SAĞIR ODA, KURTLAR VADİSİ'NE RAKİP OLUR MU? İŞTE SAĞIR ODA SIRLARI!!!
Soner Yalçın ve Serdar Akar'ın yeni dizisi Sağır Oda, yayınlanmaya başlamadan bir fenomen haline geldi.Haftalık dergisi dizinin setine girdi.İşte internette şimdiden yedi fan sitesi kurulan,onlarca forum açılan Sağır Oda'dan son haberler...
Hitler'in ölüm kamplarına gönderdiği yahudilerden toplayın güvendiği isimlere emanet ettiği tonlarca altın bir Türk dizisine ilham kaynağı oldu.Diziyi Kurtlar Vadisi'ni yapan beyin takımı hazırladı.
Nazi altınlarının sırrı Sağır Oda'da çözülecek
1997 yılının Ocak ayında, Amerika'dan İsrail'e, Portekiz'den Türkiye'ye tüm dünya İsviçre'nin Zürih kentinde yaşayan bir gece bekçisini konuşuyordu. Bu gece bekçisinin adı Christoph Meili idi. Meili İsviçre'nin önemli bankalarından "Union Bank"ta çalışıyordu. Ve bu bankanın gizli kasalarında İkinci Dünya Savaşı'na ait özel hesaplar tutuluyordu. Meili'ye bu hesapları imha etme görevi verilmişti. Ancak o bunu yapmadı. İmha etmek yerine hesapları basına verince, "Nazi Altınları" meselesi de ilk kez ortaya çıktı.
Nazi Altınları, dünya tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli noktalarından biri. İkinci Dünya savaşı sırasında Naziler, ölüm kamplarında, gaz odalarında az sonra can verecek olan Yahudilerin ellerindeki yüzükleri, ağızlarındaki altın dişleri topladılar. Sonra bunları eritip külçe altın haline getirdiler ve bu külçeleri İsviçre bankalarının kasalarına koydular. İsviçre'ye nakledilen altınların miktarı konusunda değişik iddialar var. Örneğin Amerika'daki İngiltere Büyükelçisi'nin ABD Hazine Bakanlığı'na 9 Ocak 1942 tarihinde gönderdiği gizli yazıda, Berlin'den Bern'e 21 ton altın aktarıldığı söyleniyor. Sadece belgeli bu havale bile yaklaşık 315 milyon dolara işaret ediyor. 1945 yılında savaşın bitimine kadar bu aktarımların sıkça tekrarlandığı düşünülürse Nazi Altınları'nın değerini hayal etmek bile güçleşiyor. Aslında İsviçre bankaları, kendilerine gelen bu altınların kaynağını biliyordu. Ancak komisyon alabilmek için yıllarca sesini çıkarmadı. Nazi Altınları konusu da savaşın bitiminden, 1997 yılına kadar yani neredeyse 50 yıl hiç açılmadı. Bir gece bekçisi ise olayın seyrini değiştirdi.
Bekçi Meili'in banka kayıtlarını basına sızdırmasının ardından dünyadaki tüm Musevi örgütleri, özellikle de "Dünya Yahudi Kongresi" Nazi Altınları'nı yakın takibe aldı. Aynı tarihlerde Amerikan Başkanı Clinton'ın talimatıyla ABD Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Stuart Eizenstat'ın başkanlığında bir çalışma başlatıldı. Bu çalışmaların sonucu 7 Mayıs 1997 tarihinde bir raporla kamuoyuna açıklandı. Bu raporda, Arjantin, Portekiz ve İsviçre gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye'de de Nazi Altınları'nın bulunduğu iddia ediliyordu.
İşte Türkiye'nin gündemine Nazi Altınları meselesi böyle girdi. Bu raporda Türkiye'yle ilgili iki önemli iddia dikkat çekiyordu.
* Birinci iddiaya göre, Musevilerden gaspedilen altınlar İsviçre bankalarından Türkiye'ye transfer edilmişti. Türkiye 1941 yılının başlarından, 1944 yılına kadar Nazi Almanyası'na krom ihraç ediyordu. Bu ihracatın bedelinin küçük bir kısmı Türkiye'ye askeri malzeme olarak ödenirken, büyük kısmı ise altınla ödenmişti. Ödeme İsviçre bankalarındaki hesaplardan yapılmıştı. Türkiye 1943 yılında İsviçre bankalarındaki döviz hesaplarını, kendisine Almanya tarafından ödenenler de dahil olmak üzere altına çevirttirdi. Bu altınları da Almanya üzerinden yurda getirdi. İşte Museviler bu altınların kendilerinden çalındığı iddiasında. Gerçekten de Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı başlangıcındaki altın stoku ile savaş sonu altın stoku arasında önemli miktarlarda artış var.
