de yuh!" demek işten bile değil. Değil ama konunun bir gazete haberi olarak karşıma çıkması "hayatın bir cilvesi" dedim ve ibret olsun diye, başıma gelenleri itiraf etmeye karar verdim:
İki sene önce, gene bu zamanlar. Mevsimlerden gene bahar, içim gene kıpır kıpır... Fakat, gittiğim salondaki spor hocalarından başka "sevgili adayı" yok etrafta. Yirmili yaşlardaki o masumlardan uzak durmaya çabalıyorum (tamamen onların iyiliği için)... Fakat bunun ne kadar emek gerektiren bir durum olduğunu ancak yaşayan bilir, sevgili Göz/Eye okurlarım!
Neyse, sırt kaslarımı çalıştırdığım zorlu bir zamanda telefonuma o abuk mesaj geldi: "Milli takım kampına 2 gün geç katılcam, hocayla fena kapştk"... Sekizerden dört setlik bacak hareketlerini de bitirip saunaya inerken aynı numara, arıyor bu sefer: "Meraba? Ben yannışlıkla size mesaj attım..." Fesüphanallah, "evet yanlış mesaj. Olur öyle, problem değil" deyip kapatmaya çalışıyorum ama "Kimle görüşüyorum acaba?" diye diretiyor karşıdaki... "Ya kim olduğum ne fark eder, problem yok" deyip kapattım.
Fakat telefon durmuyor! "Sesinizi bir yerden tanıyorum, n´olur söyleyin! Kimsiniz siz?" diyor şimdi de... "Kimsiniz demek için kendini tanıtman gerektiğini bilmiyor musun sen?" diye azarlayınca bombayı patlattı bu: "Ben İbrahim Toraman´ım!" İyi de tanımıyorum ki ben... İlk ve tek "futbolcu fetişi"m Prekazi´dir benim. Üstüne de tanımam.
Meğer bir reklam filminde oynuyormuş bu arayan arkadaş (boya reklamı). Hani Beşiktaş formalı olan... "İyi, n´apalım?" dedim. Dedim ama görsel hafıza yüksektir bende: "Hani şu esmer, hani şu vahşi olan mı?" diye dürttü şeytan...
Her araştırmacı gazeteci gibi Google´a baktım: 81´li!.. "Çüşş" dedim. Fakat durmadan arayıp mesaj atıyor bu "Toraman"... Gece. Gündüz. Maçtan önce. Maçtan sonra. Deplasmanda. Kampta. Falan filan. Utanarak söylüyorum: Sıkı bir Gaassaray´lı olarak, Beşiktaş-Rize maçı bile seyrettim o ara! Ama benim Toraman da "profesyonel"di yani... Mesela tekme yedi di mi maçta, "bileğim feci ağrıyor" diye arıyor maçtan 40 dakka sonra!
Neyse "İbrahim Toraman sahte İbrahim Toraman´ı yakalattı" haberi, benim için manevi değer taşıyor, anlayacağınız...
"Benim Toraman", habere konu olan S.A. değil, Beşiktaş kulübünün orta kademe idarecilerinden biriymiş. Yani sadece işsiz güçsüz, ipsiz sapsız adamlar değil, "normal hayat"tan birileri de böyle bir sahtekarlığa soyunabiliyor... Hatta, benimle bayağı bir "telefon sevgililiği" yaşayabiliyor! İsmini vermeyeceğim ama ben o "hasta" Toraman´ı getirtip, cezasını kendi ellerimle verdim. Yüzünü de bir daha görmedim.
Buradan gerçek İbrahim Toraman´a ve Türk polisine de teşekkür ediyorum... Bu "vatan hainleri"ne göz açtırmayalım arkadaşlar! Kadın - erkek ilişkileri kariyerimdeki bu "kara leke", bütün genç kızlara ders olsun. Siz siz olun, bu "aptal sarışın"ın düştüğü tuzağa düşmeyin. Bundan böyle Cosmopolis-POLİS elele... Sahte Toraman´lar hapise!