* İkinci iddia ise, 1944 Ağustos ayında Almanya ile dipl
Nazi altınlarının sırrı Sağır Oda'da çözülecek
1997 yılının Ocak ayında, Amerika'dan İsrail'e, Portekiz'den Türkiye'ye tüm dünya İsviçre'nin Zürih kentinde yaşayan bir gece bekçisini konuşuyordu. Bu gece bekçisinin adı Christoph Meili idi. Meili İsviçre'nin önemli bankalarından "Union Bank"ta çalışıyordu. Ve bu bankanın gizli kasalarında İkinci Dünya Savaşı'na ait özel hesaplar tutuluyordu. Meili'ye bu hesapları imha etme görevi verilmişti. Ancak o bunu yapmadı. İmha etmek yerine hesapları basına verince, "Nazi Altınları" meselesi de ilk kez ortaya çıktı.
Nazi Altınları, dünya tarihinin en acımasız, en kanlı ve en kirli noktalarından biri. İkinci Dünya savaşı sırasında Naziler, ölüm kamplarında, gaz odalarında az sonra can verecek olan Yahudilerin ellerindeki yüzükleri, ağızlarındaki altın dişleri topladılar. Sonra bunları eritip külçe altın haline getirdiler ve bu külçeleri İsviçre bankalarının kasalarına koydular. İsviçre'ye nakledilen altınların miktarı konusunda değişik iddialar var. Örneğin Amerika'daki İngiltere Büyükelçisi'nin ABD Hazine Bakanlığı'na 9 Ocak 1942 tarihinde gönderdiği gizli yazıda, Berlin'den Bern'e 21 ton altın aktarıldığı söyleniyor. Sadece belgeli bu havale bile yaklaşık 315 milyon dolara işaret ediyor. 1945 yılında savaşın bitimine kadar bu aktarımların sıkça tekrarlandığı düşünülürse Nazi Altınları'nın değerini hayal etmek bile güçleşiyor. Aslında İsviçre bankaları, kendilerine gelen bu altınların kaynağını biliyordu. Ancak komisyon alabilmek için yıllarca sesini çıkarmadı. Nazi Altınları konusu da savaşın bitiminden, 1997 yılına kadar yani neredeyse 50 yıl hiç açılmadı. Bir gece bekçisi ise olayın seyrini değiştirdi.
Bekçi Meili'in banka kayıtlarını basına sızdırmasının ardından dünyadaki tüm Musevi örgütleri, özellikle de "Dünya Yahudi Kongresi" Nazi Altınları'nı yakın takibe aldı. Aynı tarihlerde Amerikan Başkanı Clinton'ın talimatıyla ABD Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Stuart Eizenstat'ın başkanlığında bir çalışma başlatıldı. Bu çalışmaların sonucu 7 Mayıs 1997 tarihinde bir raporla kamuoyuna açıklandı. Bu raporda, Arjantin, Portekiz ve İsviçre gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye'de de Nazi Altınları'nın bulunduğu iddia ediliyordu.
İşte Türkiye'nin gündemine Nazi Altınları meselesi böyle girdi. Bu raporda Türkiye'yle ilgili iki önemli iddia dikkat çekiyordu.
* Birinci iddiaya göre, Musevilerden gaspedilen altınlar İsviçre bankalarından Türkiye'ye transfer edilmişti. Türkiye 1941 yılının başlarından, 1944 yılına kadar Nazi Almanyası'na krom ihraç ediyordu. Bu ihracatın bedelinin küçük bir kısmı Türkiye'ye askeri malzeme olarak ödenirken, büyük kısmı ise altınla ödenmişti. Ödeme İsviçre bankalarındaki hesaplardan yapılmıştı. Türkiye 1943 yılında İsviçre bankalarındaki döviz hesaplarını, kendisine Almanya tarafından ödenenler de dahil olmak üzere altına çevirttirdi. Bu altınları da Almanya üzerinden yurda getirdi. İşte Museviler bu altınların kendilerinden çalındığı iddiasında. Gerçekten de Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı başlangıcındaki altın stoku ile savaş sonu altın stoku arasında önemli miktarlarda artış var.
* İkinci iddia ise, 1944 Ağustos ayında Almanya ile dipl